Güncelleme Tarihi:
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, geçen hafta Hazine’nin gelecek yıl 150 milyar TL’ye düşecek borçlanma ihtiyacının azalmasıyla şirketlere, bono piyasasında çok önemli alan açılacağını söylemesinin ardından, bunu teşvik edecek uygulamalar belli oldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamasına göre, yurtdışına ihraç edilen tahvillerin 5 yıl veya daha uzun vadeli olması durumunda stopaj oranının yüzde 10’dan sıfıra indirilecek. Türkiye’de ihraç edilen Türk Lirası cinsinden tahvillerde de Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi yüzde 5’ten yüzde 1’e düşürülecek. Bu düzenlemeleri değerlendiren Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan da, bu uygulamanın en geç gelecek hafta yürürlüğe gireceğini de açıklarken, “Bankalarımız olsun, arzu eden reel sektör kuruluşlarımız olsun, artık yurtdışı piyasalarda, döviz piyasalarında daha aktif hale gelebilirler” dedi.
Uzun vadeli ihraca ‘0’ stopaj
Yeni bir kararname taslağı hazırlanarak, Başbakanlığa gönderildiğini açıklayan Şimşek, yeni düzenleme hakkında şu bilgileri verdi:
Bu kapsamda, yurtdışında ihraç edilen tahvillerin kademeli olarak vadesi uzadıkça, daha düşük oranda tevkifat uygulanması yönünde belirleme yapılmakta ve 5 yıl ve daha uzun vadeli tahvil faizlerinde tevkifat oranı sıfırlanacak.
Tevkifat oranı, vadesi 3 yıla kadar olanlar için yüzde 10, vadesi 3 yıl ile 5 yıl arası olanlar için yüzde 5 şeklinde uygulanması öngörülüyor. Bu düzenlemeyle uzun vadeli tahvillere yapılacak yatırımlar özendirilecek ve ihraçcı kurumların yurt dışından uzun vadeli finansman elde etmelerinin kolaylaştırılması sağlanacak.
Ayrıca bu kararnameyle Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’nde de yeni düzenlemeye gidilecek. Buna göre, Türkiye’de ihraç edilmiş TL cinsinden tahviller Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi bakımından elden çıkarılacak veya repo işlemine tabi tutulması dolayısıyla ödenmesi gereken BSMV oranı nın yüzde 5’ten yüzde 1’e indirilecek.
Uzun vadeli kaynak girecek
Babacan, CNBC-e’nin 10. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansa bu konuya değinerek, “Bankalarımız olsun, arzu eden reel sektör kuruluşlarımız olsun, artık yurt dışı piyasalarda, döviz piyasalarında daha aktif hale gelebilir. Böylece Türkiye’ye de dışarıdan daha uzun vadeli kaynak girişini sağlamakta da önemli bir adım olacak diye düşünüyoruz” dedi. Hazine belli rakamlarda kalacağına ve devletin dışarıdan borçlanma gereği nispeten düştüğüne göre, burada özel sektöre de bir alan açılacağını dile getiren Babacan, şunları söyledi: “Hazine borçlanma faizleri yüzde 7’lere düştü. Enflasyona bakıldığında Hazine bonosu içeride eskisi kadar bol bir ürün değil. Artık Türk şirketleri için, Türk özel sektörü için, bankalar için içeride de bir alan 2011’den itibaren oluşuyor.”
Ara yollara sapmamak lazım
KRİZİN Türkiye’yi etkilediği, ancak Türkiye için önemli bir fırsat kapısı oluşturduğuna dikkat çeken Ali Babacan, Avrupa’da sorun yaşayan pek çok şirket, “Biz nerede büyüyeceğiz?” “Nerede iş yapacağız” dediğinde, büyük potansiyeli ile Türkiye’yi gördüklerini anlattı. Babacan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bundan sonraki dönemde, hele hele bir miktar şu krizin etkileri toparlansın, bir miktar daha kuruluşların özgüveni yükselsin, Türkiye gerçekten şu ana kadar olduğundan daha fazla bir cazibe merkezi haline gelecektir, daha çok tercih edilecektir. Ancak bunun olması için de Türkiye’de istikrar ve güvenin mutlaka korunması lazım. Güven bir numaralı faktör. Kimseyi şaşırtmamamız lazım. Ne söz veriyorsak, onu yapmamız lazım. Ana politikalardan asla taviz vermememiz lazım. Dümdüz yolda giderken, sağdan soldan biraz rüzgar esti diye, ara yollara patikalara sapmamamız lazım.”
Niyet okuyuculuğu yapmak zor
SERMAYE akımlarıyla ilgili tartışmalar konusuna değinen Ali Babacan, şunları söyledi: “Türkiye son 8 yıldır hem doğrudan yatırımlar için hem portföy yatırımları için bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Burada bizim dikkat etmemiz gereken husus, Türkiye’ye gelen sermayenin daha kalıcı olmasını sağlamak ve daha uzun süreli sermayenin Türkiye’ye gelmesini cazip kılmak. Portföy yatırımlarının kısa ya da uzun vadeli olduğu ancak çıktığında anlaşılıyor. Burada bir niyet okuyuculuğu yapmak zor. Burada temel yaklaşımımız Türkiye’nin her zaman için açık bir ekonomi olmasını sağlamak hatta bu özelliğini daha da kuvvetlendirmektir. Yasaklayıcı, sınırlayıcı, Türkiye’nin etrafına duvarlar örücü bir ekonomi anlayışımız asla yoktur. ”