Önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2011 13:56

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Varlık Barışının süresinin uzatılması ve yeni bir Varlık Barışı'nın söz konusu olmadığını söyledi.

Şimşek, Koç Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Fordham Üniversitesi tarafından düzenlenen “Jeopolitiğin İş Dünyası Üzerindeki Etkileri” başlıklı uluslararası konferans kapsamında yaptığı “Türkiye Ekonomisine Genel Bakış” konulu konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin “Varlık Barışı'nın 2 Mayıs'a alınmasının sebebi nedir?” sorusu üzerine Şimşek, Varlık Barışı'nın süresinin uzatılması ve yeni bir Varlık Barışının söz konusu olmadığını söyledi.

Şimşek, çıkarılan tebliğle Varlık Barışı'ndan yararlanmak isteyip de gerekliliklerini yerine getiremeyen mükellefler için fırsat sunulduğunu ve 2 Mayıs'a kadar süre verildiğini belirtti.

Bir soru üzerine Şimşek yeni bir varlık barışının gündemde olmadığını ve ihtiyaç olduğu kanısında da olmadığını belirterek, “Zaten biz cumhuriyet tarihinin en kapsamlı barış projesini uygulamaya koyduk. Gayet başarılı gidiyor, yoğun bir ilgi var. Dolayısıyla gündemde bu türden bir yaklaşım ve çalışma söz konusu değil” dedi.

İDO İHALESİNDE DEĞERİN ALTINA İNİLMEDİ

Bir gazetecinin İDO'nun değerinden az bir fiyata satıldığına ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine Şimşek, özelleştirmelerde kurulan komisyonun özelleştirilecek varlığın değerini belirlediğini ifade ederek, ihalede de o değerin altına inilmediğini söyledi.

Şimşek, “Mutlaka bir değer tespiti yapılmıştır. Mutlaka o çerçevede o özelleştirme söz konusu olmuştur. Neyin ucuz, pahalı, yeterli, yetersiz olduğu konusu dışarıdan bakılarak anlaşılamayabilir. Önemli olan o şirketin şu anda yarattığı değerdir veya geleceğe ilişkin beklentilerdir. Olaya o çerçevede bakmak lazım” dedi.

Maliye Bakanı Şimşek, “Cari açık için beklenti nedir, bir rakam verebilir misiniz?” sorusu üzerine, günübirlik rakamlara ilişkin tahminleri olmadığını söyledi.
Petrol fiyatlarının dün 124 dolar, önceki hafta ise 127 dolara kadar çıktığını belirten Şimşek, şöyle konuştu:

“Maalesef Türkiye enerjide dışa bağımlı. Yani bizim petrol kuyularımız yok denecek kadar az, doğalgazın neredeyse tamamını ithal ediyoruz. Dolayısıyla Türkiye enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı. Bu gerçeği değiştirmek için son yıllarda memleketin rüzgarını, suyunu, güneşini, jeotermal kaynaklarını enerjiye dönüştürmek için gerçekten büyük bir çaba içindeyiz. Türkiye büyük bir ülke ve enerji ihtiyaçları hızla artıyor. Türkiye'de sadece geçen yıl 760 bin araba satıldı. Bu yılın ilk çeyreğinde araba satışları yüzde 50-60 yukarıda.

Bunların hepsi Türkiye'nin geliştiğini büyüdüğünü ve enerjiye ihtiyacının arttığını gösteriyor. Hal böyle iken bu alternatif enerji kaynaklarının katkısı sınırlı kalıyor. Hükümet olarak bütün alternatifleri değerlendiriyor ve harekete geçiriyoruz. Petrol fiyatlarının yaklaşık 120 doları aşması demek, son birkaç ay içinde fiyatların yüzde 40 artmasını ifade ediyor, bu bir şoktur. Petrol fiyatlarındaki bu artış dünya ekonomisi için en büyük risktir.

Bundan önceki dünya ekonomisindeki 5 yavaşlamanın tamamı, petrol fiyatlarındaki artışla aynı döneme denk gelmiştir. Türkiye ekonomisi açısından da petrol fiyatlarının artması maalesef talihsiz bir gelişme. Çünkü cari açığı artırıyor. Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık artış Türkiye'nin cari açığını belli varsayımlar altında 4-4,5 milyar dolar artırıyor. Bunun enflasyona, büyümeye etkisi var. Çünkü daha çok benzine para harcadığınız zaman o para dışarıya gidiyor. Yani dolayısıyla başka ürünlere harcayabileceğiniz imkanınız sınırlı oluyor. Bu bir şok.Ama şu gerçeği de kabul etmek lazım. Bu yüksek petrol fiyatlarına rağmen Türkiye'de bir sıkıntı yok. Bu süreci iyi yönetiyoruz. Cari açık yüksek, bunu makul düzeye çekmek için çaba içindeyiz. Ama şu da bir gerçek. Türkiye'nin şu anda ne bir döviz sıkıntısı ne petrol sıkıntısı var. Orta ve uzun vadede katma değeri yüksek, bilgi ve teknoloji yoğun ürünler üreterek, biz bu dar boğazı aşacağız. O nedenle eğitime, alt yapıya ve araştırma geliştirmeye önem veriyoruz.”

KEŞKE SİHİRLİ BİR DEĞNEK OLSA

“Petrol fiyatları artarsa vergilerle müdahale etmeyi düşünür müsünüz?” sorusuna da Bakan Şimşek, şu yanıtı verdi:

“Hiçbir şekilde bu dönemde vergileri artırmadık. Benzin fiyatlarındaki artış tamamen petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor. Bizim vergi yükümüz sürekli bir şekilde aşağıya iniyor. Çünkü biz vergiyi nominal düzeyde sabit tutuyoruz. Ama bu ülkede biraz enflasyon var. Bu nedenle topladığımız verginin reel değeri düşüyor. Vergi yükünde artış yok ve olmayacak. Petrol fiyatlarındaki artış şu veya bu şekilde ülkeye ve ekonomiye yansıyor. Keşke sihirli bir değnek olsa ve bunun yansımasını engelleyebilsek. Öbür türlü söylemler, popülist söylemlerdir. Türkiye'nin gerçeklerini yansıtmıyor.

Petrol fiyatları arttığı zaman maliyeti artar, ya siz başka vergileri artırıp, o vergiyi düşürürsünüz ya da bu ülkeyi daha fazla borç altına sokarsınız. Öyle kolay bir çözüm yoktur. Bizim için Türkiye'nin geleceği önemli. Seçim arefesinde bu türden çok söylemler var ama biz o popülizm tuzağına düşmeyeceğiz. Türkiye için ne doğruysa onu yapacağız. Türkiye için doğru olan borcunu azaltması, bütçe açıklarını azaltması, faizi tek hanede tutması, esnafını, yatırımlarını ve büyümeyi desteklemesidir.”

Haberin Devamı

ORTA VE UZUN VADEDE BÜYÜMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, orta ve uzun vadede rakamlar çok iyi olduğu için büyümenin sürdürüleceğini ifade ederek, “Her ne kadar şu aralar çok sıkı bir şekilde bazı şeyleri yavaşlatmaya ve ortalamaya çekmeye çalışsak da bunu başaracağız. Çok konvansiyonel olmayan bir politika yürütülüyor. Ama bu politikanın başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum” dedi.

Şimşek, Koç Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Fordham Üniversitesi tarafından düzenlenen “Jeopolitiğin İş Dünyası Üzerindeki Etkileri” başlıklı uluslararası konferans kapsamında yaptığı “Türkiye Ekonomisine Genel Bakış” konulu konuşmasında, Türkiye'nin yakın dönemde Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile ilişkilerini geliştirmeye odaklandığını belirterek, bazı insanların bunu “Yeni bir Osmanlı ruhunun şahlandırılması” gibi nitelendirdiğini ama öyle olmadığını, son derece pragmatik, yalın, doğrudan gerçekleştirilen bir ilişki olduğunu anlattı.

Modern, çağdaş, laik, demokratik ve batılı dostlarla barış içinde yaşıyor almanın, diğerleriyle kötü olmak anlamına gelmediğini ifade eden Şimşek, “Biz istikrarlı, daha demokratik ve yüksek refah seviyesine sahip bir Orta Doğu istiyoruz. Bundan en çok fayda görecek olan ülke biziz” dedi.Şimşek, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan olaylardan kısa vadede etkilenileceğini ama uzun vade konusunda iyimser olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

Türkiye'nin 2009 ve 2010 yıllarındaki ekonomi politikaları hakkında bilgi veren Şimşek, şöyle konuştu:

“Orta ve uzun vadede rakamlar çok iyi olduğu için büyümeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar şu aralar çok sıkı bir şekilde bazı şeyleri yavaşlatmaya çalışsak, ortalamaya çekmeye çalışsak da bunu da başaracağız. Bir yandan sermaye akışı ile ilgili düzenlemeler yapılıyor, oranları düşürüyoruz. Bu da aslında hiç konvansiyonel değil. Bir yandan da rezerv gereksinimlerini artırıyoruz, kredinin daha da yaygınlaşması için. Çok konvansiyonel olmayan bir politika yürütülüyor, bunu söylemem gerekiyor. Ben bu politikanın başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum ve mümkün olduğunca büyümeyi belli bir oranda tutmaya ve bütçe açığını belli bir hızda tutmaya çalışıyoruz. Enflasyon da tek haneli rakamlarda olmayı sürdürecek.”

Maliye Bakanı Şimşek, 2001 yılında Türk vergi gelirlerinin hükümetin faizlerden elde ettiği kazanımları karşılamaya yetmediğini anlatarak, IMF ile olan anlaşmaları ve nasıl sona erdirildiğini anlattı.
Şimşek, “Türkiye, Avrupa için önemli bir örnek teşkil ediyor. Bir ülkenin nasıl parasal sağlığına kavuşabileceğini gösteren örnek, çok iyi doktora tezi de olur” dedi.

“ERBİL'DE KÜRTÇE BİLE KONUŞABİLİRİM”

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konuşmasının ardından yabancı katılımcıların sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin bölgede küresel bir rol üstlenmek isteyip istemediğine ilişkin soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin bölgede oynaması gereken bir rol olduğuna inandığını belirterek, “Çünkü, bu bölgeyi önemsiyoruz. Öncelikle insani bir boyutu var. Daha özgür ve demokratik bir bölgenin tesis edilmesi kararlılığını anlıyoruz, onları bizi bir şekilde taklit etmesi için teşvik ediyoruz” dedi. Göreve geldiklerinde çevrenin hep düşmanca davranan ülkelerle çevrili olduğu düşüncesinin hakim olduğunu anlatan Şimşek, Türkiye'nin “sıfır sorun” politikası yürüttüğünü söyledi.

Şimşek, Türklerin Kuzey Irak'a gitmesi ve iş yapması kadar doğal bir şey olamayacağını ifade ederek, “Ben de 14 Nisanda THY'nin ilk seferiyle Erbil'e gidiyorum. Ben orada Kürtçe bile konuşabilirim, becerebilirsem, altından kalkabilirsem” diye konuştu. “Bölgesel liderlik” yapma peşinde olmadıklarını vurgulayan Şimşek, “Biz bu bölgeyi umursuyor ve yardımcı olmak istiyoruz. Pozitif bir faktör olarak devreye girmek istiyoruz” dedi.
Bir katılımcının Türkiye'nin Brezilya gibi şeker pancarından elektrik üretimi konusunda çalışması olup olmadığını sorması üzerine, şunları kaydetti:
“Bazı etkileşimler olduğunu biliyorum. Bir iş adamı ile tanıştım, yakın zamanda Danimarka'da bir şirket satın almış, şirkette çalışan Türk mühendisler organik atıktan petrol üretmeye çalışıyorlar. Yıllık olarak 450 milyon ton organik atık çıkarıyoruz. Bunun yüzde 15-20'sinin sentetik benzine dönüştürülebileceği söylendi. Bunun yapılabilir olduğunu söylediler. Biz de sınırlar ötesi çalışmalarla ilgileniyoruz. Türkiye'nin bağımlılığını azaltmak için gerçekçi ve pratik olması gerekiyor. Karadeniz'de de petrol arama çalışmaları yapıyoruz.”

Şimşek, bir soru üzerine anne ve babasının okur-yazar olmadığını ifade ederek, “Bizim yaşadığımız köyde okul yoktu. Bu, onların hatası değil. Bugün bambaşka bir ülkeden bahsediyoruz. 163 bin derslik açtık ve üniversite sayısını 2 katına çıkardık. 100 bine yakın öğretmen işe başladı. Teknolojiyi kullanıyoruz. 64 milyon cep telefonu abonesi var. İnsanlar cihazları kullanarak dünyaya erişim sağlıyorlar” dedi.

“İSTEDİKLERİ HER ŞEYİ YAZABİLİYORLAR”

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir başka soru üzerine, Türkiye'de basının üzerinde baskı olduğu yönündeki eleştirilere yanıt verdi. Türkiye'de basının oldukça canlı olduğunu vurgulayan Şimşek, şöyle konuştu:

“Türk basını gerçekten bastırılmış olsaydı, niçin 4 küresel medya holdingi gayet girişken olarak pisayada yakın zamanda mevcut basın kuruluşlarına
yatırım yapmaya çalışsın. Bütün bunlar bir vergi vakasına dayanıyor. 2006 yılında çıkarılan. 413 televizyon kanalı, 1.100 tane de radyo kanalı, 2 bin gazete, dergi var. Basın gördüğünüz gibi oldukça canlı. Basın, bu ülkenin en önemli unsurlarından biri. İstedikleri her şeyi yazabilirler. Yakın zamandaki olaylara gelince. Bazı gazetecilerin bazı araştırmalara bağlı tutuklanması, basının özgürlüğünden ziyade o kişilerin bir takım durumlarla ilgili olmasından dolayı. Ben hiç bir şekilde yargıçların neden yaptığı hakkında karar verecek durumda değilim.

Ülkemizde adli sistem hükümet kontrolü altında değildir, bağımsızdır. Hükümette icraatçılar işini yapıyor, adli sistem kendi işini yapıyor. Bazı olaylar oldu ve bunlar 'Türkiye basın özgürlüğünde geri adım atıyor' gibi gösterildi ama böyle bir şey yok. Bu ülkede gayet faal ve canlı bir basın var. Bunun aksi olsaydı yatırımcılar hiç bir şekilde Türk basınına ilgi duymazdı.”

“POLİTİKADA SON DERECE İLERİCİYİZ”

Maliye Bakanı Şimşek, yakın zamanda gençlerin içki sorunlarını önlemek için bir mevzuat değişikliği yapıldığını anımsatarak, bunun da ülkede büyük bir tartışmaya neden olduğunu söyledi. Hükümetin “yasak getirmeye çalışıyor” diye eleştirildiğini, aslında böyle bir şey olmadığını ifade eden Şimşek, konuyu devletin işlettiği içki kuruluşunun özelleştirilmesini örnek göstererek açıkladı.
“Hükümetin gerçekten alkolü yasaklama çabası olsa insanlar neden bu paraları ödesinler” diye soran Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Batı basınında bazı şeyleri okuyacak olursanız, zannedersiniz ki Türkiye'de İslam'a dönük bir hükümet var ve bütün bunları yasaklıyor. Böyle bir şey yok. Karşımızda somut sayılar var. Şirketler daha fazla para kazanıyor ki, bu kadar güçlü bir değer artışı oluyor ve küresel oyuncular buna dahil oluyor. Böyle bir amaç yok. Herkesin yaşam şekline saygılıyız. Benim partim, hükümet aile, kültür açısından konservatif, tutucu. Ekonomide liberal, politikada son derece ilericiyiz. Ama ben burada bir hata görmüyorum. Bireylerin haklarına, onların yaşam şekline, saygıya gelince burada tereddüt yok. Bizim sağlamamız gereken küçük yaştakilerin korunması.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!