Güncelleme Tarihi:
Makine sektörü, bu yılın ilk 4 ayında 7,5 milyar dolarlık ihracata imza attı. Açıklamada görüşlerine yer verilen MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, sektörün ihracat performansını en net şekilde ortaya koymak üzere 2019 verileriyle karşılaştırma yapmayı sürdüreceklerini belirterek, "Tüketimdeki farklılaşma nedeniyle küresel imalat sanayi yatırımlarını hızla yeniliyor ve sektörümüz artan talebe yanıt verebilmek için çok yoğun çalışıyor. Yakaladığımız olağanüstü performansın pandeminin baz etkisine dayandığı zannedilmesin. Biz başarımızı, rakiplerimizin tersine ihracat artışı ile kapatmış olduğumuz 2019 yılındaki verilerimizle kıyaslayarak da ortaya koyuyoruz." ifadelerini kullandı.
Karavelioğlu, yılın ilk 4 ayında 3,5 milyar dolarlık ihracat yaptıkları ilk 10 pazara, geçen yıl 2,5 milyar dolar, 2019 yılında ise 2,9 milyar dolarlık ihracatları olduğunu aktararak, "Bu ülkelere ihracatımız son bir yılda yüzde 43, son 2 yılda yüzde 22 artmış. Ülke bazında daha çarpıcı örneklerimiz var. Son 2 yılın artışı İspanya'da yüzde 30, Rusya, İran ve Mısır'da yüzde 50'yi aşıyor. Ukrayna ve Özbekistan'da ise artış yüzde 100 civarında. Pandemi süreci bize yeni dostlar kazandırdı ve geçen yıla göre toplam ihracatımızda yüzde 30 artış yaşandı. Fakat biz 2020'nin güdük verilerine bakarak kendimizi avutmuyoruz, 2019 yılına göre yüzde 17 artış sağladığımız için memnuniyet duyuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"RAKİPLERİMİZ BİZE BAKIP YİNE GIPTA EDECEK"
İkili ilişkilerdeki bazı sorunlar nedeniyle ihracatta sıkıntı yaşayan türbin ve turbojetler ile karantina döneminde lüks tüketim olarak görülen deri işleme makinaları dışında salgının etkilerini gideremeyen alt sektör kalmadığını bildiren Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"İlk 4 ayda yurt dışına 1,2 milyon tonun üzerinde makine sevk ettik ve ürünlerimizin fiyatları uluslararası piyasada yükselmeye devam ediyor. En yüksek performans gösterdiğimiz 10 alt sektörde 2 yıllık ihracat artışımız yüzde 20 oldu. Yüzde 37 artan elektrik motoru ve jeneratörleri, yüzde 35 artan tekstil ve konfeksiyon makineleri takip ediyor. Fakat önemli olan topyekun bir performansla 2019 rakamlarımıza 1,3 milyar dolar ilave etmemiz ve bu badireden başarıyla çıkmak. Önceki kriz dönemlerinde olduğu gibi bu süreci de bütün rakiplerimizin gıpta edeceği bir performansla tamamlayacağız."
Karavelioğlu, salgın gündemi ile ABD seçim sonuçlarının küresel ölçekte yaşanan güç mücadelesini yumuşatmaya yetmediğini belirterek, "Çin'in hegemonik hedefleri doğrultusunda hızla yaygınlaştırdığı ikili anlaşmalarla küresel üretim, ticaret ve stratejik yatırımlardan daha fazla pay alma gayreti devam ediyor. İleri teknolojiye ulaşmak üzere örtülü devlet destekleri ile yaptıkları firma satın almaları da Batı toplumları tarafından kaygıyla izleniyor." ifadelerini kullandı.
AB'nin, büyük satın alma gücü ve ileri sanayi teknolojilerindeki üstünlüğü nedeniyle ABD ve Çin için vazgeçilmez bir kutup olduğunu vurgulayan Karavelioğlu, AB ile Türkiye ilişkilerinin öneminin de giderek arttığını aktardı.
Karavelioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AB, ABD ve Çin üçgeninde olup bitenler bizi yakından ilgilendiriyor. Almanya'nın dönem başkanlığında bir yumuşama adımı olarak liderler arası mutabakatla imzalanan AB-Çin Serbest Yatırım Anlaşması, artan kamuoyu baskısı nedeniyle AB parlamentosundan onay alamadı. Türkiye'nin Avrupa ve Avrupa'ya mal satmak isteyenler için stratejik bir önemi var ve sektörümüz yükselen performansı ile bütün krizleri lehine çevirme yeteneğine sahip olduğunu bir defa daha gösterdi. Pandemi sebebiyle Fransa, İtalya, İspanya gibi Güney Avrupa devletlerindeki sıkıntılar devam ediyor. Türk makine sektörü ise bölgede artan faaliyetleriyle sınai ve teknolojik iş birliklerinden aldığı payı sürekli artırıyor."
"EN BÜYÜK TEHLİKE, DOĞUDAN GELEN DAMPİNGLİ VE DÜŞÜK TEKNOLOJİLİ MALLARDIR"
Kutlu Karavelioğlu, geçen yıl 11 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığının bu yılın ilk çeyreğinin sonunda yüzde 29 artarak 2,8 milyar dolara kadar yükselmesini kaygı verici bulduklarını belirtti.
Karavelioğlu, "Makine ithal etmenin yıllarca sürecek bağımlılıklar oluşturduğunu her fırsatta söylüyoruz. Bu alışkanlığın Türkiye'nin cari açığına çok menfi etkileri olduğunu da istatistiklerle gözler önüne seriyoruz. Üretiminin yüzde 60'ını ihraç etmekte olan bir sektör olarak, rekabet gücümüzü artırmak üzere ölçek büyütmek zorundayız fakat iç talepten sadece yüzde 33 pay alabiliyoruz. Sektörümüzün karşılaştığı en büyük tehlike batıdan gelen kredili mallar değil, doğudan gelen dampingli ve düşük teknolojili mallardır." ifadelerini kullandı.
Damping soruşturmalarında süreçlerin yılları aşmasının ve anti-damping vergilerinin işlevsizliğinin ileri ülkeleri ilave gümrük vergileri koymaya mecbur bıraktığını belirten Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"Bizim kendi koyduğumuz vergileri teşvik kapsamına alıp uygulanamaz hale getirmemiz başlı başına bir haksız rekabet konusu. Oysa 11. Kalkınma Planımız, sektöre yönelik tehditlere karşı tedbirler geliştirmeyi emrediyor. Bu tedbirler arasında yatırım teşvik mevzuatının günün ihtiyaçlarına göre elden geçirilmesi de var. Dünyanın en büyük makine pazarlarından biriyiz ve petrol alır gibi makine ithal etmeyi sürdüremeyiz. Türkiye'ye makine satmak isteyenler gelsin, burada imalat yapsınlar istiyoruz ama ithalata bu kadar açık bir sektörün yatırım çekmesi mümkün olamıyor."