Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da İMKB’de düzenlenen konferansa İMKB Başkan Yardımcısı Esin Akbulut ve Standard&Poor’s (S&P) Avrupa Kurumsal Kredi Derecelendirme Direktörü Amra Balic’in yanı sıra Marsh Risk Danışmanlığı Global Lideri John Merkovsky de konuşmacı olarak katıldı. Konferansın dinleyicileri arasında ise İMKB’ye kote şirketler ile İMKB’ye kote olmayan ancak ISO 500’deki şirketlerin CEO ve CFO ile risk yöneticileri yer aldı.
S&P kredi derecelendirme sürecine Kurumsal Risk Yönetimi’ni dahil etti
Marsh Türkiye ve Hindistan CEO’su Mert Yücesan ve Marsh Risk Danışmanlığı Türkiye, Ortadoğu ve Doğu Avrupa Lideri Hakan Kayganacı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen konferansta kredi derecelendirme analizinde kriter olarak kabul edilen Kurumsal Risk Yönetimi ilkeleri reel sektör temsilcileriyle paylaşıldı.
Kurumsal Risk Yönetimi Konferansı’nda İMKB’nin risk yönetimine bakış açısı dile getirilirken, global riskler de masaya yatırıldı. Konferansın ana maddesini ise S&P’nin reel sektörde faaliyet gösteren kuruluşların kredi derecelendirme analizinde Kurumsal Risk Yönetimi’ni bir kriter olarak kabul etmesi ve bunun şirketler üzerindeki etkisi oluşturdu.
“Kurumsal skandallar KRY’nin önemini vurguladı”
Son 10-15 yıl içerisinde kurumların karşılaştığı risklere ve bu risklerin yönetimine verilen önemin artmasıyla birlikte global kriz koşullarının yarattığı endişe ortamı Kurumsal Risk Yönetimi kavramını şirketlerin gündeminde yukarılara taşıdı. Marsh Risk Danışmanlığı Türkiye, Ortadoğu ve Doğu Avrupa Lideri Hakan Kayganacı yaptığı açıklamada, kurumsal risk yönetiminin kurumun içeriden veya dışarıdan karşı karşıya kaldığı riskleri ortadan kaldırmayacağını ancak işletmenin bu risklerden etkilenme yüzdesini aşağı çekeceğini belirtti. Kayganacı, “Son dönemlerde yaşanan önemli kurumsal skandallar, risk yönetiminin önemini gözler önüne serdi. Çünkü riskin tanımı sadece fiziksel ve finansal riskler ile sınırlı kalmayıp şirketlerin tüm risklerini kapsayacak şekilde genişledi. Risk yönetiminin, özellikle global anlamda büyümeye çalışan şirketlerin stratejik hedeflerine ulaşmalarında büyük katkısı var. Bu gerçek artık görülmeye başlandı” dedi.
“Likiditenin azaldığı noktada risk yönetimi önem kazanıyor”
Kriz dönemlerinde güven eksikliğini giderebilecek önemli mekanizmalardan biri olarak ortaya çıkan kurumsal risk yönetiminin ana amacı şirketlerin stratejik planlamaları içinde risk unsurları ve bunların olası sonuçlarının da hesaba katılmasını sağlamak. Böylece karar vericiler risk bilgisiyle karar vererek muhtemel sapmalardan minimum etkilenmeyi hedefleyebiliyorlar.
Bu doğrultuda, küresel dalgalanma sürecinde piyasalarda oluşan güven bunalımına değinen Hakan Kayganacı sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Güven eksikliğini en önemli risk olarak görüyorum. Aynı zamanda likidite azlığından bahsediyoruz. Bu durum söz konusu olduğunda şirketlerin kendi kaynaklarını en iyi şekilde yöneterek, tasarruf sağlaması ve risklerini yönetmesi en önemli ihtiyaçtır.”
Gelecekte şirketlerin sermaye ihtiyacını sağlamada en etkin yöntemlerden birinin şirketlerin halka açılmaları olduğunu belirten Kayganacı, “Sermaye halka açılma yoluyla sağlanacaksa hak sahiplerinin en önemli ihtiyacı, güvendir.. İşte risk yönetimi, burada kritik bir rol üstleniyor. Sermayenin kredi yoluyla sağlanacağı durumlarda ise Kredi Derecelendirme Kuruluşları önemli bir rol üstlenmektedir. Bu doğrultuda S&P, 7 Mayıs 2009 itibariyle şirket derecelendirmelerinde kurumsal risk yönetimi uygulamaları ve varlığını sorgulamaya başlayacak. Bu durumda da global kriz koşullarında zaten az olan likiditenin daha doğru ve riski daha iyi yönetilmiş yatırımlara ve gitme şansı olacak” açıklamasını yaptı.
“Türkiye’de kriz fırsata çevrilebilir”
Marsh Risk Danışmanlığı tarafından düzenlenen Kurumsal Risk Yönetimi Konferansı’nın bir diğer gündem maddesi ise Türkiye’de reel sektörün karşılaştığı riskler ve global krizin etkileri oldu. “Krizi fırsata çevirmek hafıza ve tecrübe işidir. Risk bilinci sigortayla başlıyor. Sigortanın temeline baktığımız zaman hep kayıptan söz edebileceğimiz riskler var. Sonucunda kazanç olması için bir geçmişinizin olması gerekli. Türkiye bu süreci yaşıyor. Yaşamış olduğu tüm finansal krizler ve 2001 yılında atmış olduğu adımlar ve bazı konjonktürel durumlar aslında Türkiye’yi iyi duruma getirmiş durumda” diyen Kayganacı, şöyle devam etti: “Türkiye ekonomisinin en büyük dezavantajı şirketlerin kendi öz kaynaklarıyla işlerini yürütebilecekleri kar marjı yüksek iş sahalarının çok fazla olmaması. Kar marjı daha düşük iş kollarının olması bu anlamda elimizi bağlıyor. ‘Katma Değeri Yüksek olan işler yaratmak ve bunları pazarlamak Türkiye’yi güçlendirecektir. Aslında Türkiye’de belirli bir risk bilinci ve bu durumu fırsata çevirmeyi düşünen kurumlar var.”
Şirketlerin ajandasına girmeye başladı
James Lam'ın sözüne atıfta bulunarak "risk yönetmeyen, krizi yönetir” diyen Hakan Kayganacı, Türkiye’deki kurumsal risk yönetimi uygulamaları ile ilgili olarak ise şu yorumda bulundu: “Türkiye’de birçok kuruluşun risk yönetimi konusunu artık ajandalarına almaya başladıklarını görüyoruz. Ancak bazı riskler için atılacak adımlarda, maliyet ve kaynak konusunda çekimser kalındığı görülmektedir. Kredi riski bu durum için güzel bir örnek. Örneğin kriz öncesinde kredi rahatlıkla sigortalanan bir risk iken, kriz sonrasında piyasalarda oluşan koşullar sebebiyle sigortalanmasının zorlaştığı gerçeği görülmekte. Zamanında bu konuya eğilen şirketlerin bu dönemde rahatlıkla teminat bulabildiklerini gözlemlerken, zamanında bu konuya eğilmemiş şirketlerin zorlandığını rahatlıkla ifade edebiliriz.”