Güncelleme Tarihi:
Dün bu satırlar yazılırken Fed’in faiz kararı henüz açıklanmamıştı ve dün bütün gün piyasa sakin bir seyir izledi. Piyasalar 0.25’lik faiz artışını zaten satın aldığı için, gece yarısı Fed kararının detaylarını beklemeye başlamıştı. Seçenekler nedir derseniz; 0.25 yerine 0.50’lik bir artırım ihtimalinden söz edilse bile, yüzde 4 gibi çok düşük bir orandaydı. Piyasalar daha çok bu yıl kaç faiz artışı yapılacağına ilişkin ipuçlarını, bunun için Fed üyelerinin nokta tahmin anketini bekliyordu. Bu yıl 4 veya daha fazla faiz artışı sinyali alınırsa, doların diğer para birimleri karşısında değer kazanması kaçınılmaz görülüyor. Mevcut 3 faiz artışı beklentisi sürerse, 025’lik faiz artış kararı piyasaları etkilemeyecek.
İşte bugün Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında alınacak faiz kararına ilişkin beklentiler de, Fed’den gelecek ipuçlarına bağlı olacak. Eğer 0.25’lik artış ve 3 artış beklentisi korunursa, o zaman Merkez Bankası’nın bu ayı da hareketsiz geçirme ihtimali yüksek görünüyor. Eğer 4 faiz artışı sinyali alınırsa, Merkez Bankası’nın, yüzde 11’lik geç likidite penceresi faiz oranlarını en az 0.50 puan
artırması bekleniyor. Yani karar için Merkez Bankası’nın da, piyasalar gibi, bu sabah piyasaların nasıl açıldığına bakması gerekecek.
Peki, 4 veya daha fazla faiz artışı sinyali alınır, döviz endeksi 103 veya üzerine çıkarsa, buna rağmen Merkez Bankası hiç bir faizi artırmazsa ne olur?
İşte o zaman içeride kurların yükselmesi kaçınılmaz görülüyor. Referandum etkisiyle Merkez Bankası’nın yine faiz artırmadığı, yani gerekenin yapılmadığı düşünülüp tepki verilir diye bekleniyor.
Aslına bakarsanız; zaten fonlama faizinde en üst noktaya gelindi, en azından yüzde 11’lik geç likidite faiz oranının artırılması, Merkez’in hareket alanına sahip olması gerekiyor. Buna rağmen piyasalar 3 faiz artışı sinyalinde, siyasi nedenlerle Merkez’in bu oranı artırmayacağını düşünüyor. Ancak 4 faiz artışı beklentisinde, en azından bu oranı artırmak zorunda kalacağı düşünülüyor.
FAİZ KARARLARI VE ARTAN İŞSİZLİK
Özetle; piyasalar Merkez Bankası’ndan yapması gerekenler noktasındaki beklentilerini iyice düşürmüş durumda, eskiden tepki verdiği tavırlara bile razı görünüyor. Ama bunu bile bulamazsa tepki vermesi kaçınılmaz.
Aslına bakacak olursanız çağdaş bir ülke veya bağımsız bir Merkez Bankası yönetiminin, çoktan gösterge faiz oranlarını artırması gerekiyordu. Tabi ki faizde sadeleştirmeyi de..
Ancak Merkez Bankası yönetimi, gösterge faizi artırmayıp, bir süredir geç likidite penceresi faiz oranını piyasa faizi haline getirdi. Gündüz normal fonlama yapmayıp, piyasaları bozmanın faturasını daha sonra göreceğiz.
Peki, bunu niye yaptı derseniz; gerekçeleri bilindiği gibi, “faiz artarsa büyüme azalır, dolayısıyla işsizlik oranları artardı.” Peki, dün açıklanan işsizlik oranı neden rekor kırıp Aralık’ta 12.7’ye çıktı, Ocak’ta daha da yükseleceği açık?
Çünkü olay faiz değil, ekonomide belirsizliği azaltmak, yatırım yapıp iş yaratanların önlerine görmelerini sağlamak şart. Bu dönemde işsizlik artar diye faiz artmasına engel oldunuz işsizlik arttı, bunu hiç görmüyor musunuz?
Sizce bu ekonomik anlayışla, referandum sonrasında yeni bir hikaye yaratılıp, Türkiye’nin yeniden yüksek ve istikrarlı büyüme sürecine sokulması, işsizliğin zorla değil büyüme kanalıyla azaltılması mümkün olabilir mi?