Güncelleme Tarihi:
AA muhabirinin Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerinden derlediği bilgilere göre, Avrupa Birliği'nin (AB) enerji tüketiminde son açıklanan veriler itibarıyla (2019) petrolün payı yüzde 34,8, doğal gazın payı yüzde 23,8, kömürün payı yüzde 13,6, yenilenebilir enerjinin payı ise yüzde 18 oldu. Ancak, AB'nin yeşil enerji üretimini ve tüketimini artırmaya yönelik politikalarının ve bu konuda attığı somut adımların, söz konusu enerji kaynaklarının tüketiminde önemli değişikliklere neden olması bekleniyor.
Avrupa Komisyonu tahminlerine göre, AB nezdinde fosil yakıtların tüketiminin 2030'a kadar yarı yarıya azaltılması planlanıyor. 2030-2050 yıllarında petrol ve doğal gaz tüketiminin kademeli olarak azaltılması öngörülürken, kömür kullanımının 2030'a kadar büyük oranda sonlandırılması planlanıyor. Rus fosil kaynaklarının en büyük ithalatçısı AB'nin enerji pazarındaki bu değişimin, AB-Rusya ilişkilerinde ve Rusya ekonomisini önemli ölçüde etkileyeceği öngörülüyor.
"RUSYA EKONOMİSİNDE KAYIPLAR ARTABİLİR" UYARISI
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Sürdürülebilir Kalkınma Özel Temsilcisi Anatoliy Çubays, 26 Eylül'de yaptığı açıklamada, söz konusu değişim beklentileri ve Rusya ekonomisine olası olumsuz etkilerine dair değerlendirmelerde bulunmuştu. Küresel ekonomilerin karbon kaynakların kullanımını azaltma eğiliminde olduğuna işaret eden Çubays, "Bunun Rusya'nın ihracatı üzerinde devasa etkileri olacak. Tahminlerime göre, bu dönüşüm Rusya'nın gayri safi yurt içi hasılasında yüzde 10 kayba neden olabilir. Bu ciddiden de öte bir durum." ifadelerini kullanmıştı.
Rusya'nın eski maliye bakanlarından Sayıştay Başkanı Aleksey Kudrin de Rusya'nın bütçe gelirlerinde ana kaynak olarak petrol ve doğal gaz ihracatından uzaklaşabilmek için 10-15 yılının kaldığına dikkati çekmişti. Dünyanın en büyük enerji kaynağı ihracatçılarından Rusya'nın petrol ihracatı geliri, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 40,8 azalarak 72,3 milyar dolara geriledi. Petrol ve doğal gaz ihracat tutarı Rusya'da federal bütçenin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor. AB'nin uygulamayı planladığı karbon vergisinin de Rusya'nın gelirlerini etkileyeceği öngörülüyor.
Bu kapsamda AB, üretimi ve lojistiği yüksek miktarda enerji tüketimi gerektiren ürünlere ilave vergi getirmeyi planlıyor. Rusya'nın Avrupa ülkelerine çeşitli metaller, gübreler ve kimyasallar da ihraç ettiği göz önünde bulundurulduğunda, toplam ihracatının yüzde 42'sinin bu yeni vergi mekanizmasından etkilenmesi bekleniyor.
RUSYA'DA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DAHA FAZLA TARTIŞILIYOR
Öte yandan, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin Rusya için bazı avantajlı yönleri de ön plana çıkıyor. Uzmanlar, Rusya'daki tarıma elverişli alanların kuzey bölgelerine doğru yayılması, buna bağlı olarak hasat artışı ve ülkedeki ısınma maliyetlerinin azalması gibi gelişmeleri olumlu yansımalar arasında gösteriyor.
Buzların erimesiyle Arktik bölgesindeki Kuzey Deniz Yolu'nu ticaret yolu olarak daha fazla kullanmaya başlayan Rusya açısından küresel ısınma bir avantaj olarak da değerlendiriliyor. Ancak Rus bütçesinin yaklaşık yarısını oluşturan petrol ve doğal gaz ihracatına yönelik talebin azalması tüm bu olumlu etkilerin karşısında bir sorun olarak önemini koruyor. Rus hükümeti tarafından hazırlanan bütçe planlarına göre, Rusya, petrol ve doğal gaz ihracatından gelecek yıl 130 milyar dolar gelir hedefliyor. Bu gelirin yalnızca 2 yıl içerisinde 110 milyar dolar seviyesine düşmesi bekleniyor.
"UZUN VADEDE PETROL KULLANIMI AZALACAK, GAZ TALEBİ ARTMAYACAK"
Rusya merkezli Ekonomi Yüksek Okulu Ekonomi Uzmanlık Merkezi Direktörü Marcel Salikhov AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rusya'nın Avrupa pazarında ana petrol, petrol ürünleri ve doğal gaz tedarikçisi olduğunu söyledi. Avrupa'da sera gazı emisyonlarına yönelik sürecin Rusya'yı da etkileyeceğine işaret eden Salikhov, "Ancak, öngörülebilir gelecekte dünyanın hidrokarbon kaynakları kullanmayı terk etmeyeceğini anlamalıyız. Avrupa da bu kaynakları tümüyle terk edemeyecek, çünkü teknik ve ekonomik açıdan bir alternatif yok." değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa'da yaşanan enerji krizinin yanlış politikaların bir sonucu olduğunu savunan Salikhov, "Elektrik enerjisi sektörüne bakın. Bu sektörde çalışan uzmanlar, çok farklı coğrafyalara dağılmış yenilenebilir enerji kaynaklarının payı arttığında, yönetimi açısından sorun oluştuğunu biliyorlar. Şimdi Avrupa'da olduğu gibi, mesela rüzgar olmaması durumunda farklı kaynaklardan kompanse edebilme kapasitesine sahip olmanız gerekiyor." diye konuştu.
Salikhov, Rusya'da "dekarbonizasyon" sürecine ilişkin önemli gelişmeler olduğunu belirterek, "Rusya ve Rus şirketleri bu sürece uyum sağlayacaklar. Rusya'nın çıkarları açısından, ulusal bir emisyon ticaret sisteminin getirilmesi doğru bir adım." dedi. Gelecek yıl Sahalin Bölgesi'nde bir pilot proje başlatılacağını aktaran Salikhov, şunları kaydetti:
"Bölgesel bir emisyon ticaret sistemi. Büyük olasılıkla birkaç yıl içinde ulusal bir sisteme geçilecek ve öyle bir teşvik yaratacak ki ekonomik açıdan faydalı olduğu için sera gazı emisyonlarını azaltmak karlı olacaktır. Ekonomi bir bütün olarak petrol ve gaz ihracatına büyük ölçüde bağımlı. Uzun vadede, 30-40-50 yıl, büyük olasılıkla petrol tüketimi azalmaya başlayacak, gaz tüketimi istikrar kazanacak ve artmayacaktır. Bu, ekonomi modelinin adapte olması, petrol ve gaza daha az ve ekonominin yeni, yenilikçi bilgi yoğun sektörlerine daha fazla bağımlı olması gerektiği anlamına gelecektir. Dolayısıyla Rusya konuyu sadece enerji açısından değil, ekonomik dönüşüm açısından da tartışıyor."
"UZUN VADELİ SÖZLEŞMELER AZALACAK"
Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Marco Siddi de enerjideki dönüşümün, AB-Rusya enerji ilişkileri üzerinde uzun vadeli güçlü etkilerinin olacağını anlattı. İlk etkinin Avrupa'nın Rusya'dan kömür ihracatında olacağını vurgulayan Siddi, "Özellikle çevreyi en çok kirleten fosil yakıt olan kömür, Avrupa'da aşamalı olarak kullanımdan kaldırılacaktır. Ardından petrol ithalatına da bir etki göreceğiz ve özellikle 2030'dan sonra bu ithalatın giderek azaldığını göreceğiz." dedi.
AB ile Rusya arasında enerji alanındaki ilişkilerin, söz konusu dönüşümün hızına da bağlı olduğunu belirten Siddi, şöyle konuştu:
"Avrupa'da gazın dönüşüm sürecinde kullanılabilecek bir yakıt türü veya sadece başka bir fosil yakıt olmasına yönelik algı da önemli. Bu algı, son 5 yılda gazın artık daha kritik bir konum kazanmasıyla oldukça fazla dalgalandı. Gaz piyasasındaki mevcut zor durum aksini düşündürse de büyük ihtimalle çok uzun vadeli yeni sözleşmeler görmeyeceğiz ama uzun vadede daha fazla spot fiyat göreceğimizi düşünüyorum. Çoğu şey AB'nin enerji geçişini nasıl uyguladığına bağlı, ancak şu anda verilen tüm retorikler ve hazırlanan belgeler AB'nin geçiş konusunda oldukça ciddi olduğunu gösteriyor."