Ali Ekber ŞEN/MERSİN, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2004 01:22
Mersin Serbest Bölgesi’nde hacminin 1 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilen bir kaçakçılık operasyonu başlatıldı. Jandarma’nın yürüttüğü operasyonda Serbest Bölgeler Genel Müdür Yardımcısı Erol Taşyürek de gözaltına alındı.
JANDARMA Genel Komutanlığı’nın emri ile başlatılan Mersin Serbest Bölgesi’ndeki operasyonun boyutu büyüyor. Müfettişler ve gümrük uzmanlarından oluşan 20 kişilik uzman ekibin sürdürdüğü incelemede kaçakçılığın boyutlarının 1 milyar dolara ulaşabileceği ileri sürüldü.
Yaklaşık bir yıl önce Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderilen ve yıllardır bölge üzerinden kaçakçılık yapılarak devletin milyonlarca
dolar zarara uğratıldığına ilişkin ihbar mektubundan sonra, Mersin Serbest Bölgesi’nde tarihinin en büyük operasyonu başlatıldı. Türkiye’nin ilk Serbest Bölgesi olan Mersin Serbest Bölgesi’ni mercek altına alan Jandarma İstihbarat ve Kaçakçılık Organize Suçlar Daire Başkanlığı, geçen mayıs ayında operasyon düğmesine bastı. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, İl Jandarma Komutanlığı ekiplerinin de desteği ile bölgenin 1999-2001 tarihlerini kapsayan tüm muhasebe, arşiv bilgilerine el konuldu. Operasyonun ilk aşamasında Serbest Bölge eski müdürü ve halen Serbest Bölgeler Genel Müdür Yardımcısı olan Erol Taşyürek, Serbest Bölge Müdür Yardımcısı H. Hüseyin Atıl’ın da aralarında bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı.
1 MİLYAR DOLAR
Taşyürek ve Atıl’ın ifadelerinin alınmasından sonra serbest bırakılırken, ‘Teşekkül halinde kaçakçılık’ iddiasıyla mahkemeye sevk edilen zanlılardan Kenan Mermer, Özcan Özkan tutuklandı, Yusuf Biçer, Bekir Biçer, Ahmet Biçer, Zülfü Ertürk hakkında ise gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı.
Kaçakçılığın mali boyutunun belirlenmesi amacıyla hukukçu ve mali müşavirlerden oluşan 20 kişilik bir uzman heyet, 18 firmayı mercek altına aldı. Heyetin aylar süren incelemesinde kaçakçılığın mali boyutunun portresi çıkmaya başladı. İncelemede, yapılan kaçakçılığın ise çeşitli türde malların stok kayıtlarının kağıt üzerinde paravan şirketlere satılmış gibi gösterilerek sıfırlandığı, bu malların rüşvet karşılığı bölgeden çıkartılarak yurt içinde pazarlandığı iddia edildi. Bu yöntemle devletin milyonlarca dolar gümrük ve fon vergisi yönünden zarara uğratıldığı belirlendi. İlk etapta incelenen Muteks, Alba, Papino ve Ekoteks adlı firmaların faaliyetlerinden ortaya çıkan kaçaklığın mali portresinin ise yaklaşık 100 milyon dolar olduğu öne sürüldü.
Uzman ekip, ayrıca Mersin Serbest Bölgesi’nin 1999-2001 yılları arasında yaklaşık 6 bine ulaşan Serbest Bölge İşlem Formu (SBİF) üzerinde incelemeye aldı. İncelemelerin tamamlanmasından sonra ortaya çıkacak kaçakçılığın mali boyutunun ise 1 milyar dolara ulaşabileceği ileri sürüldü.
Mersin Serbest Bölgesi’nde başlatılan operasyonda ’Bufalo’ adı verilen kaçak et operasyonunun sanıklarından olan Erol Taşyürek ile H.Hüseyin Atıl’ın isminin ön plana çıkması dikkat çekti. Hazırlanan bilirkişi raporunda Taşyürek ve Atıl’ın hakkında şu iddialarda bulunuldu:
‘Genel Müdür Yardımcısı Erol Taşyürek ile Müdür Yardımcısı Hasan Hüseyin Atıl, şirketlerin yapmış olduğu faaliyetlerde kontrol ve denetim görevi olmasına rağmen bunu yapmayarak belge üzerinde diğer birimlerden gerçekleşip gerçekleşmediğinin teyidini almadan adı geçen şirketlerin stok düşümlerini birden fazla defa yaparak kaçakçılık işleminin yapılmasına zemin ve ortam hazırladıkları, bu kadar açık bir ihlalin bu kişilerin açık iştiraki olmadan mümkün olmayacağı anlaşılmıştır.’
Kaçakçılık üssü gibi
BİLİRKİŞİ raporunda, Mersin Serbest Bölgesi’nin yıllardır bir ’Kaçakçılık Üssü’ gibi kullanıldığına dikkat çekilerek kaçakçılığın nasıl işlediği ise raporlarla şöyle ifade edildi:
‘Kaçakçılığı planlayan firma ilk etapta işe alınma vaadiyle dışarıda işsiz insanları bulup noter kanalıyla isimleri üzerinde paravan şirketler kuruyor. Serbest Bölge’de faaliyet gösteren bazı firmalar, yurt dışından yasal yollardan getirdiği sigara, puro, viski ve elektronik eşya gibi mallarını kağıt üzerinden paravan şirkete satmış gibi gösteriyor. Aslında satışı yapılmayan bu mallar da rüşvet verilerek konteynerler ile bölge dışına çıkartılarak İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin büyük kentlerinde toptan satışları yapılıyor. Böylece devlete ödenmesi gereken milyonlarca dolar gümrük ve fon vergisi ödemesi yapılmıyor. Bu yolla devlet milyonlarca vergi zararına uğruyor. Paravan şirketler de, üzerlerindeki malı Serbest Bölge’den rüşvet karşılığında sahte belgelerle yurt dışına geri gönderilmiş gibi işlem yapılarak mal ortadan kaldırılıyor. Ya da malın nerede olduğunu ispat edemeyen paravan şirket sahibi gözüken kişiler de mahkemelik oluyor. Ancak, hiç bir şeyden haberdar olmayan bu kişiler mahkemeye hiç bir zaman bu durumun izahını yapamıyor ve dava yıllarca sürüyor.’