Demet CENGİZ BİLGİN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2009 00:00
Türk iş dünyasının en başarılı profesyonellerinden Cem Kozlu, şirketlerin yenilikçi ve ikna kabiliyeti yüksek liderlerle başarı yakaladığını belirterek "Sadece kára, bilançoya odaklanmak yetmiyor. Para hırsı keskin sirkeye benzer. Para kazanmak tek başına başarıyı ölçmeye yetmez" dedi.
EXIMBANK’tan Sümerbank’a, THY’den Coca-Cola’ya çok sayıda Türk ve global şirkette yöneticilik yapan, şu anda TAV, Hürriyet Gazetesi, Türkiye Coca-Cola İçecek, Suudi Arabistan Coca-Cola Bottling, Anadolu Grubu ve Ülker’in satın aldığı Godiva’da çeşitli görevlerini sürdüren Cem Kozlu yazdığı kitaplarla tecrübelerini paylaşmayı sürdürüyor. En çok etkilendiği liderler arasında
Atatürk, Turgut Özal, Vehbi
Koç, Sezia Türkeş, Fevzi Akkaya, Kamil Özyazıcı, İzzet Özilhan’nı sayan Cem Kozlu ile, son kitabı ’Liderin Takım Çantası’nı, liderlik ve başarı üzerine konuştuk.
İş dünyasında ya da hayatın diğer taraflarında başarının sırları neler?
-Başarının bir sırrı yok. Tek bir sırrı yok. Hap gibi, matematik formülleri gibi bir reçete yok. Başarı için bilinçli bir şekilde çalışmak, üretmek gerek. Sadece CNNTurk’teki programıma konuk ettiğim ve bugüne kadar gözlemlediğim başarılı insanların bazı ortak noktaları var.
Şansa hazırlıklı olunmalı
Neler örneğin?
-Hem çalışacaksınız hem zamanı iyi kullanacaksınız. İyi planlama yapacaksınız ve çalışmalarınız sonuç yaratacak. Hepsi farklı şeyler yaratmış. İçlerinden gelen bir şey... Bir dürtü, sabırsızlık... Bir unvan için değil bir şey bırakmak gibi bir güdü... Kendini tanımak önemli. Farklı bir gelişime, dönüşüme hazır olmalı. İnsan sevmeyen, insanlarla çalışmaktan zevk almayanların başarılı olmasına az rastlanır. Bakın Atatürk, Churchill gibi liderler herkesin pes ettiği zamanlarda bile mücadeleyi sürdürmüş. Sırf para hırsıyla zengin olabilirsiniz ama para başarının ölçütü değildir. İnsanlar ve şirketler para ötesi anlamlar yüklemeli kendilerine. Para hırsı bazen keskin sirke gibi küpüne zarar verir.
Ya şans faktörü?
-Şans önemli ama kapınızı çalınca ona hazırlıklı olmalısınız. Şanssız olduğunuz dönemde de dirençli, azimli, çalışkan ve iradeli olmalısınız.
Yönetici raftan alınmıyor
Lider ile yöneticinin en önemli farkı nedir?
-Yönetici önündeki yazılı belgeye, şablonlara, geleneklere, gelen telefona göre şirketi idare eder. Lider çerçevenin dışına çıkan kişidir. Farklılık getirir ve insanları ikna ederek peşinden sürükler.
Özellikle aile şirketlerinde başa gelecek kişiyi seçmek sorun olabiliyor. Bu nasıl atlatılabilir?
-Eğer aile içinden biri yönetime hazırlanıyorsa mutlaka şirket dışında belli bir dönem çalışmalı. Farklı ortam, farklı ülke tecrübesi ve performans önemli. Kişinin yeterliliği için anne-babanın dışında astı, üstü, paraleli, tedarikçisi, iş ortağı gibi 360 derecelik değerlendirme yapmalı. Bu kişiyi hazırlamak da önemli. Ayrıca mutlaka şirket içinde ve dışında alternatifler olmalı. Kimse raftan alınıp getirilmiyor. Hazırlamak, yetiştirmek gerekiyor. Sadece kára, bilançoya odaklamak yetmiyor. İnsan kaynağına yatırım önemli. Aileden diye torpil olmamalı ama aile içinden diye de kime dışlanmamalı.
Siyasete girdiğim için pişman olmadım
Siyasete girdiğinize pişman oldunuz mu?- Çalıştığım kurumlardan çok şey öğrendim. Siyasete girdiğim için pişman olmadın. Benim alanımın yöneticilik olduğuna emin oldum. Arkadaşlıklar edindim. Türkiye’yi çok daha iyi tanıdım. İş hayatında aldığım tadı o hayatta bulamadım. Bir de o zaman mensubu olduğum Anavatan Partisi zor bir dönem geçiriyordu. Özal’ın ardından partinin yaşamayacağını kestirdim hatta başarılı olması için Japonya ve Amerika’da siyasi partileri inceledim, neler yapılabileceğine dair bir rapor yazdım. Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla hazırladığım rapor dikkate alınmadı.
Coca-Cola THY’den daha zordu
Türk ve global şirketlerde yöneticilik yapmanın farkları neler?- Kendi tecrübelerimden aktaracak olursam, THY’ye geldiğimde kendime bir yol haritası çizmem oldukça kolay oldu. Çünkü o zaman kurumun yolcuların ve medyanın farkında olduğu bazı temel eksiklikleri vardı. Coca-Cola’da göreve başladığımda kendime bir yol haritası çizmem çok daha zor oldu. Çünkü kurumsallaşmış, çok iyi bir dönem geçiren bir şirketti. Ben Orta Asya, Avrasya’dan sorumluydum. Dolayısıyla çok daha fazla zamanımı aldı. Neyin değişmesi lazım sorusu için zaman harcadım. Ne demişler ’Bir şey bozuk değilse tamire kalkışmayın!’ Benim en büyük şanslarımdan biri yelpazenin çok farklı yerlerinde çalışmaktır. Üniversiteden sonra Komili’de çalışırkan Komili zeytinyağında çok güçlü bir markaydı. Fakat piysanın çoğu ayçiçeği yağıdır. O zamanlar Salat vardı. Komili, sıfırdan Yudum’u yarattık ve Salat’ı tahtından ettik. Bugün Yudum hálá var.
Yazarlık çok büyük bir sanat, ben amatörüm
Sizi kitap yazmaya iten nedir?- Yazmak öğrenmenin çok temel bir aracı. ’Uluslararası Pazarlama’ 1982’de yayınlandı. Koç, Sabancı, STFA gibi şirketleri inceledim. Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Sezai Türkeş, gibi liderleri dinlemek fırsatı buldoum, ’Kurumsal Kültür’ kitabını yazdım. Ardından ’Türkiye Mucizesi’ ve ’Sogo Şoşa’ kitapları ortaya çıktı. Sonra Özal dönemi kazanılan birçok şeyin kaybedilemeye başladığını düşündüm, ’Öfkeden Çözüme’ kitabını yazdım. THY’deki süreci ’Bulutların Üstüne Tırmanırken’de anlattım. Şirketlerde, siyasette edindiğim tecrübelerle liderlikle ilgili bir kitap yazmamı önerdiler. ’Liderin Takım Çantası’nı yazdım. Yazarlık çok büyük bir sanat. Ben de amatörce her kitap da kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Çamaşırhane, kütüphane ve restoranda çalıştı
Çalışmaya üniversite öğrencisiyken başladınız. Erken çalışma hayatının faydalarını gördünüz mü?
- Aslında ilk işim Yüzme İhtisas Kulübünde yamaklıktı. Ailem zorlamıştı. İyi ki öyle yapmışlar. Sonra üniversite eğitimi için ABD’ye gittim. Bursum yetmiyordu; üç işim vardı. Yurtta öğrencilerin kirli çamaşırlarını toplayıp çamaşırhaneye veriyordum. Yıkanıp geldiklerinde sahiplerine dağıtıyordum. Birkaç saat de kütüphanede çalışıyordum. Asıl para kazandığım iş ise garsonluktu. Kız yurdunun restoranında çalıştım. Kahvaltılarda çalışmayı soğuk yüzünden kimse istemezdi. Ben çalışırdım. Son yıl da şef garson oldum. Garsonları, mutfakla ilişkiyi yönetmek gerekiyordu. İlk yöneticilik derslerimi orada aldım. Çok öğretici bir süreçti.