Güncelleme Tarihi:
Son yıllarda finansal okuryazarlık kavramını daha sık duymaya başladık. Pek çok şirket de çalışanlarına finansal okuryazarlık eğitimi verir oldu. En basit tanımıyla, bireylerin gelirlerini, bütçelerini doğru yönetebilmeleri, birikim ve yatırımlarını akıllıca değerlendirmeleri anlamına gelen finansal okuryazarlığın seviyesi ne yazık ki tüm dünyada oldukça düşük.
Covid-19’un yarattığı finansal endişe ve stres, finansal okuryazarlığın önemini daha da ortaya çıkardı. Pandemi ile birlikte bütçe, birikim, yatırım gibi kavramlar hiç olmadığı kadar konuşulur oldu.
Finansal okuryazarlık seviyesi artan ülkelerde tasarruf oranlarının da arttığını söyleyen Denizmen, “Ne kadar para kazandığınız kadar o parayı nasıl harcadığınız ve o parayla nasıl birikim, yatırım yaptığınız önemli. İşte tam bu noktada finansal okuryazarlık devreye giriyor. Eğer yaşam için gerekli olan barınma, gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanabildiği gelir varsa, finansal hayallerini planlayıp hedefe dönüştüren herkes kendi bütçesine uygun oranda tasarruf edebilir. Ben senelerdir asgari ücret kazanıp ev alanı da, ortalamanın üzerinde maaşı olup para biriktiremeyeni de görüyorum. Bunun için hedef koymak, kararlı olmak ve akıllı harcama yapmak gerek” dedi.
PANİKLE YANLIŞ KARARLAR VERMEYİN
Gerek sağlık gerekse finansal konularda yaşanan paniğin yanlış kararlar almaya neden olduğunun altını çizen Denizmen, “Piyasalar dalgalı deniz gibi. Daha önce yatırım yapmıyorsanız bu dönemde kısa vadede kazanmak için tüm birikiminizi riske sokmayın. Ayrıca, önümüzdeki 12-18 ay içinde büyük bir satın alma veya başka durumlar için paraya ihtiyacınız olacaksa yatırım yapmayın. Ancak önceden yatırım yapıyorsanız yapın. Unutmayın, bazen hiçbir şey yapmamak da yatırımdır” dedi.
FİNANSAL BAŞARI İÇİN DİSİPLİN VE SABIR ŞART
Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Başkanı Attila Köksal, Türkiye’de finansal okuryazarlık seviyesinin düşük olmasının başlıca sebeplerini, hane halkına ait bir bütçe ve finansal planlama yapılmaması, finansal konularda eğitimin yetersizliği, tasarruf alışkanlığının kazanılmamış olması, birikimleri yatırımlara dönüştürememek olarak sıralıyor. Köksal, “Maalesef yurdumuzda ortalama gelir düzeyi düşük ve sabit gelirli birçok aile doğal olarak birikim yapmakta çok zorlanıyor. Bir bankamızın anketinde “Neden tasarruf yapmıyorsun? sorusuna gelen cevaplar “50 liralarla, 100 liralarla para mı birikir?”, “Elime bir yerden toplu bir para geçince tasarrufa başlayacağım” şeklindeydi. Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, birikimin büyüğü, küçüğü olmaz. Önemli olan, bütçe yapma disiplinini elde etmek ve öncelikle israfı ve gereksiz harcamaları azaltmaktır. Birikim yapmaya erken yaşlarda başlamak ve düzenli olarak birikim yapmak uzun vadede çok olumlu sonuçlar verir. Disiplinli ve sabırlı olmayı başarabilen kişiler finansal konularda çok başarılı sonuçlar alırlar” dedi ve hayallere ulaşmak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
ACİL DURUM FONU OLUŞTURUN
Attila Köksal, pandemi dönemi için şu tavsiyelerde bulundu:
PANDEMİDE HİSSE SENETLERİNE TALEP ARTTI
Pandemi döneminde Türk halkının tasarruf ve yatırım eğilimlerini değerlendiren Attila Köksal, şunları söyledi: “Türk hanehalkının finansal sistem içindeki bireysel tasarrufları yaklaşık 300 milyar Dolar civarındadır. Bunun yarıdan fazlası ağırlıklı Dolar olmak üzere yabancı para cinsinden banka mevduatındadır. Ayrıca, sistem dışında da (evde, kasalarda, vb.) tutulan kimine göre 150 milyar, kimine göre 200 milyar Dolar civarında bir ‘yastık altı’ birikim olduğunu düşünüyoruz. FODER olarak biz vatandaşlarımıza yatırımlarda riski yayarak yumurtaları farklı sepetlere koymayı tavsiye ediyor ve bilinçli yatırım yapmaya davet ediyoruz.
Pandemi dönemi, bireylerin gerçek ihtiyaçlarının tanımlanması ve somutlaşmasını sağladı. Bu nedenle, istek mi ihtiyaç mı çok daha net bir kavram oldu. Bunu yaşama yaymak gerekir.
Pandemi dönemindeki belirsizlik ve evde daha fazla zaman geçirilmesi bireylerin harcamalarını doğal olarak azalttı. Bunu kredi kartı harcamalarındaki düşüşlerden net olarak gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca bu dönemde dijital bankacılık uygulamalarının tercih edildiğini, temassız yöntemlerin ön plana çıktığını ve dijital dönüşüm kapsamında finansal erişim açısından önemli gelişmelerin yaşandığını da görmekteyiz.
Pandemi döneminde ekonomik durgunlukla mücadele etmek için faizlerin düşürülmesi ve banka faizlerinin enflasyon seviyesinin altına gelmesi bireyleri döviz ve altına yönlendirdi. Türk Lirası mevduattan döviz mevduata önemli bir geçiş oldu. Altının yurtdışı performansının son yıllarda iyi olması ona olan talebi daha da arttırdı.
Faizlerin düşüklüğü hisse senetlerine olan ilgiyi de arttırmış ve 2020 yılı içinde 300.000’den fazla yeni hisse senedi hesabı açılmıştır. Hisse senetlerine duyulan bu ilgi olumlu olsa da, genelde yatırımcıların kısa vadeli bir perspektifle hisse senedi alıp satıyor olmaları endişe vericidir. Araştırmaları değerlendirerek hisse senedi alımı yapılmalı, bu takip yapılamayacaksa uzun vadede iyi yönetilen hisse senedi fonları tercih edilmelidir.”