Siz bir şirket, kurum, holding, sektörsünüz. Ya da bir bakanlık, sivil toplum kuruluşu. Kim olduğunuzu gözden geçirmek, vizyonunuzu belirlemek, değişmek, çağa uygun bir dönüşüm geçirmek istiyorsunuz. Dünyada ve Türkiye'de bunu yapmanın pek çok yolu var. Mesela klasik bir danışmanlık hizmeti alabilirsiniz; danışman şirketiniz sizden verileri ister, inceler, sonra da bir rapor hazırlar; ‘‘alın bunu yapın’’ deyip ücretini cebine koyar, gider. Ancak son 10 yıldır başka bir yöntem, ‘‘Katılımlı Yönetim Danışmanlığı’’ yükseliyor. Bu danışmanlığın en vurucu yeri, ‘‘katılım’’ bölümü. Çünkü bu yöntemle kurum, sadece tepedeki yöneticinin/patronun kafasından ya da iki dudağının arasından geçen sözcüklerle değil, bizzat ‘‘kurumun geleceğini etkileyebilecek ve geleceğinden etkilenecek’’ kişilerin görüşleri ve uygulamalarıyla değişiyor. Yani daha alttaki yöneticiler, çalışanlar, hatta bazen çaycılar bile kurumun vizyonunu oluşturma, dönüştürme sürecine katılıyor. ‘‘Biz de katılım dünyasının önemli bir kurumu olmak istiyoruz’’ demek için, önce katılım çağının geldiğine inanmak gerekiyor. Çünkü bu yaklaşım, katılımlı demokrasinin motoru. Ve öyle bir yöntem ki bir Kızılderili kabilesine de, Bankacılık Denetleme Kurulu'na da, seramik sektörüne de uygulanabiliyor. Bu danışmanlık hizmetinin temel eylemi ‘‘arama.’’ Peki ne aranıyor? Ortak akıl. Önce arıyorsunuz, buluyorsunuz, sonra da uyguluyorsunuz. Türkiye'nin ilk katılımlı yönetim danışmanlığı şirketi Arama'nın kurucusu olan ve ekibiyle bugüne kadar holdinglerden sektörlere, sivil toplum kuruluşlarından bakanlıklara yüzlerce kurumda 350 ‘‘arama çalışması’’ yapan Doç. Dr. Oğuz Babüroğlu, Katılımlı Yönetim Danışmanlığı'nın ne olduğunu, neyin aranıp ne bulunduğunu anlattı. Bu arada, bunca çalışmayı yaparken Türkiye'nin 10 bin kadar ‘‘tepe yöneticisi’’ni gözleme fırsatı bulmuştu. Dolayısıyla bu röportajdan bir de ‘‘Türk yöneticisinin aklı nasıl çalışır, yöntemi nedir?’’ sorusunun cevabı çıktı. Biz de söylemeden geçmeyelim; bu izlenimlere göre, yöneticimiz şahane çalışma yöntemlerine sahip değil ve bu fotoğraf Türkiye'de ‘‘katılımlı yönetim’’in ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. HIMMM BUNUN ARDINDA BİR ŞEY VAR Duyduğu, gördüğü, okuduğu bir şeye ilk anda asla inanmaz. Hemen ‘‘Hımmm, mutlaka bunun ardında bir şey var’’ der. SİSTEM YAPAN DEĞİL, BOZANAklı, belli bir sistemi kurmaya değil, tersine bozmaya yönelik çalışır. Çünkü sistemi bozduğunda arka taraftaki asıl gerçeği bulabilecektir! Dikkat ederseniz, çok insan konuşmaya ‘‘Haaaayıır’’ diye başlar Türkiye'de. Bir işin nasıl olur'unu değil, nasıl olmaz'ını anlatır.EMRİVAKİ YAPARAsla açık kart oynamaz. Her bilgiyi herkese açıklamaz. Açıklamadığı gibi bilgi asimetrisi yaratır. Yani herkese bilginin farklı bölümlerini verir. Böylece karara katılımları engeller. Daha çok emrivaki yapar. Türkiye'de değişime neden olan yöntemler arasında en hakim olanı emrivaki.İSTİSNACILIĞA BAYILIRHer konuda istisna olabilecek yollar arar. Burada nasıl bir delik bulurum çabası had safhadadır. Türkiye'de kayıtdışı ekonominin bu kadar büyük çapta olması, vergi sisteminin durumu vs. bu yüzdendir. Bu yüzden, ‘‘Kanunları bir kere delmekle bir şey olmaz.’’ÖNERİ GETİRMEZ, ELEŞTİRİREn iyi yaptığı şey eleştiridir. Bir kere de bir öneri getirmez. Kendisine öneri getirildiğinde de yine ‘‘neden olmaz’’ı anlatır.İNKAR EDERPeki emrivakiyle yaptığı değişim tutmazsa? Hemen inkar eder. ‘‘Hayır öyle demedim’’, ‘‘Yanlış anlaşıldım’’, ‘‘Yanlış aktarmışlar’’ sözlerini sık sık duymuyor musunuz? ÖZÜR DİLER ÇÜNKÜ KOLAY AFFEDİLİRPeki inkar da işe yaramazsa? Özür diler. Neler neler affedildi Türkiye'de, değil mi?AŞIRI TEPKİLİDİRAma bir yandan da kendisi, pire için yorgan yakar. Aşırı tepki en belirgin özelliklerindendir.HEMEN SAMİMİ OLURİlişkileri hep ‘‘iyi’’dir. Hiç ‘‘İlişkimiz çok kötü’’ diyeni duydunuz mu? Hemen samimi olur. Bu da gruplaşmaları doğurur. Tabii gruplaşma da ‘‘diğerlerini’’ kolayca dışlamayı...KIRILGANDIRKırılgan bir benliği vardır. Genellikle duygusal kararlar alır. BİLGİSİZ YARGIKararlarını yeterli bilgiye sahip olmadan verir.OLUMSUZ ÖZELLİKLERİN OLUMLU SONUÇLARIAncak bütün bu olumsuz özellikler, zaman zaman olumlu sonuçlara da yol açmıyor değil. Mesela ‘‘emrivaki’’, değişim ve rekabete yol açabiliyor. Görünene inanılmayıp arkada mutlaka bir başka gerçek olduğunun düşünülmesi, politik duyarlılığı geliştiriyor. Duygusallık, pire için yorgan yakma ya da kolay affetme kültürü duyarlılıkla yan yana gidiyor. Kolay gruplaşma alışkanlığı ‘‘kenetlenme’’yle sonuçlanabiliyor. Kolay ilişki kurabilme yeteneği yakınlığı, sıcaklığı getiriyor. Sistemi bozmaya yönelik davranışlar ise yaratıcılığı ve girişimciliği arttırıyor.OLMASI GEREKEN YÖNETİCİ TİPİTürk tipi yöneticinin, bu olumsuz özelliklerinin yerine koyması gereken özellikler ise şunlar:Sistem yaratacak, yaratıcılık ve nasıl olur yaklaşımı gösterecek.Emrivaki yerine katılımlı karar oluşturmaGördüğünün ardında bir şey arama yerine güven ve açıklıkİnkar etmek yerine, açık iletişim ve yüzleşmeBilgi asimetrisi yaratmak yerine tüm bilgilerin ortaya konmasıAşırı tepki göstermek yerine karşılıklı saygıAbartılı tepki yerine grup normuDogmatizm/mutlak yargı yerine ortak akıl, ortak yargıDuygusallık, pire için yorgan yakmak, kolay affetmek yerine akılcı yaklaşım, amaca odaklanmaKolay gruplaşma ve hızlı dışlama yerine hoşgörü ve diyalogBilgiye dayalı olmayan yargı yerine analiz ve süzme bilgiye dayalı kararKırılgan benlik yerine karşılıklı güvenSamimi ilişkiler yanında doğru fikre değer vermek.KİMLERLE ÇALIŞTILARAlarko'dan Altınyıldız'a,
Koç'tan Zorlu'ya 13 holdingleAkbank'tan Garanti'ye, TSKB'den
Merkez Bankası'na, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'ndan Dışbank'a 28 banka ve finansal kurumlaHazır giyim sektöründen Altınyıldız, Benetton, Beymen, EGS Giyim Sanayi, Çarşı'ylaİnşaat sektöründen Artema, Çimbeton, Dasa, Otak-Desa, Dempa, Dyosat, Eczacıbaşı Endüstriyel Hammaddeler, İntema, Vitra ileHizmet sektörü alanında Bosch el aletlerinden Migros'a, McDonald's'a, Pfizer'dan TED İstanbul Koleji'ne pek çok kurumlaÜretimde Askaynak'tan Gümüşsuyu Halı'ya, İgsaş'tan Vestel'e 22 kuruluşaKentsel gelişim projesi olarak Eskişehir ve İzmir'leAvrupa Türk İşadamları Derneği'nden
Galatasaray'a, Reklamcılar DerneÄŸi'nden TÃœSÄ°AD'a Meyve Suyu Endüstrisi DerneÄŸi'ne 22 dernek ve vakıflaFiat Ä°talya, ABD'deki Mohawk kabilesi, Pensilvanya Eyalet Parlamentosu gibi yabancı kuruluÅŸlaraMedyadan Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi, Hürriyet, Lowe-Adam'aBitmedi. Sadece kurumlar deÄŸil; sektörel projelerde de ‘‘arama’’ yapıldı. Ä°ÅŸte birkaçı: Açık pozisyon oyunu nasıl biter ve Gümrük BirliÄŸi'nden bankalar nasıl etkilenir/Bankalar BirliÄŸi Kozmetik sektörünün geleceÄŸi/Cognus Telekomünikasyon sektöründe tekelin kaldırılması/ NetaÅŸ Ve ülke boyutunda projeler: Etkin bir dış ticaret politikası ve gümrük uygulamaları /Gümrük MüsteÅŸarlığı Türkiye'nin yeni krizine nasıl çözüm bulunur toplantı serisi Trafikte Ortak Akıl Platformu/ SÃœ ve Milliyet Türk Sanayi GeleceÄŸinde UzlaÅŸma Projesi / TÃœSÄ°ADUZUN DÖNEMLÄ° ARAYANLARFiat, Galatasaray Spor Kulübü DerneÄŸi, Hürriyet, TofaÅŸ Fiat, Türk Henkel, Eczacıbaşı Holding, Sabancı Ãœniversitesi, EskiÅŸehir BüyükÅŸehir Belediyesi, Ä°laç Endüstrisi Ä°ÅŸverenler Sendikası, Vehbi Koç Vakfı, YaÅŸar Holding, Enternasyonal Turizm Yatırım, Yalova Elyaf, Beymen, Türk Kablo (Nokia), Simko (Siemens) Endüstriyel Elektronik, Pınar Süt.SABANCI ÃœNÄ°VERSÄ°TESÄ°: BÄ°R ARAMA HARÄ°KASIBütün bu anlatılanlar içinde Sabancı Ãœniversitesi'nin özel bir yeri var. Çünkü o sıfırdan, bir ‘‘arama konferansı’’yla doÄŸdu. BabüroÄŸlu anlatıyor: ‘‘Bir arama konferansıyla baÅŸladık. 20 deÄŸiÅŸik ülkeden 50 kiÅŸiyi bir araya getirdik. Tasarım komiteleri kuruldu. Mühendislik ve doÄŸa bilimleriyle ilgili bir komite, yönetim bilimleri komitesi, sanat ve sosyal bilimler ve idari iÅŸler komiteleri... 21. yüzyılda bir üniversite nasıl olmalıdır diye bir vizyon yaratıldı. Ne kanun vardı, ne rektör, ne dekanlar. O süreç belirli bir olgunluÄŸa geldikten sonra atandılar. Sabancı Ãœniversitesi, Türkiye'de departmanları olmayan tek üniversitedir.’’OÄžUZ BABÃœROÄžLUSaÄŸa sola dağılmış düşünceleri, ortak bir akıl içerisine koyuyoruzTürkiye'nin ilk katılımlı yönetim danışmanlığı ÅŸirketi Arama, 1995 yılında Doç. Dr. OÄŸuz BabüroÄŸlu tarafından Ä°stanbul ve Ankara'da kuruldu. Sussex Ãœniversitesi'nde Endüstri MühendisliÄŸi, Lancester Ãœniversitesi'nde Yöneylem AraÅŸtırması bölümlerini bitiren, Pensilvanya Ãœniversitesi'nde Strateji ve Organizasyon GeliÅŸtirme eÄŸitimleri dalında doktora yapan BabüroÄŸlu, ABD, Fransa, ve Norveç'teki çeÅŸitli üniversitelerde öğretim üyeliÄŸi yaptıktan sonra Bilkent Ãœniversitesi'nde Ä°ÅŸletme Politikası ve Stratejisi, DeÄŸiÅŸim Yönetimi, Organizasyon Tasarımı gibi dersler verdi. 1998'den bu yana Sabancı Ãœniversitesi'nde Yönetimde Eylem GeliÅŸtirme, PaylaÅŸma ve DeÄŸiÅŸim Yöntemleri konusunda lisansüstü dersleri veriyor. Onun yönetimindeki Arama ÅŸirketi, bugüne kadar ulusal ve uluslararası kuruluÅŸ, sektör, ÅŸirket ve sivil toplum kuruluÅŸlarına 350 civarında katılımlı yönetim danışmanlığı hizmeti verdi. Bu danışmanlık hizmetinin temel eylemi ‘‘arama’’ diyorsunuz. Afedersiniz, ne arıyorsunuz?- Ortak akıl. Arama, deÄŸiÅŸime yönelik bir yaklaşım, yani önce arıyorsunuz, buluyorsunuz, sonra da uyguluyorsunuz. Dolayısıyla aramadan sonra deÄŸiÅŸim geliyor. Arama bir yandan da ÅŸirketimizin adı. Ä°ngilizce search kelimesinden geliyor, olmayan ÅŸeyleri ortaya çıkarıyoruz, geleceÄŸe ışık tutacak yeni bir kavramlar yaratıyoruz. Kendi baÅŸlarına saÄŸda solda olan düşünceleri kristalize edip ortak bir pota/akıl içersine koyuyoruz. 'Hah iÅŸte biz buyuz' dedirtiyoruz. Kurum kendini tanıyor, gelecekteki halini tasarlıyor ve kendini deÄŸiÅŸtiriyor.Nasıl arıyorsunuz?- Yöntemleri ÅŸunlar: Arama, karar, diyalog, deÄŸerlendirme konferansları; katılımlı tasarım, dinamik planlama, krizplan, markavizyon atölye çalışmaları ve diÄŸer atölye çalışmaları.Neden bu yöntem?- Çünkü birlikte bulma ve ortak akıl yaratma, öğrenmenin ve geliÅŸmenin temel öğeleri. DeÄŸiÅŸim çabası ise ihale edilemiyor; hiç kimse baÅŸkasının yerine deÄŸiÅŸemiyor, öğrenemiyor. Kalıcı ve hızlı deÄŸiÅŸmeyi ancak ‘‘uygulayıcılar’’ gerçekleÅŸtirebiliyor. Günümüz kurumlarında artık geleneksel ayrışmalar yok; iletiÅŸim, koordinasyon, kontrol ve iÅŸbirliÄŸi giderek önem kazanıyor, bunları doÄŸru bir yaklaşımla ele almak gerekiyor. Sonra üretilen bilgi miktarı ÅŸaşırtıcı bir ÅŸekilde artıyor, bunları iÅŸlemek ve yeni kullanılabilir bilgiyi üretmek önem kazanıyor. Bunu yapabilecek tek kaynak da orada çalışan insanlar.Kimler katılıyor?- Ä°lgili tüm kiÅŸiler. HiyerarÅŸisiz bir ortam yaratılıyor; mesela işçi temsilcisi ve genel müdür aynı toplantıda olabiliyor. Tıpkı OYAK Arama Konferansı'nda orgeneralle kıdemli başçavuÅŸun bir arada olduÄŸu örnekteki gibi. Toplantılar konuya odaklanacak ÅŸekilde yürütülüyor. Karar oluÅŸturma ve verme arasındaki süreyi kısaltıyor. Katılımlı Yönetim Danışmanlığı ya da Arama-DeÄŸiÅŸim süreci diyelim, ne zaman ortaya çıktı? - Aslında izleri büyük felsefecilerde. Onlar da insanların düşüncelerine bir düzen getirmek için düşünüyorlardı. 20. yüzyıla hakim olan yönetim düşünceleri ise 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kristalleÅŸmeye baÅŸladı. Avrupa'da, ABD ve Avustralya'da bu tür çalışmalar 1960'lardan itibaren yapıldı. Yapılan çalışmalara kimi Arama Konferansı, kimi Diyalog Konferansı denildi. Arama Konferansı'nın ilk kuramcısı, tez hocam da olan Avustralyalı Fred Emery, ki adına Avustralya'da bir Enstitü kuruldu.Peki Türkiye ne zaman tanıştı arama ile?- 18-19 yılı yurtdışında geçirdim. Türkiye'de ilk arama çalışmalarından birini 1989'da Tınaz Titiz döneminde Turizm Bakanlığı'nda yaptık. O zamanlar akademi çevrelerinde herkes güldü. Türk anlayışında, bu hiyerarÅŸik ortamda olmaz, dediler. Ama Turizm Bakanlığı'nda o yıl, beton yapı patlamasına karşılık, sektörün hizmet alanına da ağırlık veren bir vizyon oluÅŸturulduÄŸunu ve soft turizm kavramının yaratıldığını hatırlıyorum. 1990'da hazırladığım bir broşürü pek çok yere gönderdik, hemen yedi büyük firmadan talepler geldi. Ä°lk müşterilerinden biri TofaÅŸ. Tepe yöneticileri yavaÅŸ yavaÅŸ bu kavrama aÅŸina oldukça, talepler çoÄŸaldı.DeÄŸiÅŸim ne kadar sürüyor?- Kuruma, kurumun deÄŸiÅŸim eÅŸiÄŸine, tahammülüne, stratejik düşünme olgunluÄŸuna baÄŸlı. Kurum olarak katılıma ne kadar inanıyorsanız yaratıcılık getirmemiz o kadar kolay ve çabuk oluyor. Zaten bizi Türkiye'de uzun dönemli tutan insanlara bakarsanız ne demek istediÄŸimi anlarsınız: Jan Nahum, Bülent Eczacıbaşı, Güler Sabancı, Can Paker, Vuslat DoÄŸan Sabancı... Yani farklı bir ÅŸeyler yapmak isteyen, insanların potansiyeline inanan, onları karar süreçlerine sokmaktan, fikirlerini söylemesinden gocunmayan insanlar...Arama yapmak için ÅŸirketleÅŸmek mi gerekir?- Arama'nın uluslararası karşılıklarına bakarsanız genelde bir üniversitenin araÅŸtırma ve uygulama merkezidir. Türkiye'de, o zamanki Bilkent'in yöneticisi çok sıcak bakmadığı için biz ÅŸirket kurduk. Beyin fırtınası, yönetim danışmanlığı gibi benzer iÅŸler yapan ÅŸirketler var ama Arama bizim tescilli markamız. Özel sektör olduk. Ama Arama'da çalışan insanların çoÄŸu akademisyen. Dünyada nerelerde yaygın?- Uç yerlerde. Norveç, Güney Afrika, Amerika, Avustralya, Türkiye. En çok bu ülkelerde uygulanıyor ve en yenilikçi katılımlı yöntemler buralarda gerçekleÅŸiyor. Â
button