Güncelleme Tarihi:
Para Politikası Kurulu'nun 21 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıya ilişkin özet, Merkez Bankası'nın internet sayfasında yayımlandı.
Özette, Ocak ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0,56 oranında arttığı ve yıllık enflasyonun yüzde 10,61'e yükseldiği hatırlatıldı. Bu dönemde döviz kuru hareketlerinin enflasyon üzerindeki gecikmeli yansımalarının temel mal fiyatları kanalıyla devam ettiği, hizmet fiyatlarının ise genelde ılımlı bir seyir izlediği ifade edildi.
Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyonun yüzde 11,67'ye gerilediği belirtilerek, mevsimsel etkilerden arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatlarının 2011 yılının son çeyreğindeki belirgin yükseliş sonrasında Ocak ayında azalış gösterdiği vurgulandı. İşlenmiş gıda fiyatları ise aynı dönemde yüzde 1,06 oranında artsa da bu grupta yıllık enflasyonun uzun bir aradan sonra azalış kaydettiğine dikkat çekildi.
Öncü göstergelerin gıda enflasyonundaki düşüşün Şubat ayında da devam edeceğine işaret ettiği belirtildi.
En olumsuz gelişme enerji fiyatlarında
Ocak ayında alt gruplar arasında en olumsuz gelişmenin enerji fiyatlarında yaşandığı ifade edilen özette, su ve akaryakıt fiyatları başta olmak üzere tüm alt kalemlerde artış gözlenmesiyle enerji fiyatlarının bu dönemde yüzde 2,19 oranında yükseldiği bildirildi.
Uluslararası petrol fiyatlarında Ocak ayının ardından Şubat ayında da artış kaydedilmesinin tüketici fiyatları üzerinde enerji fiyatları kaynaklı yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğu belirtildi.
Hizmet grubu yıllık enflasyonunun sınırlı bir artışla yüzde 6,33 olduğu anımsatılarak, “Ocak ayında yıllık enflasyon ulaştırma hizmetlerinde yükselse de ulaştırma hariç hizmetlerde olumlu görünüm sürmüştür. Tüketici enflasyonunun yüksek seyrine rağmen kira artışlarındaki düşük seviyeler korunmuştur. Mevsimsellikten arındırılmış hizmet fiyatları ile yayılım endeksi, hizmet fiyatlarının ana eğilimindeki ılımlı görünümün sürdüğüne işaret etmiştir” denildi.
Özette, Türk lirasındaki değer kaybının temel mal fiyatları üzerindeki gecikmeli etkilerinin bu dönemde bilhassa dayanıklı tüketim malları fiyatları kanalıyla devam ettiği, ancak son dönemde azalan maliyet baskısıyla temel mal fiyatlarındaki yukarı yönlü eğilimin yerini daha ılımlı bir görünüme bırakacağının tahmin edildiği belirtilerek, bu çerçevede Kurul'un, Şubat ayından itibaren çekirdek enflasyon göstergelerinin de aşağı yönlü bir eğilim sergilemesini beklediği bildirildi.
Net ihracatın büyümeye katkısı artıyor
Özette, yurt içi nihai talep yavaşlarken net ihracatın büyümeye katkısının arttığı belirtilerek, “Küresel PMI endekslerinde Ocak ayında gözlenen yükseliş küresel ekonomide 2011 yılının son çeyreğine kıyasla ek bir kötüleşme olmadığına işaret etmekte ve ihracattaki kademeli toparlanma eğilimini desteklemektedir” denildi.
Son dönemde küresel ölçekte daha genişletici bir para politikası duruşuna yönelik uygulamaların küresel büyümeye ilişkin aşağı yönlü riskleri bir miktar hafifletse de 2012 yılına dair görünümün ekonomilerin büyük bir bölümünde yavaşlamaya işaret ettiği bildirildi.
Küresel belirsizliklerin önemini koruduğunun altını çizen Kurul'un, döviz kuru hareketlerinin sağladığı rekabet avantajı ve pazar çeşitlendirmesine rağmen küresel sorunların dış talebi sınırlamaya devam edebileceğine dikkat çektiği vurgulandı.
TL'deki değer kaybı ithalat talebini sınırlıyor
Kurul'un, yurt içi talepte süregelen yavaşlamanın ve Türk lirasındaki birikimli değer kaybının ithalat talebini sınırlayıcı etkilerinin açıkça gözlendiğini belirttiği ve bu çerçevede, önümüzdeki dönemde ekonomideki dengelenme eğiliminin süreceğinin, cari işlemler açığının kademeli olarak azalmaya devam edeceğinin öngörüldüğü ifade edildi.
İş gücü piyasasına ilişkin verilerin iktisadi faaliyette ekonomi geneline yayılan belirgin bir yavaşlama olmadığı değerlendirmesini teyit ettiğine dikkat çekilerek, 2011 yılının son çeyreğinde sanayi ve inşaat sektörleri istihdamındaki gerilemeye karşılık hizmet sektöründeki güçlü seyir doğrultusunda tarım dışı istihdamın artış eğilimini koruduğu ifade edildi.
2012 yılının ilk çeyreğine ilişkin öncü göstergeler istihdam koşullarında kötüleşmeye işaret etmese de Kurul'un, küresel belirsizliklerin yurt içine yansımalarının önümüzdeki dönemde de istihdamı sınırlayabileceğini ifade ettiği bildirildi.
Yurtiçi talep tekrar büyüme eğilimine girebilir
Riskler ve para politikasına ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığı özette, son dönemde açıklanan verilerin iç ve dış talep arasındaki dengelenmenin öngörüldüğü şekilde sürdüğünü teyit ettiği belirtildi.
2011 yılı içinde alınan tedbirlerle gerek kredilerin artış hızının makul oranlara indirilmesi gerekse Türk lirası üzerindeki aşırı değerlenme baskısının alınmış olmasının, ekonominin daha istikrarlı bir büyüme kompozisyonuna kavuşmasına katkıda bulunduğu kaydedildi.
Kurul'un, yılın ilk aylarında iktisadi faaliyette iç talep kaynaklı kayda değer bir yavaşlama gözlendiğini belirttiği, ancak bu yavaşlamanın kısmen geçici ve mevsimsel unsurların etkisini yansıttığına dikkat çektiği bildirildi.
Kurul üyeleri'nin, “artan risk iştahı ve sermaye girişlerinin de desteğiyle önümüzdeki dönemde yurt içi talebin tekrar büyüme eğilimine girebileceği” değerlendirmesinde bulunduğu ifade edildi.
Özette, gerek yatırım malları üretiminde gerekse imalat sanayi firmalarının yeni yatırım planlarında kayda değer bir olumsuzluk görülmemesinin, talep beklentilerinde kalıcı bir bozulma olmadığını ima ettiğine dikkat çekildi.
Risk iştahında belirgin artış
Özette, olumlu maliyet unsurlarının etkisiyle Şubat ayından itibaren çekirdek enflasyon göstergelerinin aşağı yönlü bir eğilim sergilemesinin beklendiği yinelendi ve 2011 yılında gözlenen döviz kuru hareketlerinin temel mal enflasyonunu yükseltici etkisinin Şubat ayından itibaren hafifleyeceğinin tahmin edildiği bildirildi. Hizmet fiyatlarının ise iç talepteki yavaşlamaya paralel olarak ılımlı bir seyir izlemesinin beklendiği ifade edildi.
Ocak ayı Kurul toplantısından sonraki dönemde Avro Bölgesindeki sorunların küresel piyasalar üzerindeki olumsuz etkisini sınırlayan bazı tedbirlerin alınmasının risk iştahında belirgin bir artışa neden olduğu belirtilerek, şöyle denildi:
“Bu durum, kısa vadede küresel risk algılamalarındaki ani değişimlere bağlı olarak hızlı bir sermaye çıkışı yaşanma olasılığını da azaltmıştır. Dolayısıyla Kurul, küresel ölçekte son dönemde alınan parasal genişlemeye ilişkin kararları da göz önüne alarak faiz koridorunun üst sınırının bir miktar indirilmesini uygun görmüştür. Öte yandan, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Bu doğrultuda, alınan tedbirlerin krediler, yurt içi talep ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri dikkatle takip edilecek, bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası fonlamasının miktarı gerekli görüldüğünde aşağı veya yukarı yönlü ayarlanacaktır.”
Temkinli duruş ve OVP'nin gerektirdiği yapısal düzenlemeler
Özette Kurul üyelerinin, önümüzdeki dönemde enflasyonun eğiliminin aşağı yönlü olacağını tahmin etmekle birlikte yıllık enflasyon oranının bir süre daha hedefin üzerinde seyredeceğini hatırlattıkları da belirtildi.
Mevcut durumda beklentilerin kontrol altında olması ve fiyatlama davranışlarında belirgin bir bozulma gözlenmemesinin orta vadeli enflasyon görünümü açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildiği, bununla birlikte son dönemde enerji fiyatlarında gözlenen arz yönlü artışların enflasyona dair yukarı yönlü risk oluşturduğu, bu değerlendirmeler doğrultusunda Kurul'un, enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olması için para politikasındaki temkinli duruşun bir müddet daha sürdürülmesi gerektiğini ifade ettiği bildirildi.
Önümüzdeki dönemde de para politikasının fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceği belirtilerek, bu süreçte Merkez Bankası ve diğer kurumlarca finansal istikrara yönelik alınan önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkilerinin de dikkatle değerlendirileceği kaydedildi.
Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkenin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceği ifade edildi ve bu yönde atılacak adımların aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişleteceği, uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyeceği bildirildi. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program'ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığına dikkat çekildi.