Ayşegül AKYARLI GÜVEN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2009 00:00
Krizin etkisiyle dünyada işsiz sayısı 210 milyona yaklaşırken, suç oranları da hızla artıyor. Dünyada tutuklu sayısı 10 milyona, yarattıkları ekonomik büyüklük ise 50 milyar dolara ulaşıyor. Hapishane yaratmak için yeni yollar keşfetmek zorunda kalan bazı ülkeler topu özel sektöre atıyor. 458 hapishanesi bulunan Türkiye de özelleştirmeye sıcak bakıyor.
GLOBAL krizin etkisiyle dünyada işsiz sayısı 210 milyona yaklaşırken, işsizliğe bağlı suç oranlarında yaşanan hızlı artış farklı bir ekonomi yaratıyor. Bugün dünyada çapındaki hapishanelerde tutuklu sayısı 10 milyona, yarattıkları ekonomik büyüklük ise sadece ABD’de 37 milyar dolara, global anlamda ise 50 milyar dolara ulaşmış durumda. Hükümetler, tutukluları barındıracak hapishane yaratmak için her geçen gün yeni yollar keşfetmek zorunda kalırken, suçlu sayısına yetecek kadar hapishane yatırımı yapmayan bazı ülkeler topu özel sektöre atıyor. Türkiye’de ise devletin kontrolünde olan 458 hapishanenin benzer ekonomik şartları yerine getirmeleri için özelliştirilmelerine sıcak bakılıyor.
Mahkûm için günlük kiraDevlet, özel
sektörün kurduğu ve bazen işlettiği bu hapishanelerde kalan her mahkûm için yatırımcı şirkete belli bir bedel ödüyor. Bu da özel sermayeli yatırım şirketlerinden politikacılara kadar birçok kişi ve kurumun hapishane yatırımı yapmasına yol açıyor. ABD Başkan Yardımcısı Dick Chaney’nin de içinde bulunduğu bu yatırımcıların gücü etik tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Türkiye’de özelleştirmeTürkiye’de ise henüz özel işletilen herhangi bir hapishane bulunmuyor. Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci’nin 2007 yılında hizmet özelleştirmesi kavramının çok geniş olduğunu belirterek yaptığı "Sağlıktan, cezaevleri koruma hizmetlerine kadar birçok alanda özelleştirme söz konusu olabilir" açıklaması da bu kuramı doğruluyor. Ancak özelleştirmede öncelikli hedef halihazırda portföyde yer alan kuruluşların özelleştirilmesinin tamamlanması olduğu için cezaevleri konusunda henüz somut bir adım atılmıyor. 2008 yılı sonu itibariyle 103 bin 296 tutuklunun bulunduğu Türkiye’de hapishane sayısı 458’e ulaşıyor. Resmi kapasitesi 90 bin 558 olan bu cezaevleri sayının yetersiz olması nedeniyle kapasitesinin çok üzerine çıkmak zorunda kalıyor.
Çalışmak isteyen mahkûm çok ama atölye yetmiyorTÜRKİYE’de cezaevlerinde çalışma iki şekilde oluyor. Kapalı cezaevlerinde kurulu atölyeler aracılığıyla isteyen mahkumlara eğitim amaçlı çalışma imkanı sağlanıyor. Burada çalışan hükümlülerin sigortaları yapılıyor ve hapishanedeki harçlığını çıkartmasını sağlayacak bir ücret ödeniyor. Açık cezaevleri ise iş yasasına bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Hükümlü, işlediği suça göre cezasının belli bir bölümünü kapalı ceza evinde çektikten sonra çalışmak üzere gitmek istediği açık ceza evlerine geçmek üzere başvuruda bulunuyor. Başvurusunda gitmek istediği birkaç açık hapishaneyi listeleyen hükümlü burada belirli bir ücret karşılığı ve sigortalı olarak çalışıyor. Kapalı
ceza evlerinde atölye kapasitesinin hükümlü sayısının çok altında olduğunu ifade eden Ankara L Tipi Kapalı cezaevi Müdürü Bekir Alanoğlu, "Benim sorumlu olduğum hapishanede 1250 tutuklu var. Neredeyse tamamının da çalışmak istediğine dair dilekçesi bulunuyor. Ama imkanlarımız 20 kişilik 8 adet atölye ile sınırlı. Tutuklular sigorta sayesinde dışarıdaki eş ve çocuklarına sağlık konusunda katklı sağlamak için çalışmayı çok istiyor. Ancak, biz yetişemiyoruz" dedi.
Reagan’la çıktı, Clinton’la büyüdüHapishane özelleştirmeleri 1980’lerde Ronald Reagan ve Bush hükümetleri zamanında hızla artmaya başladı.
Zirveye çıkışı 1990’da devlet iş gücünde kısıntıya iden eski Başkan Bill Clinton döneminde oldu. Özelleştirme sürecinde Adalet Bakanlığı, özel cezaevi şirketleri ile anlaşmalar imzaladı.
Hapishane yatırımcısına mahkum başına ücret ödeyen devlet, özeleştirmenin ilk aşamasında sadece binayı kiraladı. Yönetim ve gardiyanlık hizmetleri devlet tarafından yürütülürken, cezaevi inşaatı, kantini, yiyecek, sağlık, nakil gibi mahkumlara sunulan hizmetler özel sektör tarafından yürütüldü.
Yarı özel adı verilen bu adım birçok devletin hapishane özelleştirmesinde ilk adımı oldu. Bunun ardından cezaevlerinin tam olarak özel sektöre devredilmesi modeli başladı.
Cezaevlerinin kurulmasından personele kadar her türlü işletme özel şirketlere devredildi. Her iki tip uygulamada da mahkum emeği yoğun bir şekilde kullanıldı.
ABD’de bu konuda yatırım yapan şirket sayısı 600’e yaklaştı.37 eyalet iş gücünü özelleştirdiABD’de hapishanelerde iş gücünü özelleştiren eyalet sayısı 37’yi buluyor.
IBM, Boeing, Motorola, Microsoft, Dell, Hewlett Packard, Intel, Pierre Cardin gibi şirketler mahkumların çalışmaları karşılığında anlaşmalarına göre farklı ücretler uygulayabiliyor. Bazı hapishanelerde tutuklular haftada 6 gün, saati 17 sente çalıştırılıyor. Bu, ayda 20
dolar anlamına geliyor.
Kár için hücreler çok dolu olmalıydıÖzel hapishane sisteminde kár için hapishanenin yüzde 90-95 dolu olması gerekiyor.
Bu tür hapishanelerde yatanlar için cezada ’iyi hal indirimi’ yapılabiliyor ama kurallar ihlal edilince mahkumun cezasına 30 gün daha ekleniyor. Özel hapishanelerdeki mahkumlar eyalet hapishanelerine göre 8 kez daha fazla ceza alıyor.
Bu da büyük hapishane yatırımcılarının lobi faaliyetleri ile ağır ceza kapsamını genişletmeye çalıştıkları eleştirilerini beraberinde getiriyor.Eski tutuklu telefon şirketi kurdu
TUTUKLU olarak geçirdiği 5 yıl içinde ailesiyle konuşmakiçin ödediği aylık bin doları bulan faturalardan bunalan Brian Prins, hapisten çıkar çıkmaz hapishanelere alternatif olarak geliştirdiği ön ödemeli telefon şirketini kurdu. Bu yolla hükümlülere de yeni bir alternatif sunmuş oldu.
Beyazlara argo konuşmayı öğretiyorBİR müşterisinin tutuklanmasının ardından savunma derslerini hapishanede vermeye başlayan spor hocası, tutuklulara 100 saatlik ve maliyeti 20 bin doları bulan bir program önerebiliyor. Özellikle beyazların ilgilendiği bu kursta hapishanede kendini koruma, argo konuşma, gardiyanlarla ve diğer tutuklularla iletişim vere konusunda da eğitim veriliyor.