Güncelleme Tarihi:
Petrol ve doğalgaz zengini Rusya’ya karşı söz konusu yaptırımlar Ukrayna'daki eylemleri nedeniyle ABD ve Batılı müttefikleri tarafından koordineli biçimde 4 yıl önce başlamıştı. Bu yılın Mart ayında Moskova ile Londra arasında diplomatik krize yol açan eski Rus ajan Sergey Skripal'in zehirlenmesi sonrasında bazı Rus milyarderler ve onlara ait şirketler de kapsama alınarak yaptırım listesi genişletilmiş ve kapsamı daha da derinleştirilmişti.
Batı, Rusya’ya karşı bankacılık, enerji ve savunma sektörlerindeki belirli Rus şirketlerinin Batı’nın finans piyasalarına ve hizmetlerine erişimini kısıtlayarak, özellikle petrol üretimi konusunda yüksek teknolojinin ve askeri malzemenin Rusya’ya ihraç edilmesine ambargo koyarak yaptırım uyguluyor.
ABD Hazine Bakanlığı'nın eski Rus ajan Skripal'in zehirlenmesi nedeniyle yaşanan kriz dolayısıyla geçen hafta bazı Rus milyarderleri ve onlara
ait şirketleri yaptırım listesine dahil etme kararının ardından Rus rublesi, dolar karşısında haftalık yüzde 7’den fazla değer kaybederken, Moskova’da dolar bazlı RTS endeksi yüzde 10’dan fazla geriledi.
ABD'nin Rusya'ya Kırım'ın işgalinden sonra uygulamaya başladığı yaptırımlar çerçevesinde bugüne kadar toplamda 439 kurum ve 206 kişi listeye alındı. Rusya, ABD'nin terörü finanse eden ülkeler listesinde bulunan İran'dan sonra en fazla yaptırım uyguladığı ikinci ülke olarak dikkati çekiyor.
Rusya'nın enerji, finans, inşaat ve savunma gibi birçok farklı sektöründe faaliyet gösteren Rosneft, VTB Bank, Gazprom, Sberbank ve Novatek gibi en büyük şirketlerinin ve iştiraklerinin yer aldığı listede, kamuya ait olan birçok kurum da bulunuyor.
Ukrayna dolayısıyla listedeki birçok isim, Rus hükümetinin yanı sıra Kırım'daki ayrılıkçı "Luhansk Halk Cumhuriyeti" ile "Donetsk Halk Cumhuriyeti"nin üst düzey yetkililerinden oluşuyor.
ABD'nin siber saldırılar ve seçimlere müdahale çerçevesinde uyguladığı Rusya yaptırımları listesinde ise 10 kurum ve 36 kişi bulunuyor.
Söz konusu listede, Rusya'nın Ana İstihbarat Direktörlüğü ve Federal Güvenlik Ajansı, üst düzey kamu yetkilileri ve Putin yönetimine yakın oligarklar öne çıkıyor.
ABD'nin yaptırımlarına maruz kalan kamu kuruluşları, özel şirketler ve şahısların toplam sayısı 693'ü buluyor.
RUS EKONOMİSİ BÜYÜK YARA ALDI
ABD'nin yaptırımlarının Rusya ekonomisine yıllık maliyetini ölçmek petrol fiyatlarındaki dalgalamalar nedeniyle kolay olmasa da belirli göstergeler ülkenin milyarlarca dolar kaybettiğine işaret ediyor.
Dünya Bankası'nın verilerine göre, Rusya'nın gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH) yaptırımlar başlamadan önce 2013 yılında 2,231 trilyon dolar
seviyesindeydi.
ABD ve AB'nin 2014 yılının mart ayında uygulamaya koydukları yaptırımlar, Rusya'nın GSYH'sinin 2,064 trilyon dolara düşmesine neden oldu. Bu
ülke ekonomisinin 2009 yılından beri ilk daralışı olarak kayıtlara geçti.
2015 ve 2016 yılları ise ağırlaşan yaptırımlarla birlikte petrol fiyatlarındaki düşüşün Rusya ekonomisini dibe çektiği yıllar oldu. Ülke ekonomisi, düşen petrol gelirleri ve rubledeki değer kaybıyla çökerken, GSYH 2015 yılında 1,366 trilyon ve 2016 yılında 1,283 trilyon dolara geriledi.
Ülke ekonomisinin 2017 yılında ise baz etkisi sayesinde yüzde 1,5 büyüdüğü tahmin ediliyor.
OLİGARKLAR BİR GÜNDE 16 MİLYAR DOLAR KAYBETTİ
Bununla birlikte, ABD'nin 6 Nisan'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakın oligarkların kara listeye alması çok sayıda zengin Rus vatandaşının servetlerinde büyük gerilemelere neden oldu.
Bloomberg Milyarderler Listesi'ne göre sadece listeye alınan 12 oligark değil birçok Rus zengini yaptırımlar nedeniyle para kaybederken, bir günde kaybedilen toplam rakam 16 milyar dolara ulaştı.
Washington yönetimi, son yaptırımlarıyla Rus oligarkları Putin yönetimini desteklemekten vazgeçirmeyi hedefliyor.
YAPISAL BİR KRİZE SOKMAZ
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever, Rusya'ya karşı yaptırımlara ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Söz konusu yaptırımların Rusya'nın ekonomisini önemli ölçüde etkilediğine değinen Tanrısever, ancak Rus ekonomisinin stratejik sektörleri olan enerji, madencilik ve savunma sanayisinin bu yaptırımlardan henüz çok ciddi düzeyde zarar görmediğini söyledi.
Tanrısever, Rusya'nın yaptırımların etkisini en az düzeyde tutabilmeyi başarabildiğini ifade ederek, "Bundan dolay henüz bu yaptırımların ülke ekonomisini yapısal bir krize sokabilecek kadar etkili olduğunu söylenemez" dedi.
Rusya'nın yaptırımlara dönük tepkisinin çok düşük profilli ve sembolik düzeyde olduğuna değinen Tanrısever, "Rusya Devlet Başkanı Putin'in bu yaptırımlara karşı daha etkili karşı tedbirler almamasındaki en önemli neden, bu tedbirlerin Rusya’yı Batı'dan daha da uzaklaştıracak ve Batılı ülkeleri de Rusya'ya karşı daha da güçlü bir şekilde kenetleyecek olmasındandır.
Bu nedenle, Putin ve Rusya yöneticileri daha çok Batılı ülkelerdeki Rusya yanlısı çevrelerle ilişkilerini çeşitli yöntemlerle geliştirerek, bu ülkelerin iç kamuoyunu yaptırımların sonlandırmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu çabaların etkileri özellikle Avrupa ülkelerindeki iç politika gelişmelerinde görülse de şu an itibarıyla mevcut yaptırımların sonlandırılmasını sağlayabilecek ve yeni yaptırımların uygulanabilmesini engelleyebilecek düzeyde değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Batı ile Rusya arasında son 1 aydır yaşanan diplomatik gerilim ve son günlerde Rusya'da görülen ekonomik dalgalanmayı ekonomik savaşın bir göstergesi olarak görmenin çok doğru olmayacağını savunan Tanrısever, şöyle devam etti:
"Ancak, Rusya'daki Batılı yatırımcıların kendi yatırımları için daha güvenli buldukları başka piyasalara yönelmeleri Rusya'nın kırılgan makroekonomik dengeleri üzerinde kısa vadeli ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Orta vadede ise Rusya'nın kendi rezerv ve ekonomik imkanlarını kullanarak sürdürülebilir bir makroekonomik dengeyi sağlaması çok zor olmadığından son günlerdeki dalgalanmaların ne ölçüde orta ve uzun vadeli etkilerinin olabileceğini bugünden
kestirmek çok güçtür. Her ne kadar sokaktaki Rus vatandaşların büyük çoğunluğu yaptırımlardan ve Batı ile ilişkilerin bozulmasından çok hoşnut değillerse de bu gelişmelerin sorumlusunun Batılı ülkelerin izledikleri ve Rusya karşıtı olarak gördükleri politikaların olduğunu düşünmektedirler. Ukrayna krizinde Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesini ve Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçılık hareketlerini etnik Rusların ve Rusya yanlılarının meşru müdafaa haklarını kullanmalarının bir sonucu olarak gördüklerinden, bu konudaki ısrarcı politikasından dolayı Putin'i güçlü şekilde desteklemektedirler. Yine geçtiğimiz ay içinde yapılan Rusya Devlet Başkanlığı seçimlerinde Putin'in yüksek popüleritesini hala koruyor olması da bu desteğin sürdüğünü göstermektedir."