Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2010 13:32
Ernst & Young'un hazırladığı raporda, otomotiv sektöründe Türkiye'nin, Orta ve Doğu Avrupa'da en büyük büyüme potansiyeline sahip ülke olduğu vurgulandı. Ernst & Young Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Mustafa Çamlıca, “Türk otomotiv endüstrisinin 2012 yılına kadar 1.1 milyon adet üretime ulaşacağına ve 2009'da 300 binlerde olan çalışan sayısının 600 bin kişiye ulaşacağına inanıyoruz” dedi.
Ernst & Young'ın “Otomotiv Sektörü Raporu”nda, otomotiv sektörünün önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin “parlayan yıldızı” olmaya devam edeceği ifade edildi.
Raporda, otomotiv sektörüyle Türkiye'nin Orta ve Doğu Avrupa'da en büyük büyüme potansiyeline sahip ülke olduğu vurgulanarak, sektörün önümüzdeki yıllarda düşük araç yoğunluğu ve hızlı nüfus artışı sayesinde cazibesini artıracağına işaret edildi. Raporda şunlar kaydedildi:
“Ülke nüfusu 76 milyonu aşmaktadır. Bölgede kişi başına düşen otomobil sayısı en az Türkiye'dedir ve ortalama otomobil yaşı 16'dır. Bununla birlikte, ülke ekonomisindeki dalgalanmalar nedeniyle pazar potansiyeli tam olarak değerlendirilememektedir. 'Hurda araç teşviki' sayesinde, 2003-2004 döneminde yeni binek otomobil satışları tavan yaparak 678 bin adede ulaşmıştır. İç piyasada otomobil satışları 2008'de yüzde 17 oranında düşerek 494 bin 569 adede gerilemiş ancak 2009'da yaklaşık yüzde 13 artarak 557 bin adedi aşmıştır.”
2008 yılında Türkiye'de yaklaşık 1 milyon 100 bin 198 adet olan hafif araç üretiminin 2009'daki krizle birlikte yüzde 20 oranında düştüğü, Avrupa otomotiv endüstrisinin değer zinciriyle daha çok entegre olduktan sonra, Türk otomotiv endüstrisinin son yıllarda hızla büyüdüğü ifade edilen raporda, üretimin yüzde 80'inin ihraç edildiği ve 2008 yılında toplam ihracatın yüzde 30'unu otomotiv sektörünün gerçekleştirdiği belirtildi.
Öte yandan, dünya ekonomisindeki daralmanın, istikrarı korumak amacıyla uygulanan disiplinli para politikasının sağladığı ekonomik gelişmeyi sekteye uğrattığı, finansman kaynağı sağlamak ve daha çok yatırım çekebilmek için IMF ile anlaşma yapılmasının bir seçenek olabileceği vurgulanan raporda, ekonominin daraldığı dönemde, para biriminin zayıflığı ve yüksek borç gibi diğer bazı sorunların da gün ışığına çıktığı, binek otomobil talebinin artırılması amacıyla, 2009 yılının Mart ayında hükümetin belli bir süre için ÖTV indirimi uygulamaya başladığı ve sonuçta binek otomobil satışlarının aynı yıl yüzde 10 arttığı, hafif araç ve otomobil üretiminde, Türkiye'nin Avrupa'nın 'hurda indirimi' teşviklerinden de yararlandığı, ancak bazı Türk ihracatçıların daralan Avrupa pazarına alternatif olarak Orta Doğu'ya gitmeye başladığı kaydedildi.
İŞÇİLİK MALİYETİ DÜŞÜK
Raporda, Türkiye'nin güçlü sanayi temeli ve AB standartlarına ulaşma çabalarının, otomotiv üreticileri nezdinde cazip bir yatırım lokasyonu olmasını sağladığı ifade edilerek, şunlar belirtildi:
“Hyundai, Avrupa pazarına daha yakın olmak amacıyla ve Hindistan'daki işgücü uyuşmazlıkları nedeniyle i20 üretiminin bir bölümünü Türkiye'ye taşımaya karar vermiştir. Çinli otomotiv üreticisi Chery, 2009 yılının Mart ayında iç pazara ve Doğu Avrupa'ya satış yapmak amacıyla Türkiye'de tesis kuracağını açıklamıştır. Çinli Dongfeng Motor ise yeni binek otomobil üretim tesisine yatırım yapmayı planlamaktadır. Araç farı ve elektronik oto aksamı üreticisi Hella, kayda değer büyüklükteki satış sonrası (aftermarket) işlerden pay alabilmek için İstanbul'da araç parçası ticareti yapan bir Türk firmasının yüzde 49'unu 2009'un Ocak ayında satın almıştır. 2008 yılı Ekim ayında Lamborghini İstanbul'da ilk showroomunu açmıştır. Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasındaki stratejik konumu nedeniyle Lamborghini, ülkeyi büyüme stratejisinin önemli bir parçası olarak görmektedir. Diğer üreticilerin yatırım planlarının aksine Honda, şu anda krizden etkilenen Rusya pazarına satış yapmayı planlamış olduğu Türkiye'deki ek tesislerinin yapımını ertelemeyi düşünmektedir.”
Düşük araç yoğunluğu ve hızlı nüfus artışının sektördeki en büyük fırsatlar olduğuna dikkat çekilen raporda, köklü bir geçmişi olan yabancı otomotiv endüstrisinin varlığı ve yapısal reformların, yabancı Orijinal Ekipman İmalatçılarının (OEM) piyasaya daha kolay girmelerini ve üretimi artırmalarını sağladığı vurgulandı.
Raporda, sektörün, yaklaşık 15 yabancı OEM projesi ve 700'ü aşan yabancı tedarikçiyle, yeni tesislerin kolaylıkla kurulabileceği olgunluğa eriştiği belirtildi.
Birçok Avrupa ülkesine kıyasla, Türkiye'de işçilik maliyetlerinin daha düşük olduğu, yetişmiş işgücü ve oldukça gelişmiş teknolojik altyapı imkanlarının, 2005 yılında yürürlüğe giren vergi reformundan sonra değiştirilen ve mükellefler için vergi konusundaki uygulamalara açıklık getiren mevcut kurumlar vergisi kanununun (yüzde 20 sabit vergi oranı) yatırım ortamını teşvik edeceği kaydedildi.
TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE CİDDİ SORUNLAR VARRaporda sektörü bekleyen riskler ise şöyle sıralandı:
“Makroekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye'nin önünde ciddi sorunlar vardır ve IMF hedeflerine ulaşmada güçlükler yaşanabilecektir. Uzun vadeli faiz oranları hala yüzde 10'nun üzerindedir, halen negatif değerini koruyan cari işlemler dengesi, dış borçların azaltılmasında yeni bir engel oluşturacaktır.
Enflasyonla birlikte sürekli büyüme rakamları görülmesine rağmen, Türkiye'nin ekonomik krizlerden yara almaması için yapısal değişikliklerin uygulanması gereklidir. Türkiye'nin ekonomisi büyük sermaye girişlerine çok bağımlıdır. Enflasyon oranı büyük ölçüde düşmekle birlikte, sorun varlığını korumaktadır ve sıkı para politikası uygulanmalıdır.”
Türkiye'nin coğrafi konumunun, bazı ülkelere ihracatı tehlikeye sokabileceğine işaret edilen raporda, enerji fiyatlarının artması nedeniyle, dünya genelinde taşımacılık fiyatlarının da arttığı, bundan doğrudan etkilenen araç taşımacılık maliyetlerinin de yükseldiği belirtildi.
Raporda, araç ihracatının yüzde 90'ının Batı Avrupa'ya yapıldığı, komşu ülkelerin Türkiye'den araç ithalatının çok düşük olduğu, Orta ve Doğu Avrupa'nın, Batı Avrupa pazarlarına daha yakın olan ülkelerinde üretim arttığı zaman, Türkiye'nin uzaklığı nedeniyle yoğun bir rekabetle karşılaşabileceği, öte yandan, Türkiye'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya yakınlığı açısından benzersiz bir konumda bulunduğu vurgulandı.
Bankaların sunduğu
kredi imkanlarına rağmen, iç pazarda otomobil satışlarının son yıllarda yavaş seyrettiği de raporda yer aldı.
Ernst & Young Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Mustafa Çamlıca da raporu değerlendirirken, önümüzdeki yıllarda Türk otomotiv endüstrisinin öne çıkacağını ve Türkiye'de ihracatın lokomotifi olacağını belirterek, “Global ekonomik krizin yol açtığı gecikmelere rağmen, Türk otomotiv endüstrisinin 2012 yılına kadar 1.1 milyon adet üretime ulaşacağına ve 600 bin kişiye istihdam sağlayacağına inanıyoruz” dedi.