IMF'ye de iletilecek olan mektupta, hedeften sapmanın nedenleri piyasalarda dalgalanmaların yaşandığı "mayıs öncesi ve sonrası" diye iki ayrı bölümde incelendi. Son dönemde açıklanan verilerin özel tüketim talebinde ve özellikle finansman koşullarına duyarlı olan otomobil ve konut sektöründe kayda değer bir yavaşlamaya işaret ettiği belirtilirken, enflasyondaki düşüşün daha çok 2007 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde belirginleşeceği tahmin edildi.
Merkez Bankası, enflasyonun 2006 yılı sonunda yüzde 5'lik hedefi aşması üzerine Devlet Bakanı Ali Babacan'a hitaben, Başkan Durmuş Yılmaz ve Başkan Yardımcısı Erdem Başçı imzasını taşıyan bir mektup yazdı. IMF'ye de iletilecek olan mektupta, 2006 yılı sonu için yüzde 5 olarak belirlenen enflasyon hedefinin, TÜFE’de 9.65 ile artı-eksi iki puan aralığının da üzerine çıktığı ifade edildi.
DALGA ETKİSİ 3.5 PUANMayıs sonrası dönemde uluslar arası alandaki gelişmelerin etkili olduğu kaydedilen mektupta, “YTL, ağustostan itibaren güçlenme eğilimi göstermiş olsa da döviz kurunda mayıs öncesi seviyelere kıyasla önemli bir değer kaybı söz konusudur. Mayıs ve haziran aylarındaki
döviz kuru hareketlerinin 2006 yılı enflasyonu üzerindeki birikimli etkisi, 3.5 puana kadar ulaşmıştır” denildi.
Dalgalanmanın ardından enflasyon bekleyişlerinin belirgin olarak bozulduğu anımsatılan mektupta, faiz artırımı, depo alım ihaleleri ve döviz satışları önlemlerinin alındığı anlatıldı. Tedbirlerin etkisini kısa zaman içinde gösterdiği belirtilen mektupta, enflasyon beklentilerindeki bozulmanın temmuz ayında durduğu ifade edilerek, “Ancak, enflasyon beklentilerinin büyük oranda gerçekleşen enflasyon rakamlarından etkilenmesi ve gerçekleşen enflasyonun yüksek seyretmesi nedeniyle, beklentilerdeki iyileşme sınırlı olmuştur” denildi.
İHTİYATLI DURULMALIOrta vadede enflasyondaki düşüşle beraber enflasyon beklentilerinin de aşağı yönlü hareketini sürdüreceğinin tahmin edildiği belirtilen mektupta, “Bununla birlikte, mevcut durumda 24 ay sonrası için beklentilerin orta vadeli hedeflerin belirgin olarak üzerinde olması, ihtiyatlı bir duruşu gerektirmektedir” değerlendirmesinde bulunuldu.
Yılın son çeyreğinde enflasyon beklentilerindeki düşüşün devam etmesinin, parasal koşulların daha da sıkılaşmasına neden olduğu vurgulanan mektupta, şöyle denildi:
“Diğer bir ifadeyle, Merkez Bankası politika faizlerini sabit tutmasına rağmen para politikası sıkılaşmaya devam etmiştir. Devlet iç borçlanma senetleri ve banka
kredi faizleri gibi daha uzun vadeli enstrümanların reel faiz oranları ise yüksek düzeyini korumuştur. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi konusunda bazı belirsizlikler olmasına rağmen, mevcut koşullarda para politikasının duruşunun sıkı olduğu değerlendirmesini yapmak mümkündür.”
KAMU HARCAMASI OLUMSUZ ETKİLEDİSon dönemde açıklanan verilerin, özel tüketim talebinde ve özellikle finansman koşullarına duyarlı olan otomobil ve konut sektöründe kayda değer bir yavaşlamaya işaret ettiği belirtilen mektupta, “Bununla birlikte, dış talebin gücünü koruması ve kamu harcamalarındaki artışlar nedeniyle toplam talepteki yavaşlama daha az olmuştur. Bir diğer ifadeyle kamu harcamalarındaki söz konusu artış eğilimi, sıkı para politikasının enflasyon üzerindeki etkisini kısmen azaltmıştır” değerlendirmesinde bulunuldu.
2007 BEKLENTİLERİ2007 yılının ilk yarısında ihracatın ithalattan daha hızlı artacağı tahmin edilse de mevcut projeksiyonların, özel tüketim talebindeki yavaşlamanın, büyümeyi geçen yıllara kıyasla daha düşük düzeylerde tutacağını gösterdiği belirtilen mektupta, “Ekonomik faaliyetteki yavaşlamanın ve para politikasının temkinli duruşunun, 2006 yılı içinde ortaya çıkan arz yönlü şokların ikincil etkilerini sınırlayacağı öngörülmektedir” denildi. 2007 yılında enflasyonun düşmesine katkıda bulunacak bir diğer unsurun, arz yönlü şokların oluşturduğu yüksek baz etkisinin ortadan kalkması olacağı ifade edilen mektupta, enflasyon üzerindeki beklenen etkiler şöyle aktarıldı:
MEMUR VE ASGARİ ÜCRET ZAMMI ENFLASYONU YÜKSELTECEK“Enerji ve diğer emtia fiyatlarındaki gevşeme, gıda fiyatlarının normal eğilimlerine dönmesi ve 2006 yılında yaşanan döviz kuru şokunun fiyatlar üzerindeki etkisinin zayıflaması gibi unsurlar, özellikle 2007 yılının ikinci çeyreğinden itibaren yıllık enflasyonda önemli bir düşüşe yol açabilecektir. Hizmet sektöründe geçmişe yönelik fiyatlama davranışının yaygınlığı ve bu sektörde verimlilik artışlarının göreli olarak düşük olması, hizmet fiyat enflasyonunun düşüş yönünde oldukça dirençli bir seyir göstermesine neden olmaktadır. Son dönemdeki asgari ücret ayarlamaları ile kamu çalışanlarına ve emeklilerine yapılan ücret artışları, hizmet enflasyonu ve dolayısıyla genel enflasyon üzerindeki baskıyı artırmıştır.”
SEÇİME KADAR FAİZ İNDİRİMİ YOK ÖNGÖRÜSÜYüzde 4 olan orta vadeli enflasyon hedefine erişilebilmesi için para politikasının sıkı duruşunun sürdürülmesi gerektiğinin altı çizilen mektupta, “Politika faizlerinin 2007 yılının ilk üç çeyreğinde sabit tutulduğu ve sonrasında kademeli bir indirime gidildiği varsayımı altında, yüzde 70 olasılıkla enflasyonun 2007 yılı sonunda yüzde 3.6 ile 6.6 (orta noktası 5.1) arasında, 2008 yılı sonunda ise yüzde 1.6 ile 5.2 (orta noktası 3.4) arasında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir” denildi.
Enflasyondaki düşüşün, daha çok 2007 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde belirginleşeceği ifade edilen mektupta, orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin temel riskin, enflasyonun aşağı inme konusunda beklenenden daha güçlü bir direnç gösterme olasılığı olduğu kaydedildi. Bu direncin enflasyon beklentilerinde de kendini gösterdiği vurgulanan mektupta, şunlar kaydedildi:
YÜZDE 10’DAN 4’E İNMEK ZOR
“Enflasyonu oldukça kısa bir süre içinde yüzde 10 düzeylerinden yüzde 4 düzeyine indirmeyi hedeflediğimiz göz önüne alındığında, hizmet sektöründeki fiyat artışlarının önemli bir risk unsuru olduğu ortaya çıkmaktadır. Son dönemdeki ücret ayarlamaları bu riski daha da belirginleştirmiştir. Böylesi bir riskin gerçekleşmesi, para politikasının sıkı duruşunun uzun bir süre korunmasını gerektirebilecektir.”
SEÇİM YATIRIMI ENDİŞESİEnflasyon görünümüne dair bir diğer risk para politikasının toplam talep üzerindeki gecikmeli etkilerine ilişkin belirsizlik olduğu belirtilen mektupta, “Kamu harcamalarına ilişkin belirsizliklerin devam etmesi, toplam talep ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir risk unsuru oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Merkez Bankası, gerek gelirler politikasındaki gelişmelerin gerekse faiz dışı kamu harcamalarındaki artışların makroekonomik etkilerini yakından takip etmektedir” denildi.
Enflasyonun hedefe yakınsamasını geciktirme potansiyeli taşıyan bir diğer riskin, küresel piyasalarda ortaya çıkabilecek ani dalgalanmalar olduğu kaydedilen mektupta, şöyle denildi: “Piyasadaki mevcut likidite yapısı, operasyonel faizlerin iki Kurul toplantısı arasında ihtiyaç duyulduğu anda hızlı bir şekilde yukarı doğru ayarlanabilmesine olanak tanımaktadır. Merkez Bankası, mali piyasalarda geçici ve sert dalgalanmalar gözlenmesi halinde bu tarz bir politika sıkılaştırmasına gidilebileceğini kamuoyuna açıklamıştır. Dalgalanmaların enflasyon görünümünde kalıcı olumsuz etkiler oluşturması halinde ise Kurul, politika faizlerini gözden geçirecektir.”
Önümüzdeki dönemde para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergileneceği belirtilen mektupta, “Bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalıdır” denildi. Basiretli bir para politikasının önemine işaret edilen mektupta, yüksek faiz dışı bütçe fazlasının, son yıllarda enflasyonla mücadele konusunda elde edilen kazanımlarda önemli rol oynadığı anımsatıldı. Mektupta, “Bu kazanımların korunması ve daha da ileri götürülmesi için Avrupa Birliği’ne uyum ve yakınsama sürecinin devamlılığı ve mali disiplinin kalitesini artıracak olan yapısal reformların kesintiye uğramadan sürdürülmesi kritik önem taşımaktadır” denildi.