Güncelleme Tarihi:
İbrahim Betil, 26 milyar TL’yi bulan sosyal yardım fonunun toplumu dönüştürmek için değil oy için dağıtıldığını söylüyor ve “Bu bir yardım değil, sosyal onursuzlaştırma projesidir. En azından yarısı ile insanlara iş öğretilse onurlu bir değişim olur” diyor.
BANKACILIK sektöründe bir profesyonelken tanıdım İbrahim Betil’i. Daha sona banka patronluğuna geçti ancak çok ortaklı farklı bir sistem hayaliyle kurduğu Bank Ekspress’in ömrü çok sürmedi. 1994 ekonomik krizine yenik düştü. Betil, üç yıldır kurucusu olduğu Sen de Gel Derneği ile dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri olan Gambiya’da projeler gerçekleştirdi. 40 bin kişinin hayatını değiştiren projenin yeni durağı Etiyopya.
Türkiye’nin yeni bir ekonomik sarsıntı geçirdiği şu günlerde Betil’le geçmiş deneyimleri ışığında hem bu sorunları hem de yardımlaşmayı, sivil toplumu ve projelerini konuştuk:
Türkiye 17’inci büyük ekonomi oldu. Parlayan bir yıldız olarak tanımlanıyordu şimdi en kırılgan 5’e girdi. Ne oldu sizce?
Türkiye son yıllarda dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi olma konusunda önemli bir adımlar attı. İnkar edilemez bir gerçek. Fakat toplumsal gelişim sağlandı mı? Bunu sorgulamak lazım.
Sorguladığınızda nasıl bir tablo çıkıyor?
Türkiye’de bir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu var. Bu hükümet zamanında başlamadı. 1990’larda Sosyal Riski Azaltma Projesi adı altında başlayan bir yaklaşım. Partiler bu fonu oy almak için kullandılar. Bugün insanlara 26 milyar TL para dağıtılıyor. Benim, senin verginden kesilen paralarla ve oy için insanları onursuzluğa ve dilenciliğe yönlendiren bir yaklaşımla sürüyor. Bu bir yardım değil sosyal onursuzlaştırma projesidir! Toplumun gelişimine yönelik bir proje değildir...
Dernekte kurucular kim?
İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Aziz Akgül’le başladık. İşadamları, profesyoneller, gençler var. 300 civarında üyemiz var. Hedefimiz bu sayıyı bine çıkarmak. Bu sayede üyelerden yılda 100 TL alarak 100 bin lira gelire ulaşmak istiyoruz. 100 bin lira ile az gelişmiş bir ülkede insanların hayatını değiştirebiliyoruz.
Yani insanlara çok yaygın tabirle balık tutmayı öğrettiniz. Proje başka ülkelerde sürecek mi?
Afrika’da en az gelişmiş ülkeleri tercih ederek devam edeceğiz. Yeni hedefimiz Etiyopya. Bu projenin önemi şu. İnsanların hayatını sürdürülebilir şekilde, onurlu bir şekilde değiştirebiliyorsunuz.
Türkiye’nin ihtiyacı yok mu?
Tabii ki var. Keşke Türkiye’de böyle projeler yapılabilse. Keşke 26 milyar TL’nin yarısını bu tür projelere verseler insanlar bu sorumluluğu görüp daha onurlu bir bakış açısıyla yaşamını değiştirse...
1994 krizinin faturasını ödeyenlerden birisiniz. Bugün ekonomideki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Serbest piyasa ekonomisinin gelişimini etkilemeye gücü yetmez. Merkez Bankası ya da iktidarda en tepedeki insanın gücü yetmez. Dış yatırımcının gelmesi için TL’nin faizini yükseltmek zorundasın. İstesen de istemesen de...
ERDEM BAŞÇI NİYE BAĞIMLI
Merkez Bankası’nın direnmesi yanlış mı?
En bağımsız olması gereken kuruluş Merkez Bankası son derece bağımlı hale geldi. Bir önceki başkan Yılmaz çok bağımsız ve ilkeli gidiyordu. Bu başkan neden bu kadar bağımlı, neden bu kadar farklı strateji ile deneme yapıyor anlaşılmaz. Bunun bedelini hukuken kim ödeyecek? Böyle bir büyük ekonomi gelişemez. Çok kritik bir altı ay var önümüzde.
İKİ GAMBİYALI İNTERNETTEN BULDU
Son projeniz nasıl oluştu?
Bankacılığı bırakınca sivil toplum içinde farklı işler yapmak istedim. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nı kurdum. 2011 Eylül’de vakıfta otururken kapıdan iki Afrikalı girdi. Gambiya’dan gelmişler. Dünya Bankası’ndan küçük bir fon bulmuşlar.
Toplum Gönüllüleri Vakfı’nı nereden bulmuşlar?
İnternetten. Gittim bir hafta köyleri dolaştım, ülkeyi tanıdım. Sen de Gel Derneği böyle doğdu.
Projeyi nasıl belirlediniz?
Yerel insanlarla önce ihtiyaçları saptadık. Büyük nehir vardı, balıkçı tekneleri yok. TİKA’dan destek alarak, tekneler alıp köy yönetimlerine verdik. Küçük baş hayvancılık projesi yaptık. Her aileye 4-5 koyun verdik, tek şart üç yıl kesilmemesi ve doğan iki yavrudan birinin başka aileye verilmesiydi. 298 hayvanla başladık, 1160 küçükbaş hayvanımız oldu. 400’den fazla ailenin beslendiği bir projeye dönüştü. Civciv verdik çiftlik kurulması için. Taksitlerle ödüyorlar. Değirmenler verdik. Mikrokredi yöntemiyle ödüyorlar. 30-40 bin insanın hayatını değiştirdik.
DENİZ FENERİ BİZİ ÇOK ZARARA UĞRATTI
Türkiye’de bu sosyal tablo sivil toplum eliyle değişir. Ancak Türkiye’de sivil toplumun gelişememesinin iki temel nedeni var. Biri merkezi hükümetin toplumu örgütlenmekten uzaklaştırması. İkincisi de pek çok derneğin gizli gündem oluşturarak, hesap verebilirlikten uzak kalıp toplumda güveni sarsmış olması. Bir Deniz Feneri’nin ortaya çıkması, sivil topluma yansıdı. Beni de çok zarara uğrattı.