Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2010 00:00
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2010 yıl sonu itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 6.5’lik hedefin üzerinde, 2011 ve 2012 yıllarında ise sırasıyla yüzde 5.5 ve yüzde 5 hedefleri ile uyumlu düzeyde gerçekleşmesinin beklendiğini açıkladı.
Merkez Bankası, yılın ikinci enflasyon raporunda 2010 yıl sonu enflasyon hedefinin orta noktasını 1.5 puan artırarak yüzde 8.4’e çıkarırken, bunun nedenlerini de petrol ve gıda fiyatlarındaki artışlar, büyüme verilerinin güncellenmesi ve iç talebin beklenenin üzerinde artmasıyla vergi artışlarının yansımaları olarak sıralamıştı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeleri içeren bir sunum yapan Yılmaz, şunları dile getirdi:
Faizler düşük kalacakOrta Vadeli Program’daki öngörüler ve yapısal reformların hayata geçirilmesi, mali kural ile ilgili yasal düzenlemelerin tamamlanması, kamu borcunun sürdürülebilirliği ile ilgili kaygıların oluşmasını önleyecek. Maliye politikasında orta ve uzun vadeli öngörülebilirliği sağlayacak ve güven ortamını pekiştirecek diğer uygulamalar, Türkiye’nin risk priminin düşmesine ve faizlerin uzun süre düşük seviyelerde kalmasına yardımcı olacak.
Bireysel emeklilik sistemine katılımın artması, emeklilik yaşının 42’den 65’e yükseltilmesi, sermaye piyasalarının geliştirilmesi, finansal eğitime daha fazla önem verilmesi gibi atılan ve ileride atılabilecek adımlar Türkiye’de tasarruf eğilimini olumlu yönde etkileyecek.
En büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’ne ilişkin büyüme beklentilerinin görece düşük seyretmesi, dış talepteki toparlanmanın yavaş olacağına işaret ediyor. Son dönemde borç yükü yüksek ülkelerin risk primlerinde sert yükselişler gözlenmekte. Türkiye’nin risk primi ise güçlü bankacılık sistemi ve düşük borçluluk oranının verdiği destek ile göreli olarak istikrarlı seyrini korudu. Tarihsel olarak oynaklığı en yüksek ve küresel risk iştahına en duyarlı para birimlerinden olan Türk Lirası’nın küresel kriz boyunca sergilediği göreli istikrarlı seyir, 2010 yılının ilk çeyreğinde de devam etti.
Euro Bölgesi risk unsuruKüresel büyümede belirgin bir iyileşme olmadan, dış talepte güçlü bir toparlanma beklenmiyor. Özellikle
Euro bölgesinde iktisadi faaliyette gözlenen toparlanmanın izlediği zayıf seyir, ihracata ilişkin bir risk unsuru.
Reel ücretler yeniden artış eğilimine girdiİKTİSADİ faaliyetteki ılımlı toparlanmayla birlikte reel ücret ödemeleri yeniden artış eğilimine girdiğini belirten Durmuş Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı: “Özel sektörün borç çevirme oranı 2010 yılının ilk çeyreğinde, yüzde 100 seviyesi civarında istikrar kazanmaya başladı. Merkez Bankası’nın faiz indirimleri sonucunda istikrarlı biçimde azalan reel piyasa faizlerinin iktisadi faaliyetteki toparlanmaya rağmen yükseliş eğilimi göstermemesi, Türkiye’de kriz sonrası süreçte reel faizlerin kriz öncesine göre daha düşük seviyelerde kalabileceğinin göstergesi oldu. Küresel krize karşı alınan önlemler ve düşen vergi gelirleri nedeniyle tüm dünyada bütçe açıkları ve kamu borçları yüksek artışlar gösterdi. Önümüzdeki dönemde Türkiye;nin düşük kamu borcu ile olumlu şekilde ayrışacağı düşünülüyor.”