Linn: Yabancı sermayede iki yıldır aynı yerdesiniz

Güncelleme Tarihi:

Linn: Yabancı sermayede iki yıldır aynı yerdesiniz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2002 01:42

Ankara'da, yabancı sermaye açısından Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi toplantısına katılan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Johannes Linn, ‘‘2 yıl önce de benzer bir toplantıya katıldım. O zaman da benzer şeyler tartışılıyordu. 2 yılda pek birşey değişmemiş’’ dedi.

Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Johannes Linn, Türkiye'nin daha fazla doğrudan yabancı yatırım alamadığı için Avrupa ile Gümrük Birliği'nin avantajlarını tam olarak kullanamadığını savundu. Ankara'da ‘Türkiye’de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi' konulu toplantıya katılan Linn, ‘‘Türkiye'de 2 yıl önce de benzer bir toplantıya katılmıştım. O toplantıda da benzer bir rapor tartışılıyordu. O tarihten bu yana pek birşey değişmemiş’’ dedi.

Linn, ‘‘Türkiye AB pazarında bir yer edinmek isteyen küresel şirketler için önemli bir konum olabilirdi. Nevar ki 90'lı yıllarda bu şirketlerin çoğu aslında Türkiye'ye gelebilecek olan yatırımlarını Avrupa Birliği içinde ve çevresinde başka ülkelere yapmıştır’’ dedi. Linn, doğrudan yabancı sermaye çekebilmek için Türkiye'ye yardıma hazır olduklarını söyledi.

Türkiye'ye 1990'lı yıllarda giren doğrudan yabancı yatırımın, Gayrısafi Yurtiçi Hasıla'nın binde 5'inden az olduğunu söyleyen Linn, ‘‘Bu durumu izah edebilmek çok güçtür’’ dedi. Bu sonucun Türkiye'nin daha çok iş yaratma ve rekabet gücünü arttırma fırsatlarını kaçırmasına yol açtığını vurgulayan Linn, Türkiye'nin bu nedenle Avrupa ile Gümrük Birliği avantajlarını da tam olarak kullanamadığının altını çizdi.

Dünya Bankası Başkan Yardımcısı; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Yabancı Sermaye Derneği (YASED) ve Finans Dünyası'nca ortaklaşa düzenlenen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Hazine Müsteşarlığı'nın katkıda bulunduğu ‘Türkiye’de Yatırım Ortamının iyileştirilmesi' konulu konferansta konuştu.

Türkiye'de 2 yıl önce de benzer bir toplantıya katıldığını ve benzer bir raporun tartışıldığını ifade eden Linn, o tarihten bu yana pek birşey değişmediğini söyledi.

Linn, 1990'lı yıllarda Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya'ya gelen doğrudan yabancı yatırımın, milli gelirlerine oranla yüzde 2 ile 4 arasında olmasına karşın, Türkiye'deki bu sonucu şöyle değerlendirdi:

‘‘Türkiye birçok bakımdan dışa açık bir ülkedir. Sermaye hareketleri oldukça serbest ve piyasalar da aynı oranda liberal bir yapıdadır. Türkiye, kısa vadeli portföy yatırımlarına çok ağırlık vermiş, ama istikrarlı ve avantajlı olan uzun vadeli uluslararası sermayeyi çekememiştir.''

MEKSİKA'YI ÖRNEK ALIN

Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya dışında Türkiye için diğer önemli bir örneğin Meksika olduğunu söyleyen Linn, Meksika'nın, ABD ile yaptığı serbest ticaret anlaşmasının ardından, 1990'ların sonuna dek yılda 10 milyar doların üzerinde yatırım girişi sağladığını kaydetti.

Meksika'nın bunu sağlayabilmek için yatırım mevzuatını değiştirdiğini, Türkiye'nin de aynı şeyi yapabileceğini söyleyen Linn, ‘‘Bunu bir an önce yapmasını içtenlikle öneririm’’ dedi.

Türkiye'de yabancı yatırımların neden çok az olduğunu saptamak için, Dünya Bankası Yabancı Yatırım Danışmanlık Servisi (FIAS)'ın davet edilerek bu konuda bir çalışma hazırlandığını belirten Linn, rapora göre yatırmcıların bürokratik süreçlerden, karmaşık vergi ve teşvik rejiminden yakındıklarını aktardı.

Linn, Türkiye'nin uyguladığı yapısal reform programı ve makro istikrarın sağlanmasıyla sürdürülebilir büyümeyi yeniden sağlayacağını ve sosyal hedeflerine ulaşabileceğini söyledi.

TÜRKİYE ADIMLAR ATTI

Bankacılık, telekomünikasyon, enerji, tarım ve özelleştirme alanlarındaki yeni kurumlar ve yasal düzenlemelerle, Hükümetin şeffaflığı arttırarak, özel yatırımcıları için kuralları daha açık hale getirdiğini söyleyen Linn, yeni fırsatlar oluşturulduğunu belirtti.

Yolsuzlukla Mücadele ve İyi Yönetişim ile uygulanan önmellerin ise yatırımların önündeki gizli engelleri kaldıracağını belirten Linn, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Bu reformlar, makro ekonomik istikrarın sağlanmasıyla birlikte, Türkiye'nin sürdürülebilir büyümeyi yeniden sağlamasına ve sosyal hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacaktır.’’

Bürokratınız ‘yatırımcı dostu' gibi davranmıyor

Türkiye'de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi konulu toplantıda Dünya Bankası'na bağlı Yabancı Yatırım Danışmanlık Servisi (FIAS) tarafından hazırlanan ‘‘Türkiye: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Ortamı Analizi ve Yatırımın Önündeki İdari Engeller Raporu’’ da açıklandı. Raporda dikkat çeken başlıklardan biri, Türk bürokrasisinin yabancı sermaye konusundaki tutumu. 262 sayfalık raporda Türk bürokratları ile ilgili görüşler şöyle:

Türk bürokrasisi, karmaşıklığı, yavaşlığı ve sonuçların önceden belirlenemez olması gibi özelliklerini korudu. Ülke bürokrasisinin kafa yapısı genel olarak yatırımcılara karşı dostane değildir. Bu faktörler DYSY riskini arttırarak, sağlıklı yatırım kararlarını zorlaştırıyor.

Günlük iş ilişkilerindeki en önemli engellerden biri, zaman kaybına yol açan verimsiz bürokrasi. Yatırım süreciyle ilgili bürokratik işlemler uzun, gerkesiz derecede karmaşık ve sonuçları önceden tahmin edilemez niteliktedir. Çok sayıdaki zorunluluk ve zahmetler ürtekne faaliyetlerinin başlamasını yıllarca geciktiren aşılması zor bir tehdit şeklini alıyor.

Yasaların tutarsız uygulanması, yetkili bürokratların beceri eksiklikleri ve yargı yaptırımlarının eksikliği yerli ve yabancı yatırımcıların sık sık dile getirdiği hususlardır.

Hükümet, Türkiye'ye katkı sağlayacak belli ülkelerle idarecilerin karşılıklı değişimine ilişkin program oluşturmayı düşünebilir. Örneğin, Macaristan ve Polonya yabancı sermayeyi çekmekte çok başarılı ülkelerdir. Türk bürokratları, son 10 yıl içinde kendi iş ortamlarını oldukça rekabetçi bir düzeye çıkarmayı başaran bu ülkelerden çok şey öğrenebilir.

Ticari davalara güven yok

Dünya Bankası'na bağlı Yabancı Yatırım Danışmanlık Servisi (FIAS) raporunda, Türkiye'de kabul edilen yasaların uygulamaya girmesinde yaşanan gecikmeler ve adli sistemin ağır işleyişine de dikkat çekildi. Raporda bu konudaki değerlendirmeler şöyle:

ÊKabul edilen yasalar zamanında yürürlüğe girmiyor. Kabul ile yürürlük arasında üç yıla varan gecikmeler olabiliyor.

Ticari davalara ilişkin yargı süreci çok zaman alıyor. Yargıçların yoğun iş yükü, bunun temel nedenidir. Ticari davaların kalitesi ve tarafsızlığı konusunda güven eksikliği var.

Yasaların yürürlüğe girmesi için gerekli yönetmelikler için yılların geçmesine izin vermemek gerekir. Bunun en iyi yolu yasaya paralel olarak yönetmelik taslağı oluşturmaktır.

Ticari davalara bakan yargıçların eğitimini geliştirmek, yargıçların iş yükün dava karar süreleri makul ölçülerde kısalıncaya kadar azaltmak gerekiyor.

Gümrükler yolsuzluk yuvası

Yolsuzluğun görünüşte pek çok bürokratik gecikmenin ardındaki esas neden olarak alılanmasa bile, yatırımcılar açısından başka bir sorun olarak ortaya konduğuna dikkat çekilen Dünya Bankası FIAS raporunda şöyle devam edildi: ‘‘Mevcut hükümetin yolsuzluğu frenleme yönündeki çabaları takdir edilse de yatırımcılar kritik durumlarda özellikle gümrüklerde ve imar izinlerinin sözkonusu olduğu belediye işlemlerinde görevlilerin adil olduklarını inanamadıklarını belirtiyorlar. Uluslararası Saydamlık Enstitüsü'nün 2000 yılındaki yolsuzluk algılama endeksine göre Türkiye yolsuzluk açısından 90 ülke arasında 50. sırada yer alıyor.’’

Pearson: Bizim güçlü Türkiye'ye ihtiyacımız var

ABD Büyükelçisi Robert Pearson, Türkiye'nin verimlilik, esneklik ve kabiliyet açısından dünya çapında bir özel sektöre ve emek gücüne sahip olduğunu söyledi. TOBB, YASED ve Finans Dünyası tarafından düzenlenen ‘‘Türkiye'de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi’’ konferansında konuşan Pearson, Türkiye'nin ekonomik gelişme ve dünya ekonomisiyle daha iyi bütünleşme yönünde önemli avantajlara sahip olduğunu belirtti. Afganistan da dahil Orta Asya'ya yakınlığı ile Türkiye'nin büyük avantajlarından biri olduğunu ifade eden Pearson, Türk şirketlerinin ortak yatırımlar yoluyla Afganistan'ın yeniden imarına aktif biçimde katılmasını istediklerini kaydetti.

ABD'nin güçlü bir Türkiye'ye her zaman ihtiyacı olduğunu belirten Pearson, ‘‘Çünkü bu tehlikeli ortamda bu görevi bir tek Türkiye gerçekleştirebilir’’ dedi. Pearson, 2004 yılına kadar tekstil kotaları konusunda büyük değişiklik beklenmemesi gerektiğini belirtirken, ABD'nin Türkiye ekonomisinin düzelme döneminden çıkıp, artık büyüme dönemine geçmesini istediğini kaydetti.

KOTA SORUNU

Türkiye ile Washington arasında pazarlık konusu olan tekstil kotaları konusunda da değerlendirmede bulunan Pearson, tekstil kotaları konusunun ABD'de doğrudan 100 bin kişinin istihdamını etkileyeceğini ve Türkiye'nin başka alanlarda da ürünler sunması gerektiğini söyledi. Büyükelçi, Türkiye'nin 2001 yılında 37 kategoriden sadece 8'i için ürün gönderdiğini ve kotaların yalnızca yüzde 16'sını doldurduğuna dikkat çekti.

Öztrak: Artık sıcak parayı unutalım

Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, Türkiye'nin bir an önce, sıcak paraya dayalı sanal büyümeden vazgeçmesi gerektiğini söyleyerek, ‘‘Türkiye attığı adımları anlatabilirse, bu yıl doğrudan yabancı sermaye yatırım açısından önemli bir sıçrama tahtası olabilir’’ dedi.

Öztrak, yeni bir doğrudan yatırım mevzuatı hazırlandığını bildirdi. Yatırımcı Konseyi'nin Türkiye‘de kurulması çalışmalarına başladıklarını anlatan Öztrak, bu çerçevede önemli uluslararası şirketlerle temasa geçildiğini ve bu yıl içinde gerçekleşmeyi planladıklarını kaydetti.

TOBB: Sermaye gelmeyince borç aldık

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin dış borç stokunun, 2001 Ekim itibariyle 118 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, ‘‘Bunun anlamı şudur: Türkiye yabancı sermaye yatırımı olarak alamadığı 118 milyar doları borç olarak almıştır’’ dedi.

BM Kalkınma Programı (UNDP) Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden sorumlu Direktör Yardımcısı Jakob Simonsen de, ‘‘Türkiye‘nin yeni yabancı sermaye yasası, doğrudan yabancı sermayeyi çekebilmek açısından önemli bir adım’’ dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!