Güncelleme Tarihi:
Öztrak düzenlediğ basın toplantısında IMF ve Dünya Bankası İcra Kurullarında alınan kararlar ile ekonomide son günlerde yaşananlar hakkında bilgi verdi.
Özrak, programla ilgili taahhütlerini yerine getiren Türkiye'ye verilecek 1.5 milyar dolarlık kredinin Pazartesi günü kullanılabeceğini açıkladı.
Dünya Bankası'nın onayladığı 1.1 milyar dolarlık kredinin ise önümüzdeki haftadan itibaren kullanılacağını söyleyen Özrak, Dünya Bankası'nın ayrıca, 600 milyon dolar tutarında tarımsal reform kredisini de onayladığını ve bu süretle Mayıs ayından itibaren ortağı ve müşterisi olunan uluslararası kurumlardan tarımsal reform kredisi hariç, Temmuz sonuna kadar 6.6 milyar dolar finans sağlandığını bildirdi.
Müsteşar Öztrak, şöyle devam etti: "Sene sonuna kadar bu kapsamda 9.2 milyar dolar daha sağlanacak olup, Mayıs-Aralık döneminde IMF ve Dünya Bankası'ndan 15.7 milyar dolar kredi kullanılmış olacaktır.
Bu imkanın 2.9 milyar dolarlık kısmı bugüne kadar Hazine'nin borçlanmasını kolaylaştırmak amacı ile kullanılmıştır. Dünya Bankası kredileri dahil bütçe finansmanında kullanılacak tutar, sene sonunda 12 milyar dolara ulaşacaktır."
Öztrak, son ekonomik gelişmeler konusunda ise programın uygulanması ile birlikte hızlı bir iniş gösteren faizlerin, özellikle Haziran aylarının sonunda yüzde 90'ları aştığını söyledi.
Bu durumun piyasalarda oldukça kötümser algılandığını ifade eden Öztrak, "ancak yapılan değerlendirmelerde bazı hususların gözden kaçtığı kanaatindeyiz" dedi.
"Güçlü ekonomiye geçiş programının, önden yüklü bir program" olduğunu, yani programın, gerçekleştirmeyi öngördüğü yapısal reformlarla ilgili kurumsal çerçevenin, başlangıçta 2 ay gibi kısa süre içinde gerçekleştirildiğini söyleyen Öztrak, bundan sonra uygulamanın da büyük önem taşıdığını vurguladı.
Öztrak, Hazine Müsteşarlığı Uğur Ercan salonunda düzenlediği basın toplantısında, bu tür yapısal reform programlar uygulamaya geçilirken, bunlarla ilgili hukuki düzenlemeler yapılırken, toplumun çeşitli kesimlerinin bundan etkilenmekte olduğunu söyledi.
Toplumda ister istemez bunlarla ilgili belli dirençler oluştuğunu ve doğal olarak bu dirençlerin zaman zaman gerek hükümet, gerek TBMM platformlarına yansıdığını, bunun bütün dünyada da böyle olduğunu kaydeden Öztrak, "ancak sonuca baktığınız da bütün öngörülen reformlar büyük hızla, 2 haftalık süre içinde gerçekleştirilmiştir" dedi.
"EKONOMİK KRİZLER DEPREME BENZER"
Öztrak, düzenlediği basın toplantısında, ekonomik krizleri depremlere benzeterek, 1999 yılında yaşanan depremden sonra Türkiye'nın uzunca süre deprem psikoloji ile boğuşmak zorunda kaldığını bildirdi. Krizlerin de böyle olduğunu ifade eden Öztrak, "ufak tefek dalgalanmalar, ufak tefek sapma görüntüleri sürekli sanki yeni bir kriz daha gelecekmiş görüntüsü verir ve kamuoyunda abartılır" dedi.
Öztrak, şöyle devam etti: "Ancak genel olarak programa baktığımızda, programın, ekonominin yapısal boyutları ciddi şekilde güçlendirilmiştir. Sadece yapılan yasal düzenlemeler 3 slayta zor sığmaktadır.
Şimdi bazı makro dengeler üzerinde durmak istiyorum. Ocak-Mayıs döneminde programda öngörülen bütçenin faiz dışı fazlası 3.2 katrilyon liradır. Gerçekleşme 4.3 katrilyon lira olmuştur. Haziran ayı itibarıyla Hazine'nin nakit dengesinde ortaya çıkan fazla, 6.9 katrilyon liradır. Sene sonu için hedeflediğimiz faiz dışı fazla 9.7 katrilyon liradır. Bu da bize kamu maliyesinde programın oldukça güçlü şekilde geliştiğini ve kamu kesimi dengesinin ki ekonominin iki temel dengesinden biridir, oldukça sağlıklı noktada durduğunu göstermektedir.
İkinciönemli denge, ekonomide cari işlemler dengesidir. Cari işlemler dengesine baktığımız da geçen yıl 3 milyar doları geçen (Nisan ayı sonu itibarıyla) cari işlemler açığının, cari işlemler hesabının, aynı dönemde bu yıl, hemen hemen dengeye geldiğini görüyoruz.
Programda cari işlemler hesabının tüm yıl için dengede olmasını öngörmüştük. İlk 5 ayda dengeye ulaşmamız ve bu aylardan sonra turizm gelirlerinin etkisinin görüleceği de dikkate alınırsa, sene sonu itibarıyla temel döviz dengesini oluşturan cari işlemler hesabının oldukça kuvvetli bir noktada gerçekleşeceğini görmek mümkündür."
Öztrak, tüm bu politikaların etkisi, izlenen gelirler politikası etkisi ve bütçe politikasının etkisi ile Nisan ayında, tahmin edilen büyüklüğünün bir miktar üstüne çıkan tüketici fiyatları endeksindeki artışın, Mayıs ayında büyük ölçüde hedeflere yaklaştığını ve Haziran ayında ise hedeflerle tamamen çakıştığını belirtti.
Daha önceki istikrar programlarında Türk ekonomisinin yaşadığı en önemli sorunun bankacılık sektörünün zaafiyeti olduğunu belirten Öztrak, "Bu nedenle bankcalık sektöründe yapılanlar son derece önemlidir. BDDK'nın operasyonları ile bankacılık sisteminin sağlıklılığı artmış, krizlere dayanıklılığı gelişmiştir" dedi.
Özrak, önümüzdeki dönemde temel dengeleri sağlam olan bir ekonomide faizlerin istenen ölçüde düşmesini beklemenin son derece doğal olduğunun altını çizdi
Faizlerin yükselmesinin ardından Hazine'nin iç borçların çevrilmesi konusunda çıkan söylentilerinin altını çizen Öztrak, "Piyasaya olan borcumuz 29 katrilyon liraya çıkmıştır. Çevrilemez denilen borç stoku kamu kesimi üzerindedir. Bu gelişmede borcun çevrilebilirliği konusunda bize esneklik sağlıyor" dedi
"MERKEZ BANKASI HER İKİ KOLUNU DA KULLANABİLİYOR"
Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, geçen programda bir kolu bağlı olarak ringe çıkarılan Merkez Bankası'nın bu programda artık her iki kolunu da kullanabildiği, kendisine verilen tüm araçları kullanmakta bağımsız hareket edebildiğini bildirdi.
Öztrak, "bu, Türk ekonomisinin bugün için uygulanan programla son derece güçlendiğini söylememiz için yeterlidir. Dolayısıyla, dışardan gelebilecek krizlere karşı da Türk ekonomisi ciddi bir şekilde mücehhezdir" dedi.
Faiz Öztrak, düzenlediği basın toplantısında, ekonomik programın uygulanması çerçevesinde, gelinen noktada, hiçbir ülkenin kolay kolay göze alamayabileceği bir bankacılık reformunun gerçekleştirilmiş olunduğunu belirtti. Kamu ve Fon bankalarının piyasalar üzerindeki olumsuz etkilerinin giderildiğini, gecelik borçlanmaların telafi edildiğini anlatan Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kısmı Merkez Bankası'nda çevrilmeye başlanılmış, diğer bir kısmı ise tamamen Merkez Bankası tarafından bu kurumların ellerindeki Hazine kağıtları satın alınmak suretiyle tasfiye edilmiştir. Geçtiğimiz istikrar programlarını hatırlarsak, geçtiğimiz istikrar programlarında Türk ekonomisinin yaşadığı en önemli sorun, başta kamu bankaları olmak üzere bankacılık sisteminin zaafiyetiydi.
Bu nedenle bankacılık sektöründe yapılanlar son derece önemlidir. Özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun özel bankalar kesiminde de yaptığı operasyonlarla bugün bankacılık sisteminin sağlıklılığı önemli ölçüde artmış, buna paralel olarak da krizlere dayanıklılığı gelişmiştir."
"DÖVİZDEKİ DALGALANMA ŞOKLARI EMME KAPASİTESİNE SAHİP"
Türk ekonomisinde bugün için uygulanan programa bakıldığında, geçen seneyle kıyaslandığı zaman iki hususun dikkat çektiğini belirten Öztrak, bunlardan birincisinin döviz kurunun dalgalanmaya bırakılması, diğerinin ise kısa dönemli faizlerin de dalgalanabilmesi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Bir kere Türkiye'de döviz kuru dalgalanmaya bırakılmıştır. Yani esnektir. Yani dışardan gelebilecek şokları emme kapasitesine sahip bir durumdur. İkincisi, kısa dönemli faizler de dalgalanabilmektedir. Bir diğer deyişle, geçen programda bir kolu bağlı olarak ringe çıkarılan Merkez Bankası, bu programda her iki kolunu da kullanabilmekte, tüm araçları, kendisine verilen tüm araçları kullanabilmekte bağımsız hareket edebilmektedir.
Bu, Türk ekonomisinin bugün için uygulanan programla son derece güçlendiğini söylememiz için yeterlidir. Dolayısıyla, dışardan gelebilecek krizlere karşı da Türk ekonomisi ciddi bir şekilde mücehhezdir. Ancak tabii, dışarda herhangi bir kriz ortamı yaşadığımız zaman içerde uyguladığımız politikalarda da çok daha dikkatli, çok daha tavizsiz, çok daha uyum içinde olmamız gerektiği de açıktır. Bundan sonraki dönemde de bunun böyle olacağından kimse kuşku duymamalıdır."
Öztrak, önümüzdeki dönemde, temel dengeleri sağlam, politikaları esnek olan bir ekonomide faizlerin beklenen ölçülere düşmesini beklemenin son derece doğal olduğunu belirtti.
Faik Öztrak, ayrıca, faizlerin yükselmesine paralel olarak son zamanlarda Hazine'nin borçlarını çevirme konusunda problemi olacağı yönünde bir takım söylentilerin piyasalarda yankı bulduğuna dikkat çekerken, Hazine'nin iç borç stoku hakkında da bilgi verdi.
HAZİNE'NİN BORÇLARI
2000 yılı sonu itibariyle baktığımız zaman Hazine'nin iç borç stokunun 51.6 katrilyon seviyesinde olduğunu hatırlatan Öztrak, 12 Temmuz itibariyle bu rakamın 92 katrilyon lira seviyesine yükseldiğini kaydetti. Burada en önemli artışın kamu kesimine olan borçlar olduğunu belirten Öztrak, geçen sene 26 katrilyon lira seviyesinde olan kamu kesimine olan borçların da 62.2 katrilyon liraya yükseldiğini bildirdi.
Bu çerçevede, borçların dağılımına bakıldığında, 62 katrilyon liralık kamuya olan borcun yaklaşık 20 katrilyon lirasının Merkez Bankası'na olduğuna dikkat çeken Faiz Öztrak, şunları söyledi:
"Bunun için de IMF'den sağlanan imkanların Hazine'nin borçlanmasını kolaylaştırmak amacıyla kullanılması karşılığında elde edilen imkanda yer almaktadır. Geri kalan 14 katrilyon lira ise bankacılık operasyonları çerçevesinde kamu ve fon bankalarından satın alınan kağıtlardan oluşmaktadır. Kamu ve Fon bankaları üzerindeki Hazine kağıtları ise 35 katrilyon liradır.
Geçen sene sonu itibariyle kağıda bağlanan stok 6.8 katrilyon lira idi. Ancak, 15 katrilyon lira civarında da kağıda bağlanmamış, Hazine'den alacaklardan oluşan bir stok daha var. Bunun da kağıda dönüşmesiyle birlikte ayrıca bu kriz döneminde kamu ve Fon bankalarında ortaya çıkan zararların da Hazine tarafından üstlenilmesi sonucunda kamu ve fon bankalarının elindeki kağıt miktarı 35 katrilyon liraya ulaşmıştır.
Yine diğer kamu kuruluşlarının elindeki kağıtlarımız ise 2.8 katrilyondan 6.5 katrilyon liraya çıkmıştır. Ama en önemlisi piyasaya olan borcumuz geçen sene sonunda 25 katrilyon lira iken 29.9 katrilyon liraya çıkmıştır. Dolayısıyla çevrilemez dediğimiz ya da çevrilemez kuşkusu yaratan borç stokunun önemli bir kısmı kamu kesimi üzerindedir. Ve program çerçevesinde kamu kesimi üzerindeki kamu bankaları ve fon bankaları üzerindeki kağıtlarımızın piyasalarda satılması ancak Hazine ile karşılıklı uzlaşma halinde mümkün olacaktır. Dolayısıyla bu noktada bize borcun çevrilebilirliği konusunda ciddi bir esneklik sağlamaktadır."
"BORÇLARIN ÇEVRİLEMEMESİ GİBİ BİR SORUN YOK"
Programın temel dengelerinin sağlam gözüktüğünü iç borç stokunun önemli bir kısmının kamu kesimine olduğunu ifade eden Öztrak, "bu çerçevede, bu sağlam program dengeleri dikkate alındığında ve bundan sonra yapılacak uygulamalar dikkate alındığında faizler düşecektir. Faizler beklenen hızla düşmese dahi Hazine'nin borcu çevirme problemini bir ölçüde kamu kesimi üzerindeki kağıt stoku dikkate alındığı zaman ciddi şekilde çevirebilme esnekliği vardır. Altını çizmem gereken konu ise Türk ekonomisinin yapısal dengeleri sağlamdır. Borçlarını çevirememe gibi bir sorunu gözükmemektedir" diye konuştu.
"YÜKSEK FAİZLE BORÇLANMA TOPLAM TUTAR İÇİNDE OLDUKÇA DÜŞÜK"
Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, yüksek faizle yapılan borçlanma tutarının, toplam borçlar içinde çok küçük bir oranı oluşturduğunu söyledi.
Öztrak, "bizim yüzde 90'ın üzerinde faizlerle borçlandığımız tutarlar, toplam borçlanma tutarları içinde oldukça düşük bir meblağdır. Dolayısıyla kaybedilen herhangi bir şey yoktur. Programın kararlılıkla uygulanması sonucu faizlerin düşmeye başlamasıyla birlikte, program hedeflerinde çok büyük sapmalar meydana gelmeyeceği kanaatindeyim" dedi.
Müsteşar Öztrak, Türkiye ekonomisinin borçlarının çevirememe sorununun gözükmediğini de yineledi.
Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Öztrak, fon bankalarının, kamuya maliyetiyle ilgili bir soruya karşın, "fon bankaları üzerinde 19 katrilyon liralık kağıdımız vardır ve sene sonuna kadar bu esnekliğimiz sürecektir. Fon bankalarının satılması halinde bu kağıtların, özel kesimde işlem görmesi söz konusu olabilecektir" yanıtını verdi.
Faik Öztrak, bir başka soru üzerine, sonuç itibarıyla, programda öngörülen kurumsal altyapının gerçekleştirildiğini, bundan sonra önemli olanın uygulama olduğunu, bundan sonra alınacak çok fazla kritik kararın kalmadığını belirtti.
FAİZ POLİTİKASI
Öztrak, faizler konusundaki bir soruya yönelik olarak ise şu yanıtı verdi:
"Bir ekonomide faiz bir fiyattır, o fiyat neden oluşur diye baktığımız zaman, birinci unsur getiridir, ikinci unsur enflasyon beklentisidir, üçüncü unsur da risktir.
Bunun üzerinde de bir takım, faizin büyüklüğünü etkiyeyen vergiler karşılıklar gibi düzenlemeler vardır.
Faizlerin düşürülmesi için programın kararlılıkla uygulanması gerekir, faizleri düşürecek en önemli tedbir budur.
Programın kararlılıkla uygulanması ve güven ortamının süratle tesis edilmesi.
Bunun yanı sıra, eğer belli tasarruf araçları arasında farklılaşmaya yol açmak suretiyle, belli vadelerdeki yatırımları özendiren araçlar varsa, bu unsurların ortadan kaldırılıp, her tasarruf aracının aynı şekilde değerlendirilmesine imkan veren, bir takım, faizlerin üzerindeki yüklerle ilgili düzenlemeler her zaman gündemdedir. Bu konuya bakılmaktadır ama detaylı bir bilgi vermek için henüz çok erkendir."
DIŞ BORÇLANMA
Müsteşar Faik Öztrak, dış borçlanmaya ilişkin bir soruya karşılık, bu programda, dış finansmanın önemli bir kısmının, uluslararası kuruluşlardan karşılanmasının öngörüldüğünü belirterek, tahvil ihracı konusunda ise şunları söyledi:
"Bu yıl için öngördüğümüz 2.5 milyar dolarlık borçlanmanın 700 milyon dolarlık kısmını yılbaşında yapmıştık, geri kalan kısmı ise yıl sonuna doğru gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.
Yükselen piyasaları olumsuz etkileyen Arjantin sorunu, bizim borçlanma maliyetlerimize olumsuz bir etkisinin olması beklenir.
Borçlanmamızı yıl sonuna doğru gerçekleştireceğimiz için, şu anda bu durumun bizim açısından önemli bir sorun teşkil edeceğini beklemiyoruz.
Programın olumlu sonuçları yurtdışı piyasalarda da algılanmaya başlandıkça, Türkiye'nin çok daha rahat borçlanabileceği kanaatindeyim."
GÜVEN BUNALIMI
Faik Öztrak, "güven bunalımından bahsediliyor, siz bu güven bunalımını kabul ediyor musunuz?" şeklindeki soruya karşılık şunları söyledi:
"Güven bulanılımı değil de, deprem psikolojisi sendromuna benzeyen bir sendrom var. Türkiye iki tane kriz yaşamış, dolayısıyla her türlü tartışma, her türlü sapma eğilimi piyasalarda ciddi bir kriz beklentisine dönüşebiliyor. Bu da tabii fiyatlarda ciddi dalgalanmalara neden olabiliyor.
Bunun için, programın tavizsiz uygulanması meselesi oldukça önemlidir. Ama bir şeyi de kabul etmek lazım, şu anda Türkiye'nin, Haziran sonuna kadar geçen son sekiz hafta içinde gerçekleştirdiği yapısal reformlarla ilgili hukuki düzenlemeler, gerçekten kolay kolay hiç bir ülkede, bu kadar kısa sürede gerçekleştirilmesi mümkün olmayan düzenlemelerdir.
Meseleleri tarım kesimine, bankalarda işsiz kalan insanlara neden işsiz kaldıklarını anlatmak zorundasınız. Tüm bu kesimlerle tek tek uğraşmak durumundasınız. Tüm bu kesimlerden gelen tepkileri, tek tek dikkate almak durumundasınız. Bunları dikkate aldığınız zaman, sanki sapmalar varmış gibi görüntüler ortaya çıkabiliyor ama bunları doğal karşılamak lazım.
Şimdi uygulama dönemi başlamıştır. Burada ben, daha fazla kararlılık göreceğimiz kanatindeyim."
Öztrak, Türk Telekom'la ilgili bir soruya karşılık ise Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın icra direktörleri kurullarının toplantılarını ertelemelerinin, iç ve dış piyasalarda olumsuz bir beklenti yarattığını ve fiyatlarda dalgalanmalara yol açtığını kaydetti.
BANKALAR OPERASYONU
Faik Öztrak, iç borçlanma ve bankalar operasyonu konusunda şunları söyledi:
"Biz programı yaparken, sene sonu için hesaplanan borç stoku içinde, bu tür olayların olması ihtimaline karşılık, 5.5 katrilyon liralık ilave borçlanmayı dikkate almış ve ek bütçede de, bununla ilgili faizleri dikkate alarak revizyon istemiştik. Dolayısıyla, şuanda bütçe içindeki yıl sonuna kadar ödenecek faizler içinde, 5.5 katrilyon liralık ilave kağıt verilmesinin getirdiği faiz yükü vardır.
(Beş bankanın fona devrine ilişkin) Son yapılan operasyonun gerçek yükü, murakıplar tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacaktır. Ama şu anda beklenen, 3-3.5 katrilyon lira olabileceği yönünde ifadeler vardır.
Hep yanlış algılanıyor. Bu imkanlar, bankaları hortumlayanlara verilen imkanlar olarak algılanıyor. Bankacılık sektörü çok ilginç bir sektördür. Sektör içinde, hastalıklı unsurları barındırdığınız zaman, bu hastalıklı unsurlar, süratle diğer kesimlere yayılır.
Şubat ayında gördüğümüz gibi, bankacılık sektöründe bir kriz çıktığı zaman, bunun tüm kesimlere etkisi çok ciddi boyutlara ulaşabilmektedir."
Bankalar sistemiyle olarak yapılan düzenlemelerin toplumun tüm kesimlerine yararı olacağını kaydeden Öztrak, "Aksi takdirde, Türkiye, bunu düzeltmediği takdirde, bunun faturasını önümüzdeki yıllarda halka ödetmek zorunda kalacaktır. Bankacılık kesimi sağlam olana ülkeler her türlü krize karşı dayanıklıdırlar ve toplumlarını büyük kayıplara karşı koruma özelliğine sahiptirler" dedi.
IMF GÖRÜŞMELERİ
Öztrak, gelecek hafta pazartesi günü, 9. gözden geçirme ziyareti çerçevesinde temaslarına başlayacak olan IMF heyetiyle görüşmelerde, program uygulamasıyla ilgili hususların, makro ekonomik dengelerin ulaştığı yerin gözden geçireleceğini, artık daha çok uygulamayla ilgili hususların yer alacağını kaydetti.
Ekonomiyi ve krizleri artçı şoklar ve depremle tarif eden Faik Öztrak, bir gazetecinin "artçı şok bekliyor musunuz?" şeklindeki sorusuna, "artçı şok beklemiyoruz" yanıtını verdi.
Öztrak, şöyle devam etti: "Epeydir artçı şok yaşadık, şuanda uygulama dönemine geçtik. şuanda binayı sağlamlaştırdık. Artçı şok olsa bile bundan etkilenmemiz çok az olacaktır.
Şu anda binayı sağlamlaştıracak gerekli tedbirler alınmıştır. Yapısal reformlarla bina sağlamlaşmıştır. Eşyalar, evin içinde bulunanları öldürmeyecek yerlere konulmuştur. Duvarlara vidalanmıştır.
Ama yine de deprem sonrasında yaralanma olaylarıyla karşılaşmamak için gerekli tüm tedbirlerin alınmasına devam edilmeli, uygulama kararlılıkla sürdürülmelidir."
Ekonomilerde risklerin her zaman olacağına dikkat çeken Öztrak, şöyle devam etti: "Kurumsal yapı olarak baktığınızda, ekonomi bu risklere karşı daha dayanıklı hale gelmiştir. Makro ekonomik politikaların çerçevesi, bu riskleri absorbe edebilecek niteliktedir.
Merkez Bankası'nın eli çok daha serbesttir. Her iki elini de kullanabilmektedir. Dolayısıyla, risklerin krize dönüşme ihtimalini asgariye indirme imkanı mevcuttur.
Uluslararası konjonktürde, Arjantin nedeniyle olumlu bir konjonktür yoktur. Bu nedenle, program uygulamalarının, son derece kararlılıkla sürdürülmesi, iç ve uluslararası piyasada güvenin yeniden sağlanması mutlaka gerekmektedir. Bunu yapabilmek için gerekli alt yapı artık hazırdır."
"TL NİSAN 1994 SEVİYELERİNE GERİLEDİ"
Müsteşar Öztrak, bir başka soru üzerine, kurun, beklentilerdeki ve uluslararası piyasalardaki gelişmelere göre dalgalanacağını, buna artık alışılması gerektiğini bildirerek, şunları söyledi:
"Buna karşı kendimizi koruyabilecek bir takım mekanizmaları geliştirmemiz gerekecek. Kur aşağıya da düşebiler, yukarıya da çıkabilir. Bir iktisatçı olarak, kura genellikle satın alma gücü paritesi açısından bakma eğiliminde olan bir insanım. O perspektifden baktığım zaman da, bana göre, bugün itibarıyla TL, reel olarak çok fazla değer kaybetti.
TL, Nisan 1994'teki seviyesine gerilemiştir. Kurun uzun dönemde bu seviyede kalıcı olup olmayacağı konusunda tereddütlerim var. Makro ekonomik dengeler, bize kurun biraz daha aşağıda olması gerektiğini gösteriyor."