Oluşturulma Tarihi: Mart 14, 2008 00:00
Global dalganın reel sektöre de yayılmaya başladığına dair sinyaller verdiğini belirten Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Merkez Bankaları, bugüne kadar ortaya çıkan sorunu çözebilmek için piyasaya likidite verdiler. Şu ana kadar yaşadığımız sorun likidite sorunuydu, fakat bundan sonra artık iş, iflas sorununa doğru gitmek üzere" dedi.
MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "ABD’deki herhangi bir kuruluşun yaptığı işlem sonucundaki riski, Almanya’da herhangi bir bankanın muhasebe kayıtlarında bulabiliyorsunuz" dedi. Yılmaz, Kayseri Sanayi Odası ve Dünya Gazetesi ile birlikte Kayseri Hilton Otel’de düzenledikleri "Para Politikaları" konulu konferansta yaptığı konuşmada, uluslararası piyasalarda önemli bir dalgalanma olduğunu, risklerin ve belirsizliklerin arttığını söyledi. Geçen yılın ortalarından itibaren finans piyasalarında özellikle gelişmiş ülkelerde, ABD’de bir dalgalanmanın ortaya çıktığını, buna "eşik altı" denilen konut kredilerinde ortaya çıkan ödeme güçlüklerinin neden olduğunu ifade eden Yılmaz, dalgalanmanın boyutunun 2006 yılına göre daha yüksek seyrettiğini anlattı. Şu anda içinden geçilen dalgalanmaya, şeffaf olmayan işlemlerin yol açtığını belirten Yılmaz, artan mühendislik uygulamaları sonucunda ortaya çıkan riskleri, bunları ortaya koyanların tam bilmediğini söyledi.
DALGADAN SONRASI: Geçen yılın son çeyreğinde ve 2008 yılının ilk aylarında ABD ve Avrupa ülkelerinde açıklanan ekonomik verilerin, finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin reel sektöre de yayılmaya başladığına dair sinyaller verdiğini belirten Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Merkez Bankaları, bugüne kadar ortaya çıkan sorunu çözebilmek için piyasaya likidite verdiler. Şu ana kadar yaşadığımız sorun likidite sorunuydu, fakat bundan sonra artık iş, iflas sorununa doğru gitmek üzere. İflas sorununa gittikçe eğer verilen krediler geri dönmeyecekse, faiz oranları artık işlevini kaybediyor demektir. Dolayısıyla yavaş yavaş bu konuda piyasadan sinyaller gelmeye başladı. Yaşanan finansal dalgalanmanın dünyadaki büyümeyi yavaşlatacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki dönemde bütün ülkelerde bir yavaşlama olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu yavaşlamanın süresi ve derinliğinin ne olacağı konusundaki görüşler farklı."
AZ PARAYLA ÇOK İŞ: Merkez Bankalarının uzun müddet faiz oranlarını düşük seviyede tuttukları için yatırımların getiri oranlarının düştüğünü ifade eden Yılmaz, yüksek getiri oranlarına alışan yatırımcıların riskli işlemlere girişerek, düşük getiriden uzaklaşıp, yüksek getiri peşine düştüklerini savundu. Bunun, "az parayla çok iş yapma yöntemini" geliştirdiğini belirten Yılmaz, şu bilgileri verdi: "Bugün özellikle ABD’de yerel yönetimlerin ihraç ettikleri hizmetleri yapabilmek için tahvilleri sigorta eden şirketlerle sigorta ettikleri yükümlülükleri karşılaştırdığımızda, gerçekten çok büyük bir kaldıraç, borç, öz kaynak farkı olduğunu görüyoruz. Bugün bu piyasanın büyüklüğü 2 ile 70 trilyon arasında değişiyor. Fakat bunu sigorta eden şirketlerin sermayeleri 15 milyar
dolar civarında. Kaldıraçlı işlemler, şu anda yaşadığımız sıkıntıların bir başka izahı. Dolayısıyla aşırı risk alma iştahı bizi bugünkü bulunduğumuz noktaya getirdi."
Dalganın zararı 600 milyar dolara ulaşırFİNANSAL dalgalanmadan toplam zararın 600 milyar dolar civarında olacağının tahmin edildiğini anımsatan Yılmaz, bugün itibariyle 180 milyar dolar civarında bir zarar gerçekleştiğini, bunların muhasebe kayıtlarında yerini aldığını söyledi. Bu zararın bugün 200 milyar dolar bile olsa ABD mali piyasası dikkate alındığında büyük bir rakam ifade etmediğine vurgu yapan Yılmaz, "Eğer bir ülkede iç borcu sürdürme dinamikleri iyi çalışmıyorsa, bizim 2001’de yaşadığımız gibi, kamu borçları yükseldiği için güven kayboluyor, güven kaybolunca yatırımcı yüksek prim talep ediyor, ilave borç verebilmesi için yüksek prim talep ediyor, bu da yeni borçlanmaların maliyetini yükseltiyor" dedi.
Kamu borçlarında güven kaybı oluştu
HAZİNE’nin mali yükü arttığında kamu borçlarında güven kaybı oluştuğuna işaret eden Durmuş Yılmaz, şunları kaydetti: "İnsanlar satın aldıkları hazine bonosunu zamanında ödememesine karşılık sigorta satın alıyor. Eğer ilgili enstrümanı ihraç eden kuruluş, ülke borcunu ödeyemezse, sigorta şirketi diyor ki, ’Ben sana bunun borcunu ödeyeceğim. Bunun karşılığında şu kadar prim istiyorum.’ Bunu satın alan kişiler, bu 200 milyar dolarlık piyasa derinliği karşısında yatırımcıdan yüksek prim talep ediyor. Borçlanmanın maliyeti yükseliyor. Gelişmekte olan bir ülkedeki borç dinamiklerinin sürdürülememesinde yaşanan sorun gibi bu şirketlerin bilançolarına yansıyor. Şirketler işlerini görebilmek için borçlanmak istiyor. Borçlanmak için daha fazla prim ödemek zorunda kalıyorlar ve fasit dairenin içine giriyorlar. Sistemin özünü oluşturan risk, burada yatıyor."