Güncelleme Tarihi:
Nedir TİKA? Ne iş yapar? Türkiye’ye ne kazandırır?
TİKA Başkanı Kulaklıkaya’nın bir anısı bunu özetler nitelikte.
TİKA, Makedonya’da bir kültür projesi üzerinde çalışıyor. Törene Başkan Kulaklıkaya da katılmış. Bir ara protokolden ayrılıp, halkın arasına karışmış. Çok güzel, bozulmamış Türkçe konuşan Makedonyalı yaşlı bir kadınla sohbete başlamış. Sormuş; “Teyze, bir sorununuz, derdiniz, isteğiniz var mı?”
Yanıt hemen geliyor;
“Su sorununumuz vardı evladım. Ama TİKA diye bir adam geldi. Köyümüze su getirdi. Allah razı olsun bu TİKA denen adamdan...”
TİKA, Türkiye’nin uluslararası yardım ajansı. ABD’nin USAIDS’i var, Japonya’nın JICA’sı. Avrupa Birliği’nin büyük ülkelerinin de hepsinin ayrı ayrı yardım ajansları var.
Türkiye de, 1990’lı yıllarda kendi ajansını kurdu. Başta, SSCB’den kopan Türk cumhuriyetlerine yardımla başlandı. Ancak şu anda, 100’den fazla ülkeye çeşitli şekillerden yardım götürüyor TİKA.
Başkan Musa Kulaklıkaya özetliyor TİKA’nın rolünü;
“TİKA benzeri kuruluşlar dünyada çok yeni değil. Versiyonları farklı olsa da medeniyet kurma iddiasında olan bütün ülkeler bu enstrümanı kullanıyor”.
Ülkelerin yardım kuruluşları, o ülkenin dış politikasından ayrılmayan kurumlar. “TİKA ve benzeri kuruluşlar ülkelerin ulusal güvenlik politikalarıyla da doğrudan ilişkilidir.” Diyor Kulaklıkaya ve ekliyor;”
“Her ülkenin yardım stratejisini belirlerken belli öncelikleri vardır. Bu öncelik bazen ekonomik olabilir. Bazen de, daha önce bağlantılı olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlarını güçlendirmek olabilir. Kendine yeni nüfuz alanları açma isteği olabilir. Biz kendimize baktığımızda yardım politikalarımızda, "kalkınma, insani-teknik işbirliği yardımı faaliyetlerinde bulunuyoruz.”
“İDDİAMIZ: ŞARTSIZ YARDIM”
TİKA’yı, USAID ya da Avrupa ülkelerinin yardım kuruluşlarından ayıran çok önemli bir unsur var. TİKA’nın iddiası “şartsız yardım yapmak”.
TİKA ne yapar? Kulaklıkaya tek cümlede özetliyor;
“TİKA, teknik yardım çalışmalarını yürütürken, Türkiye'nin göreceli üstünlüğü olan konularda projeler uygular.”
Bu yardımları da halen 23 ülkede çalışan toplam 26 yardım ofisi aracılığıyla yapar. Türkiye’nin TİKA’nın projelerinin de yer aldığı toplam yardım miktarı 2010 yılı için 900 milyon dolara ulaşmış durumda. Oysa bu rakam,
“DİKTATÖRLERE DEĞİL, HALKA YARDIM YAPIYORUZ...”
Musa Kulaklıkaya, TİKA’nın özelliğini “şartsız yardım” olarak açıkladı.
Oysa Türkiye olarak biz de yaşadık; Pek çok Batılı ülke yardımlarını, “demokrasiye geçiş adımları atılması”gibi şartlara bağlıyor. Türkiye’ye verilecek yardımların sadece Güneydoğu’da kullanılması gibi şartlar getirilmesi, Türk hükümetinin de bunu reddetmesi hala pekçoğumuz hafızasında.
Oysa TİKA’nın böyle bir şartı yok. Mesela, Sudan’da tüm dünyanın tepkisini çeken diktatör El Beşir’e de yardımda bulunuyor Türkiye TİKA aracığılıyla. Bunu sorduğumuzda, TİKA Başkanı açık yürekliikikle yanıtlıyor;
“Şart koşan aktörlerin koştukları şartlar o ülkelerin iç politikaları içerisinde karar vermeleri gereken konulara yönelik. Demokratikleştirmeye çalışıyor o ülkeyi. Biz bu olaya şöyle bakıyoruz. Biz de arzu ederiz ki, demokrasi gelişsin. Ama ilk amacımız halkın temel intiyaçlarına yardım etmek. Biz diktatöre değil, yardım ihtiyacı içerisinde kuşatılmışlık içerisindeki halka yardım ediyoruz....”
Ve Sudan’da TİKA’Nın yaptıklarını anlatıyor Kulaklıkaya;
“HASTANE KURDUK. ONDAN DİKTATÖR YARARLANMAYACAK...”
“Biz kısa zaman önce bir hastane temeli attık. O hastaneden gelip diktatör yararlanmayacak. Ben o insana diktatör demeyeceğim. Ben halkın ihtiyaçlarını dikkate alıyorum. O rejimler ülke halklarının belirleyeceği bir şeydir. Tabii ki uluslararası yardım kuruluşlarının, toplumun resmi olarak çeşitli kısıtlar koyması halinde, bizim de koyacağımız kısıtlar olacaktır. Ancak şu anda başınızdaki diktatörden kurtulmazsanız yardım etmem politikası, bizim uyggulayacağımız bir potlitika değil.”
Kulaklıkaya, Sudan’dan sonra Özbekistan örneğini de veriyor;
“Özbetistan'la bizim dış ilişkilerimiz son derece soğuk. Neredeyse hiçbir diplomatik ilişki kurulamıyor. Ama TİKA olarak bizim ilişkilerimiz çok iyi. Bizim bir fonksiyonumuz da kötü giden ilişkileri ileriye götürmek. Bizim bir amacımız köprü kurmak. Dış ilişkilerimiz kötü gidiyor diye, ben de sırt dönembilirim özbekistan’a ama, ben özbek halkını düşünüyorum. Oradaki yönetici halkının bile sevmediği biri olabilir, ama o halkın sorgulaması gereken şey. Ben daha çok halklar arasındaki sevgi bağını nasıl geliştirebilirim ona bakıyorum. Bu süreçte devletlerarasında da ilişki sağlarsam ne mutlu bana...”
“FETHULLAH GÜLEN ÖRGÜTLENMESİ İLE İŞBİRLİĞİ VAR MI?”
Bir başka kritik soru;
TİKA, Afrika’da da, Karayipler’de de, Orta Asya’da da, Balkanlar’da da faal. Aynı bölgelerde, Türk sivil toplum kuruluşları da yoğun faaliyetler içindeler. Mesela, Fethullah Gülen’in ruhani liderliğinde kurulan okullar, iş yerleri, fabrikalar. TİKA, bu tip örgütlenmelerle işbirliği yapıyor mu dünyanın çeşitli köşelerinde?
İşte TİKA Başkanı Kulaklıkaya’nın yanıtı;
“Şu ya da bu cemaatle ya da Sivil Toplum Kuruluşu işbirliği yapıyor musunuz? diye sorarsanız; Alanda Türkiye adına çalışan ve maddi yardım potansiyeli olan bütün unsurlarla işbirliği yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Bu alanda özellikle kalkınma anlamında işbirliği yapmak isteyen herkese kapımız açık. Bunun için iki yıl önce özel bir birim oluşturduk. Bu birimi oluşturmaktaki temel amacımız, STK'lerin yurtdışında yaşadıkları sıkıntılara yardımcı olmak ve çözmek. Bir diğer amacımız da, kim ne proje ile ilgileniyorsa, onu kendilerine teklif ediyoruz ya da birlikte yapabileceğimiz bir proje varsa bir işbirliği modelitesi yaratmaya çalışıyoruz.”
EN BÜYÜK YARDIM AFGANİSTAN’A
TİKA’nın son dönemdeki yardımlarında en büyük payı Afganistan almış durumda. Kulaklıkaya, yardımların ayrıntılarını veriyor;
“Coğrafi yardım olarak baktığımızda bizim kuruluştan beri yoğunlaştığımız Orta Asya ve Kafkaslar en çok payı alan bölge. Bunu balkanlar takip ediyor yüzde 25 oranında. Sonra onu da Afrika ve Ortadoğu takip ediyor. Şu anda ağırlıklı olarak Afganistan 1. sırada. Yıllık 100 milyon dolarlık proje portföyümüz oluyor. Kırgızistan-Kazakistandaki oranların hep yüksek çıkmasının nedeni orada bulunan Manas ve Ahmet Yesevi Üniversiteleri. Üniversitelere yapılan yardımlar devlet yardımı gibi görünüyor. Son dönemde ortaya çıkan krizlere bağlı olarak yoğunlaşmadığımız ülkeler yok değil:Örneğin Pakistan. 2005 depremi ve geçen yıl gerçekleşen sellerin ardından önümüzdeki dönemde en çok kaynak aktaracağımız ülkeden biri de Pakistan olacak. Filistin hep ön sıralarda yer alıyor. Çünkü bir taraftan Filistin'in devletleşmesine yardım sağlıyoruz hem de çıkan ihtiyaçlara yardım yapmaya çalışıyoruz.”
İSRAİL’LE SIKINTI YOK
TİKA Filistin’de çok faal. Peki ya İsrail? Türkiye ile İsrail arasında yaşanan Mavi Marmara olayı TİKA’nın faaliyetlerini nasıl etkiledi.
“Bizi fazla etkilemedi” diyor Kulaklıkaya, ve devam ediyor;
“İsrail ile bizim işlerimizde bir sıkıntı yok. Hatta tam tersine İsrail'in TİKA'sı diyebileceğimiz "Maşal", hem Filistin hem de diğer bölgelerde teknik yardım çalışmalarımıza devam edebileceğimizi söylüyor. İsrail makamlarının da Filistin'e yönelik alanlar da dahil bir çok alandan bizimle işbirliği yapma arzularını biliyoruz. Oradaki çalışmalarımızı aksatan hiçbir şey olmadı. “
“ÇİN’E GİREMEDİK, RUSYA’DA OFİS AÇMAKTA SIKINTI ÇEKTİK”
TİKA amacı yardım götürmek, teknik tecrübe paylaşmak da olsa, bazen “başka amaçları” örneğin istihbari faaliyetleri olabileceğinden kuşkulanan ülkeler de olabiliyor. Kulaklıkaya’ya göre, en kuşkucu davranan ülkelerden biri Ukrayna.
“Ukrayna'da proje anlaşmalarını imzalayamadık” diyor Kulaklıkaya;
“Bizim yardımlarımızdan mutlu olduklarını söylüyorlar. Daha da artmasını istiyorlar. Hatta Kırım'daki yardımları Ukrayna'ya yayın dediler. Biz de Kiev'de ofis açtık, Ukrayna makamlarından gelen her projeye açık olduğumuzu da söyledik. Ama buna rağmen proje anlaşmasını iki yıldır imzalayamadık.”
TİKA, Çin’e de girememiş. Musa Kulaklıkaya anlatıyor;
“Çin'de yürütmek istediğmiz bazı projeler oldu. Bazı tarihi eserleri restore etmek istedik. Yanıt alamadık. Yineledik, yine yanıt alamadık. Ama bunu bir Türk kültürünün korunması ya da Türk kültürel mirasının korunması değil, insanlık mirasının korunması olarak algıladığımız için Unesco ile yürütebilir miyiz diye çalışıyoruz. Rusya Federasyonu bölgesinde bulunan bazı cumhuriyetler konusunda faaliyet yürütmek için de Moskova'da bir ofis açmak istedik. Ama ona da yanıt gelmedi. Bu ülkelerle ilişki geliştirmenin rolü, onlarla işbirliği halinde bir şey yapabilir miyiz diye düşünmekten geçiyor...”