Güncelleme Tarihi:
Adana ve bölgedeki ilçelerde kurulmuş 12 sivil toplum örgütünün, Ceyhan havzasında planlanan termik santral projeleriyle ilgili Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) aleyhine açtığı davanın sonuçları derinleşiyor. Mahkemenin iptal kararıyla inşa süreçleri duran Ceyhan ve Yumurtalık bölgesindeki termik santrallerin ardından, Doğu Akdeniz ve Marmara Bölgesi’ndeki santraller için de bölge idare mahkemelerince benzer kararlar alındı. Şu ana kadar Mersin, Adana ve Hatay bölgesinde yer alan 17 santral karardan etkilendi. Bunların içinde 1995 yılından bu yana aktif olan santrallerin de olduğu belirtiliyor. Danıştay, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) için bölgesel bazda kümülatif etki değerlendirmesi istiyor.
ÇEVREDE BÖLGESEL ETKİ
İlk kez Enerji IQ’nun temmuz ayında yayınladığı haberle gündeme taşınan konuya ilişkin gelişmelerin, bir düzenleme gerektirecek boyuta taşınması gözleri lisans ve yatırım sürecine çevirdi. Olayın gelişimine bakmak gerekirse, 12 sivil toplum örgütü, termik santral projeleri aleyhine dava açmış, Danıştay 13. Dairesi “Yürütmeyi Durdurma” isteminin reddine karar vermişti. Karara yapılan itiraz ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından oyçokluğu ile kabul edilmişti. Danıştay, kararın gerekçesinde, herhangi bir yerde kurulan veya kurulacak termik santrallerin çevreye etkilerinin bölgesel bazda değerlendirilmesi gerekliliğini kaydetmişti. Şimdi ise benzer yönlü kararlar yatırımcıları endişelendirmeye başladı.
HAVZA BAZINDA KARAR
Enerji IQ’nun haberine göre, bir kamu yetkilisi de, EPDK’nın termik santraller için lisans başvurusu almayı bir süre durdurabileceğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Danıştay kararı çerçevesinde bölgesel değerlendirmeleri yaparak, projeleri tekemmül ettirip, ardından yeni başvuruları kabul edebileceğini kaydetti. EPDK, 2007 yılında aldığı bir Kurul kararıyla, rüzgâr ve güneş yatırımlarına ilişkin başvuruları tek günde alıp, havza bazında bir değerlendirme yapabiliyor. Ancak termik santral başvurularında bu yöntem uygulanmıyor.
Firmalar incelenmeli
SEVAİOĞLU, enerji uzmanı olarak gördüğü bir çelişkiyi ise şöyle dile getirdi: “Türkiye, doğalgaz, hatta nükleere göre, kömürden son derece ucuz elektrik elde edebilir. Ben kömür savunucusuyum. Yalnız gelişmiş teknolojilere göre santral kurulması gerekiyor. Türkiye’nin çevreye daha saygılı santraller kurması lazım. ÇED raporu hazırlayan firmaların bağımsızlıkları, maddi ilişkileri, geçmişleri, yazdıkları raporların ne kadar objektif olduğu konusunda ciddi araştırma yapılması lazım.”
Çevre etkisi
SÖZ konusu Danıştay kararının gerekçesi şöyle: “EPDK ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan; ÇED raporlarının hazırlanması, sonuçlandırılması ve ÇED kararlarının verilmesi aşamasında, aynı şehir veya coğrafi bölgede kurulan ya da kurulacak olan termik santrallerin yer ve konumu ile yakıt türleri, daha önce verilen ÇED kararları ve raporları dikkate alınarak; santrallerin ve bölgesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle, santrallerin bölgesel bazda çevreye olan etkilerinin neler olacağı konusunda bir değerlendirme yapılıp yapılmadığının ve bu konuda bir kararın bulunup bulunmadığının” sorulduktan sonra “yürütmeyi durdurma” isteminin reddine karar verilebileceği.”
Bölgeye göre ÇED
ODTÜ’den Prof. Dr. Osman Sevaioğlu, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarının güçlü şekilde bağlayıcı olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmeyi yaptı: “ÇED raporları bölgenin gerçeklerini yansıtmıyor. Söke Ovası’nın ortasına, tarım arazisine inanılmaz şekilde rüzgar santrali dikilmiş, yanında dağ duruyor ve ÇED raporu tamam. EPDK’yı aradım, ‘ÇED raporu tamam, yapacak bir şey yok’ dediler. Danıştay İdari Dava Daireleri doğru bir şey söylüyor: Her bölgenin kendine göre özellikleri var ve bölgeye göre ÇED raporu hazırlanmalı. Kararda, ‘Artık böyle uydurma ÇED raporları ile gelmeyin, daha tarafsız ÇED raporları hazırlayın ’ deniliyor. Yargıtay, ve Danıştay kararları emsaldir. Hukukçuları kutluyorum.”
TAQA’yı da etkiledi mi?
Enerji IQ Bilgi Servisleri Genel Müdürü Emre Ertürk, “En önemlisi, kısa sure önce Birleşik Arap Emirlikleri’nin devlet şirketi TAQA’nın, 8 milyar dolar olduğu ifade edilen yatırımından vaz geçmesinin etkileri. Bütün bu gelişmeler, hâlihazırda devam eden ancak yargı kararı ile duraklayan projelerden sonra lisanslama sisteminde köklü bir değişiklik yapılması gerekliliğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin arz güvenliği ve istikrarı açısından, inşa halindeki projeleri hariç tutarak havza bazında bir değerlendirme süreci başlatması, yatırımcıları, bölge halkını ve enerji bürokrasisini koruyacaktır.”