Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2005 00:00
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, ‘Olayı IMF’nin parası olarak değerlendirirsek, biz de Brezilya ve Arjantin gibi aldığımız parayı geri verebiliriz. Ama bu, IMF ile sürdürülen programı koparma anlamına gelir. Program sürerken belli aralıklarla gözden geçirmeler tamamlandıkça belli parayı veriyor, ‘o parayı istemiyorum’ demek programı bozar’ dedi.
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Brezilya ve Arjantin’in Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan borçlarını erken kapatması sonrasında Türkiye’nin durumunu değerlendirirken, ‘Olayı IMF’nin parası olarak değerlendirirsek, biz de verebiliriz. Ama bu, IMF ile sürdürülen programı koparma anlamına gelir. Şu anda IMF ile başladığımız programı devam ettiriyoruz. Program sürerken belli aralıklarla gözden geçirmeler tamamlandıkça belli parayı veriyor, ‘o parayı istemiyorum’ demek programı bozar’ dedi. Reuters’ın sorularını yanıtlayan Şener, Türkiye ekonomisini değerlendirenlerin, işsizlik ve cari açık olmak üzere iki nokta üzerinde çok durduklarını vurguladı Cari işlemler ilk 10 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 58.4 artışla 17.1 milyar dolarlık açık verdi. Hükümet son revizyonda yıl sonu cari açık tahminini 21.3 milyar dolara yükseltmişti.
CARİ AÇIKTA KUR BELİRLEYİCİ: ‘Bu öngörülenden yüksek açığın elbette daha az olması daha faydalı bir durumdur. Bu açığın ortaya çıkışında
döviz kurunun temel belirleyici olduğunu düşünüyorum. Döviz kuruna bağlı olarak çıkmıştır’ diyen Şener, cari açığın finansmanında herhangi bir sorun görünmediği gibi finansmanının kalitesinde de artış olduğunu belirtti.10 ayda 3.205 milyar dolarlık doğrudan net yabancı yatırımın gerçekleştiğini ve bunun da cari açığın finansmanı açısından sağlıklı bir yöntem olduğunun herkes tarafından ifade edildiği vurgulayan Şener, şöyle devam etti:
UZUN VADELİ GİRİŞ ARTTI: ‘Diğer kalemlere baktığımızda Türkiye’ye giren sermayede uzun vadeli girişlerin payı yüzde 46’ye yükselmiştir.
Merkez Bankası döviz rezervleri 50 milyar dolara ulaşmıştır. Net hata noksan kaleminde ise 3.6 milyar dolarlık bir tutar söz konusudur. Dolayısıyla finansmanın daha kaliteli olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. 17 milyar dolarlık cari açığımız var, finansman tablosuna göre 28 milyar dolarlık sermaye girişimiz var, bu sermaye girişi devam ediyor. Bu açık iyidir, devam etsin gibi kanaatte değiliz, açık daha düşük olursa daha iyi olur. Onun için de gerekli mali disiplini gösteriyoruz, gerekli tedbirleri alıyoruz, ama uyguladığımız temel politikalardaki en hassas nokta, hükümetin izlemiş olduğu politikalara ve programa duyulan güveni sürdürmektir. Bu bizim ekonomik politikalarımızdaki temel önceliklerimizden biridir. Sadece iç piyasaların değil, uluslararası piyasaların da Türkiye’de izlenen ekonomik politikalara güven duyması bizim temel hedefimizdir. ’
Yüksek büyüme oranı işsizliği azaltmadı TÜRKİYE’de işsizliğin yüzde 9’un üzerinde olduğunu anımsatan Abdüllatif Şener, bu konuda şunları söyledi: ‘Özellikle son yıllardaki ekonomik büyümeye rağmen işsizliğin aşağıya düşmemesi temel sorgulanan konuların başında gelmektedir. Geçen üç yıl içinde işsizlik oranı artmamıştır. Evet, Türkiye’de önemli bir stok işsiz sayısı vardır. Yüksek büyüme işsizliği aşağı çekmemiştir. O halde tahlil edilmesi lazım. Birinci planda, işsizliğin artmayışını olumlu gelişme saymak lazım. Ama ayrıca, Türkiye’de büyümenin verimlilik artışına dayalı olarak gerçekleşmesinin işsizliğin azalmamasında önemli bir paya sahip olduğunu görmek lazım. Verimlilik artışı, daha az istihdamla daha fazla üretim yapılmasına imkan sağlıyor. Ekonomi büyüyor, ama büyüme ile orantılı bir istihdam kapasitesi ortaya çıkmıyor. Diğer önemli bir nokta da tarımsal istihdamdır. Bu sene geçen yıla göre tarımsal istihdam da 1.232 milyon azalma oldu. Çünkü kırdan kente göç devam ediyor. Tarımsal istihdam gelişmiş ekonomilerde yüzde 3-5, Türkiye’de hálá yüzde 30’un üzerinde. Bu gittikçe düşecektir.’
İŞSİZLİK YÜKSELDİ: Bu arada Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eylül ayı itibarıyla işsizlik oranlarını açıkladı. İşsizlik oranı, bu yıl eylülde yüzde 9.7’ye yükseldi. İşsizlik oranı bu yılın ocak ayında yüzde 11.5, şubatta yüzde 11.7, martta yüzde 10.9, nisanda yüzde 10, mayısta yüzde 9.2, haziranda yüzde 9.1, temmuzda yüzde 9.1 ve ağustos’ta da yüzde 9.4 olmuştu.
2005’in büyümesi yüzde 5.2 olur
ŞENER, bu yıl sonu için öngörülen yüzde 5’lik büyümenin yüzde 5.2 olarak gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini söyledi. Şener, ‘Gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) 2005’in dördüncü çeyreğinde yüzde 4.1, gayri safi milli hasılanın (GSMH) yine dördüncü çeyrekte yüzde 3.8 artacağı tahmin ediliyor. Buna göre 2005 yılı GSYİH büyümesi yüzde 5.2, GSMH’nin yine 5.2 olacağı tahmin ediliyor’ dedi. Bu yılın ilk dokuz ayında GSMH ve GSYİH yüzde 5.5 arttı. Geçen yıl GSMH yüzde 9.9 ve GSYİH 8.9 olmuştu.
Özelleştirme geliri ile borçlar yapılandırılacak
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, kendilerinden önceki 20 yıllık dönemde, Türkiye’yi yönetenlerin özelleştirmeyi ağızlarında sakız gibi çiğnediklerini, adeta ağızlarına yüzlerine bulaştırdıklarını savunurken, kendileri işbaşına geldikten sonra 33 milyar dolara yakın özelleştirme geliri elde ettiklerini bildirdi. Unakıtan, özelleştirme gelirlerinin Türkiye’nin borçlarının yeniden yapılandırılması için kullanacaklarını söyledi. Unakıtan, milletvekillerinin ‘iç ve dış borç stoku artıyor’ şeklindeki eleştirilerine yanıt verirken, iç ve dış borç stoklarının AKP hükümetinden önce çevrilemez hale geldiğine ve çok yüksek olduğuna işaret etti. Konuşmasında Fransa’dan örnek veren Unakıtan, Fransa’nın borçlarının neredeyse 1 trilyon doları aştığını dile getirerek, ‘Bizde daha düşük ama bizde daha önemli, niye? Çünkü biz de GSMH’ye göre yükselmiş’ dedi. Unakıtan, ‘Biz iktidara ilk geldiğimizde faizler yüzde 65 civarındaydı. Kamu net borç stoku yüzde 90’ların üzerindeydi. Ama şimdi mesela, 2004’de yüzde 63.5 oldu. 2005’te de yüzde 60’ın altına düşeceğini tahmin ediyorum. Ülkede mali disipline riayet etmek, bütçede bütün yolsuzluklara son vermenin neticesinde bu düştü’ diye konuştu.
Türkiye artık deve sırtındaki süt kovası değil
İSTANBUL Ticaret Odası Başkanı (İTO) Murat Yalçıntaş, 2005 yılı verilerine bakınca Türkiye’nin 2006 yılına ilişkin ekonomik görüntüsünün sissiz ve net olduğunu, ekonomik başarının sürekliliği için değişim rüzgarının devam etmesi gerektiğini söyledi. Yalçıntaş düzenlenen basın toplantısında, ‘İTO Ekonomik Durum 2005 Raporu’nu sundu. Ekonominin 2005’te çok iyi bir performans sergilediğini belirten Yalçıntaş, yapısal reformların sürmesi halinde dünyanın en seçkin ülkelerinden biri haline geleceğimizi savundu. Ekonominin istikrara kavuştuğunu ve dünyanın yaşayabileceği olağanüstü şartlar nedeniyle oluşacak tuzakların düşmeyeceğini belirten Yalçıntaş, ‘Ekonomi, her önüne çıkan çukura düşen ‘acemi şoför psikolojisi’nden artık kurtulmuştur, daha açık söylemek gerekirse Türkiye ekonomisi ‘deve sırtındaki süt kovası’ olmaktan çıkmıştır’ dedi. Yalçıntaş konuşmasında, yaşanan olumlu gelişmelere rağmen iç ve dış risklerinde olduğunu söyledi. İç istikrarı bozacak bir siyasi ortamın oluşabileceğini, İran, Suriye, Irak gibi konularda istikrarı bozacak gelişmelerin olabileceğini, AB ile ilişkilerin krize girebileceğini belirten Yalçıntaş, ‘Bunlar çok küçük olasılıklar, ancak bölgemizde bir savaş çıksa da ekonomisi ayakta kalır’dedi.