Güncelleme Tarihi:
Milliyet gazetesinden Pınar Ersoy’a konuşan Büyükelçi, Türkiye’nin Fransa’ya olan tepkisinden çekinen bazı şirketlerin, “Aslında Fransız değiliz” açıklamlarını, “Nerdeyse Japonuz” diyecekler sözüyle yorumladı.
Fransa’nın senatoda pazartesi günü oylayacağı soykırımı inkar yasası için bugün kritik gün. Kanunlar komisyonu tasarının yasalara uygun olup olmadığına karar verecek. 4 Mayıs 2011’de aynı komisyon, benzer bir tasarının hatalı olduğuna karar vermişti. Aynı insanlar aksi yönde bir değerlendirme yaparsa işin renginin tamamen değiştiği ortaya çıkacak. Senato’nun kendisinde de aynı durum geçerli... Geçen yıl 4 Mayıs’ta benzer bir tasarıyı reddedenlerin yüzde 85’i hala koltuklarına oturuyor. Tek fark çoğunluğun iki sandalyeyle sol kanada geçmiş olması. Şimdi herkes senatörlerin ne kadar bağımsız hareket edeceğini merak
ediyor. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu “Bir haftalık süreçte ak mıdır kara mıdır her şeyi göreceğiz. Ama geçen hafta pazartesi gününe göre iyimser olmak için sebeplerimiz var” diyor.
Temiz, bakımlı yalnız 1970’li yılların tarzını üzerinden atamamış büyükelçilik binasında Tahsin Burcuoğlu ahşap bir duvarın önündeki masasına konuşuyor. Camdan baktığında Eyfel Kulesi karşısında duruyor. Üzerinde yün hırkasıyla neredeyse babacan bir hali var. Ancak kanunlar komisyonu, tasarının anayasal olup olmadığı, hangi senatörün nerede durduğunu anlatırken bilgili, zehir gibi bir diplomatla karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Herkesi tanıyor, tüm ilişkilerin farkında, yasal işleyişin her detayına hakim...
Sohbet ilerledikçe Burcuoğlu’nun bu meseledeki şahsi duruşuyla ilgili ipuçları da ortaya çıkıyor. Yorgun ve öfkeli. Zaten bunu kendisi de söylüyor: “Ben frankofonum, 10 yaşından itibaren Fransız okulunda okudum, Paris’te ikinci görevim, 39 yıllık diplomatım. Bu iş bizi fevkalade yoruyor ve üzüyor. Ben Atina’da sefirlik yaptım, üstelik iki F16’nın çarpıştığı, Yunan pilotun öldüğü dönemde... Orada daha huzurlu ve mutluydum.”
‘Yaptıkları ahlaksız teklif’
Mecliste 50 milletvekilinin katılımıyla geçen tasarı için yine aynı yöntemi uyguluyorlar. Bu kez pazartesi, yani normalde senatoda oturum olmayan gün oylama yapacaklar. Elysee senatoya bakanlarını gönderip lobi yapıyor, Ermeni diasporasından senatörlere tehdit var... “Öfkeliyim, büyük bir haksızlıkla karşı karşıyayız. Bu bir ahlaksız teklif” diye isyan ediyor.
Tahsin Burcuoğlu tasarının tüm Türk halkını töhmet altında bırakacağına inanıyor. Yasalaşması halinde ilişkilerin kopacağını anlatırken “Kimse katillerin torunu olmayı kabul etmez” diyor. Kendi ailesinin göçmenlerle dolu olduğunu anlatıp “Ben ne yapayım, kimden hesap sorayım? 1912-1923 10 yıllık bir savaş dönemiydi. Herkes kaybetti” diyor.
‘Biz unutmadık’
Büyükelçinin kızgınlığının ikinci nedeni ASALA terörü... “70-80’li yıllarda şehitler verdik. Ben o zaman burada olduğum için bu dönemi çok iyi hatırlıyorum. Charles Aznavour, şarkıcı, bravo, alkışlıyoruz.. Ama 81’de elçiliği basıp diplomatımızı yaralayan Ermenileri destekleyen açıklamaları var. ASALA’nın avukatı Patrick Devejian bakan oldu. ASALA’nın sözcüsü Ara Toranyan’ı davet edip fikrini alıyorlar. Ama bizim hafızamız o kadar kısa değil. Biz unutmadık” diyor.
Yaşananlar hokkabazlık ilişkiler bunu kaldırmaz
4 Mayıs 2011’da Senato benzer bir tasarıyı 74-196 gibi büyük bir farkla reddetmişti. Şimdi ne değişti?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşmasıyla bir açık artırma başladı. Sarkozy Erivan’da yasa için söz verince Sosyalist lider Hollande da Taşnak’ların merkezini ziyaretinde “Senatoda çoğunluk bize geçti, bu sefer halledeceğiz” dedi.
Yasanın meclisten geçmesinde asıl amaç Ermeni oyları mıydı gerçekten?
Mecliste yasayı sunan ve destekleyenlere bakın, hepsi Ermeni nüfusun yoğun yaşadığı kentlerden geliyor. İtiraz eden birkaç milletvekili vardı, hepsi UMP üyesi, onların da tamamı Türklerin yoğun yaşadığı bölgeleri temsil ediyor. Böyle bir hokkabazlık sürüp gidiyor.
Ermeni iddialarıyla ilgili tasarıların sunulduğu yıllar hep seçim öncesinde denk geliyor: 2001, 2006, 2011...
Bu mesele Türkiye’nin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanıyor. 80’lerde Ermeni terörüyle karşı karşıyaydık, 2000 yılından beri mevzuat terörüyle... Tasarı yasalaşırsa Türk-Fransız dostluğu bunu kaldıramaz.
Fransa bunu nasıl göze aldı?
Sanırım Türkiye’deki Fransız büyükelçiliğinin de yönlendirmesiyle “Türkiye’nin siniri saman alevi gibidir, biz Türleri nasıl olsa ikna ederiz, gönüllerini alırız” diye düşünüyorlar.
Bu yasa kimin çıkarına?
Bunu muhataplarıma polisiye romanlardaki kalıbıyla sordum: “Bu cinayeti kim işlemiş olabilir?” Bu yasa kime yarıyor? Fransa’ya değil, bize değil, iki ülke ilişkilerine değil, Ermenistan’a mı yarıyor? Bu tasarı geçerse Türkiye’de artık kim sınır açılsın diyebilir?
Yasa tüm tarafları radikalleştirecek.
Türkiye’nin meclisteki oylamadan sonraki tavrı fazla mı sert oldu?
Bunu bana Sosyalistler de sordu. Aynen şunu söyledim: Siz bana ana avrat küfrederseniz bu reaksiyonu bekleyeceksiniz. Sen bütün herkese katil, insanlık suçu işlemiş ataların torunları olduğunu söylüyorsun! Ben bunu kabul etmem!
Sarkozy’nin sonucu tek başına etkilemesi mümkün mü?
Mecliste olabilirdi ama kontrol etse UMP vekilleri tasarıya itiraz etmezdi. Senatoda ise tek başına etkileme imkanı yok. Senato üyeleri ikinci seçmenler tarafından seçiliyor. Ayrıca 7 yıllığına görev yapıyorlar. Dolayısıyla parti disiplini daha az etkili oluyor. Yalnız bu yasa geçmezse çok ağır darbe yiyecek.
Hükümetten destek verenler var mı?
Alain Juppe. Dışişleri Bakanı. Tasarıya karşı olduğunu biliyoruz ama bunun arkasında durması için istifa ediyor olması gerekir ki herhalde bunu bekleyemeyiz. Kültür Bakanı ve adını basına açıklamak istemeyen başka bakanlar da karşı. Dışişleri Bakanlığı kadroları ise neredeyse üzüntülerini iletecek.
Nükleer santralın üzerine bir bardak su içiyorlar
Ben Fransız yöneticisi olsam böyle bir şeyin peşinden koşmam. Türkiye‘de her türlü proje var. Bunlara Fransız şirketleri talip olacaksa bunun için güven lazım, güven dostlar arasında olur.Fransızlar Sinop’taki nükleer projeyle ilgileniyordu, şu anda bunun üzerine bir bardak su içiyor olmaları lazım. Bazı Fransız şirketleri bize ‘Aslında Fransız şirketi sayılmayız’ diyorlar. Neredeyse Japonuz diyecekler.
Ermeniler senatörlerin ailelerini tehdit ediyor
Bizi destekleyen bir senatörün oğlu ABD’de çalışıyor. Amiri Ermeni. ‘Bakalım annen ne oy verecek’ demiş! Başka bir grupta bizi destekleyen bir senatörün oğlu Fransa’da çalışıyor, onun da müdürü Ermeni. O da ‘Babanın oyunu yakından takip ediyoruz’ dedi. İki senatör de tehditlere aldırmayacak. Böyle bir ortamdayız.Biz ‘Yapmayın, dostluk bozulur’ deyince adı tehdit oluyor.
İnsan hakları şampiyonuyuz deyip resmi tarih yazıyorlar
İfade özgürlüğünden bahsedildiğinde Fransızlar Türkiye’nin durumunu hatırlatıyor. Doğru ama biz insan haklarında dünya şampiyonuyuz demedik. O sizin iddianız, Voltaire, Diderot diyen sizsiniz... (Ermeni iddiaları) kutsal kitap değil... Bu budur dediğinizde resmi tarih uyguluyorsunuz, resmi tarih ‘insan hakları şampiyonuyum’ diye ortada dolaşan bir ülke için çok pozitif bir kelime değil.
Sosyalistlerin oylama oyunu amaca varamadı
Sosyalist Parti kendi içindeki teklife muhalif olanları bastırmak için ‘karşı çıkanlar oylamaya katılmasın’ diye karar almaya kalktı. Ama bunu önlemenin bir yöntemi var. ‘Scrutin public’ her senatörün rengini belli edecek oylama anlamına geliyor. Kimin ne yönde oy kullandığı, katılmadıysa bile kayıtlara geçiyor. Böylece hem Türkiye, hem de Türk seçmen kimlerle karşı karşıya olduğunu bilecek.