Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de bankalar kurdukları emeklilik şirketleri ile geleceği parlak olan bu sektörün içinde yerini almaya çalışıryorlar. İngiliz Aviva ile Akbank’ın bir iştiraki olan Ak Emeklilik’in birleşmesi ile kurulan Avivasa da bu şirketlerden birisi.
Avivasa’nın CEO’su Meral Egemen, dünyada var olan finansal yapının kişileri daha çok tüketime teşvik ettiği bir ortamda bu işi yapmaya çalıştıklarının altını çiziyor. Egemen “Bunun yanı sıra krizlerle boğuşmuş yıllarca çift haneli enflasyon ve faizlerler yaşamış ve belirsizlikler yüzünden finansal sisteme olan güveni azalmış bir toplumun insanlarına paranızı harcamayın geleceğiniz için biriktirin ve bize verin diyoruz. Bizim en önemli görevimiz bu sitemin ne kadar güvenli ve işler bir şekilde tasarlandığını insanlara anlatabilmek" dedi.
Meral Egemen ile bireysel emeklilik sistemi ve Türk insanının tasarruf bilinci üzerine konuştuk.
- Sistem Türkiye’de 6. yılını doldururken ilk günden bu yana ne gibi gelişmeler kaydetti?
Öncelikle sistemin bilinirliliği anlamında çok yol aldık diyebilirim. Ben bireysel emeklilikte çalışıyorum deyince, SSK'da mı çalışıyorsun? SPK mı aldın? Sağlık sigortası da var mı? Emekli sandığı mı?' gibi sorular geliyordu. Artık karşılaştığım kişilerin yüzde 80'inden böyle sorular gelmiyor. Vatandaşlar mutlaka birisinden duymuş, bir şirket ile görüşmüş, bir tanıdığı bu ürünü almış, bankaya gitmiş oradan duymuş, reklamlardan bir aşinalığı falan var insanların. Artık biz işin teknik detaylarını anlatıyoruz. Kesintisi, stopajı, getirisi falan. Yani bir gelişim sağlandı. Ama daha çok yolumuz var. Hala yapılacak, anlatılacak çok şey var.
- Türkiye’de şu an kaç kişi var bu sistemde? Daha da büyüme potansiyeli var mı bu sistemin?
Yola çıktığımız 2004 yılından beri sektördeki tüm şirketler olarak 2 milyon müşteriye ulaşmayı başardık. Türkiye’de potansiyel katılımcı sayısını 12 milyon olarak tahmin ediyoruz. Yani daha ulaşmamız gereken 10 milyonluk potansiyel daha var.
SEKTÖRDEKİ BÜTÜN ŞİRKETLER SİSTEMİN TANITIMINA YATIRIM YAPMADI
- Türk insanına yabancı olan bu sektörü anlatmak için neler yaptınız?
2004 yılından bu yana sistemin tanıtılması için ciddi projeler ile her yıl yaklaşık olarak 10 milyon dolara yakın reklam bütçesi harcadık. Tanıtıma öncelik verdik. Bunu sektördeki 10 şirketin hepsi yapmadı. İşin tanıtımı 2-3 şirketin bütçelerinde kaldı.
 - Tanıtım derken, sadece reklamdan mı bahsediyorsunuz?
Sektörün tanıtımı için sadece reklam yeterli değil. Belirli bir sürenin geçmesi insanların bu sisteme alışması da gerekiyor. Yoğun reklam ve tanıtım çalışmalarını müşterilerin yarısı pozitif algılıyorsa diğer yarısı rahatsız olabiliyor. Reklamın pozitif etkileri olduğu gibi bu tür algı yönetimi problemleri olan bir mecra.  Müşteriler "bu ürünü bana satarak bu şirket bundan ne kazanıyor, neden bu kadar yoğun reklam veriyorlar, acaba bu şirketin karı ne bu işten, bak zaten bankalar da bu kadar kar ediyor" şeklinde bin türlü şey geliyor akıllarına.
- Gerçekten çok kar ediyor musunuz?
Neyse ki biz hala çok yüksek karlar açıklayamıyoruz. Şimdilik bu işten zarar eden sektörüz diyerek o şimşekleri çekmiş değiliz. Ama dünyada sigorta sektörüne bakıldığında çok ciddi karların açıklandığı çok büyük birikimler yapıldığı bir sektör. Öyle olduğu içinde müşterinin o algısını çok doğru yönetmek gerekiyor.
- Sektör krizden etkilendi mi?
Türkiye'de ve tüm dünyada krizden etkilenmeyen bir kaç sektörden birisiyiz. Bireysel emeklilik sektörü geçtiğimiz yıl yüzde 40 büyüdü. Müşteri sayısı olarak yüzde 15 büyüme var. Biz de bu alanlarda sektör ortalamalarını yakalamayı başardık
- Kriz yılında cirolarınızda bir düşüş oldu mu?
Cirolarda bir düşüş yaÅŸadık. Çünkü herkes cebindeki parayı harcamak yerine kriz nedeniyle cebinde tutmayı tercih etti. Bunu herkes yaptı. Ciroların düşük olması tamir edilebilecek bir sorun. Krizde önemli olan doÄŸru yatırımlar yapabilmekti ve bizim de bunu baÅŸardığımızı düşünüyorum. Sigortacılığın mantığında müşterilerinden topladığın primleri doÄŸru yere yatırmak var. Çünkü müşterilerin gerçekleÅŸen risklerinin teminatlarını bu yatırımların getirileri ile ödüyorsunuz.Â
TÜRK İNSANININ VADE ANLAYIŞI ÇOK DAR
- Aviva Türk insanına çabuk alışabildi mi? Türk insanı tasarruf deyince ne anlıyor?
Aviva bu uyum sürecini yerli bir ortakla pazara girerek çabuk aştı. Ama Türkiye’de tasarruf ederken olsun borçlanırken olsun vade anlayışımız onlarınkinden çok farklı.
- Farklı derken…
 Türkiye'de kısa vade anlayışı neredeyse gecelik faizler düzeyinde, orta vade anlayışımız 3 ay, uzun vade anlayışımız da 6 aydan ibaret. Avrupa'da ve dünyada kısa vade anlayışı 3 ay ile 6 ay arasında hatta bir yıla kadar uzar. Orta vade anlayışı 3 yıl, uzun vade anlayışı ise 15-20 yıldır.
AVRUPALI 25 YILLIK EV KREDİSİ ALIRKEN BİZDE 3 YIL BİLE ÇOK UZUN
Bir mortgage aldıklarında Avrupalı 20-25 yıllık ev kredisi ödüyor. Ben arkadaşıma 3 yıllık konut kredisi aldım deyince adam '3 yılda konut kredini nasıl ödeyeceksin?' deyip koltuktan düştü. 3 yıl bana bile uzun bir süre gibi geliyor. 3 yılda kredi faizleri nereye gider? Ben bu işte kalır mıyım? Evlenir miyim? Boşanır mıyım? gibi sorular kafamı kurcalamıyor da değil. Kafa yapımız böyle. Türkiye'deki belirsizlikler ortamı insanları sürekli kısa vadeli kararalar alamaya kısa vadeli hareket etmeye yönlendiriyor.
BEN BÄ°LE BÄ°R AYLIK MEVDUAT YAPIYORUM
Ne yazık ki bu da insanlara yatırımlarını kısa vadeli yapmaya yöneltiyor. Mevduat yaparken ben de bir aylık yapıyorum. Hâlbuki faizler yüzde 20'lerdeyken yapsaydım ya 1-2 yıllık vadeli mevduat. Ama faizlerin düşeceÄŸini kim garanti etsin ki bana, Türkiye’de faizlerin krizin ortasında yükselmeyeceÄŸini kim bilebilir. Biz bu ülkede yüzde 50 faiz oranlarını gördük.Â
BU ÃœLKEDE Ä°NSANLAR 5 KRÄ°Z YAÅžADI
Ben bankacıyken gecelik 7 bin faizden repo yaptığımı bilirim. Türkiye'de vatandaşlarımız 5 tane kriz yaşadı. Bu faiz oranlarını ve krizleri yaşayan zihin bunları unutmuyor. Gecelik faizlerin binden 7 bine çıktığı, enflasyonun son 20 yılda çift hanelerde olup da sadece son iki yıldır tek hanelere düştüğü, faizlerin daha bu yıl tek hanelere indiği bir nesiliz biz. Bu nesil onları yaşadığı için yine oraya döner miyiz diye insanlar uzun vadede yatırım yapamıyor.
YILLARDIR BELÄ°RSÄ°ZLÄ°KLERDEN Ä°NSANLARIN RUHU YIPRANDI
- Türkiye’de insanların güveninin azaldığını söylüyorsunuz. Bu sizin sektörünüzü etkiliyor mu?
Belirsizlikler sebebiyle insanların ruhu o kadar yıprandı ki. Castelli'ye para yattırdı. Castelli battı. Bankaya para yatırdı banka battı. Faktoring yaptı adamlar çekleri alıp ortadan kayboldu. İnsanların aklında olumlu yaşanan senaryolardan çok olumsuz senaryolar yer ediyor, iz bırakıyor. Mutlu aşkları değil de hep çektiğim aşk acıları yer ediyor. Belki de beyin böyle tasarlanmış. Bu yollardan geçmiş bir nesile şimdi sen gel bana paranı emanet et 20 yıl boyunca yatırmaya devam et diyebilmek yürek ister. Maaşının belirli bir yüzdesini bana bırak sen hiç düşünme ben senin yerine ben düşünürüm deyince insanlar nasıl hemen güvensin.
HER ÅžEYE RAÄžMEN SÄ°STEM O KADAR GÃœZEL TASARLANMIÅž KÄ°...
- Peki bireysel emeklilik sistemi insanların bu kaygılarını giderecek şekilde mi işliyor?
Düz mantıkla bakıldığında durum böyle iken Bireysel Emeklilik Sistemi o kadar düzgün tasarlanmış ki işi şansa bırakmıyor. Benim şirket olarak inisiyatifime, Meral olarak benim alacağım kararlara bırakmamış. Bizden yıllar önce bu sistemin başladığı ülkelerde karşılaşılan sorunlara göre her şeyi derleyip toparlamış.
- Sistem nasıl tasarlanmış?
Demiş ki bu parayı ben şirkete emanet etmem Takasbank'a yatırılacak. Parayı yönetmek şirketin kontrolünde değildir. Bunu bir fon yönetim şirketi fon yönetim mantığıyla yönetecek ve SPK'nin fon yönetim disipliniyle yönetir. Düşük riskli, riski kontrol edilebilir enstrümanlarda yönetilebilir. Kaldı ki buradaki fonlarda dünya da 2-3 yılda bir denetlenirken bizde yılda 4 defa denetleniyor.
DENETİM ŞİRKETLERİ ÇOK FAZLA PARA KAZANIYOR
- Bu kadar çok sık denetlenmesi katılımcıların güvenliği için iyi bir şey değil mi?
Hayır kesinlikle değil. Çünkü çok ciddi maliyeti var. Burada denetim şirketleri çok ciddi para kazanıyor ve bu maliyetlerde ister istemez müşteriye yansıyor. Artık sistem oturdu. Düzenli işlemeye başladığı görüldü. Geçen yıl bütün diğer ürünlere göre çok daha parlak bir getiri sağlamışız Bu kadar çok denetime gerek yok. Ama bu kolay olmayan bir süreç, yavaş yavaş ilerliyoruz.
- Avrupa'ya göre Bireysel Emeklilik Türkiye'de daha mı maliyetli?
Maalesef ki Avrupa ya göre bu sistemin maliyeti bizde daha yüksek. Bunun en önemli nedenlerinden birisi bizde çok yeni ve genç bir ürün olmasından kaynaklanıyor.
- Sisteme giren herkesin şikayet ettiği bir konu olan çıkış anında alınan yüzde15’lik stopaj sistemin var olduğu diğer ülkelerde de var mı?
Büyük bir çoğunluğunda var. Ama bizim yüzde 15 ile İngiltere'nin yüzde 25' ini kıyaslamakla bir yere varamayız. Burada mantığı anlamamız gerekiyor.
- Peki devlet çıkış anında yüzde 15 kesintiyi neden yapıyor?
Kesintinin mantığı şu, sen eğer her ay asgari tutar kadar bir tutarı buraya yatırırsan iyi bir şey yapıyorsun. Çünkü önümüzdeki dönemde ben SGK olarak senin emekliliğini garanti edemeyeceğim. İhtiyacın olan birikimi sana vermekte güçlük çekebilirim. Sende bu işi yaparken bana katkıda bulunursan bende sana yardımcı olurum. Sen vergilendirilmiş kazancından buraya her ay düzenli oranda ödersen ben de yaptığın ödemeye göre belirli oranlarda senden vergi almam. Sen yüzde 25’lik vergi dilimindeysen bireysel emekliliğe ödediğin paranın yüzde 25'ini ödeme.
- Rakamla örnek verecek olursak...
Sen bu ay 700 lira bireysel emeklilik ödemesi yaptın ve bu ay devlete ödemen gereken gelir vergisi 1000 lira olduğunu düşünelim. Bu ay bireysel emekliliğe ödediğin 700 liranın yüzde 25'i olan 170 lirayı bana ödeyeceğin vergiden düş. Yani 830 lira vergi öde 170 lira da benim sana bu sisteme girdiğin için bir katkım olsun diyor. Ama bunları yaparken bazı şartları da var sistemin.
- Nedir o ÅŸartlar?
Sen bu sisteme gireceksin ve ödediğin parayı emeklilik hakkını kazanana kadar bu sistemde tutacaksın. Yani 56 yaşına kadar. Eğer arada bir yerde bireysel emeklilik sistemindeki para senin avucunu kaşındırır da yazlık ev, araba almak istersen olmaz. Çünkü devlet sana ödediği vergi iadeleri var. Bu vergi iadelerinin üzerine birde fonlardan dolayı faiz getirin var. Sen birde bütün bunları alıp üzerine Bodrum'da yazlık almak istiyorsun. İşte bu oyunbozanlık oluyor. Devlet bu kadar katkıyı yaptığında emekliliğe kadar beklemen kaydıyla yapıyor. SSK'da da aynı durum söz konusu kimse ödediği primleri emekli olmadan çekemiyor. Burada da aynı mantık mevcut.
VERGÄ° AVANTAJINI KULLANANLAR SÄ°STEMDE KALIYOR
- Vergi kaçırmaların bu kadar yüksek olduğu Türkiye'de sizce bu vergi avantajları ne kadar kullanılabilir?
Aslında doğru söylüyorsunuz. Zaten vergi vermiyor ki adam. Emeklilik Gözetim Merkezi'nin son raporuna göre Türkiye'de vergi avantajını kullananlar sadece yüzde 25. Vergi avantajını kullanmaya devam eden katılımcılar da sistemde kalmaya devam ediyor. Araştırmalar da gösteriyor ki, vergi avantajını kullanan müşteriler sisteme inanıyor ve kalıyor. Diğer kesim ise sistemde gelip geçici müşteriler oluyor.
- Kayıt dışının azalması sistemin verimliliğini artırır mı peki?
Öyle denebilir. Tabiki vergi avantajını kullanmayan yüzde 75'in tamamı kayıtdışıdır demek pek doğru olmaz. Vergi avantajını farkında olmadan ya da bildiği halde kullanamayanlar var. Ben bu sektöre girmeden önce bu sisteme girmiştim. İlk girişte danışman anlatmıştı ama sonrasında unutulmuştu.Bu şekilde olanlar da çok var.
RÖPORTAJIN YARINKİ BÖLÜMÜNDE DE AVİVASA'DA KARİYER İMKANLARINI OKUYABİLİRİSİNİZ.