Güncelleme Tarihi:
18 Kasım’da Hatay’da, Hatay Büyükşehir Belediyesi, Taş Yapı ve Hürriyet gazetesinin gerçekleştirdiği ‘Hatay Ekonomi Zirvesi’nde düzenlenen panelde küresel ekonomi, doların seyri, faizler ve reel ekonomi ana gündem maddelerini oluştururken, panelistler Suriye ve Rusya krizinin Hatay üzerindeki etkilerinin nasıl aşılabileceği, Hatay’da yaşanan krizden etkilenen sektörlere ne gibi destekler verilebileceği ve Hatay’a gelen Suriyeli mültecilerin bölge üzerindeki etkisi konusunda değerlendirmelerde bulundu. Yaklaşık 400 bin Suriyelinin Hatay ekonomisine büyük bir yük getirdiği, işsizlik sorununun ortaya çıktığı ve sosyal yaşamda bazı sorunlara yol açtığı ifade edildi. Tüm bu sıkıntılar için Hatay’ın desteğe ihtiyacı olduğu belirtilen panelde, teşvik alacağı açıklanan illere Hatay’ın da dahil edilmesi gerektiği belirtildi.
HATAY’IN ANLATILMASI GEREKİYOR
Panelde ortaya çıkan ortak görüş ise kamuoyunda oluşan Hatay algsının yanlış olduğu yönündeydi. Hatay’ın kamuoyunda güvensiz ve sorunların yaşandığı bir sınır ili olarak görüldüğüne dikkat çeken panelistler yaptıkları konuşmalarda şu ifadeleri kullandı: “Hatay’ın yaşadığı sorunların çözümü için tek adres Hatay veya Türkiye değil. Özellikle Suriye konusunda neredeyse bütün dünya devrede. Ancak Hatay’ın tüm bunların yanında kamuoyunda oluşan algısını yıkması gerekiyor. Hatay’ın ne kadar güvenli bir yer olduğu sık sık dile getirilmeli. Yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri tarafından bu durum sürekli anlatılmalı. Hatay’ın ne kadar güvenli ve yatırıma açık bir il olduğu iyi vurgulanmalı. “ Düzenlenen panelde Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdür Yardımcısı Sadi Özdemir moderatörlük yaparken konuşmacılar arasında Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent, Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, Hürriyet gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses, Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt Toros ve Mustafa Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Akın yer aldı.
Sefer Levent
SADECE SURİYE ÜZERİNDEN POLİTİKA GELİŞTİRİLMEMELİ
HATAY’ın bulunduğu konum itibariyle ‘varlığı ve yokluğu’ en derin şekilde hissettiğine dikkat çeken Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent, “Hatay’da şu anda bir yokluk dönemi yaşanıyor. Biz de iki gün boyunca Hatay sokaklarını gezdik. Esnaf ile konuştuk. İş dünyası ile sohbet ettik. Hatay’ın durumunu bizzat onlardan dinledik. Esnafın, ihracatçının, lojistik sektörünün çok ciddi sıkıntıları var bölgede. Ayrıca gelen Suriyeliler ile birlikte Hatay’ın üzerine binen ekstra yükler var. Buraya devletin özel bir ilgisi ve teşviki gerekiyor. Gördük ki buradaki sıkıntı da ‘yumurtaların aynı sepette’ olması. Sorunlara topyekün bakmak gerekiyor. Köprü, otoyol ve altyapı yatırımları yapılırken, sanayinin de unutulmaması gerekiyor. Türkiye hâlâ kendisine stratejik bir sektör belirleyebilmiş değil. Pahada ağır sektörlere yönelmemiz gerekiyor. Bir çok teknoloji şirketi var dünyada. Bunlar bulundukları ülkelerin lokomotifi konumunda. O ülkelerin krizlere karşı direnci bizden çok daha fazla. Strateji belirlerseniz yıkılmanız çok daha zor olur. İllerin stratejik sektörleri olmalı ve onların desteklenmesi gerekli. Hatay’da da salt Suriye üzerine bir strateji geliştirilirse bu da çok doğru olmaz. Çünkü orada suların ne zaman durulacağı konusunda bir tahminde bulunmak çok zor. Hatay’ın bu işin içinden çıkması için oradaki barışı beklemek yerine başka bir şeyler yapması gerekiyor. Sepetteki yumurtaları başka sepetlere dağıtması gerekiyor. İhraç edilen ürünlerin sayısı ve ihracat noktalarının arttırılması gerekiyor” dedi.
ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ
Hatay’ın kamuoyundaki algısının da değiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Sefer Levent şunları söyledi: “Dışarıda insanlar sınırda yaşanan çatışmalardan dolayı Hatay’da çok ciddi güvenlik sorunları olduğunu düşünüyor. Biz Hatay’a geldik gözümüzle gördük Hatay çok güvenli bir yer. Bunu sık sık dile getirin. Biz de bunu sıklıkla gazetemizde yer verelim. Bunun için konserler mi verilir, konferansalar mı düzenlenir buna siz karar verin. Ancak önce gelin işe Hatay’ın güvenli bir yer olduğunu kamuoyuna duyurmakla başlayın. Biz burada üzerimize düşeni yapacağız.”
Nafiz Karadere
1970’TEN BU YANA HATAY’DAYIZ
HATAY’da 1970’ten bu yana bulunduklarını söyleyen Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, Garanti Bankası olarak, Antakya’daki şubenin bu tarihte açıldığı bilgisini verdi. Karadere, “Şu an itibariyle 11 şube ile bölgede hizmet veriyoruz. Hatay’da 225 bin müşterimiz var. Bunların 22 bin tanesi KOBİ’ler. 125 bin Hataylı Garanti Bankası kredi kartını taşıyor. Yaklaşık 6 bin tane üye iş yerimiz var” dedi. Bankaların ekonominin ayrılmaz parçası ve aynı zamanda en çok eleştirilen unsurları arasında yer aldığını belirten Karadere, “Bankacılık sektörü kredi konusunda biraz ürkek davranabiliyor. Bu yılın ilk 9 ayı itibariyle Türkiye genelinde KOBİ’lere verilen kredilerdeki artış yüzde 3.6 iken, Garanti Bankası’daki artış yüzde 12 oldu. Çünkü bizim inancımıza göre krizler nereden gelirse gelsin, gelir ve geçer. Sonuçta müşteriler ve bankalar birbirne ihtiyaç duyarlar. Şartlar değişebilir. Daha zor olabilir. Ancak sektör olarak likidite desteğini hiç bir zaman kesmedik” dedi.
BİZ DE FAİZLERİ DÜŞÜRMEK İSTİYORUZ
Faiz konusunun şu anda çok eleştirildiğini ve faizin şu anda gündemlerini oluşturan en önemli maddelerden biri olduğunu belirten Karadere, “‘Merkez Bankası faiz düşürüyor ancak bankalar aynı anda, aynı oranda düşürmüyor’ deniyor. Merkez Bankası bankaları fonlamıyor. Bankacılık sektörünün Merkez Bankası’ndan fonladığı tutar yüzde 8’dir. Verdiğimiz kredilerin sadece yüzde 8’ini Merkez Bankası’ndan sağlıyoruz. Gerisini, yani çok büyük bir kısmını müşterilerimizden gelen mevduatlardan sağlıyoruz. Bir kısmını da yurtdışındaki bankalardan sağladığımız sendikasyon kredilerinden sağlıyoruz. Bunların maliyetlerinde ciddi anlamda bir düşüş olmadığı müddetçe gerçek anlamda bankacılık sektörünün faiz düşürmesi çok da beklenemez. ‘Sendikasyonların faizleri düşüyor mu?’ Aksine bir artış var. Çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, Türkiye’nin kredi notundaki düşüş nedeniyle aldığımız kredinin maliyetleri yükseliyor. Girdi maliyetlerimiz artıyor. Girdi maliyeti yükseldiği zaman çıktı maliyetlerimiz de yükseliyor. Mevduat faizlerini düşürebilmek için çok uğraşıyoruz ancak inanın düşmüyor. Çünkü Türkiye’de Türk Lirası kaynağı kıt. Faizler konusunda devletin talimatları sonrasında elimizden geleni yapıyoruz. Bir parça düşüş de var. Gerçek bir düşüş olması yapısal reformların hayata geçmesi ile olacaktır” ifadelerini kullandı.
Uğur Gürses
TÜRKİYE’NİN DÖVİZDEKİ BALAYI DÖNEMİ GERİDE KALDI
KÜRESEL ekonomik gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunan Hürriyet Gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses de, Donald Trump’ın ABD’nin yeni başkanı seçilmesinin ardından ABD’de daha fazla harcama yapılmasının ve vergilerin azaltılmasının beklendiğini ifade etti. Bunun ABD bütçesindeki açığı büyüteceğine dikkat çeken Uğur Gürses, “ABD Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen de diyor ki ‘biz bu duruma daha uyumlu davranacağız.’ Bu da şu anlama geliyor: ‘Hükümet para harcarsa bütçe açığı artacak, enflasyon daha hızı yükselecek, bizim de hızlanmamamız gerekebilir.’ Nitekim aralık ayında ABD Merkez Bankası’nın faizleri arttırması ihtimali yüzde 100 olarak görülüyor. Bu faiz artırımlarını daha hızlı ve sık yapabilir. Ya da daha yüksek oranlarda artışlarla karşılaşabiliriz. Buna hazırlıklı olmalıyız. Deyim yerindeyse Türkiye’nin dövizdeki balayı döneminin geride kaldığını kabul etmeliyiz” dedi.
Son bir kaç haftadır kurlarda neler olduğu konusunda açıklamalarda bulunan Uğur Gürses, “Türkiye özellikle 15 Temmuz’dan sonra olağanüstü bir süreçten geçiyor. Türkiye 15 Temmuz’da felaketin eşiğinden döndü. Ondan sonrasında da OHAL koşullarında toplumsal, siyasi ve ekonomik işler daha zor yürümeye başladı. Bu sıkıntıların üzerine ABD’deki gelişmelerden en çok etkilenen ülkelerden biri de Türkiye oldu. Bundan yaklaşık iki hafta öncesine kadar dolar 3 lira civarındayken, sonrasında 3.40’ları gördü. Bu görünümde kurun biraz daha yükselmesi muhtemel olabilir. Buna biraz daha hazırlıklı olmalıyız. Bu koşullarda Merkez Bankası’nın daha sıkı para politikası izlemesi beklenirdi. Merkez Bankası maalesef bu para politikasını izleyemediği için kurda hızlı bir şekilde artmaya devam etti” dedi.
ŞEMSİYEDEKİ DELİKLER ZORLUYOR
Türkiye’de bir tasarruf açığının söz konusu olduğunun altını çizen Gürses, “Tasarruf açığı olduğu için dışarıdan fon sağlamak zorundayız. Bu üzerimizde bir baskı yaratıyor. 2013’ten sonra ise giderek Türkiye’ye gelen döviz miktarı azalmaya başladı. Bu tabi kur üzerinde baskı yaptı. Bu yüzden güzel günler geride kaldı diyebiliyoruz. 2013’ün mayıs ayından bu yana ABD Merkez Bankası’nın piyasaya bastığı parayı azaltması, faizleri arttırmaya başlaması ve bundan sonra da giderek arttırmaya devam edeceğinin ortaya çıkması ile kur üzerindeki baskı iyice arttı. Bunu şu örnekle açıklayabilirim: ‘Çok şiddetli bir yağmur yağdığından herkes yağmurdan korkar. Üzerindeki elbisenin bu duruma uygun olup olmadığını ya da şemsiyesi var mı, sağlam mı ona bakar. Ancak Türkiye’nin şemsiyesine bakıldığında, Türkiye’nin şemsiyesinde yer alan delikler Türkiye’yi daha kırılgan hale getiriyor” diye konuştu.
Cüneyt Toros
KATMA DEĞERİ OLAN ÜRÜNLER ÜRETİLMELİ
HATAY’ın tarım ve sanayi alt yapısı olan sınır kapılarına sahip, tarihi ile güçlü bir şehir olarak ön plana çıktığına dikkat çeken Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt Toros, “Bütün bunların bir arada olduğu kaç kent sayılabilir ki. Bazı illerimiz var sadece sanayi üzerine ilerliyor. Bazıları ise sadece turizmle. Ancak bakıldığında Hatay çok şanslı bir il konumunda. Ancak bazı sıkıntıları da var. Hatayın bir tarafı Suriye, bir tarafı Akdeniz. Diğer taraflarında ise iki güçlü il Adana ve Gaziantep var. Biraz sıkışmış durumda gibi” dedi.
NELER YAPILMALI
Başkan Lütfü Savaş’ın Hatay’ı teşvikler konusunda 24’üncü il yapmak istediği konusunda değerlendirmelerde bulunan Toros, “Bunun için çaba da gösteriyor. Ancak Hatay’ın kendi içinde yeni neler yapabiliriz diye de bakması gerekiyor. Örneğin İskenderun üzerinden konuşalım. Türkiye’nin en önemli demir çelik üretim bölgelerinden biri. Peki İskenderun hayatının tamamını demir çelik üreterek mi geçirecek. Bu değerlerin yanına başka değerlerin de katılması gerekiyor. Dünyada daha fazla katma değeri olacak olan ürünlere bakılıyor. Örneğin alüminyum yatırımına neden özen gösterilmiyor. Alüminyum şu anda uçaklardan otomobillere kadar daha hafif bir malzeme olduğu için sıklıkla kullanılıyor” dedi.
Hatay’ın üretim tecrübesi olduğu için önemli bir konumda olduğuna vurgu yapan Cüneyt Toros şu ifadeleri kullandı: “Hatay’ın bir arama konferansı yapıp ‘biz daha fazla ne yapabiliriz’ diye araştırma yapması gerekiyor. Biraz da Ankara’yı çekmek gerekiyor konuya. Katma değeri yüksek ciddi bir üretimin yapılması şart. Demir, deniz ve karayolu her şey bu ilde var. Artık katma değeri yüksek ürünün üretilmesine ihtiyaç var.”
Serhat Akın
VERİLECEK TEŞVİKLERE ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
HATAY’ın almış olduğu göçün Hatay’ın kalkınma gücüne etkilerinin de araştırılması gerektiğine dikkat çeken Mustafa Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Akın, “Maalesef bu kadar göç alan Hatay’ın teşvik planlarında adı geçmiyor. Bu teşviklere ilimizin çok ihtiyacı var. Sadece ekonominin kalkınması için değil beşeri sermayenin korunması için de buna ihtiyaç var. Sağlıklı beşeri sermaye biriktirmek gerekiyor. Hatay’da 400 bin kişilik göçten sonra bir tane dahi hastane açılmış değil. Hatay’da sadece yatak kapasitesi 700 arttırıldı. Ancak biz bunu mevcut binaları içinde yaptık. Çalışan sayısına bakıldığında. 10 bin kişiye 7 uzman hekim düşüyor. Savaş hastanesi şeklinde üniversite hastanesi olarak hizmet veriyoruz. Neden bizim teşviklere ihtiyacımız var bunlar buradan net olarak görülebilir” dedi.
Hatay’da iş gücüne verilen ücretin Türkiye ortalamasının altında olduğunu söyleyen Serhat Akın sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretmek için olumlu beklentilere ihtiyaç duyuluyor. Çok kırılgan bir yapıdayız. Sektörlerin devlet tarafından korunması ve desteklenmesi gerekiyor. Ancak kamu yatırımlarında dahi 29’uncu sıradayız.”