Güncelleme Tarihi:
Ağbal, Başbakanlık himayelerinde düzenlenen 7. İstanbul Finans Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, global kırılganlıkların, jeopolitik risklerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde bu zirvenin düzenlenmesinin ve özellikle jeopolitik risklerin bir tema olarak tespit edilmesinin isabetli olduğunu kaydetti.
Global krizin meydana gelmesinden bu yana yaklaşık 8 yıl geçtiğini ifade eden Ağbal, şunları söyledi:
"Başlarda global krizin etkilerinin en azından orta vadede giderilebileceğine ilişkin beklentiler vardı ama 2016 yılında hala global büyüme ciddi bir sorun olarak hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin önünde önemli bir sorun olarak duruyor. Burada ilk başlarda gelişmekte olan ülkeler global ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağlasa da özellikle 2013 sonrası dönemde gelişmekle olan ülkelerin de büyüme oranlarında aşağı yönlü gelişme meydana geldi. Bu dönemin genel karakteristiği düşük büyüme oranları, düşük enflasyon, işsizlik oranında genel anlamda artış, özellikle gelişmiş ülkelerde kamu borçlanma oranlarında yükselme, verimlilik artışında nispi azalma, özel sektör yatırımlarında beklenen artışın olmaması ve yine küresel ticaretin beklenen ölçüde genişlemediğini görüyoruz. Global ekonomide meydana gelen bu belirsizlikler ve aşağı yönlü riskler aynı zamanda sosyal ve siyasal anlamda da bir takım yeni tartışmaları beraberinde getiriyor. Ekonomik büyümenin yeterince olmamış olması özellikle sosyal problemleri de beraberinde getiriyor. Ekonomik büyümeden toplum kesimlerinin en azından hak ettikleri derecede pay almamaları önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor."
Ağbal, ABD'nin nispi olarak büyüme bakımından daha iyi gittiğini, AB'de son dönemde bir iyileşme görülse de beklenen ölçüde olmadığını, Çin'in dönüşüm yaşadığını, ancak dönüşümün sadece bu ülkeyi değil, herkesi ilgilendirdiğini vurgulayarak, Çin'de meydana gelen her olayın dünya ekonomisi için önemli belirsizlikleri içerdiğini veya ekonomik beklentileri iyileştirdiğini dile getirdi.
Herkesin Fed'in faiz kararlarına odaklandığına dikkati çeken Ağbal, "Fed ne zaman faiz artıracak?' diye bir tartışmanın içinden çıkamıyoruz. 2015'in sonunda bir faiz artırım kararı geldi ama sonrasında global finansal piyasalarda yaşanan belirsizliklerin ardından gerçekten faiz artırımı konusu ciddi bir bulmacaya dönüşmüş durumda. ABD'de çıkan veriler bir faiz artışına işaret ediyor. Global kırılganlıkların devam etmiş olması da bu faiz artışı meselesinin önünde ciddi bir konu" dedi.
Ağbal, genel anlamda jeopolitik riskler yanında Fed'in faiz artırım süreci, Çin ekonomisinde dengelenme, Brexit'in etkileri, ABD'deki seçimin, gelecek dönemde global ekonomik gelişmeleri etkileyecek faktörler arasında olduğunu anlattı.
"TÜRKİYE AB ÜYELİĞİNİ STRATEJİK HEDEF OLARAK GÖRÜYOR"
Bakan Ağbal, 15 Temmuz'daki Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin Türkiye'de halkın büyük bir direnci ile kırıldığını, darbenin başarılı olamadığını anımsatarak, ilk anda finansal piyasalarda aşağı yönlü gidiş olsa da hükümetin aldığı tedbirler, iş adamları ve bankaların gösterdiği kararlılık sayesinde piyasalarda yukarı yönlü veya normalleşme yönünde gelişmelerin görüldüğünü kaydetti.
Türkiye'nin bir devlet politikası olarak öteden beri izlediği Avrupa Birliğine (AB) tam üye olma hedefinin politik olarak en önemli önceliklerinin arasında bulunduğunu ifade eden Ağbal, şunları aktardı:
"Türkiye AB'ye tam üye olmak istiyor. Türkiye AB üyeliğini stratejik hedef olarak görüyor. Özellikle AB üyeliği yolunda darbe girişiminden önceki 6 ayda 2 yeni fasıl açtık. Gümrük Birliği anlaşmasının genişletilmesi kapsamında yapılan görüşmeler var. Önümüzdeki günlerde AB üyeliği noktasında hükümet olarak çok daha kararlı bu meseleye ağırlık veren bir perspektifte çalışmalarımız olacak. Türkiye için AB üyeliği hiçbir şekilde vazgeçilmesi mümkün olmayan stratejik bir hedeftir. Bu üyeliğin gerektirdiği her türlü kararlılık da hükümetimiz tarafından gösterilecektir. Türkiye için ABD stratejik bir politik partnerdir. ABD ile olan güçlü stratejik ilişkilerimiz bugüne kadar nasıl devam ediyorsa, bundan sonra da inşallah artarak devam edecektir. Türkiye muasır medeniyet seviyesine ulaşma noktasında ortaya koyduğu tercihleri kararlı bir şekilde devam ettirecek, demokrasinin, hukuk devletinin, insan haklarının daha da güçlenmesi konusunda, çağdaş normlarda ekonomik ve politik yapının kurulması noktasında hükümet olarak son derece kararlıyız. Bugüne kadar gösterdiğimiz tavra aynen devam edeceğiz. Türkiye'nin dahil olduğu medeniyet havzası, Batı medeniyet havzası içerisinde ama medeniyetlerin kendi aralarındaki diyaloğun da unsurlarını içeren bir perspektifte olacak."
Ağbal, Rusya ve İsrail ilişkilerinde bir takım sıkıntıların yaşandığını, hükümet olarak bu konuda da gösterdiği kararlılıkla ilişkilerin normalleştiğini aktararak, ilişkilerin normalleşmesinin ekonomik ve siyasal olarak olumlu yönde devam edeceğini söyledi.
Türkiye'de 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan yeni bir atmosferin bulunduğuna işaret eden Bakan Ağbal, "Hükümet olarak bizler, muhalefet partileri büyük bir sorumlulukla, büyük bir uzlaşı içeresinde Türkiye'nin demokrasisinin ileriye gitmesi için çaba gösteriyoruz. 15 Temmuz olmaması gereken bir hadiseydi, ancak olmuştur. Türkiye buradan gerekli dersleri çıkartmak suretiyle Türkiye demokrasisini daha ileriye götürme noktasında bunu fırsata dönüştürmeyi bilmiştir. Gerek hükümet gerekse muhalefet partilerinin gösterdiği sağ duyulu tavrı takdirle karşılıyoruz. Hep beraber inşallah Türkiye'nin daha ileriye gitmesi noktasında çok güzel çalışmalar yapacağız" diye konuştu.
Ağbal, Anayasa değişikliği konusunda iktidar partisinin muhalefet partileriyle birlikte çalıştığını ifade ederek, "İnşallah en yakın zamanda Anayasa değişiklikleri noktasında önemli bir inisiyatif alınacak" dedi.