Reklamda
Mehmet Ali Erbil bize Flaret'in antiallerjik, ortopedik, kaliteli bir yatak olduğunu ve alev almadığını söylüyor.
Erbil, mesajı herkesin beklediği onu
Mehmet Ali yapan
‘‘cıvık’’ hareketleriyle değil de, son derece ciddi bir şekilde sunuyor.
Hatta biraz da kendi reklamını yapıp
‘‘aslında ben çok ciddi bir adam da olabilirim’’ diyor. Reklamın dikkat çektiği, şaşırtıcı olması nedeniyle çabuk algılandığı bir gerçek. Ama sunu da söyleyeyim, söz konusu şaşırtma, içinde biraz da mizahı barındırıyor.
Benim anlamadığım bu reklamda niye
Mehmet Ali Erbil'in kullanıldığı. Diyeceksiniz ki
‘‘Yukarıda reklamın dikkat çektiğini, İstikbal'in yanmayan yatak ürettiğini kısa sürede anlattığını söylüyorsun. Daha ne istiyorsun?’’ İyi de yanmayan yatak ya da alev almayan yatak üretmek başlı başına az bir vaat mi? Bunu kanıtlayıcı bir eylemle göstermek daha ikna edici olmaz mıydı? Söyler misiniz bana yanmayan yatağa kimin gereksinimi olur? Bu reklamla gerçek gereksinim sahipleri güdülenmiş olabilirler mi? Ünlü dediğin ya doğrudan ürünün vaadiyle bağlantısı olduğunda ya da söyleyecek bir şeyiniz yoksa uygun bir stratejidir.
Pardon, doğru söylüyorsunuz.
Mehmet Ali Bey'in uzmanlık alanını unutmuşum. Malum böyle sürtünme katsayısına, böyle yatak! İyi fikir valla. Peki,
‘‘Bir Demet Tiyatro’’daki
Saldıray Abi''yi niye düşünmediniz. Hani ikiz yatak falan. Anlarsınız ya.
Bu yasaları niye çıkarırız?
ANIMSAYACAK olursanız geçen hafta ambalajsız, etiketsiz ürünlere savaş açtığımı ilan etmiştim. Bu konuda çok fazla mesaj aldım. Bir çok okurum ailesini, çocuklarını korumak için beni sonuna kadar desteklediğini ifade etti. Birçok firma da bu konuda ilginç örnekler veren mesajlar gönderdi.
Bunlardan bir tanesi Adapazarı Güneş Gıda A.Ş'den. Güneş Gıda yaklaşık 59 yıldır sektörde. Nişastanın ambalajlı ve etiketli satılması konusunda ciddi bir kampanya başlatmış durumda. Çünkü nişastanın çocuk maması ve muhallebi olarak kullanılma özelliği var. Bütün belediye başkanlarına bu konuda görevlerini anımsatan bir mektup göndererek, sorunu gündeme getirmeye çalışmışlar. Biraz işin ayrıntısına indiklerinde ne görmüşler biliyor musunuz? Nişastanın ambalajsız ve etiketsiz satılmasını önleyen yasa 1952 yılında çıkmış. Yasanın altında da
Celal Bayar ve
Adnan Menderes'in imzaları var.
Yıl 2001 ve piyasada satılan nişastanın neredeyse % 70'i açıkta, ambalajsız, etiketsiz satılıyor. Söyler misiniz, uygulamayacağımız yasaları niçin çıkarıyoruz. Bu konuya devam edeceğiz.
Elite'nin Elit'i Kocatepe'nin Tepe'si
YENİ bir Türk kahvesi markamız daha oldu.
‘‘Bu kahvenin 80 yıl hatırı var’’ diyen Elittepe reklamlarını herhalde görmüşsünüzdür. Elittepe kriz mriz demeden pazara öyle hızla girdi ki, rüzgarı, tozu dumana katıyor. Ben sizi fazla yormayayım Türk kahvesi markalarımız hakkında kısa bir bilgi vereyim.
Türk kahvesinin % 50'si açık kahve olarak satılıyor. Diğer yüzde 50 ise şu markalar tarafından paylaşılıyor.
Hanedan, Hisar, Kafeda, Keyif, Kocatepe, Kurukahveci Mehmet Efendi, Tiryaki, S Cafe, Madenci.
Bunlardan bazılarını Türkiye tanıyor, bazıları ise yerel olarak tanınıyor. Örneğin, Kocatepe bunlardan biriydi. Ankaralılar onu iyi tanırlardı. Kocatepe'yi İsrail'den doğup, şimdi uluslararası pazarda sivrilen Strauss Elite Group satın aldı. Elite'nin Elite'ini Kocatepe'nin tepe'sini kullanarak Elittepe diye bir marka oluşturdu. Şimdi
‘‘Ne alaka?’’ diyorsunuz değil mi? Anlatayım.
İsraile gidenler iyi bilirler, Türk kahvesi orada çok tüketilir. İki kere Tel-Aviv'e gittim, kendi gözlemim de aynı yönde. Elite, İsrail'de en fazla tercih edilen Türk kahvesi. Hatta Elite'cilerin kendi iddiaları Elite dünyada da en çok satan Türk kahvesi markası. Strauss Elite Group, yeni hedefleri doğrultusunda da şimdi de Türkiye'de Türk kahvesi pazarından pay kapmaya çalışıyor.
Strauss Elite Group'un tek işi kahve üretimi değil. Süt ürünleri, dondurma, taze hazır salata, cips konularında Unilever, Danone, Frito-Lay gibi dünya devleri ile stratejik ortaklıkları var. 18 fabrikasında 6900 kişi çalışıyor ve 2000 cirosu 1 milyar
dolar. 1992'de, Doğu ve Batı Avrupa pazarlarında söz sahibi olmak için Elite International'i kurmuş, Romanya, Polonya, Slovenya dahil birçok ülkede önemli başarılar elde etmiş. Brezilya'da bile kahve işi yapıyor. Brezilya dışındaki uluslararası pazarlardaki cirosu 250 milyon dolar.
Anlayacağınız İsrail'den birileri, gıda sektöründe dünya markaları yaratma konusunda ısrarlı. Türkiye'deki reklamları da bu ısrarın bir göstergesi. Elittepe reklamında hoş bir ton tutturulmuş,
‘‘tazelik’’ üzerine gidiliyor. Bunun için de kahvenin üç kez çekildiği ve üç katlı ambalaja sahip olduğu söyleniyor. Kahvenin hazırlanışı, sunuşu mükemmel. En azından deneme alımlarını yaptıracak kadar iştah kabartıyor, merak uyandırıyor. Bunun yanısıra seslendirmelerin
Halit Kıvanç,
Müşfik Kenter gibi ünlü seslere yaptırılması, radyodaki Arap Bacı esprisi hepsi kusursuz görünüyor. Ben bu kampanyaya beş yıldız veriyorum.
Ve diyorum ki ben bu kadarını düşündüm, bundan sonrasını Kuru Kahveci Mehmet Efendi düşünsün!
Bana Ellittepe'nin gözü Kuru Kahveci'nin pastasında gibi geldi de.
Petrol Ofisi iyi gidiyor
PETROL Ofisi kısa zamanda hemen hemen çoğu benzin istasyonunu yeni kimliğiyle giydirdi. Standardı olmayan, derme çatma tesisleri olan birçok Petrol Ofisi istasyonunu düşündüğünüzde ortaya çıkarılan işi gerçekten takdir etmek gerekir. Petrol Ofisi tam zamanında da ürün reklamına geçerek, Pro-Tech'I yarattı ve onu
‘‘Motorunuzun Gençlik İksiri’’ olarak konumlandırdı. Bu ürünün reklamı biraz aşınmaya başladı, anımsatayım. Şimdi yenilenen istasyonları ziyaret ettirmek için başka nedenler bulmak lazım. Benden söylemesi.
ÇekirgelikOnları ikna edemezsen, kafalarını karıştır!
(H. F. Truman).