Madenciler iş bırakıyor

Ramis Muslu, sendikadaki toplantı salonunda yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın toplantısı düzenledi.

Muslu, 17 Mayıs’ta meydana gelen grizu faciasında 28 işçinin yaşamını yitirdiğini, 2 işçiye ulaşma çalışmalarının sürdüğünü belirtti. TTK bünyesinde yer altında hazırlık işlerinde çalışan 3 taşeron şirketin bulunduğunu, facianın da bu şirketlerden birinin çalıştığı maden ocağında yerin 540 metre altında meydana geldiğini hatırlatan Muslu, 2004 yılı Şubat ayında yeraltına taşeron şirket sokma düşüncesi gündeme geldiğinde GMİS olarak buna şiddetle karşı çıktıklarını kaydetti. Ancak TTK yönetimi ve siyasi iktidar çevrelerinin işçi açıkları, yeterli hazırlıkların kalmaması, maliyetlerin daha da düşürüleceği gibi çeşitli gerekçeler ile taşeronlaşmayı savunduklarını hatırlatan Muslu, şöyle konuştu:

“IMF’nin izin vermemesi nedeniyle kamuya işçi alınamadığı için, başka kurumlarda olduğu gibi TTK’da da böyle bir yol seçtiler. Biz yapılacak işin kapsamını ve doğabilecek zararları bildiğimiz için bu çalışmaların eğitimli ve işinde uzmanlaşmış kendi personelimiz tarafından yapılabileceğini vurguladık. Buna rağmen önce Kozlu Müesssese, daha sonra da Karadon ve Üzülmez Müessese Müdürlükleri’nde işimiz özel sektöre verildi. 23 Haziran 2005’te eylem başlattık. Karadon Müessesesi’nde çalışan taşeron firma elemanları ocaklara sokulmadı. Sonuçta 19 Temmuz 2005’te şirket yine işbaşı yaptı.”

BU OLAY CİNAYETTİR

Karadon’da taşeron şirketin çalıştığı eksi 540 kodunda yaşanan facianın geleceğini, daha işin başında söylediklerini ileri süren Muslu, “Bu nedenle biz bu olaya kaza demekten imtina ediyoruz. Ve baştan beri bir faciadan, cinayetten bahsediyoruz. Bir kez daha uyarıyoruz. Yer altında yürümek için bile bir eğitim gerekir. Çünkü her işyerinin ve çalışan herkesin bir şekilde birbiriyle bağlantısı vardır. Yapılabilecek en küçük bir hata, o bölgede, hatta yol ve hava akımı itibariyle birbirlerini etkileyen kilometrelerce mesafede çalışan insanların hayatını doğrudan etkileyebilmektedir. Ama taşeron firmada akşam telefon edilen işçi sabah işe alındı. O gün ilk defa işe gelen 2 tane arkadaşımız var. TTK’da ise yeni giren bir işçiye 21 gün eğitim veriliyor, 4 ay da deneme süresinden geçiriliyor. Teorik ve pratik eğitim veriliyor. Bu 3 taşeron firmada akşam telefon ediyorsun, sabah geliyor ‘bareti lambanı al ocağa git’ deniyor. Bu nedenledir ki 160 yıllık tecrübeye sahip olan bu kuruma işçi alınırken çok dikkatli davranılır. Eğitim işe alınırken başlar ve çalışma süreci içinde devam eder. Teknoloji izlenir, yatırımdan kaçınılmaz, işçi sağlığı ve iş güvenliği her şeyin önünde gelir. Oysa özel sektör mantığının en belirgin özelliği, öncelikle kar etmektir” diye konuştu.

ASIL İŞLERİ İNŞAATÇILIK

TTK bünyesinde çalışan 3 taşeron şirketin de ilk kez madencilik sektöründe iş yaptıklarını, asıl işlerinin inşaatçılık olduğunu belirten Muslu, şöyle devam etti:

“Biz Kozlu ve Üzülmez’de sendika olarak örgütlendik ve taşeron şirket çalışanlarını üye yaptık. Ancak şirket, inşaat şirketi olduğunu belirterek yetkimize itiraz etti. Sendikamızın maden iş kolunda örgütlü olduğunu hatırlattı. Ben de soruyorum buradan; Karayolunda tünel mi açıyorsunuz, barajda tünel mi açıyorsunuz, yoksa belediyenin metro inşaatında mı çalışıyorsunuz? Ne işiniz var maden ocağında? Tünel ve metro çalışması ile yeraltı madenciliğindeki galeri işlerini aynı görenler, umarız bu facia sonrasında ne kadar büyük yanlış yaptıklarını anlamışlardır. Şirketler, işi taahhüt ettikleri sürede de bitirememiştir. Umarız, özel şirketlerin düşük fiyat teklif etmesiyle kara geçeceğini sanan TTK yönetimi de ne kadar büyük bir hata yaptığını bu süreçte görmüştür.”

Madenciliğin ayrı bir iş olduğunu belirten Muslu, “Taşeronların metangazı ile grizu ile mücadele etmeleri mümkün değil. Baraj inşaatları, tünellerde metangazı, karbon monoksit gazı yok. Ama yerin 550 metre altında tedbirini almazsan, her an bunlarla karşı karşıya kalabiliyorsun. Bu 3 şirkette kuruma taahhüt ettiği ilerlemeleri gerçekleştirememiştir. İşin ancak yarısındadırlar. 3 firmanın hakedişleri verilip, acilen işlerini kuruma devretmelerini istiyoruz” dedi.

GÖÇÜK, FACİANIN BÜYÜMESİNİ ÖNLEMİŞ

Patlamanın meydana geldiği Karadon’daki ocak ile Gelik’teki maden ocağının yer altından birbirine bağlı olduğunu, iki ocaktada toplam bin 300 civarında işçinin çalıştığını hatırlatan Muslu, patlama sırasında oluşan göçüğün, facianın daha da büyümesini engellediğini ileri sürdü. Facianın yaşandığı yerde oluşan büyük göçüğün, patlamayla birlikte açığa çıkan karbonmonoksit gazının hem Gelik tarafına, hem de patlamanın meydana geldiği ocaktaki diğer işçilerin bulunduğu galerilere ulaşmasını önlediğini, böylece facianın bu boyutta kaldığını söyledi.

MUTLAKA HATA YAPILMIŞTIR

Yüzde 1 oranında metangazı tespit edildiğinde ocağın tahliye edilmesi gerektiğini belirten Muslu, metan gazının kendiliğinden patlamasının da mümkün olmadığını, orada mutlaka bir hata yapıldığını, bu hatanın da yapılacak incelemeden sonra ortaya çıkacağını söyledi.
Bu kadar çok eksiklik varken facianın kaçınılmaz bir kaza olarak algılanmasının yanlış olduğunu vurgulayan Muslu, “Biz buna katılmıyoruz. Buradaki eksiklikler ortaya çıkarılacak. Suçlular kimse, şirketse şirket, kurumsa kurum, herkes bedelini ödeyecek. Emniyet tedbirlerinin hepsini alırız, kontrol ve denetimler yapılır, o zaman ‘kader’ diyebiliriz. Diyanet İşleri Başkanımız, Başbakanımıza güzel bir cevap verdi. Bunu daha fazla polemik yapmak şehit madencilerimizi ve ailelerimiz üzüyor” diye konuştu.