Güncelleme Tarihi:
Tekstil dosyamızın bugünkü konuğu sadece tekstilin devi Bursa'nın değil, aynı zamanda Türkiye'nin de en büyük firmalarından olan Yeşim Tekstil'in CEO'su Şenol Şankaya.
144 bin metrekaresi kapalı ve 181 bin metrekaresi açık olmak üzere Bursa’da toplam 325 bin metrekare alan üzerinde 5 bin civarında çalışanı ile hizmet veren Yeşim Tekstil, onlarca ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Şirket, Nike, Gap, Banana Republic, Old Navy, Lands'End, Schlafgut ve Zara gibi dünyaca ünlü markalara da üretim yapıyor.
Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, tekstil sektöründe yaşananları ve gelişmeleri değerlendirdi...
YÜKSEK MALİYET REKABETİ ETKİLİYOR
-Tekstil sektörünün en büyük problemi olarak neleri görüyorsunuz?
"İşçilik, elektrik, doğalgaz gibi üretim giderlerinin ve vergilerin çok yüksek olması rekabeti olumsuz etkiliyor. Hatta zaman zaman rekabet edilemeyecek noktalara getirdiğini söyleyebiliriz. Şu anda dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyoruz. Bildiğiniz gibi doğalgaza geçtiğimiz günlerde yine zam geldi. Bu nedenle maliyetlerden dolayı özellikle basic ürün dediğimiz basit modelli ürünlerde siparişler Uzakdoğu’ya kaydı. Çünkü devlet desteği ve düşük işçilik ücretleri ile maliyetlerini aşağıya çekmiş olan Uzakdoğulu firmalara sipariş geçmek uluslararası üretim yaptıran firmalar için çok daha karlı ve tercih sebebi.
Sektörümüzdeki diğer önemli sorun ise zorunlu istihdam baskısı. Bu konu özellikle küçük ve orta ölçekli firmalarımızı etkiliyor. Haksız rekabete sebep olan kayıt dışı ekonomi, teknik eğitim eksikliği, kıdem tazminatı yükü, teşvikli bölgelerle, teşviksiz bölgeler arasındaki haksız rekabet sektörün diğer problemleri..."
HÜKÜMETE ÇAĞRI
Şenol Şankaya, hazır giyim ve tekstil sektöründe ihracat rakamlarını artırmak için hükümetin de bu doğrultuda bir politika oluşturması gerektiğine dikkat çekiyor. Yani hükümet bir an evvel topa girmeli...
"Özellikle işçilik, elektrik, doğalgaz gibi üretim giderlerinin ve vergilerinin düşürülmesine dönük önlemler bir an önce gündeme alınmalı ve bir milli tekstil politikası hazırlanmalı. Bu politika doğrultusunda devletimiz de Mısır ve Ürdün örneğinde olduğu gibi üretiminin %90-95’ini ihracat yapan firmaları serbest bölge kapsamına alabilmek için gerekli çalışmaları ve lobi faaliyetlerini yapabilir. Özellikle böyle bir uygulama Amerika pazarında maliyetlerden dolayı kaybettiğimiz rekabet gücümüzü çok ciddi anlamda kazanmamızı sağlayacak.
-Ankara tekstil sektörüne nasıl bakıyor? "Türk hükümeti ekonominin can damarlarından biri olan tekstil sektörü için önlem almak için bir adım atmadığı sürece üretim yapıp ihracat yapan firmalar için rekabet şartları ve koşullar her geçen gün daha da zorlaşacak. Sektördeki çalışan sayısını düşündüğümüzde bu geriye sayım sürecini uzatmak ve bu esnada da yeni iş kolları ve istihdam alanları yaratarak bu geçiş sürecini aşmamız gerekiyor. Aksi taktirde işsizlik Türkiye’de önüne geçilmez bir sosyal patlamaya ve toplumsal çöküşe sebep olabilir. Bu yüzden sektör için bir takım teşvikler ve özel uygulamalar yapması gerekiyor. Türk sanayicinin rekabet edebilmesi için üretim giderlerini ve vergi yükünü azaltmaya yönelik uygulamalar şu an için tüm sanayicilerin beklentisi. |
Ayrıca marka yaratmak ve parekendeciliğe önem vermek suretiyle yurt dışında mağaza zinciri oluşturma konusunda sağlanacak teşvikler de ihracat rakamlarının artmasında etkili olacak."
-Değerli YTL tekstili zorluyor mu?
"İhracat ağırlıklı çalışan firmalar için aşırı değerlenen Türk Lirası sektörümüzün en önemli sorunlarından biri. Bu konuda da Merkez Bankası’nın bir an önce gerekli tedbirleri almasını istiyoruz."
- Türkiye Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerine karşı nasıl rekabet avantajı sağlayabilir?
"Türkiye, teknolojisi, insangücü ve hammadde çeşitliliği açısından tekstil altyapısı çok güçlü bir ülke. Ülkemiz, Avrupalı üreticiler tarafından ürün çeşitliliği, üretici firma ağı, kaliteli üretim ve hızlı servis imkanıyla tercih edilirken, Amerikalı üreticiler tarafından da Avrupa modasının takip edileceği bir pazar olması açısından tercih ediliyor. Bu yüzden Türk tekstil sanayicileri olarak biz de verimlilik, sektördeki değişim, dünya modası, katma değeri yüksek ürünler yaratma, inovasyon, tasarım gibi kavramları gündemimize almalı ve bunlar üzerine çalışmalıyız. Farklılığımızı ortaya koyarak Türk tekstilini hak ettiği noktaya getirebiliriz. Ayrıca sosyal uygunluk şartlarına uygun üretim yaparak da Uzakdoğulu firmalara karşı rekabette üstünlük yakalayabiliriz.
-Türkiye yurtdışında bir marka olmayı başarabilecek mi?
Firmalar üretimde uzmanlaşıp kendi uzmanlık alanlarında da marka olabilirler. Çünkü marka yaratmak aslında birtakım riskleri de almayı gerektiriyor. Bu yüzden firmalar konuyu her açıdan değerlendirip kendi markasıyla mı piyasaya çıkmak ya da üretici firma olarak mı kalmak daha mantıklı karar veriyor."
YEŞİM'İN ZOR KARARI
"Örneğin biz Yeşim olarak, üretimimizi 1995’den sonra öyle bir noktaya getirdik ki, Türkiye’deki en büyük hazır giyim üreticisi durumuna geldik. Burada bir yol ayrımıyla karşılaştık. Gidip, kendi markamızı mı üreteceğiz yoksa, dünyadaki en büyük markaların üretim partneri mi olacağız?
Biz üretim çeşitliliğimizle, belli bir dar alanda uzmanlaşmıştık ve markaya döndüğümüz zaman da bu markayı birçok ürünle desteklememiz gerekiyordu. Türkiye’deki markalara baktığınız zaman, çoğunun bir süre sonra ithalatçı pozisyonuna geldiğini görüyorsunuz.
Biz Türkiye’nin en çok üretime ve istihdama ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz için sanayici olarak üretimi tercih ettik ve dedik ki “Yeşim olarak yaptığımızın en iyisini yapacağız ve spesifik olarak hazır giyimde belli bir gruba yöneleceğiz ve bu grupta biz dünyanın en iyisi ve en kalitelisi olacağız.” Üretimde marka olmayı hedefledik. Bugün baktığınızda Nike ve GAP gibi büyük markalar nerede üretim yaptıralım diye düşündüklerinde ilk akla gelen firmalar arasında Yeşim markası geliyor. Dünyanın en ünlü markalarına üretim yaparken kendi adımıza ayrı bir marka üretmeyi düşünmüyoruz. Biz üretimdeki kalitemizle, sosyal uygunluk ve hizmet anlayışımızla “üretici firma” markası olmayı hedefliyoruz."