Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Çin'de Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katıldı. Babacan küresel ekonomik krizin şekil değiştirerek gelişmekte olan ülkelere geçtiğine ilişkin bir tespit ya da kanaat bulunmadığını belirterek, "Krizin özü hala gelişmiş ülkelerde" dedi.
Şu anda gelişmekte olan ülkelerde yaşananın sadece yeniden fiyatlama olduğunu ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
"Sadece Türkiye'den değil, gelişmekte olan ülkelerin tümünden sermaye çıkışı çok sınırlıydı. Ama ne oldu? Varlıklar tekrar fiyatlandı. Yani hisse senetleri, bonolar tekrar fiyatlandırıldı. Kur ve faiz yeni seviyelerde şimdi denge arıyor. Dolayısıyla bunu ülkelerle ilgili risklerin, fiyatların, varlık fiyatlarının yeniden değerlendirildiği bir dönem olarak saptamakta fayda var. Onun ötesinde ciddi bir sorun yok. Bugün 'Brezilya'da, Endonezya'da kriz var' diyemeyiz. Böyle bir şey yok. Sadece ne oldu? Kurları, dolara göre daha aşağı bir değerde şu anda. Hisse senet fiyatları daha aşağı bir değerde. Faizler daha yukarıda. Dolayısıyla yeniden fiyatlandırma dediğimiz bir süreç yaşıyoruz. Çünkü önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler, ne olursa olsun, gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyüyecek. Böyle bir tabloda da yatırımcılar hala gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmaya devam edecekler. '(Yatırımcı) Daha az büyüyen bir ekonomiye mi yatırım yapayım, yoksa daha hızlı büyüyen bir ekonomiye mi yatırım yapayım?' diye baktığında, 'Daha hızlı büyüyen bir ekonomiye yatırım yapayım' diyecek."
"İÇ TÜKETİMLE BÜYÜME BİZİ MUTLU ETMİYOR"
Türkiye'nin ihracatla büyümesini istediklerini, sadece iç tüketimden gelen bir büyümenin ise cari açığı artırdığını dile getiren Babacan, şunları söyledi:
"Yani biz ikinci çeyrekte yüzde 4,4 büyüdük ama bu büyümenin önemli bir kaynağı iç tüketimdi. Biraz da kamu harcamasıydı. Özel sektörün yatırımlarında ve net ihracatta düşüş var. Yani özel yatırımlarla, ihracat aslında büyümeyi aşağı doğru çeken unsurlar oldu. İç tüketimle devlet harcamaları da büyümeyi yukarı çeken unsurlar oldu. Bu bizim pek görmek istediğimiz bir tablo değil. Tam tersini görmek istiyoruz aslında. Büyümenin özel sektör yatırımlarıyla olmasını istiyoruz ve ihracatla olmasını istiyoruz. Yüzde 4,4 büyüdük ama büyümenin kompozisyonu bizi çok mutlu eden bir kompozisyon değil. Özel sektör yatırımı olduğu zaman ya da ihracatla büyüdüğümüz zaman, o büyümenin cari açık üzerindeki etkisi olumsuz olmuyor. Ama içeride tüketerek büyüdüğümüz zaman o büyüme bizim cari açığımızı büyütüyor."
"NORMAL ZAMANDA KUR HEDEFİ TELAFFUZ EDİLMEZ"
Merkez Bankasının dolar kuruna müdahale edip etmemesi gerektiği ile ilgili kamuoyunda çeşitli görüşler ortaya atıldığının hatırlatılması üzerine Babacan, Türkiye'de serbest kur rejimi uygulandığını ve bu rejimde ne hükümetin ne de Merkez Bankasının bir kur hedefi koymadığını kaydetti.
Buna karşın Merkez Bankasının aşırı oynaklığı önlemek için elindeki araçları kullandığını belirten Babacan, şöyle devam etti:
"Fakat bazen öyle dönemler olur ki son birkaç aydır yaşadığımız gibi piyasalar yönsüz kalabiliyor. Piyasalar bir otoriteden yani bu durumda Merkez Bankasından bir sinyal beklemek durumunda kalabilir. 'Yani iyi tamam. Serbest piyasa, serbest kur ama MB'nin aklından geçen doğru kur ne ya da ne olması gerektiğini düşünüyor.' Böyle bir şey bekliyorlar. Dolayısıyla normal bir zamanda yapılmaması gerekeni Merkez Bankamız yaptı ve kurla ilgili yıl sonu için bir seviye söyledi. Belki o gün için piyasalara yön vermek, bir ışık göstermek o gün için gerekiyordu. Yoksa normal zamanda yapılmaz. Yani serbest kur rejiminde böyle hedef rakam telaffuz edilmez. Ama şunu söyleyeyim, bugün 100 ayrı iktisatçıya sorun 'Türkiye'de dolar, avro kuru ne olmalıdır?' diye. 100 ayrı cevap alırsınız. Hatta 10 tane nobel ödüllü iktisatçıya 'Doğru kur nedir' diye sorun, Size 10 ayrı hesap getirirler."
Merkez Bankasının da kendi hesap yöntemi olduğunu ve bu yöntem çerçevesinde reel efektif kur endeksi, enflasyon, dolar enflasyonu gibi geçmiş dönem verilerine baktığını kaydeden Babacan, bu verilerin sonucunda bankanın bazen kurun olması gereken seviyesiyle ilgili söylemlerde bulunabildiğini, çoğu zaman ise söylemediğini dile getirdi.
Serbest kur rejiminde kurun seviyesinden bahsetmemek gerektiğine işaret eden Babacan, "Nihayetinde piyasada oluşuyor. Alanla satan arasında oluşuyor. Piyasada yönsüzlüğün olduğu dönemlerde de bazen MB'ler çıkıp kurla ilgili istikamet verebiliyorlar" dedi.
"ALTINDAN ARINDIRILMIŞ CARİ AÇIK DÜŞÜYOR"
Temmuza ilişkin cari açık rakamlarının beklentilerin üzerinde çıktığının hatırlatılması üzerine Babacan, cari açık konusunda tek bir aya bakıp kanaat bildirmenin zor olduğunu söyledi.
Cari açık verilerine altın ticaretinden arındırarak bakmanın önemine değinen Babacan, "Zaten İran ile olan altın ticareti son birkaç yıldır hem dış ticaret hem de cari açık istatistiklerimizi okumayı zorlaştırdı. Dolayısıyla altın ticaretini yani külçe altın ticaretini dışarı alıp baktığımızda biraz daha net ve sıhhatli bir tablo görmek mümkün. Öyle baktığımızda da zaten 3 yıldır arka arkaya cari açığımız düşüyor aslında. Yani 2011'deki o tepe noktadan sonra 2012 ve 2013'te daha az cari açık. Bu da aldığımız tedbirlerin olumlu neticesi" değerlendirmesinde bulundu.