Güncelleme Tarihi:
GAZİANTEP Nizip’te Belkıs köyünde, Zeugma harabelerinin bulunduğu bölgede, sahibi olduğu tarım arazilerinde sulu tarım yapmak için harekete geçiyor Ömer Okan. O zamanın teknolojisinde ‘bu işi yapamazsın, olmaz’ diyenlere inat, Fırat nehrinden su çekmek için çalışmalara başlıyor ve tarım arazilerine suyu çekecek mekanizmayı kurmak için sürekli Nizip’ten Gaziantep’e gidiyor. Var gücüyle başladığı işi bitirmeye çalışıyor. Biri 6, biri 3, diğer ise 1 yaşında çocukları olan Ömer Okan, yine bir gün Gaziantep’e doğru yola çıkıyor. Ancak o gün eve dönemiyor, yolda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybediyor. Henüz çocukları küçük, neredeyse babalarını hiç hatırlamıyorlar bile. İşte o çocuklardan biri büyüyor ve Türkiye’de en çok tanınan iş insanlarından biri oluyor...
ANNEM ÇOK GÜÇLÜ BİR KADINDI
BU hafta ‘Doğduğum ev nasıldı’ köşesi için Tuzla’daki Okan Üniversitesi’nde, Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okan ile birlikteyiz. Henüz 3 yaşındayken babasını kaybeden Bekir Okan şimdilerde iş hayatında 50’nci yılını kutluyor. Bekir Okan ile doğduğu evi, çocukluğunu, hayallerini ve hedeflerini konuşuyoruz. İlk olarak doğduğu evi, çocukluğunu aile yaşantısını anlatmasını istiyoruz Bekir Okan’dan. İlk cümleler ağzından dökülürken, daha 3 yaşındayken babasını kaybettiğini söylüyor. Nasıl vefat ettiğini anlatırken, duygulanıyor ve “Ben babamı hiç hatırlamıyorum” diyor... 12 Nisan 1950 doğumlu Bekir Okan, ailenin ikinci çocuğu, ondan sonra bir kardeşi daha oluyor, toplam 3 kardeşler. “Babamızı erken yaşta kaybettik ama çok geniş bir ailemiz vardı. Annem de çok güçlü bir kadındı. Tüm ailemiz bize babasızlığımızı hissettirmemek için çalışıyordu. Amcalarım, dayılarım, teyzelerim kimlerle bir araya gelsek, önce bizleri kucaklarına alıyor, önce bizi seviyorlardı. Ancak ne olursa olsun ‘babasızlık’ bende çok büyük etki bıraktı. Babamı sorduklarında beni ağlama tutardı. O nedenle ilkokula başladığımda okula gitmiyordum. Okul bitene kadar dışarıda geziyor ve sonrasında eve dönüyordum, o yıl sınıfta kaldım. Sonrasında durumu kabullendim ve sınıflarımı birincilikle bitirmeye başladım” diyor Bekir Okan.
ÇİMLERE UZANIR YILDIZLARI SAYARDIK
ANLATMAYA şöyle devam ediyor Bekir Okan: “6 odalı taş bir evde dünyaya geliyorum. Yeşilliklerin, fıstık ve meyve ağaçlarının olduğu bir bölgedeyiz. Şimdilerde 400 bini aşkın nüfusu olan Nizip’te dünyaya geliyorum. O zamanlardaki nüfusu ise 15 binlerde, küçük bir yer yani. Evimizde anneannem, annem ve kardeşlerim kalıyorduk. Mutfağı, banyosu ve kileri olan bir evdi, altımızda ise her daim içinde keçi ya da koyunların olduğu bir ağıl bulunuyordu. Her ne kadar bu evde yaşasak da çok yakınlarda akrabalarımızın de evleri vardı. Sürekli onları ziyaret ederdik. Bizleri el üstünde tutarlardı. Babamızı erken yaşta kaybeden çocuklar olsak da, kalabalık bir aile olduğumuz için bazı sıkıntılarımızı rahatça aşabiliyorduk. Nizip’in bir tarafında anne tarafım, diğer tarafında ise baba tarafım oturuyordu. Tüm günümüz o mahallede, kuzenlerimle, arkadaşlarımla oynayarak geçiyordu. Her hafta sonu tüm akrabalar dayılarımın kamyonuna doluşur, bağa-bahçeye giderdik. Kardeşlerim, kuzenlerim hep bir aradaydık. Beraber oynar, beraber eğlenirdik. Hatta tüm çocuklar bir arada çimlere uzanır, yıldızları sayardık.” ‘Peki o ev hala duruyor mu’ diye soruyoruz. “Ev hala ayakta. Şimdi akrabalarımız orada yaşıyor. Biz de her yıl doğduğumuz toprakları ziyaret etmeye çalışıyoruz.”
İŞ HAYATINA BUZ KALIBI SATARAK BAŞLADIM
ÇOCUKLUK yıllarına geçiş yapıyoruz. Okulların tatil dönemine girmesiyle birlikte arkadaşlarıyla birlikte top peşinde koşturmaya başlıyor. Yine büyük bir heyecanla top oynanırken, topu biri eline alıyor. Bekir Okan, sesleniyor: “Doğan ağabey topu ver de oyunumuza devam edelim.” Ancak top gelmiyor. Topu eline alıp, oyunu durduran kişi ise Bekir Okan’ın kuzeni. “Kuzenim Doğan ağabey ‘sen burada ne yapıyorsun’ diye sordu. Top oynadığımızı söyleyince, ‘artık senin çalışman lazım’ dedi. Dalga geçiyor diye düşündüm ama gayet ciddiydi. Daha beşinci sınıfa yeni geçecektim, ne yapacağımı sordum. Nizip’te o zamanlar buzdolabı yoktu. Kalıpla buz yapan buz fabrikaları vardı. Oradan buz alıp, kasabada satmamı istiyordu. Kendisi de buz fabrikasının sahibiydi. Nizip’in tek buz fabrikasıydı. Yanıma başka bir kuzenimi aldım ve dedesinin eşeğiyle buz kalıplarını getirip satmaya başladık. Daha ilk günden para kazanmıştık.” İlk işinden para kazanmayı başaran Bekir Okan, o yıllarda avukat olan dayısına da yardım ediyor. Sonrasında Nizip’te tüccarlık yapan amcasının yanında çalışıyor. İlk çek karnesiyle de amcasının yanında tanışıyor. Daha çok küçük yaşlarda sorumluluk almaya, hayatı öğrenmeye başlıyor...
KİŞİLİĞİM ÖĞRETMEN OKULUNDA OLUŞTU
ORTAOKUL’dan sonra ilk olarak sanat okuluna gönderiliyor Bekir Okan ancak burayı daha ilk günden bırakıyor. Aynı dönemde öğretmen okulunun sınav sonuçları açıklanıyor ve Gaziantep’teki öğretmen okuluna gidiyor. “Bu okulun kişiliğimin gelişmesine çok büyük faydası oldu. Hatta sonrasında eşim olacak Meral hanımla da lisede tanıştık” diyor ve anlatmaya devam diyor: “Öğretmenlerimin bana çok büyük katkısı oldu. Sporu da orada sevdim. Voleybol, basketbol, masa tenisi tüm sporlarla ilgileniyor, dereceler kazanıyordum. Özgüvenim o yıllarda oluşmaya başladı aslında. Hayata pozitif bakmayı orada öğrendim. ‘Başarılı olmak için çalışmak zorundasın’. Okulumuzda bize bunu aşıladılar. Ben de oradan öğrendiklerimi hala uyguluyorum. İş hayatında da çalışkan olacaksın ve iyi bir ekip kuracaksın ki başarıyı yakalayabilesin.”
BİR ÖĞRETMENE KIZDIM DERSHANECİLİĞİ BIRAKTIM
ÖĞRETMEN okulunun ardından Gazi Üniversitesi matematik bölümünü kazanıyor Bekir Okan, üniversitenin ardından ilk görev yeri ise Diyarbakır oluyor. 6 ay çalıştıktan sonra “Memurluk bana göre değil” diyerek memleketinin yolunu tutuyor. İthalat, ihracat işleri yapmak istiyor. Ancak sonrasında Gaziantep’te üniversiteye hazırlık dershanesi olmadığını fark ediyor. Konuyu annesine açıyor ve destek istiyor. “Annem hiç itiraz etmedi ve bana destek oldu. ‘Ne yapmak istiyorsan, arkandayım’ dedi. İhtiyaçlarımı karşılamak için bir tane zeytin bahçesini sattı ve bana 50 bin TL verdi. 1970’li yılların başıydı ve annemin bana verdiği para ile dershaneyi açmak için kolları sıvadım. 5 yıl boyunca dershanecilik yaptım. Bu işi yaparken, ticarete de atılmıştım. Zeytinyağı ticareti yapıyordum. Ancak sonrasında bir öğretmene kızarak dershaneciliği bıraktım. Dershanede, çocuklara ders anlatması gereken saatte başka işler yapıyordu. Bunu kaldıramadım. Çok da iyi para kazanıyorduk ama artık geri dönüş yoktu. İşte o yıllarda bize babasızlığımızı hissettirmemeye çalışan annemin zeytinliği satarak verdiği para ile bugünkü Okan Grubu’nun da
temeleri atılmış oldu.”
TURGUT ÖZAL ÇAĞIRDI VE TURİZM SEKTÖRÜNE GİRDİK
SONRASINDA inşaat işlerine başlıyor Bekir Okan. Dershanecilikten kazandığı parayı buraya yatırıyor. Taahhüt işleri almaya başlıyor. Ancak durmuyor ve ‘Artık sanayileşmenin zamanı geldi’ diyor. Katma değeri yüksek işler yapmak için planlar yapıyor. İlk iş olarak makarna üretmeye karar veriyor ve Beslen markası ile un, irmik, makarna tesisi kuruyor. 1978 yılında başlayan hazırlıklar 1982’de nihayete eriyor. “O zaman Türkiye’de döviz bile yoktu. Ancak hedeflerimiz büyüktü” diyerek Beslen’i anlatmaya başlıyor Bekir Okan: “12 Eylül sonrasında açılan ilk fabrikalardan biriydi. Bu anlamda da özel bir yere sahipti. Çağının ötesinde, son teknolojiyle donatılmış bir fabrikaydı. Hiç bir fabrikada mühendis yokken üretimi mühendislere emanet ettim. Üretim ve satışlarımız çok iyiydi. O dönemlerde bölgeye basketbolu getirdik. Beslen basketbol takımını kurduk ve büyük başarılar elde ettik. Beslen’den sonra Okan Tekstil’i kurduk. Turgut Özal dönemiydi, beni ve bazı sanayicileri yanına çağırdı, ‘turizm işine gireceksiniz’ dedi. ‘Biz turizmden ne anlarız’ dedik ama turizm işine ‘Marco Polo’ isimli otelimizle girmiştik artık. Her şey dahil sistemini uygulayarak o dönem büyük fark yarattık. Yıllar içinde pek çok farklı ülkede de yatırımlarımız oldu. Bir otel de Kazakistan’da açtık. Bize her anlamda Turgut Özal destek olmuştur. Hatta yabancı dilimiz kötü olduğu için pek çok ülkede bize tercümanlık bile yapmıştır. Hakkını ödeyemeyiz.”
ARTIK ÇOCUKLAR İŞLERİ DEVRALMAYA BAŞLIYOR
1971’de dershane ile başlayan iş hayatına Okan Üniversitesi’ni ekliyor Bekir Okan, şimdilerde işlerin başına yavaş yavaş çocuklarını getirmeye hazırlanıyor. 3 çocuğu olan Bekir Okan ile görüşmemizin sonlarına doğru oğlu Can Özkan Okan ve kızı Işıl Okan Gülen geliyor. Cem Özkan Okan, Okan Grubu bünyesindeki hastanelerin başında, Işıl Okan da üniversite ve kolejlerle ilgileniyor. Cem Özkan Okan, “Babam bizim yol göstericimiz. Onunla birlikte yürümeye devam ediyoruz. Bundan sonrası için hedefimiz yurtdışında büyümek. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor” diyor. Işıl Okan Gülen da şunları söylüyor: “Babam daha çocuk yaşlardan beri bize fikirlerimizi sorardı. Ben 15 yıldır babamla birlikte çalışıyorum. Ondan çok şey öğrendim. Artık üniversitede mütevelli heyet başkan yardımcısıyım ve daha fazla sorumluluk almaya başladım. Babamla birlikte daha iyi noktalara gelmek için çalışıyoruz.”