Güncelleme Tarihi:
Süreklİ artan insan nüfusu ve tüketime karşı artık doğa en yüksek sesle alarm veriyor. Yüzlerce yıldır akan nehirler artık akmıyor. Göller çöle dönüşüyor. Topraklar çoraklaşıyor. Bunun en büyük nedeni ise insanın doğada kendine yer açması ve onun kaynaklarını sınırsızmış gibi tüketmesi. En son örnek ise hemen önümüzdeki Marmara Denizi’nin çığlığı. Yıllardır Marmara’ya bırakılan ağır sanayi ve belediye atıkları ile çöpler koca bir denizin nefesini kesti. Ancak denizin yüzeyi musilaj ile kaplanınca bir farkındalık oluştu ve bu konuda neler yapılabilir diye konuşulmaya başlandı.
YAŞAM KAYNAĞI
Atılacak adımlar ne kadar etkili olacak, bu denizi kurtarmayı başarabilecek miyiz? Yaşayarak göreceğiz. Oysa bu denizler insanlara binlerce yıldır kucak açıyor. Medeniyetleri ayakta tutuyor. 4 bin yıl önce denizcilik adımları Nil Nehri’nde başlamıştı. Günümüzde de dünya ticaretinin yüzde 80’i denizyolu ile yapılıyor. Belki de aşırı avcılık ve bu sulara bıraktığımız atıklar ile dünya tarihinin en büyük nankörlüğünü yapıyoruz. Ama denizler hâlâ insanlar için yaşam kaynağı olmaya devam edecektir. Bunu öğrenmek zorundayız.
MESAİ ERKEN BAŞLIYOR
Her hafta bir mesleği deneyimlediğimiz İşin Peşinde köşesi için denizlerin bir parçası olan tekneleri inşa eden ustalara konuk olduk. Tekne atölyesinin bulunduğu Rumeli Feneri’nde mesai erken başlıyor. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte çay demlenip görev paylaşımı yapılıyor. Bugün ustam 30 yılı aşkın süredir bu işi yapan Nizamettin Konur. Ustam işimizin ağır malzemelerle olduğunu söylüyor. Bir yandan da maliyetlerin arttığını anlatıyor.
KÜPEŞTE İLE BAŞLADIK
İlk işimiz küpeşte. Yani teknenin kenar kısımları. Ustamla birlikte epeyce ağır bir tahtayı alıp ilk önce teknenin bulunduğu yere götürüyoruz. Teknenin kenarına göre bir ölçü almak için uğraşırken birden ustalar kendi aralarında bir tartışmaya giriyor. Meğerse bu tahtayı nasıl kesmeleri gerektiği konusunda tartışıyorlarmış. Amaç malzeme boşa gitmesin. Çok pahalı sonuçta. Kalemle ölçüyü aldıktan sonra tahtayı omuzlayıp tekrar atölyeye getiriyoruz. Burada kesim yapıldıktan sonra tekrar tekneye götürüp deniyoruz. Tam olmuş. Şimdi aynısından tam karşısına gelecek şekilde bir tane daha kesmek için atölyeye gidiyoruz. İşte bu yüklerle gidip gelmek insanı cidden yoruyor.
KUSURSUZ DENGE
Sürekli ince ölçümler yaparak malzemeler nokta atışı yerleştiriliyor. Ustalara göre bu olmazsa tekne suda duramaz. İş, iskelet aşamasında başlıyor. Simetri hesabı hiç bitmiyor. Ağırlık dengesi kusursuz olmalı. Hatta ustaların en önemli malzemesi kalem. ‘Bu kalemler nerede?’ sorusu hiç eksik olmuyor. Milim milim hesaplarla bir tekne tam 4 ayda ortaya çıkıyor.
BİRAZ ACEMİLİK VAR
Küpeşte kısmına ilk tahtayı yerleştirdikten sonra ustam, kenar kısımları güzelce bir zımparalamamı istiyor. Ancak ben acemi olduğum için makineyi en düşük çalışma hızına ayarlayıp öyle bana teslim ediyor. Burda kenarlar zımparalandıktan sonra ‘hazır elin değmişken pencere kenarlarını da zımpara yap’ diyor ustam. O kısımlar bitince de diğer tekneye geçiyoruz.
O GEMİ BİR GÜN GELECEK!
Leyla ile Mecnun dizisinin en sevilen karakterlerindendi İsmail Abi. Şimdi izleyici ile yeniden buluşacak olan dizide İsmail Abi’yi yine aynı heyecanla takip edeceğiz. ‘O gemi bir gün gelecek mi?’ beraber göreceğiz ama Serkan Keskin o gemiyi getirmekte kararlı sanırım. Nizamettin ustamın söylediğine göre bu çalıştığım tekne Keskin tarafından satın alınmış.
20 YIL ÇÜRÜMEYECEK
Burada bugünkü işimiz ise tabana tik çakmak. Önce ölçüye göre kesilen ince tahta parçaları yapışkan sürülen zemine döşeniyor. Bu işi yapan 25 yıllık usta Serkan Aslankaya, nasıl yapıldığını öğrettikten sonra ben de yapmaya başlıyorum. Burada işin önemli kısmı tahtaların zemine sıkıca yapışması. Zira neredeyse 20-30 yıl çürümeden dayanması lazım. Tahtaları tek tek yapıştırmak ve sıkıştırmak zahmetli iş. Biraz sabır lazım. Her köşe için özel ölçü almak işi daha da uzatıyor ama iş bitince ortaya güzel bir tekne çıkacak. Şimdiden belli oluyor.
NE KAZANIYORLAR?
Tekne yapımında çalışan ustalar günlük yevmiye usulüne göre ücret alıyor. 8-9 saatlik günlük mesainin ücreti ise 300 lira ila 400 lira arasında değişiyor.
YİNE ÇIRAK ŞİKÂYETİ
Nizamettin ustanın en büyük şikâyeti çırak bulamamak. O, sosyal medyadan şikâyetçi. Gençlerin fazlasıyla bu platformlarda zaman geçirdiğini ne eğitimlerine ne de işlerine baktığını söylüyor. El işçiliğinde daha önce de diğer ustalardan benzer şikâyeti almıştık. Yeni nesil bu mesleklere çok mesafeli. Burada devletin yeni bir politika geliştirmesi, iş dünyasının da gençlerin beklentilerine göre bir iş ortamı ve ücret politikası hazırlaması, sosyal imkânları geliştirmesi şart.
MALİYETLER ARTTI FİYATLAR KATLANDI
Tekne yapım süreçlerinin yüzde 70’i Nizamettin usta ve ekibinin elinden geçiyor. Geri kalan kısmı elektrik ve motor kısmı oluşturuyor. Ustam Konur’un işi çoğunlukla ahşap malzemelerle. Bunların da çoğu ithal ürünler. Çam, meşe ve kestane ağaçlarının yanında maun ve tik ağaçları kullanılıyor teknelerde. Bu iki ağacın ithalat faturası yüksek. Çoğu sektörde plastik, çelik ve ahşap hammaddesi sıkıntısı yaşanıyor. Tekneciler de bu sıkıntıdan payını düşeni almış. Kur arttıkça teknenin maliyeti de artıyor. O yüzden otomobil fiyatları gibi tekne fiyatlarının da son yıllarda 2-3 kat arttığını söylüyor ustam.
4 AYDA YAPILIYOR
Bugün çalıştığımız tekneler 12-14 metre uzunluğundaydı. Yapımı 4 ay süren bu teknelerin onarımları bile haftalar alabiliyor. Hem işçiliği hem de malzeme tedariği zor. Bu ölçekte bir teknenin maliyeti ise yaklaşık 400-500 bin lira.