Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye, seçim belirsizliği ortadan kalktıktan sonra güçlü bir politika setiyle, bir de yapısal reformlar hamlesiyle bugünleri geride bırakacak. Kaygı borçsa, Türkiye iddia edildiği gibi borçlu bir ülke değil. Kaygı enflasyonsa, yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide yeniden dengelenme görülür hale gelecek” dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Gündem Özel” programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Şimşek, ekonomik gelişmelere dair önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde muhalefet adaylarının vaatlerinde popülist bir dil kullandığını söyleyen Şimşek, AK Parti'nin ihtiyatlı duruşunu elinden bırakmadığını ve altı dolu vaatlerde bulunarak, bunların bir kısmını da yerine getirmeye başladığını aktardı.
“MUHALEFET ADAYLARININ SÖYLEMLERİNİ RAKAMLARA DÖKTÜĞÜNÜZDE 200 İLE 400 MİLYAR LİRA ARASI VAATLER SÖZ KONUSU”
Şimşek, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin tüm çobanların sigorta kapsamına alınacağı yönündeki vaadinin sorulması üzerine, “Seçim öncesi bütün partiler seçmene bir vizyon sunarlar ama muhalefet ağırlıklı olarak popülist kanalı kullanır. Geçmişte de bunları yaşadık. Bol keseden vaatlerde bulunulurdu, bu klasiktir. Şu güne kadar biz, ihtiyatlı bir duruş sergiledik. Seçim öncesinde imkanlarımız çerçevesinde emeklilerimize bir imkan sunduk. İki bayramda biner liralık birer ikramiye, verilmeye başlandı. Bir vaat olmaktan çıktı. Onlar toplumun birçok kesimine imkanların çok ötesinde vaatlerde bulunuyor. Kaba haliyle muhalefet adaylarının sahadaki söylemlerini rakamlara döktüğünüzde 200 ile 400 milyar lira arası vaatler söz konusu. Bunlar büyük rakamlar” diye konuştu.
“BULUNDUĞUMUZ VAATLERİN MİLLİ GELİRE ORANI YÜZDE 1’İN ALTINDA”
AK Parti olarak, altı dolu vaatlerde bulunduklarını ve vaatlerin de bir kısmının hayata geçtiğini ifade eden Şimşek, vaatlerinin yıllık 30 milyar TL’nin altında rakamlara denk geldiğini söyledi. Telafi edilebilir vaatlerde bulunduklarının altını çizen Şimşek, “Bizim verdiğimiz vaatler, şu anda da kısmen yerine getirmeye başladık. Toplamda etkisi 30 milyarın altında. Bunun milli gelire oranı yüzde 1’in altında. Yani yüzde 0.8 ile 0.9 arasında bir şey. Bu telafi edilebilir. Özellikle Cumhurbaşkanımızın, ‘Bakanlık sayısını azaltacağım’ söylemi var. Çünkü parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçerken bakanlık sayısının azaltılması, aslında harcamaların azaltılması anlamına gelir. Orada kalıcı bir kazanç söz konusu olacak. İkinci olarak bizim zaten uzun bir süredir bir Gelir Vergisi Reform Tasarımız var. O tasarı da seçimlerin aradan çıkmasıyla birlikte tekrar gündeme gelecek. O da vergi oranlarını arttırmıyor. Sadece vergilerin tabana yayılmasını sağlıyor. Yapısal reformların bir parçası” ifadelerini kullandı.
“VAATLERİMİZİN KARŞILIĞINI KALICI HARCAMA KESİNTİLERİ VE VERGİNİN TABANA YAYILMASI YOLUYLA TELAFİ EDECEĞİZ”
Yapılan vaatlerin karşılanmasının kısa vadede iki temel unsura dayandığını söyleyen Şimşek, bunların kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması ve imar barışının sağlanması olduğunu belirtti. Kısa vadede harcama artışının makul düzeyde tutulmasına özen gösterdiklerini ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:
“Orta ve uzun vadede harcamaları kalıcı gelirlerle dengelememiz lazım. Maliye Bakanımız da bu konuyu kamuoyuyla paylaştı. Biz, vaatlerimizin karşılığını kalıcı harcama kesintileri, artı verginin tabana yayılması yoluyla telafi edeceğiz.”
“BU SENE ÖNGÖRÜMÜZ, KAMU AÇIĞINI YÜZDE 2’NİN ALTINDA TUTMAK”
Şimşek, mali disiplinden ödün vermeden icraatları hayata geçirdiklerini, AK Parti’nin girdiği 12 seçime rağmen bütçe açığını 11.5’ten 1.5’e indirdiklerini vurgulayarak, bu sene kamu açığını yüzde 2’nin altında tutmayı öngördüklerini belirtti.
“BÜTÇE AÇIĞINDA TÜRKİYE’NİN PERFORMANSI İYİ”
Türkiye’nin en güçlü taraflarından birinin kamu maliyesi olduğunu aktaran Şimşek, bu konudaki rakamları şu şekilde açıkladı:
“İki tane basit ölçüt var. Biri geçen sene bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bütçe açığının milli gelire oranı, ortalama yüzde 4.4. Türkiye’nin genel devlet açığı yüzde 1.9, yani yarısından daha düşük. Maksi kriteri yüzde 3. Bütçe açığında Türkiye’nin performansı iyi. İkinci ölçüt borç meselesi, kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 28.3, bize benzer ülkeler yüzde 49, Avrupa’da maksi kriteri yüzde 60 ki birçok ülke tutturamıyor. AB’de şu anda ortalama borcun milli gelire oranı yüzde 89. Dünyaya baktığınız zaman da yüzde 80’in üzerinde. Türkiye’de genel anlamda kamunun bütçesi, duruşu güçlü.”
“ÖZEL SEKTÖRE İLİŞKİN ELEŞTİRİLER ŞU PUSLU ORTAMDA ABARTILI”
Türkiye’deki özel sektörün borçlarına ilişkin eleştirilerin abartılı oluğunu değerlendiren Şimşek, dünyadaki diğer ekonomilerle kıyaslandığında, Türkiye’nin o kadar kötü bir konumla olmadığını belirterek, “Vatandaşların, şirketlerin, bankaların ve devletin borcu, bunun tamamının milli gelire oranı yüzde 142. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 210, dünyadaki gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 390. Hane halkı dediğimiz vatandaşın toplam borcunun milli gelire oranı, yüzde 18. Dünyada bu oran yüzde 59. Şirket borçlarına gelirsek, Türkiye’nin bütün şirketlerinin iç ve dış borçlarının milli gelire oranı yüzde 68. Dünyayla karşılaştırdığımız zaman bu oran yüzde 87. Dolayısıyla Türkiye o kadar kötü durumda değil” açıklamasında bulundu.
“TÜM DÜNYADA TÜRKİYE ALEYHTARI BİR KAPMAYA VAR, BUNLAR İSTER İSTEMEZ EKONOMİYE YANSIYOR”
Son yıllarda Türkiye’nin ekonomisini etkileyen birçok iç ve dış neden olduğunu hatırlatan Şimşek, “2013’ten beri Türkiye birçok dış müdahale, içeriden şoklarla karşı karşıya kaldı. 2013’ün ortasından itibaren gezi provokasyonu var. Ardından 2014’te Türkiye 2 seçim geçirdi. 2015’te 2 seçim geçirdi. 2016’da hain darbe girişimi, 2017’de çok önemli bir anayasa değişikliği referandumu oldu. 2018’de şimdi seçime gidiyoruz ama hangi arka planda? Yanı başımızda jeopolitik bir kaos var. Bunun sonuçlarını en çok Türkiye yakından hissetti. Çünkü devlet niteliğini kaybedince, Suriye bütün terör örgütlerinin zemin kazandığı bir alana dönüştü. Maalesef bu dönemde FETÖ, PYD/YPG bölücü terör örgütü ve DEAŞ hepsi Türkiye’yi hedef aldı. Türkiye bir taraftan jeopolitik kaos nedeniyle bir risk primi, bir taraftan terör nedeniyle turizmi etkilendi. Türkiye’ye yatırımlar etkilendi. Türkiye bunlara tepki olarak OHAL’i getirdi, mecburiyetten. Bir taraftan da bizim Suriye’de müttefikimiz olan ülkelerle anlaşmazlıklar nedeniyle ilişkilerde gerilimler yaşandı. Türkiye’nin çok meşru FETÖ ile mücadelesi, terör örgütleriyle mücadelesi Batı’da ya yanlış anlaşılıyor ya da kötü niyet var. Bu durum ilişkilerimizi olumsuz etkiledi. Tüm bunlar Türkiye’ye fon akışını etkiledi. Dışarıdan Türkiye’ye karşı büyük bir algı var. Bunun başını FETÖ çekiyor. Tüm dünyada Türkiye aleyhtarı bir kapmaya var, bunlar ister istemez ekonomiye yansıyor” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE 1924’LE 2002 ARASI AK PARTİ HÜKÜMETLERİNİN RAKAMLARIYLA BÜYÜSEYDİ, MİLLİ GELİRİ BUGÜNKÜNDEN 2.6 KAT DAHA YÜKSEK OLURDU”
Büyüme rakamlarına bakıldığında Türkiye’nin 2002’den bu yana ciddi bir büyüme başarısı gösterdiğini aktaran Şimşek, AK Parti iktidarında ulaşılan yüzde 5.7’lik büyüme oranının önceki dönemlerde de yakalanması halinde Türkiye’nin bugün dünya ekonomileri arasında 7. sırada olacağını söyledi. Şimşek, “Türkiye’nin başarısı reel ekonomide, yani büyümede. 1924’le 2002 arası Türkiye ortalama 4.7 büyüdü. AK Parti iktidarı döneminde Türkiye yüzde 5.7 büyüdü. Büyük bir küresel krize, Orta Doğu’daki kaosa, hain darbe girişimine rağmen. Bir puan çok önemli. Eğer Türkiye 1924’le 2002 arası AK Parti hükümetlerinin rakamlarıyla büyüseydi, Türkiye’nin milli geliri bugünkünden 2.6 kat daha yüksek olurdu. Türkiye bugün dünya ekonomileri arasında 7. sırada olurdu. 2.3 trilyon dolarla” diye konuştu.
“BU BÜYÜME DEVAM EDERSE TÜRKİYE, AB İLE ARAYI 14 YILDA KAPATIYOR”
Türkiye’nin büyüme rakamlarını diğer ülkelerle mukayese eden Şimşek, şu açıklamada bulundu:
“2002 yılını 100’e eşitleyelim. Dünya ekonomisi, reel olarak 100’den 178’e çıkmış. AB, 100’den 124’e çıkmış. Türkiye, 100’den 231’e çıkmış. Sadece bizden önceki dönemlere göre üstün bir başarı yok. Türkiye, aynı dönemde dünyadan da çok daha güçlü bir büyüme performansı göstermiş. Çin ve Hindistan birer kıta büyüklüğünde. Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkeler 2002’de 100 ise reel olarak 188’in üzerine çıkmış. Türkiye 100’den 231’e çıkmış. Türkiye, Çin ve Hindistan hariç, hem gelişmekte olan ülkelere, hem dünyaya büyük fark atmış. Ondan dolayı, Türkiye Avrupa ile arayı muazzam hızlı bir şekle kapatmış. 2002’den bu yana Türkiye, AB ile arayı neredeyse 3’te 1 oranında kapatmış. Bu büyüme devam ederse Türkiye, AB ile arayı 14 yılda kapatıyor.”
Büyüme rakamlarının vatandaşlara yansımadığı yönündeki eleştirileri ele alan Şimşek, ‘Tarım yok edildi, çiftçi perişan’ yönündeki söylemlerden yola çıkarak, Türkiye’nin 2002 yılında 7 bin traktör satarken, bugün 73 bin traktör sattığını söyledi.
“TÜRKİYE SAĞLIKTA ÖNEMLİ BİR İHRACAT ÜSSÜNE DÖNECEK”
Muhalefet sözcülerinin, kaynakların betona gömüldüğü yönündeki eleştirilerine sert çıkan Şimşek, hastane, okul, yol yatırımlarının Türkiye’nin büyümesi için elzem ve gerekli olduğunu söyledi.
Şimşek, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Parayı betona gömdüğümüzü söylüyorlar. Birincisi Türkiye, hastane yaptı. Hastane fiziki mekan olarak beton olabilir ama vatandaşa hizmet için lazım. Ben inanıyorum ki Türkiye sağlıkta önemli bir ihracat üssüne dönecek. Türkiye okul yaptı, 284 bin yeni derslik yaptı. Derslik başına düşen öğrenci 70-60’ken, bunu 30’un altına indirdik. Üniversite sayısı 75’ten 213’e yükseldi. Yol meselesi, yol medeniyettir. 1923 ile 2002 arasında çok şeritli yol uzunluğu 6 bin 100 kilometre. Bugün bunu biz, 26 bine çıkardık. Eğer bu kaynağı betona dökmekse yol verimliği arttırır, yol ticareti arttırır. Okul eğitim için elzemdir, gereklidir. Hastane elzemdir, gereklidir.”
Şimşek, hükümet olarak önceliklerinin insan olduğunu belirterek, bütçedeki en büyük kalemin yüzde 6’lık oranla eğitime ayrıldığını, en büyük ikinci harcamanın ise sağlık alanda yapıldığını, sağlıkta Türkiye’de bir devrim gerçekleştirildiğini söyledi.
Enflasyonda yaşanan ani yükselişin nedeninin, Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve petrol fiyatlarının yükselişe geçmesi olduğunu açıklayan Şimşek, “Enflasyon 12.2 civarına çıktı. Bunun dört puanı son dönemde yaşanan TL’deki değer kaybı ve petrolden kaynaklanıyor. Petrol bizim kontrolümüzde değil. Liradaki değer kaybı kısmen iç, kısmen dış faktörlere bağlı. Dış faktörlerden biri Amerika’da faiz oranlarının yükselmesi, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri değer kaybediyor. Dolar yılbaşından bu yana bütün para birimlerine karşı değer kazandı. Üçüncüsü petrol fiyatları yükseldi. Bu petrol ithal eden ülkelerin aleyhine. Bunlar bizi dışarıdan etkileyen faktörler. Lira diğer para birimlerine oranla daha fazla değer kaybetti” diye konuştu.
Türkiye’nin yükselişe geçen enflasyon nedeniyle bir takım önlemler aldığını, ancak bu sırada yine dış kaynaklı etkenlerin devreye girdiğini aktaran Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir seçim kararı aldık. Piyasalar takdir ettiler, ‘Seçimler aradan çıkacak, Türkiye’nin önü açık’ dediler. Tam bu arada bir reyting kuruluşu Türkiye’nin notunu düşürdü. Piyasalarda büyük etki yaptı. Para politikasının duruşuna ilişkin tereddütler oluştu. Tereddütleri gidermek için Merkez Bankamız para politikasında sadeleşmeye gitti, hem de faiz artışına gitti. Bunun ertesinde Amerika’dan yeni bir yaptırım listesi açıklandı. Sosyal medyada ‘Halkbank’a 49 milyar dolar ceza geldi’ diye uydurma söylentiler dolaştı. Bunların hepsi tesadüf...”
“Türkiye, inşallah bu yakın zamanda seçim belirsizliğini atlatacak”
Şimşek, dışarıdan yapılan müdahalelere rağmen yapılan reformlar sayesinde Türkiye’nin duruşunun sağlam olduğunu ve seçimlerden sonra piyasalardaki bulanıklığın da ortadan kalkacağını söyledi. Enflasyon üzerindeki kaygıların da bu yılın ikinci yarısından itibaren ortadan kalkacağını sözlerine ekleyen Şimşek, “Kim ne yaparsa yapsın, önemli olan bizim sağlam duruşumuz. Türkiye, inşallah bu yakın zamanda seçim belirsizliğini atlatacak. Vatandaşın dövizle borçlanmaması makro ihtiyati bir tedbirdir. İyi ki de yapmışız. Şirketlerimizin de dövizle borçlanmalarının önüne geçiyoruz. Türkiye seçim belirsizliği ortadan kalktıktan sonra güçlü bir politika setiyle, bir de yapısal reformlar hamlesiyle bugünleri geride bırakacak. Kaygı borçsa, Türkiye iddia edildiği gibi borçlu bir ülke değil. Kaygı enflasyonsa, yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide yeniden dengelenme görülür hale gelecek” açıklamasında bulundu.
“SON 10 YILDA 8.8 MİLYON VATANDAŞIMIZA İŞ BULDUK, AB’DE BU RAKAM NET OLARAK 5.7 MİLYON”
İstihdam alanında da Türkiye’nin dünyadaki diğer ekonomileri gerisinde bıraktığının altını çizen Şimşek, “Biz son bir yılda tam 1 milyon 210 bin vatandaşımıza iş bulduk. Son 10 yılda 8.8 milyon vatandaşımıza iş bulduk. Bu büyük bir rakam, Avrupa Birliği 28 üyeden oluşuyor. Bunların toplam nüfusu 512 milyon. AB son 10 yılda net olarak 5.7 milyon kişiye iş buldu. Seçim sonrası bu belirsizliğin azalmasıyla birlikte politika setimizi de güçlendireceğiz” dedi.
“ENFLASYONUN DÜŞMESİ BİZİM İÇİN ÖNCELİKLİ EN ÖNEMLİ KONU”
Enflasyon mu, büyüme mi tartışmasının son derece anlamsız olduğu tespitinde bulunan Şimşek, ilerleyen dönemde enflasyonun kalıcı olarak düşeceğini, buna bağlı olarak da büyümenin artacağını söyledi. Enflasyon düşmeden yüksek büyümenin yakalanamayacağının altını çizen Şimşek, “90’lı yıllarda ortalama enflasyon yüzde 70’in üzerinde, Türkiye yüzde 3 civarında büyümüş. 2000’li yıllardan bu yana enflasyon ortalama yüzde 10 civarı, Türkiye yüzde 25.7 büyümüş. Enflasyon yükselirse, Türkiye’nin büyüme hızı kesilir. Enflasyonun düşmesi bizim için öncelikli en önemli konu” değerlendirmesinde bulundu.
Bulanık ekonomik ortamda kredi değerlendirme kuruluşlarının notlarının etkili olabileceğini, ancak güçlü bir ekonomi setinin uygulanmasıyla Türkiye’nin bu değerlendirmelerden bağımsız bir seviyeye ulaşabileceğini aktaran Şimşek, “Zor dönemde, ortalık toz dumanken, bu türden hareketler etkili olabilir ama seçimden sonra 5 yıllık taze bir dönem başlayacak. Güçlü bir ekiple reform yapsanız, sağlıklı para politikası uygulasanız, Fitch’in, Moodys’in ne dediği önemli değil. Güçlü bir politika setiyle ekonomide büyüme potansiyelini enflasyon ve cari açık oluşturmadan sağlarsak eninde sonunda piyasa değerlendirmesini yapar, bu da reyting kuruluşlarından bağımsız yeni bir seviyeye götürür Türkiye’yi” diye konuştu.
“TÜRKİYE’YE KARŞI KİM HANGİ KOMPLOYU YAPIYORSA YAPSIN, BİZ SAĞLAM DURACAĞIZ”
Reyting kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmesine karşı alınacak önlemlerin uluslararası piyasada Türkiye’ye bir direnç kazandıracağını aktaran Şimşek, “Bazı fonlar yatırım yapılabilir seviyesinin altındaki ülkelere yatırmıyor parayı, yapanlar da var. Türkiye’ye karşı kim hangi komployu yapıyorsa yapsın, biz sağlam duracağız” dedi.
“BİZİM BAŞIMIZA GELENLER BAŞKA BİR ÜLKENİN BAŞINA GELSEYDİ, BIRAKIN BÜYÜMEYİ UZUN YILLAR SÜRECEK BUNALIMA GİRERDİ”
Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı şoklara karşı dirençli olduğunu vurgulayan Şimşek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“2008-2009’da son 80 yılın en büyük krizi yaşanmadı mı? Türkiye ondan çok güçlü bir şekilde çıkmadı mı? Çünkü bünyemizi sağlamlaştırmıştık, reform yapmıştık. Türkiye şoklara karşı dirençli olmasaydı, AK Parti hükümetleri döneminde bu reformlar yapılmasaydı, 2013’ün ortasından bu yana Türkiye’nin başına gelmedik felaket kaldı mı? Bu felaketlere karşı Türkiye büyümeye devam etti mi, etti. Bizim başımıza gelenler başka bir ülkenin başına gelseydi, bırakın büyümeyi uzun yıllar sürecek bunalıma girerdi. Bizim vatandaşımız da şirketlerimiz de dayanıklıdır, bünyesi sağlamdır. Bu şoklara karşı bizim de aldığımız tedbirler var. Mesela Türkiye durup dururken OHAL mi ilan etti. Biz de OHAL’i istemiyoruz. Türkiye mecbur bırakıldı. Türkiye bu terör tehdidiyle baş etmek için mecburen OHAL’i getirdi ama ilk fırsatta burada da normalleşme olacak. Biz reformcu, özgürlükçü bir hareketiz.”
“REYTİNG KURULUŞLARINA TEPKİ VERİLEBİLİR AYRI KONU, BİZİM GÖREVİMİZ BUNLARI ŞAŞIRTMAK”
Şimşek, kredi değerlendirme kuruluşlarının kararlarının ardından Türkiye tarafından iletişime geçilip geçilmediği yönündeki soruya, “Güçlü diyaloğumuz var. Onlar kendi perspektiflerini sunuyorlar. Biz bütün bu argümanları ortaya koyuyoruz. Reyting kuruluşları bu derecelendirmeyi bizim için değil, uluslararası fonlar için yapıyorlar. Şimdi biz beğensek de beğenmesek de bir değerlendirme var. Bunlara tepki verilebilir ayrı konu. Bizim görevimiz bunları şaşırtmak, Türkiye’nin bünyesini güçlendireceği, rasyonel maliye ve para politikası uygulayacağız, Türkiyemizi büyüteceğiz. Daha müreffeh bir ülke olacağız” cevabını verdi.
“NİCELİK SORUNUNU BİTİRDİK, ŞİMDİ NİTELİK SORUNUNA GEÇTİK”
Dünyayı şaşırtmak için seferberlik anlayışı içinde yapısal dönüşümün hızlandırılacağını açıklayan Şimşek, “Onların bir analiz mantığı var. Biz oradaki argümanlara katılmıyoruz. Analizlerin yetersiz olduğunu ortaya koyuyoruz. Dünyayı şaşırtmak mı istiyoruz? Çıkacağız, her alanda seferberlik anlayışıyla yapısal dönüşümü hızlandıracağız. Yapısal dönüşümü yapmasaydık, Türkiye bu kadar dayanıklı olur muydu? Yapısal reformu ta Gaziantep’ten, Batman’dan tüm Türkiye’ye uygulayacağız. Öncelikle eğitimde kalite ve her alanda nitelik. Çünkü nicelik sorununu çözdük, şimdi niteliğine geçtik. Bazen ‘Şimdiye kadar niye yapmadınız’ diyorlar, tamam da biz geldiğimizde Türkiye uçurumun kıyısındaydı. 2002 yılında 100 TL’lik vergi geliri var, 116 TL faiz ödemesi var. Devlet nasıl gidecek böyle. Şimdi 100 liralık vergi gelirimiz varsa, faiz gideri bunun sadece yüzde 11’i. Türkiye birçok sorununu çözdü” ifadelerini kullandı.
“ADAYLIK MESELESİ BİZİM KİŞİSEL TERCİHİMİZ OLDU”
Şimşek, seçimlerde aday olmayacak kabine üyelerinden olmamasının hatırlatılması üzerine, Türkiye’ye hizmet etme şansını bulmanın kendisi için gurur kaynağı olduğunu, aday olmamasının da kişisel tercihi olduğunu söyledi.