Güncelleme Tarihi:
DaimlerChrysler tarafından düzenlenen "Türkiye ve Avrupa" konulu seminerin tartışma bölümünde Avrupa Parlamentosu üyesi, Alman CDU Hıristiyan Demokrat Birlik mensubu, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi İttifakı'ndan bayan milletvekili Dr. Renate Sommer ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz arasında bir diyalog gelişti.
Ana muhalefet partisinden Alman milletvekili Sommer, "Türkiye tam üyeliğin ne anlama geldiğini biliyor mu? Türkiye bazı egemenlik haklarını kaybedeceğinin ve devredeceğinin bilincinde mi?" diye sorarken, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Biz hangi yoldan yürüdüğümüzün farkındayız. Ama Avrupa'nın Türkiye'ye bakışında bir belirsizlik var. Önümüzde büyük engeller var. Lütfen dışarıdan ilave engeller katmayın. İçeride engellerimiz yeterince büyük" dedi.
Seminerin tartışma bölümünde söz alan Sommer, Türkiye'yi ve Türkleri diğer adaylara karşı bir tutuma tabi tutamayacaklarını, ancak çok da öncelik sağlanmaması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin eksiklikleri bulunduğunu ve bunların Avrupa kriterlerinde muazzam eksiklikler olduğunu savunan Sommer, "AB, Türkiye'nin Ulusal Programı'na büyük umutla bağlandı. Ancak ne yazık ki bu program somut değil. Çok çekimser ifadeler yer alıyor. Program, Türkiye'nin milliyetçi kimliğini korumak istediğini ifade ediyor" dedi.
Kıbrıs sorununun çözümünün çok önemli olduğunu, bu durumun tam üyelik için kabullenemez bir durum olduğunu, iki tarafın da anlaşacağı bir çözüm sağlanması gerektiğini belirten Sommer, şunları kaydetti:
"Ulusal Program, bugünkü şekliyle sadece bir başlangıç. Programın zaafları var. Programdaki her bir zaafiyet Türkiye'nin kendi önüne koyduğu engellerdir. Ekonomik kriz, hem siyasi hem ekonomik reformların birlikte yapılmasını beraberinde getiriyor. Bu yüzden fırsat olabilir.
Ancak, önce Türkiye tam üyeliğin ne anlama geldiğini biliyor mu? Buna bakmalıyız.
Topluluk müktesebatının imzalanmasıyla, Türkiye bazı egemenlik haklarını kaybedeceğinin ve devredeceğinin bilincinde mi?
Türkiye, vatandaşlarının kaygılarını giderebilecek mi?
Biz Avrupa Birliği vatandaşlarının Türkiyelilere karşı korkusunu giderebilecek miyiz?
Ve en önemlisi de AB açısından bakıldığında, Türkiye'de tam üyelik konusunda bir iç politika konsensüsü, siyasi konsensüs var mı? Ulusal Program'a baktığımızda, bu sorunun cevabı hayır."
YILMAZ'IN CEVABI
Sommer'i yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Yılmaz ise, Avrupa Parlamentosu Üyesi Sommer'in bu konuşmasını Almanya'daki birlik partilerinin Türkiye'nin AB'ye üyeliği bakışında bir ilerleme olarak değerlendirdiğini söyledi.
Almanya Hıristiyan Birlik ve Sosyal Birlik partilerinin bir süre önce bir doküman yayınladıklarını ve orada dile getirilen temel konuların Sommer'in ifade ettiğinden çok daha bağnaz olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi:
"Orada yer alan Türkiye'nin hiçbir zaman AB üyeliği için gerekli kriterleri yerine getiremeyeceği, Türkiye'nin tam üyeliği yerine Türkiye'ye özel ülke statüsü tanınması idi. Şimdi burada çelişkiler var.
Sommer diyor ki, (Türkiye'ye ayrıcalık yapılmamalı) Ama kendi partisinin dokümanında Türkiye'ye ayrı bir statü öngörülüyor. Partisinin Türkiye'ye bakışı açısından bu olumlu bir gelişmeyi yansıtıyor."
"LÜTFEN İLAVE ENGELLER ÇIKARMAYIN"
AB'nin ne anlama geldiğinin kendisinin farkında olduğunu, partisinin ve Türkiye'nin dinamik güçlerinin de bunun farkında olduğunu ifade eden Yılmaz, "Ama önümüzde büyük engeller var. Bunun da farkındayız. Lütfen buna dışarıdan ilave engeller katmayın. Bizim içerideki engellerimiz yeterince büyüktür" dedi.
Sommer'in konuşmasında 90 bin sayfalık mevzuatı dile getirdiğini hatırlatan Yılmaz, bunun için Türkiye'nin bin sayfalık bir ulusal uyum programı yayınladığını, bunun içinde anayasa değişikliklerini, yasa değişiklerini ve 4 bin tedbir bulunduğunu söyledi.
Yılmaz, "Biz hangi yolda yürüdüğümüzün farkındayız. Yolumuzun ne kadar zor olduğunun da farkındayız. Ama Avrupa'nın Türkiye'ye bakışında bir belirsizlik var. Avrupa kendi içinde bu belirsizliği gidermeli" diye konuştu.
Almanya'da belirginleşen bu bakış farklılığının stratejik öğeleri ön plana alan bakış olduğuna işaret eden Yılmaz, Sommer'in mensup olduğu partinin bunu çok dar açıdan, bugünkü Alman hükümetinin ise bunu daha geniş açıdan ele aldığını vurguladı.
Yılmaz, Türkiye'nin, AB eğer dünyadaki global aktörlerden biri olmayı hedefliyorsa, AB için kaçınılmaz bir partner olduğunu, eğer AB sadece kendi sınırlarında kapalı güç olarak kalmayı özlüyorsa Türkiye'den vazgeçebileceğini söyleyerek, Verheugen'in dediği gibi "Eğer AB, global aktör olmak istiyorsa Türkiye'den vazgeçemez" dedi.
"KARAR VERMESİ GEREKEN AVRUPA'DIR"
Yılmaz, dolayısıyla burada karar vermesi gerekenin Türkiye değil, Avrupa olduğunu, Türkiye'nin kararını verdiğini, Avrupa'nın yolunu çizmesi gerektiğini belirtti.
Yılmaz, Sommer'in buradaki görüşlerinin partisinin Türkiye'nin AB adaylığı için hazırladığı çalışmaların revize edilmesine vesile olmasını ümit ettiğini de ifade etti.
1999 yılında AB'nin dünya ile yaptığı dış ticaret fazlasının yüzde 41'inin sadece Türkiye ile yapılan ticaretten kaynaklandığına da dikkat çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkiye 6 yıldan beri AB ile Gümrük Birliği ilişkisi içindedir. Verebileceği en büyük tavizi karşılıksız olarak vermiştir. Dünyada AB'ye Türkiye gibi kapısını açmış başka hiçbir ülke yok. Bugün yaşanan ekonomik krizin önemli nedenlerinden birisi 6 senedir dış ticarete Gümrük Birliği'nin getirdiği yüklerdir.
Ama bir ilişkinin kalıcı, devamlı olması adil olmasına bağlıdır. AB, Türkiye ile ilişkisini bir de hakkaniyet yönünden gözden geçirmek durumundadır. Onun için bu durum değerlendirmesini yapması gereken biz değiliz, biz bu değerlendirmeyi yaptık, yolumuzu çizdik.
Sommer ve üyesi olduğu CDU Hıristiyan Demokrat Parti bu konudaki görüşlerini yeniden gözden geçirmelidir."
Daha sonra tekrar söz alan Sommer, kendi partisinin Türkiye aleyhinde olduğunu söyleyemeyeceğini, elbette kendi partisi içinde de farklı görüşler bulunduğunu belirtti.
Gümrük Birliği'nin Türkiye için şans olduğunu söyleyen Sommer, Türkiye'de siyasi istikrar sağlanması durumunda Gümrük Birliği'nin ilerde olumlu sonuçlar vereceğini belirtti.
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNE ENGEL KOYMUYORUZ"
Sommer, "Biz Türkiye'nin önüne engel koymuyoruz. Türkiye'ye özel bir muamele de yapmak istemiyoruz. Türkiye, kriterleri yerine getirebilirse katılabilir" dedi.
Renate Sommer ile aynı partiden olduğunu belirten bir Alman temsilci de, "Bağımsız bir yargı var mı? Diğer aday ülkelerle kendi durumunuzu değerlendiriyor musunuz?" şeklinde soru sordu.
Mesut Yılmaz, soruyu yanıtlarken, AB'ye siyasi ve ekonomik kriterlere uyumda hem kendilerinin hem de bağımsız kuruluşların Türkiye ile diğer aday ülkeler arasında sürekli mukayese yaptıklarını, bunların tümünün ortaya koyduğu özelliğin ise siyasi kriterlere uyum açısından diğer aday ülkelere göre Türkiye'nin geride, ekonomik kriterlere uyumda ise aday ülkelerinin büyük çoğunluğunun önünde olduğunu söyledi.
AB'ye tam üyelik müzakereleri için önce siyasi kriterlerin yerine getirilmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz, müzakerelerin Türkiye'de gecikmeli olarak yürümesinin arkasında yatan esas nedenin de bu olduğunu vurguladı.
Yılmaz, şöyle konuştu: "Biz bu siyasi kriterleri diğer aday ülkeler kadar kolaylıkla yerine getiremiyoruz, çünkü biz onlar kadar coğrafi bakımdan şanslı değiliz. Bizim komşularımız Avusturya, Almanya, İsviçre değil. Bizim komşularımız Rusya, İran, Suriye, Irak. Dolayısıyla biz, dünyanın jeopolitik açıdan en kritik bölgesinde olan bir ülkeyiz.
Kendi iç sorunlarını da tam olarak çözememiş bir ülkeyiz. 15 yıla yakın ayrılıkçı terörle mücadele verdik. Böyle fedekarlıkla elde edilen kazanımları kısa sürede kaybetmek istemiyoruz.
Onun için yönümüz belli olmakla birlikte adımlarımızı ihtiyatlı atmak ihtiyacını duyuyoruz. Aramızdaki farklılık Türkiye'deki tartışma farklılıkları daha çok bu sürecin süratiyle ilgilidir. Biz burada daha suratli hareket edilmesini, daha fazla risk alınmasını savunuyoruz.
Ama, bizim hükümet ortaklarımız dahil Türkiye'de AB'yi prensip olarak benimseyen çeşitli çevreler, Türkiye'nin bu konuda da yavaş hareket etmesini, daha ihtiyatlı ve dikkatli olmasını savunuyorlar. Bizim aramızdaki farklılıklar, esas itibariyle burada odaklanıyor."
"TEK HEDEF TAM ÜYELİKTİR"
Yılmaz, önceki konuşmasında, Türkiye'ye karşı Avrupa'da çeşitli çevreler tarafından takınılan tutumları dile getirirken, parti içi farklılıklar ile çeşitli kişi ve grupların görüşlerine değinmediğini, Almanya'daki ana muhalefet partisi olan birlik partilerinin ortak dış politika dokümanını dile getirdiğini söyledi.
Bu dokümanın Türkiye'nin bu kriterleri hiçbir zaman yerine getiremeyeceği gibi bağnaz bir kabulden hareket ettiğini, bu açıdan da kendileri için bunun kabul edilemez olduğunu dile getirdiğini ifade eden Yılmaz, bundan farklı her görüşü saygıyla ve memnuniyetle karşılayacağını söyledi.
Yılmaz, Türkiye'nin AB'ye bakışında getirilecek bir esnekliği olumlu karşılayacaklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Ama o dokümündaki görüşlere bizim mutabık olmamız, Türkiye için tam üyelik dışında başka bir statüyü kabullenmemiz mümkün değil. Bu süreç ne kadar zahmetli de olsa, ne kadar uzun da olsa Türkiye'nin AB ile ilgili bir tek hedefi vardır; O da tam üyeliktir."