Güncelleme Tarihi:
Sinan Özkök, "İş Dünyası Söyleşileri" kapsamında değerlendirmelerde bulundu. Yıla başlarken sektör için iyimser olduğunu, binek ve hafif ticari araç açısından bakıldığında pazarın 1 milyon seviyesine yaklaşacağını düşündüğünü anlatan Özkök, ancak ilk 5 ayda 302 bin otomobil satıldığını, bu rakamın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 azalışa işaret ettiğini söyledi.
Özkök, otomobil satışlarının ocak-mart döneminde geçen yıla paralel seyrettiğini, nisan ortalarında ise düşmeye başladığını aktararak, "Otomobil satışlarında nisanda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6'lık bir düşüş yaşandı. Mayıs ayına geldiğimizde yıllık yüzde 15'lik azalış gördük. Mayıs ayında seçim süreciyle beraber biraz da kurdaki oynamalar ve faizlerdeki yükseliş de etkili oldu." diye konuştu.
Pazarın, haziran ayında da geçen yıla kıyasla yüzde 10-15'lik daralmasını beklediğini dile getiren Özkök, şunları kaydetti:
"Temmuzda biraz toparlasak da ağustosta Kurban Bayramı dolayısıyla çalışılan gün sayısı çok düşük olacak. Dolayısıyla pazarın eylülden itibaren toparlama sürecine gireceğini düşünüyoruz. Eylülden itibaren yapacağımız artı satışlarla düşüşlerin bir kısmını belki kapatabiliriz ama pazarın bu yılı 900 bin ya da biraz daha altı seviyelerde tamamlayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla ilk baştaki öngörümüzü revize ettik, yüzde 10-15 aşağı çektik. Sektörün 850 binin altına bundan sonra gideceğini düşünmüyorum, burası bizim kırmızı çizgimiz ancak otomotiv sektörü potansiyeline baktığımızda 1,5 milyon seviyelerinde. Bunu yapacak kapasitemiz de kabiliyetimiz de var. Bu seviyelerin yakalanması gerek."
Özkök, seçim dolayısıyla otomobil alımlarında beklemeye geçildiğini, filo tarafındaki satış temposunun bir nebze azalsa da devam ettiğini, ancak perakende kanalındaki düşüşü çok rahat gördüklerini ifade etti.
Perakende tarafında satışların, düzenledikleri kampanyalar sayesinde tamamen durmadığından bahseden Özkök, faiz oranlarını müşterinin kafasındaki aylık yüzde 1 psikolojik sınırında tutmaya çalıştıklarına dikkati çekti.
"KUR VE FAİZDEN ZİYADE YENİ VERGİ SİSTEMİNDEN ETKİLENDİK"
Sinan Özkök, otomobil satışlarında erken seçim kararı, faiz oranlarındaki artış ve kurlardaki oynaklığın etkisini gördüklerini belirterek, ancak sektörün tüm bunlardan ziyade yeni vergi sisteminden etkilendiğini söyledi.
Vergi sisteminde fiyata bağlı yapının kaldırılması ve sistemin sadeleştirilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Özkök, şunları ifade etti:
"Yeni vergi sistemi sadece motor hacmine değil fiyata da bağlı. Aracın fiyatı 79 bin lira ama ÖTV ve KDV eklendiğinde anahtar teslim fiyatı 140 bin liraya geliyor. Aracın fiyatını bin lira artırarak 80 bin lira yaptığımda, ÖTV bir dilim yukarı çıktığı için anahtar teslimi 151 bin liraya yükseliyor. Yani kurdaki artış nedeniyle fiyatı bin lira artırdığımda, müşteriye 11 bin lira yansıyor. Bunun düzeltilmesi için eski sisteme, yüzde 45'lik yapıya geri dönmek lazım.
Burada yeniden motor hacmine bağlı hesaplamaya, 25 Kasım 2016'dan önceki eski yapıya geçilmesi gerek. Otomotiv sektörü dış ticaret fazlası veren bir sektör. İhracatımız kadar iç pazarımızın da artması, vergi sistemine otomotivin katkısını artıracaktır. Dolayısıyla burada vergi kaybına ilişkin bir endişe olmamalı. Nasıl ki inşaat, gayrimenkul, beyaz eşya ve mobilya sektörlerine destek oluyorsak, lokomotif konumundaki otomotiv sektörünün de bir isteği var; bu fiyata bağlı vergi yapısının kaldırılıp, tekrardan motor hacmine bağlı eski sisteme geri dönülmesi..."
Özkök, her ne kadar kampanyalar düzenleseler de faiz oranlarının bir noktada durması, ayrıca ekonomi yönetiminin kurdaki ani artış ve düşüşleri daha dengeleyici bir şekilde, zamanında kararlar alarak belli bir seviyede tutması gerektiğini dile getirdi.
TL'nin avroya karşı yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 20 değer kaybettiğine, sektörde fiyat artışının ise ortalama yüzde 15'ler seviyesinde olduğuna dikkati çeken Özkök, "Sektör olarak kur kaynaklı maliyet artışını, güçlü sektörün verdiği kuvvetle olabildiğince absorbe etmeye çalışıyoruz, ancak absorbe edebileceğimiz seviyeleri çoktan geçtik. Şu andaki kurun seviyesi dahi zorluyor. Daha fazla artışı kaldırabilme gücümüz yok. Bundan sonraki artışlar, artık bayi satış fiyatına yansıyacaktır." dedi.
"OTOMOTİV SEKTÖRÜ, SINIFIN ÇALIŞKAN ÖĞRENCİSİ"
Özkök, lokomotif konumda bulunan sektörlerin korunup kollanması gerektiğini vurgulayarak, otomotivin bunlardan biri olduğunu söyledi.
Diğer sektörlere de katkı sağlaması dolayısıyla otomotive verilen desteğin, geri kalan bütün ekonomiyi de hareketlendirebileceğini belirten Özkök, otomotivdeki vergi yapısının sadeleşmesinin, kendilerine verilecek en büyük destek olacağını ifade etti.
Özkök, otomotiv sektörünün geçen yılı 28,5 milyar dolarlık ihracatla kapattığını, dış ticaretteki ağırlığının yüzde 18 olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki ihracatın neredeyse 5'te 1'ini otomotiv sektörü yapıyor. Sınıfın seviyesini yükseltmek amacıyla çalışkan öğrenciye daha fazla ödev verirsiniz ya, biraz belki otomotiv sektörü bu çalışkan öğrenci durumunda. Biraz daha fazla sorumluluk yükleniyor. Bizde bazen önlemler iş işten geçtiğinde alınabiliyor. Burada böylesine güçlü, ihracata destek olan ve dış ticaret fazlası veren bir sektör var, biraz daha korunup kollanması gerekiyor. Benim gördüğüm, her ne kadar vergi de artsa, kur da oynasa, faiz de yükselse bir şekilde arkamızdaki markaların gücünü kullanarak sektörü ayakta tutuyoruz. Belki de
devletimiz diyor ki; 'Sektörde çok büyük global oyuncular var, onlar Türkiye
gibi pazarda önemli rol oynamaya devam edecektir'. Dolayısıyla vergiyi artırma yoluna gidiyorlar, ancak önümüzdeki dönemde bir yerden sonra sektöre ciddi düşüşleri yaşatmamamız gerek, bu yüzden de şimdiden bazı desteklerin düşünülmesi gerek."
"HURDA TEŞVİKİNİN DEVAM ETMESİ GEREK"
Sinan Özkök, iç pazarın 1 milyonun üzerine çıkmasını destekleyecek yapıların kurulması ve vergi sisteminin sadeleşmesi durumunda dışarıdaki yatırımcının gözünün Türkiye'ye daha fazla döneceğini vurguladı.
Türkiye'deki uluslararası markaların, artık her pazara ulaşabilme kapasitesine sahip olduğuna işaret eden Özkök, "Dolayısıyla Türkiye'nin rakip olduğu diğer pazarlardan ayrıştığı bir takım kriterlerin olması lazım. Nedir bunlar? Arazi seçiminde teşvik, Ar-Ge'ye ciddi destek, yatırımlara çeşitli vergi avantajlarının sağlanması... Kuvvetli iç pazarla beraber sunulan teşvik paketi, rakiplerin sunduğu imkanlardan daha cazip olursa yatırımlar gelir." dedi.
Özkök, hurda teşvikine ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, şunları söyledi:
"16 yaşından daha yaşlı araçlar hem çevre konusunda risk oluşturuyor hem de güvenlik anlamında zayıf kalıyor. Hurda teşvikinin sadece 2019 sonuna kadar değil, bundan sonra hep devam etmesi gerek. Yaşlı araçların parkımızdan çıkarılması lazım. Bunun illaki sektöre ve ekonomiye katkısı olacaktır ama burada öncelikli hedef araç parkının yenilenmesi. Araç parkının daha genç, daha güvenli ve daha çevreci hale getirilmesi öncelikli amaç olmalı. Hurda teşvikinin hayata geçirilmesi konusunda sürenin uzaması müşterinin hevesini azalttı. Tüketici burada daha yüksek destek bekliyordu. Müşteriden aldığım geri dönüşler, çok cazibe uyandırmadığı yönünde. Dolayısıyla hurda teşvikinde destek rakamının 15-20 bin düzeyine çıkarılması daha cazip olurdu."
- "HER 5 SATIŞTAN 1'İ SUV"
Sinan Özkök, Türkiye'de SUV segmentinin gelişmeye devam ettiği, Türkiye'deki pazarda hatchback kasa tipinden SUV'a ciddi bir geçişin söz konusu olduğu bilgisini verdi.
Şu anda SUV kasa tipinin toplam satışlar içinde yüzde 20 paya ulaştığını aktaran Özkök, "Bu da her 5 satıştan 1'inin SUV kasa tipi olduğunu gösteriyor. Otomotiv pazarında yılın 5 ayında geçen yıla kıyasla diğer bütün segmentler düşüş gösterirken, bir tek SUV segmenti ilerleme kaydetti." diye konuştu.
Özkök, Nissan Türkiye'nin bağlı olduğu Afrika, Orta Doğu ve Hindistan pazarları arasında, Türkiye'nin en büyük ikinci pazar konumunda bulunduğunu belirterek, öncelikli hedeflerinin yüksek iç pazar hacmi olduğunu söyledi.
İç pazarda hacmi artırmalarının Nissan'ın Türkiye'ye bakışının iyileşmesini sağladığına dikkati çeken Özkök, "Bu da inşallah gelecek dönemde Türkiye'de başka önemli kararların alınmasını da beraberinde getirecektir." dedi.
Özkök, Nissan olarak yılın 5 ayında pazar payı ve adedi olarak geçen yıla paralel ilerlediklerine, SUV segmentinde lider konumunda bulunduklarını değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pazar payımızı, geçen seneki yüzde 3,6'nın altına düşmeden, biraz daha üzerine çıkarak tamamlayacağımıza eminim. Toplam satışlarımızın yüzde 75’i SUV segmentinde. Gelecek 10-15 yılda, otomobilin ilk çıkışından itibaren yaşanılan teknolojik gelişmeden çok daha fazlası görülecek. Yarının otomobiline bakıldığında elektrikli ve otonom sürüş teknolojileri özellikleri öne çıkacak. Biz geleceği ve müşteri beklentilerini iyi öngörerek Nissan Intelligent Mobility vizyonu ortaya koyduk.
Dünyanın en çok satan elektrikli aracı Nissan Leaf. Lansmanından itibaren 320 binden fazla satıldı. Amacımız Leaf modelinin gelecek dönemde lansmanını Türkiye'de yapabilmek. Burada iki konu çok önemli. Biri menzil. Şu anda 380 kilometre olan menzilin 400 kilometre psikolojik sınırı geçmesi gibi bir düşüncemiz var. İkincisi ise şarj istasyon alt yapısı. Burada da yerli araç projesi devreye giriyor.
Yerli araç projesini destekleyecek şekilde şarj istasyonu altyapısının geliştirilmesi, diğer modellere de destek verecektir. Bu alanda ciddi bir sıçrama bekliyorum. Biz de Nissan olarak en önemli oyunculardan biri olacağız. Dünyada bu alanda lideriz, Türkiye'de de lider olmak ve birinciliğimizi korumak için çalışacağız. Satışlarımızın yüzde 10'unu dijital kanallardan gelen müşterilerimize gerçekleştiriyoruz. Bu çok ciddi bir oran. Bu rakamı yüzde 15'ler seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz.
36 bayimiz var. 36 bayimiz yatırım yapmış, markaya inanmış ve gönül vermiş bayilerimiz. Bayi başına düşen adet ve hacmi artırmak bizim görevimiz. Bayi sayımız yeterli. Bunu artırmak yerine, mevcut bayilerimizdeki performansı yukarıya çekecek metodları ortaya koymayı hedefliyoruz."