Eren Güler / hurriyet.com.tr
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 08, 2009 00:41
Denizbank CEO'su Hakan Ateş ile yaptığımız röportajın son bölümünü aşağıda okuyabilirsiniz.
I. Bölüm: Türkiye tarihi bir fırsat yakaladı Â
II: Bölüm: Kariyerinin en mutlu anını anlattı
- Kriz bittiğinde bankacılık sektöründeki sıralama değişir mi?
Â
Bir İngiliz atasözü var, şöyle der: "Kafanı usturaya vurduruyorsan fazla kımıdama..." Türkiye zaten 2001'de korkunç bir konsolidasyon yaşadı ve şu anda kamu bankalarının özelleştirilmesi gündemdeydi. Ama ben kriz atlatılana kadar bunun yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla onlarda bir hareket olmazsa, ilk 10 banka arasında bir değişiklik olmasını beklemiyorum. Herkes şu anda sıkı tutunuyor.
Â
- Krizden sonra gelişmekte olan ülkelerin pozisyonu ne olur?
Â
Bence toparlanma gelişmekte olan ülkeler aracılığı ile olacak. Mesela Çin, Rusya, Körfez ülkeleri ve Asya'da rekabetçi bir güç oluşuyor.
Â
- Nasıl oluşuyor?
|
Eren GÃœLER YAZIYOR |
Bunlar eskiden ürünleri ihraç edip gönderirlerdi, şimdi bunların nüfusu var ve iç talep yaratabilir durumdalar. İç talep olunca büyüme olur. Dolayısıyla yurtdışına çok muhtaç kalmadan kendi içerisinde de ekonomisini besler hale gelecek ve çekim merkezi olacak. Artık ihracatçıların paradigmanın değiştiğini farkedip gelişmiş ülkelere yaptıkları ihracatı nasıl Asya'ya çevirebiliriz diye bakmaları lazım.
Â
Dünya ekonomisi için bu ülkeler bir fırsat haline gelecek.
Â
- Gelişmiş ülkeler?
Â
Giderek yaşlanmakta olmaları ve sistemik risk nedeniyle büyük yaralar alan gelişmiş ülke ekonomilerinin yakın gelecekte toparlanmasını beklemiyorum. Herşeyden önce nüfus sorunu var. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde; ki bunlarda ciddi know how'larda oluştu, önemli fırsatlar var.
Â
Bugün Kore'ye bakın, dünyada satılan elektronik malzemenin çoğunu üretiyorlar...
Â
- Bir de büyük şirketlere sermayedar olmaya başladılar...
Â
Çünkü sermaye birikmeye başladı.
Sermaye biriken ülke zenginleşir. Onlar beceriyorlar, biz de inşallah yapacağız. Paradigma değişiyor, sıra bize de geliyor.
Â
- Özellikle kredi vermeyi arzu ettiÄŸiniz sektörler var mı?Â
Tarıma dair iş yapan firmalar, turizm, herşeye rağmen gemi sanayi, enerji, altyapı, sağlık ve eğitim. Bunlar hem bir yurtsever olarak çok desteklediğimiz, hem de bankacı olarak iyi bulduğumuz sektörler.
Â
- 2009 parası olan ne yapsın?Â
Bu giderek daha zor bir soru olmaya başladı. Bir kere ekonomiler çok daralıyor. Payını korumak isteyen ülkeler rekabetçi kalmak zorunda.. Bunun bir koşulu da yerel parasının değerini düşük tutmak.
Dolayısıyla eğer Merkez Bankası faizin düşürülmesi gerektiğini anlarsa, oradaki reel faizin düşmesine paralel yabancı para birimlerinde yükseliş olur.
Â
Aslında 1.15'ten 1.50'ye gelinene kadar önemli bir yükseliş oldu. Çok önemli bir devalüasyondur bu.
Â
- Ama bu faiz iniÅŸiyle alakalı deÄŸil...Â
Evet değil, doğru. O biraz cari açık ve dünyanın içine düştüğü sorun ve kıt olan dövizin değerlenmesi ile ilgiliydi. Bir de uzun yıllar boyunca bastırılmış olan dövizin kabuğunu kırmasıyla ilgili ki zaten olmalıydı da..
Biz çok mu verimliydik de neredeyse 1'e 1 olacaktı dolar kuru? Kurun bu kadar baskı altında kalmasının da zararı var. İşte ABD dolarının başına gelen.
Â
ABD'de
dolar bu kadar değerli kalmasaydı, otomotiv sanayi bu hale düşmezdi. Bu rehavet içerisinde herşeyi Çin'den ithal edip, hizmet sektörünü bu kadar aşırı büyütüp sanayisini tarımını bu kadar ihmal etmiş olmayacaktı. Aynı şekilde Türkiye de buna paralel hareket etti ama şimdi bir dönüş var.
Â
TL'nin biraz daha değersizleşmesi ekonomi açısından bir zarar değildir. Reel faizi indirmekse bunun sebebi, işte o daha önemlidir.
Â
- Neden?Â
İki yönden. Birincisi, düşük faiz yurtdışına servet transferini azaltır, ikincisi yurtiçinde finansmanı ucuzlatır. Her iki yönden de ucuz finansman da canlanan ekonomi demektir.
Â
TL'de kalan reel faiz almaya devam edecek.
Ben burada 'biraz devalüasyon olacak, dolara euroya dönün' demem, çünkü zaten bunu zirvede yakalamak çok zor. Ama Türkiye'deki faizler ne kadar düşse de yurtdışına göre yüksek olacak. Bir portföy sepeti yaparsak sepeti TL ve yabancı para olarak bölebiliriz.
Â
- Borsa?Â
Hisse senedi daha stabilize olmadı ama tarihi düşük seviyelerde. Bunun dibi midir ben bilemiyorum. Ama uzun vadede tavsiye edebiliriz.
Â
- Bir de bankacılarla ilgili Ersin Özince'nin gündeme getirdiÄŸi zimmet suçlaması ile hapise girme olayı var. Biraz açar mısınız?Â
Bu bir vakadır, bir gerçektir. Bankacılıkta öyle sert kurallar var ki, zimmeti bir kenara bırakın, cahillik yapan bir veznedar 100 YTL'yi alıp cebine atarsa 6 yıl hiç bir temyiz olmadan hapiste yatıyor. Zimmet ve üst düzey yönetimde
kredi batığı olduğunda bütün imza sahiplerinin zimmet suçuna sokulması halinde ki tanım öyle şu anda, dolayısıyla hapse giriyor. Malvarlığı elinden alınıyor. Hem de bütün hısım akrabanın...
O yüzden bankacıya kız vermek kolay değil diyoruz.
Â
Burada uluslararası hukuk da terse işliyor. Siz kendinizi aklamak zorundasınız. Suçlayan kanıtlamak zorunda değil ,ama siz kendinizi temize çıkarmak zorundasınız.
Â
Bunu uygulayıcı kötü niyetle kullanacak diye düşünmüyoruz. Niye ben böyle şeylerle muhatap olayım ki? Dünyada hiç bir bankacı muhatap değil.
Biz AB'deki bankacılarla eşit haklara ve ceza yükümlülüklere sahip olmak istiyoruz.
Â
Bankacılıkta olağanüstü dönem ortadan kalktı artık. Özellikle son krizde çok iyi bir sınav verdik.
Bu bankacılığı daha fazla dövmenin mantığı yok. Her türlü eleştiri, her türlü cezai şart...
Niye bu kadar köşeye sıkıştırdığımızı anlayamıyorum. Bankacılık ekonominin gelişmesine, iş yaratılmasına önemli katkıları olan bir kurum. Bana bütün Anadolu'dan talep yağıyor 'bize şube aç' diye. Madem bankacılık bu kadar kötü, niye herkes şube istiyor? Bunun bir cevabını bulalım..
Â
- Biraz siyasi mi?Â
Ne olduğunu ben anlamadım. Meclis'teki komisyonlara bankacıları bile pek istemiyorlar. Sen sus, biz senin yerine düşünürüz, yaparız diyorlar.
Â
- Bankacılığın kötü şöhretinden kaynaklanıyor olabilir mi?Â
Niye kötü şöhreti olduğunu da anlayamıyorum.
Batık bankalar tamam da, üç beş tane banka sahibi suç işlemişse bu bütün bir sektöre genellenilebilir mi? Kritik bir iş yapıyoruz biz, kamu görevlisiyiz. Biz herhangi başka sektörü böyle suçluyor muyuz? Mal alıp da batan bir sürü şirket yok mu? Tekstilde şirketler batınca tu kaka demiyoruz da, bankalara neden böyle yapıyoruz?
Â
Ben bu işe 21 yaşında başladım ve 29 senedir işimi en iyi şekilde yapıyorum. Bize yazık değil mi, ayıp değil mi?
Bırakın onu, biz kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Dünyadaki her ülkenin bankacılık sektörü kritik derecede önemlidir. Ama burada her kim ki 'bankacılık tu kakadır' derse prim yapıyor.
I. Bölüm: Türkiye tarihi bir fırsat yakaladı Â
II: Bölüm: Kariyerinin en mutlu anını anlattı