Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2010 00:00
Ülker Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kısa adı “GOYA” olan “Gez, yerinde oturma” formülünü benimsediklerini, tüm yöneticilerine bu talimatı verdiğini söyledi. Capital dergisine konuşan Ülker, grubun 60 şirketindeki 22 bin 500 çalışan arasında yabancı sayısının 5 bine ulaştığını bildirdi. Ülker, Türkiye’den gelecekte global marka çıkabileceğini vurguladı.
ÜLKER Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, Türkiye’de gerçek anlamda global marka bulunmadığını, ancak gelecekte bunu mümkün göründüğünü söyledi. Murat Ülker, Capital dergisine verdiği röportajda, “Global marka olmak sadece tanınmak değildir. Bence insanın kerameti kendinden menkul olmamalı. Kalkıp yerel bir televizyonda ‘Biz dünya markasıyız’ diye reklam yapmak anlamlı değil” dedi.
Seçilmiş pazar planı
Dünyaca ünlü çikolata markası Godiva’nın alımı ile birlikte globalleşme stratejileri öne çıkan Ülker’in de global marka oluşturma vizyonunu ortaya koyduğunu belirten Murat Ülker, “Bazı kategorilerde, bazı markalarımızla seçilmiş pazarlarda global marka olmaya çalışıyoruz. Amacımız, ilk önce mühim bir pazar payı yakalamak. Bunları yaparsak önce bölgesel marka olacağız. Ardından global marka olmayı hedefleyeceğiz” diye konuştu.
Tek tek bakıyoruz
Murat Ülker, hangi markalarının global olabileceği konusunda, “Tek tek pazarlara bakmak gerektiğini” vurguladı. Ülker, şunları söyledi: “Şimdi global marka derken Ülker kalksın global olarak bir bisküvi markası olsun, bir çikolata markası olsun demek mümkün değil. Dünyada aslında böyle bir marka da yok zaten. Bizim aklımızda böyle markalar var.”
Nestle’yi örnek verdi
Örnek olarak Nestle’yi gösteren Murat Ülker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nestle, İsviçre’de çikolata markası olarak bilinir ama öyle muazzam marka değildir. Ama bir Afrika ülkesine gittiğinizde, orada da bebek markası olarak bilinir. Nestle, global bir marka mıdır? Bence global markadır. Satışları, her yerde imalatı olması nedeniyle öyledir. O pazarların tümünde de belli bir pazar payı vardır. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.”
Başarı için yüzde 101
İş hayatında işlerini yukarıdan aşağıya topladığını ve sonuçlarını ona göre değerlendirdiğini kaydeden Murat Ülker, şunları dile getirdi: “Bu toplamın sonunda ortada bir artı kalıyor. Ancak eğer benim en iyi işim 90 ise, bir eksik var demektir, eksik olan iş için çalışırım. İnsan iş hayatında 100 ile muvaffak olamaz. 101 olması lazım.”
‘GOYA’ Projesi
Ülker, 60 şirkette 22 bin 500’ün üzerinde çalışanın bulunduğu bir grubu yönetiyor. Ülker, şunları anlattı: “Sadece şirketleri değil, toplantı için gittiğim ülkedeki, şehirdeki satış noktalarını da ziyaret etmeye çalışırım. Gittiğim mağazalarda ne satılıyor, nelere ilgi var, onlara bakarım. O gezilerde görüp uyguladığımız ya da devreye aldığımız ürünler de olur. Piyasaya gitme, sahaya inme konusunda bizim prensibimiz var. Bizde o projenin adı GOYA (Gez, oturma yerinde). Tüm yöneticilere talimattır.”
5 bin yabancı çalışıyor
Ülker’in dünya çapında tanınmasında internetin büyük katkısı olduğunu kaydeden Murat Ülker, şöyle konuştu: “Ülker dünyada çok iyi biliniyor. Bizim çok yabancı çalışanımız var. Yaklaşık 5 bin yabancı çalışana sahibiz. Her seviyede, yurtdışındaki fabrika ve dükkanlar da dahil. Onlarla konuşurken bizi bildiklerini ve o ülkelerde de tanındığımızı söylüyorlar.”
Modern resim ilgim ticari
SON olarak modern resim sanatının önemli temsilcilerinden Burhan Doğançay’ın ‘Mavi Senfoni’ tablosunu rekor bir fiyata alması ile gündeme gelen Murat Ülker bu konuda şunları söyledi: “Modern resim ilgim biraz biraz ticari. Değişik bakış açıları, değişik görüşler arıyorum. Mesela burada bir resim var, düğün resmi. Ama bakanlardan bazıları düğün resmi olarak görmüyor, farklı yorumluyor. Bunlar bana ne veriyor? Değişik ülkelerde, değişik kültür ve insanlara ürün satarken farklı düşünme ve empati yapma şansı sunuyor. Sanata ilgim de bundan. Yoksa müze açma düşüncem yok. Genelde Türkiye’den alırım ve bir koleksiyon bakışım yok. Farklı ve hoşuma giderse alırım.”
60 yöneticisi ile Doğançay’ı buluşturdu
ÜLKER’in son dönemde yöneticileri ile sosyal ortamlarda etkinlikler düzenlediği bilgisini veren Murat Ülker, şunları anlattı: “Biz yöneticilerle yeni bir uygulama başlatarak sosyal ortamlarda buluşuyoruz. Geçenlerde Ayasofya’ya gittik. Yaklaşık 60 kişilik bir ekip. Beraber olabilmek için onlara bir davetiye çıkarırım. Ama hepsinden önce gidilecek mekana mümkünse kendim bakar, emin olur, sonra onları davet ederim. Mesela Doğançay Müzesi’nde toplandık. Daha önce ben gidip gezmiş, bilgi almıştım. Burhan Doğançay’dan da rica ettik, bizimle olması için. Belki tekne gezisi olur ya da resim sergisi olabilir. Bazen maça da gidiyoruz.”
Baba öğüdü:Gücün bittiği yerde kaderin başlar
ÜLKER Grubu’nun kurucusu Sabri Ülker’den öğrendiklerini oğul Murat Ülker şöyle aktardı: “Babamın her zaman aklımda tuttuğum bir öğüdü vardır. Bunu da çok sık tekrarlar. ‘Oğlum’ der, ‘Gücünün bittiği yerde kaderin başlar’ Yani gayret edersin, uğraşırsın, olmuyorsa da razı gelirsin, kaderimdir dersin. Olmuyorsa da üzülme. Babamdan önce paket yapmayı öğrendim. O zaman koli ve koli bandı yoktu. Bisküviler paket yapılırdı. Şeffaf jelatinlere paket yapılır, sonra bunların 20-30’u bir paket yapılır, iplerle bağlanırdı. Babam bana, ‘İşte en önemli iş budur, paket yapmaktır’ derdi. İlk öğrendiğim bu oldu. Ben ambalajın önemini babamdan öğrendim.”