Güncelleme Tarihi:
18 yaşında üniversite için gittiği ABD’de bulaşılıkçılıktan komiliğe kadar pek çok iş yaptı. Kantin işleterek okul borcunu ödedi, harçlığını çıkardı. “Mutfağa girme işi aşk, tutku, bir zevk aslında... Mutfak sanat atölyesi gibi” diyen Fiba Holding’in Kurucusu Hüsnü Özyeğin, çocukluğunun unutulmaz tatlarını, mutfakla ilişkisini ve vazgeçemediği lezzetleri Beef&Fish degirisine anlattı.
PATATES KIZARTTIM
Hüsnü Özyeğin, öğrencilik yıllarında Amerika’daki ilk girişimini şöyle anlattı: “Okulda hamburger yapılan bir yer vardı, kantinden biraz daha halliceydi.
Okulda daha çok mastır öğrencileri olduğu için kafeterya hafta sonu kapalıydı, kampüste bir tek burası açık olurdu. Ben orada, üniversitenin birinci sınıfında ücretli olarak çalıştım. O yeri ikinci sınıf öğrencisine ‘işlet-devret’ şeklinde veriyorlardı. Bir yıl işletip sonra devrediyordunuz, yani kendi işiniz oluyordu. Birinci sene burada hamburger yaptım, pazar sabahları patates kızartmasıyla birlikte yumurta pişirdim. Nisan ayında ihaleye çıktı, girdim ve kazandım. Harvard Business School’daki kantincilik işi ilk girişimimdir yani.”
8 BİN DOLAR KAZANDIM
Bu girişimin çok büyük bir sermaye gerektirmediğini de anlatan Hüsnü Özyeğin, “Sermaye yoktu, dekore edilmiş bir yerdi. Sadece elektrikli, çok basit bir pizza fırını aldım. Hamuru da ben yapmıyordum; 30 pizza donmuş olarak paket içinde geliyordu. Onları çözdükten sonra üstüne salçasını sürüyor, peynirini, diğer malzemelerini koyup fırına atıyordum. Eylül 1968-Haziran 1969 arasında 8 bin dolar para kazandım. O zamanlar bu 8 bin dolarla 1968’de, Harvard’da iki sömestr okuyabiliyordunuz. O zaman borçla okuyordum, bu parayla bütün okul borcumu ödedim ve cebimde para kaldı. Bu benim için ciddi bir iş tecrübesi oldu” dedi.
SOFRAYI KURUYORDUM
Amerika’da komilik yaptığını da anlatan Hüsnü Özyeğin, şu bilgileri verdi: “Amerika’da lüks bir balık lokantasında komilik yaptım. Yazın, gündüz belediyede, akşamları da balık lokantasında çalışıyordum. Bu lokantada sofrayı kurmak, örtüyü yaymak, tabakları çatalları koymak kominin göreviydi.”
GİRİT MUTFAĞI HAKİMDİ
GÜZEL yemeklerle ilgili hatıralarını da antalan Hüsnü Özyeğin, şöyle konuştu: “Biz Giritli bir aileyiz. Rahmetli dedem ve anneannem Girit’ten 1896’da İzmir Bornova’ya gelmişler, o yüzden bizim evde Girit mutfağı hâkimdi. Annem çok iyi aşçıydı, yemekleri kendisi yapardı. Bizim evimizde bol bol Girit otları, radika ve arapsaçı kuzu etiyle pişirilirdi. Salata çeşitleri, yumurtalı kabak, yumurtalı patates ve soğanlı et yapılırdı. Eskiden bizim evde fırın yoktu. Kordon’da oturuyorduk. Alman Konsolosluğu’nun yanındaki ev bizimdi, eski bir Rum eviydi. Anneannem alt katta, biz üst katında oturuyorduk. Dolayısıyla evdeki dolmalar, börekler tepsiye konurdu, ben de fırına götürüp pişirtirdim.”
ANNEMİN İÇLİPİLAVI BAŞKAYDI
SOĞANLI eti çok sevdiğini söyleyen Hüsnü Özyeğin, “Soğanlı eti çok severdim; arapsaçını, kuzu etli maratayı, patates kızartmasını, köfteyi de çok severdim. Bir de çullamayı çok severdim. Bu yemek, hamurun içine tavuk parçası ve içpilav konularak tepside yapılırdı, pilavlı bir börekti, müthiş bir şeydi. Annemin içpilavı başkaydı. İçinde kuşüzümü, şamfıstığı, ciğer vardı; hakiki bir içpilavdı yani” diye konuştu.
Hüsnü Özyeğin, Beef&Fish dergisine konuştu.
Beşiktaş’ta kokoreç yemeye giderim
YEMEK yemeği sevdiğini anlatan FİBA Holding’in kurucusu Hüsnü Özyeğin, “Yemekle aram çok iyi, yemeği sadece beslenmek için değil ayrıca keyif için yerim. Her mutfağı severim, Beşiktaş’ta Şampiyon Kokoreç’e de giderim, Boğaz’a balık yemeye de” dedi.