Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 2010 00:00
Merkez bankası guvernörleri, rezervlerinde daha fazla sermaye bulundurmalarına olanak sağlayacak bir anlaşma için İsviçre’nin Basel kentinde buluştu.
Şu anda yüzde 4 olan ana sermaye oranı, gelecek kayıplara karşı bankaların koruma yastığı önlemi olarak da adlandırılıyor. ‘Tier one capital ratio’ olarak bilinen ana sermaye oranının yükseltilmesi konusu, ulusal hükümetlerin onayına bağlı olacak. Finans uzmanları gelecekte en az yüzde 7 oranının geçerli olacağını belirtiyor.
G-20’de onaylanacakBank for International Settlements’ta (BIS-Uluslararası Ödemeler Bankası) gerçekleşen toplantının geleceğin bankacılık sistemi üzerinde etkili olması bekleniyor. Parasal ve finansal istikrarı sağlamak için merkez bankaları ve diğer kurumların kendi aralarındaki işbirliğini artırmak için 1930’larda kurulan BIS, global ekonomik krizden sonra gündeme gelen finansal reformlarda büyük rol oynamıştı. Son global ekonomik krizde sermayenin varlıklara oranının düşüklüğü ana faktörlerden biri olmuştu. Varılacak bir anlaşmanın, kasım ayında yapılacak G-20 zirvesinde hükümet başkanları tarafından onaylanması gerekiyor.
Yüzde 10 isteyenlerBankaların sermayeleri kayıplar nedeniyle tüketilince, bankalar iflas etmiş oluyor. Başka bir değişle varlıkları bütün borçlarını ödemeye yetmiyor. Ana sermaye oranının artırılması bu bakımdan son derece hayati görülüyor. Fakat yeni taleplerin, şu anda yüzde 8-9’un altında oranlar tutan İngiliz bankaları için küçük bir sorun çıkaracağı da söyleniyor. Öte yandan, BIS’te konuşulan oranlar, İngiltere, ABD ve İsviçre bankalarınını istediği yüzde 10’un oldukça altında kalıyor.
Sermaye artırımı gündemdeYeni önlemlerin bir anlamı da, pek çok bankanın hissedarlarından ciddi anlamda para toplamaları. Kasım ayında G-20 zirvesinde yeni sermaye oranlarının kabul edilmesi durumunda, 2011 pek çok bankanın sermaye artırımı ile geçecek. Böylece bankaların daha güçlü bir sermaye yapısına kavuşturulması bekleniyor. Alınan önlemlerin etkilerinden biri olarak da ‘bankaların, en azından kısa vadeli borç vermelerine sınırlamalar gelmesi’ gösteriliyor. Şu anda özellikle Avrupa’da bankaların büyük kısmının
kredi vermek için çok küçük bir sermayesi olduğu belirtiliyor.