Kredi tedbirleri gerçekçi olmalı

Güncelleme Tarihi:

Kredi tedbirleri gerçekçi olmalı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2011 00:00

Seçim sonrası ekonominin gidişatı ve cari açığa karşı alınan önlemleri Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr Sumru Altuğ ile konuştuk. Altuğ, ardı ardına önlemlerin açıklandığı bu dönemde Türkiye’nin genç ve tüketime meyilli nüfus yapısına dikkat çekerek, tedbirler alınırken bu gerçeğin gözden kaçırılmaması uyarısını yaptı.

Haberin Devamı

--Seçimler geride kaldı ve cari açıkla ilgili tartışmalar yoğun olarak sürüyor. Sizce, hükümet ve ilgili kamu otoriteleri mali tedbirleri zamanında alabilecek mi?

 

Türkiye'de ekonomiyle siyaset çok iç içe geçmiş oldu. AK Parti'nin bu seçimden özgüven tazeleyerek çıktığını düşünüyorum. Bu yüzden, 2000'li yılların başından beri konuştuğumuz cari açık sorununa da bu özgüven ile çıkmış parti tarafından tedbirler alınabileceğini düşünüyorum.

Emek KAPLANGİL
hurriyet.com.tr

 

 

Cari açık her zaman korkutucu değildir, ancak Türkiye'de gelmiş olduğu seviye kısmen korku yaratıyor. Dünya konjonktürü açısından Türkiye'ye baktığımızda iyi durumda. ABD önemli bir kırılma yaşarken, Avrupa'da güney-kuzey ayrımı yaşıyor. Bunlara bakıldığında Türkiye iyi durumda görünüyor.

 

Haberin Devamı
Cari açık, ürettiğinizden fazlasını tüketmek ya da yatırıma kanalize etmektir. Bu her zaman kötü değildir. Eğer bir ülke yatırım yapıyorsa bu ileride üretime dönecektir. 

 

- Türkiye'deki cari açık sizin dediğiniz gibi kaynakların yatırıma yönelmesinden dolayı mı ortaya çıkıyor?

 

Şimdi, tabi ki Türkiye'de büyük bir tüketim harcaması da var. Bunu frenleyebilir miyiz? Türkiye'de uzun yıllar, düşük geliri olan insanlar tüketememiştir. Şimdi bu insanların eline para geçiyor ve aynı bireylerin borç alma kısıtları da bankalar aracılığıyla genişlemiş durumda. Bu da ülkede büyük bir davranış değişikliğini ortaya çıkardı. Bunu değiştirmek de çok da kolay mümkün olmayacak. Genç bir nüfus var ve eline geçen bir gelir var. Bu nüfustan tasarruf yapmasını beklemek safdillik olur. 

 

GERÇEKÇİ OLMAK LAZIM

 

Alınan tedbirlerle tüketim biraz kısıtlanacak. Ancak Türkiye gibi genç nüfusu olan ileriye dönük beklentileri olan bir nüfus varken alınan önlemlerin dikkatli tasarlanması gerekiyor. Tüketimin bir kısmı, mesela, konut sektörünün çok şişirilmesi biraz engellenebilir. Ama, tüketim eğilimini çok hızlı düşürebileceğimiz fikrine de kapılmayalım. Yani Güneydoğu Asya ülkeleri gibi tasarruf oranlarını yakalayacağımızı düşünmek Türkiye açısından çok gerçekçi değil.

 

 

Haberin Devamı

- Peki hükümet ve diğer kamu otoriteleri neler yapabilir?

 

Merkez Bankası'nın şimdiye kadar izlediği alışılmışın dışındaki politikaları biraz eleştirmek gerekebilir. Faizleri düşürüp, zorunlu karşılıkları artırdılar. Ancak bu şimdiye kadar kredi büyümesini engellemedi. Merkez Bankası'ndan faiz artırmasını ve daha ortodoks politikalar bekleyebiliriz.

 

BANKALARA YÜKLENMEK FAYDA GETİRMEZ

 

Son finansal krizden çıkışımızı kolaylaştıran unsurların başında güçlü bankacılık sektörü bulunuyordu. Şimdi alınan tedbirlerle bankacılık sektörüne çok yüklenirseniz, bu sektörde bir takım zayıflıklar yaratır. Bunun da Türk ekonomisinin uzun vadeli gelişimi açısından faydalı olacağını düşünmüyorum.

 

Haberin Devamı

- Peki Merkez Bankası'nın faiz artırım silahına ne zaman başvurmasını bekliyorsunuz?

 

Zamanlama konusunda piyasa oyuncuları kadar uzman değilim. Ama kısa vadede, piyasaların güvenini kazanmak için faiz artırımıyla birlikte, mali sıkılaştırma ve bütçenin daha fazla kontrol altına alınmasını altı aylık bir vadede bekleyebiliriz.

 

- BDDK gibi kurumlar tarafından atılan kredileri sıkılaştırma adımları var? Sizce bunlar hedefe ulaşmada önemli adımlar mı?

 

Daha ciddi tedbirler almak gerekebilir. Ancak olaya tersinden bakarsak; cari açığın yarattığı en büyük tehlike nedir? Piyasa oyuncularının ani kaçışlardır. Ben de bu konuda alışılmışın dışında düşünmek istiyorum. Acaba bu mümkün müdür? Piyasa oyuncuları aniden kaçabilir mi?

 

Haberin Devamı

Çeşitli yayın organlarından Türk ekonomisiyle ilgili uyarılar çıkıyor. Ancak, iş gerçeğe bindiği zaman bu yabancılar nereye gidecek? 

 

YABANCILAR ESKİSİ GİBİ KAÇMAZ

 

- Hocam, kaçıp gitmezler mi diyorsunuz yani?

 

Kaçabilir, ancak ABD ekonomisinde büyük belirsizlikler var. Tekrar durgunluğa girme olasılığı var. Avrupa'da büyük bir borç krizi var. Bu kaynaklar arasında Arap fonları ve yurtdışından paralarını getirmiş Türk vatandaşları da olabilir.

 

Evet bunlar da kaçabilir ancak ben Türkiye'nin 1995 ve 2000-2001 döneminde yaşadığı para kaçışlarının bir daha yaşanmayacağını öngörüyorum. Para ve maliye politikalarıyla piyasaya güvence verildiği takdirde. İçinde bulunduğumuz dünya konjonktüründe ve Türkiye'nin son dokuz yıllık iktisadi ve siyasi yapısında bunun olmayacağını düşünüyorum.

 

Haberin Devamı

Kredi tedbirleri gerçekçi olmalı

 

10 ÜZERİNDEN 8 VERİYORUM

 

- Yabancılara atfedilen tedirginlik fazla mı abartılıyor?

 

Farlı bir dünyada yaşıyoruz bence şunu da kabul etmek gerekiyor ki; Türkiye'nin geçmiş dönemde siyasi olarak yaşadığı kırılganlıklar da büyük oranda ortadan kalktı. 1990'lı yıllardaki tutarsız para ve kur politikaları yaşanmıyor. Bu Türkiye açısından iyi bir haber. Ancak, bu mali otoritelere 10 üzerinden 10 verdiğimiz anlamına gelmesin. Onların da yapması gereken işler var. Onları hızla devreye sokmalılar.

 

- Hocam peki sizin notunuz nedir?

 

Benim notum 10 üzerinden sekizdir.

 

“BEN ÜRETİM TARAFINDAYIM”

 

- Peki sizce cari açık sorunun ortadan kalkması için hangi önlemler alınmalı?

 

Ben üretim tarafındayım. Devlet üretimi artıracak özendirmeler yapabilir. Üretim için daha doğru kaynak yönlendirilmesi ve özendirilmesi gerekiyor. Mesela tarım, yani Türkiye tarım ürünleri ithal etmemeli. Teknoloji açığını kapatmamız lazım. Evet, bunları altı ayda yapamayız ama Türkiye bunları devreye sokarsa, tehdidi ortadan kaldırmış olur. Rant ekonomisi diyebileceğimiz, emlak sektörünün balon yaratacak kadar özendirilmemesi de gerekiyor. Kısa vadede alınacak tedbirlerin yanında bunlar da hükümetin öncelikleri arasında olmalı.

 

Türkiye sonsuza kadar, 'Borç alalım istediğimiz gibi harcayalım' diyemez. Bu sürdürülemez. 'Biz borç alalım, biraz tüketelim biraz da verimli alanlara yatırım yapalım' demeli. Sürdürülebilir olan senaryo budur. Bunun arasında da, 'Yine borç alalım ve başta konut sektörü olmak üzere ranta yönelik yatırım yapalım' demek de sürdürülebilir bir senaryo değil.

 

Bu nedenle dışardan gelen paranın nasıl kullanılacağı, dışardan gelen paranın kendisi kadar önemli. Hükümetin kalıcı başarısı orta vadede, Türkiye'de üretim yapısıyla ilgili alacağı kararlarda yatıyor.

 

EN ÇOK OTOMOTİV ZARAR GÖRÜR

 

- Peki, cari açığı azaltmak için ekonomiyi soğutma adımlarından en çok hangi sektörler olumsuz şekilde etkilenir?

 

İthalatı kısacak tedbirler alınırsa, ithalata bağlı başta otomotiv sektörü zarar görür.

 

Ancak bu politikaları tek taraflı görmemek lazım. Bir taraftan kredileri zorlaştıracak adımlar atılırken, diğer taraftan bazı teşvikler de verilebilir. Cari açığa karşı savaş, sadece reel sektörü sıkıp, ekonomiyi durgunluğa sokarak yapılmak zorunda değil. Hükümet olarak bir kısmı ekonomiyi daraltmaya, bir kısmı da başka yönlerden ekonomiyi canlandırmaya yönelik bir tedbirler sepeti uygulamaya konabilir. Türkiye'nin elinde bu kaynaklar var.

 

Ayrıca Anadolu'daki iktisadın geliştirilmesi de bu anlamda çok önemli. Gaziantep örneklerinin çoğalması lazım. Erzurum ve Trabzon bu anlamda Avrasya'ya açılan kapılar. Buralar için yeni tedbir ve teşvikler düşünülebilir. Hükümetin bunu yapacak kapasitesi var. Siyasi gücü de elde etti. Ekonomik olarak karnesi de iyi.

 

- Şu anda herkes kısa vadedeki tedbirleri konuşuyor. Kredi daralmasının reel sektörü zor duruma sokması, işsizlik problemini artırmaz mı?

 

İşsizlikte bir artış yaşanabilir. Türkiye'de genç işsizliği gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir sorun. Bu bir risk oluşturabilir. Belki kısa vadede işsizlikte büyük sorun olmayabilir . Zaten kısmi bir iyileşme de var. Ancak Arap Baharı'nın ortaya çıkışı nedenine baktığınızda en önemli nedenlerinden biri eğitilmiş, işsiz gençlerdi. Dolayısıyla, işsizlik Türkiye'nin orta vadede en büyük sorunu.

  

HÜKÜMETİN İŞSİZLİĞİ ÇÖZECEK GÜCÜ VAR

 

- Peki işsizlik nasıl çözülecek?

 

Tek bir tedbirle olmaz. Çeşitlendirilmiş bir ekonomiyle işsizliğe çözüm bulunabilir. Biraz oradan, biraz buradan. Daha kaliteli bir turizm sektörü, daha verimli bir tarım sektörü, bilgi ekonomisine dayalı yeni ürünlerin teşvik edilmesi, modern bir ihracat geliri getiren sağlık sektörü istihdam yaratır. Bölgesel merkezlerin de teşvik edilmesi gerekiyor. Sadece İstanbul'u bir çekim merkezi haline getirip, Anadolu'daki genç işsizleri buraya çekerek bu sorunu çözmeye çalışmamalıyız. İşsizliğin yerinde çözülmesi gerekiyor. Türkiye'deki işsizlik sorununu bir günde hiç bir siyasi partinin çözeceğini düşünmüyorum. Ama orta vadede çeşitlendirilmiş daha modern ve daha rekabetçi bir ekonominin işsizliği göreceli olarak çözebileceğini düşünüyorum.

 

Bazen gidişat (trend) bugünkü durum kadar önemlidir. Türkiye'de hep bugünkü noktaya bakıyoruz. Biraz da gidişata bakalım. Hükümet, Türkiye'nin gidişatı hakkındaki beklentiyi değiştirdi. Bunu işsizlik konusunda da yapabilir. Hükümetin bunu yapacak gücü var.

 

Kredi tedbirleri gerçekçi olmalı

 

GEREKİRSE KREDİYİ DEVLET VERSİN

 

- Kredi kanallarının kısmen kapatılması sonrasında reel sektör finansman bulmakta zorluk yaşar mı? Bunun aşılması için ne yapılmalı?

 

Büyük holdingler finansman konusunda zorluk çekmiyor. Onların zaten kredi notları var ve dışardan borçlanıyorlar. Ama küçükler zorlanıyor.

 

Türkiye'de 1980'den sonra katı piyasa ekonomisi kuralları işlemeye başladı. Ama ekonomi politikasında, işleyen ne ise onu yapmak gerekir. Devlet, kredi konusunda, üretimi destekleme konusunda tüm sorumluluğu bankalara bırakmamalı. Bu konuda teşvikler verebilir. Türkiye'nin yeni bir üretim modeline geçmesinden bahsediyorsak, bunun büyük şirketlerden değil de, KOBİ'lerden geçeceğini unutmamamız gerekiyor. Ama bu KOBİ'ler yeni ürün geliştirebilen, yeni pazarlar açabilen dinamik işletmeler olmak zorunda. O nedenle, devlet bu işletmeleri desteklemek için gerekirse kredi vermelidir.

 

Mesela, devlet kaynağı bir yandan diğer tarafa aktararak belki biraz daha az duble yol yaparak, rekabetçi üretim yapabilecek KOBİ'leri daha düşük faizle kredi vererek teşvik yoluna gidebilir. Kast ettiğim, Ziraat Bankası ya da Halk Bankası'nın eskiden olduğu gibi 'arpalık' haline getirilmesi değil... Dünyanın hiç bir yerinde devletin teşvik ya da özendirici diğer politikalarla sürece dahil olmadığı saf bir ekonomi yok. ABD, Japonya ve Avrupa da buna dahil.

 

TÜRKİYE'NİN ELİNDE SİHİRLİ BİR DEĞNEK YOK

 

--Ekonomik açıdan bir türlü sonu gelmeyen sorunlarımız bulunuyor. Bunların başlıcaları tasarruf açığı ve kayıt dışı ekonomi. Bu iki sorunun ortadan kalkması için sizin önerileriniz nelerdir?

 

Tasarruf açığı sadece fazla tüketmek değil, az üretmekten geliyor. Aslında tasarruf açığı ile kayıt dışı ekonominin ikisi iç içe geçiyor. Neden kayıt dışı ekonomi var? Çünkü, Türkiye'de çok verimsiz işletmeler var. Bu işletmeler için vergileri çok düşük düzeye çekseniz hatta kaldırsanız bile bu işletmeleri kayıt altına çekemezsiniz çünkü rekabet güçleri çok düşük.

 

Daha rekabetçi, daha dünya piyasalarına açılan KOBİ'ler yaratılır onlara destek verirseniz onları kayıt altına alabilirsiniz. O işletmeler verimli hale geldiğinde gelip vergisini ödemesi daha muhtemel bir sonuçtur. Ancak, yalnızca vergileri indirerek kayıt dışını, kayıt içine çekmeyi başaramazsınız.

 

Dediğimiz tedbirleri aldığınızda da, üretim artacağı için tasarruf açığı da ortadan kalkacaktır. Almanya ya da Japonya'daki KOBİ'ler, ekonominin bel kemiğini oluşturuyor. Ama bu KOBİ'ler son teknolojiyi kullanarak, iyi işgücüne sahip biçimde örneğin Toyota'ya yedek parça üretiyor.

 

Türkiye'nin de bunun yapması gerekiyor. Türkiye'nin elinde her şeyi bir anda değiştirecek sihirli bir değnek yok.

 

TÜRKİYE HIZLI KALKIŞA GEÇEBİLİR

 

En başa dönersek, Türkiye, bir yerlerden borç alıp konut sektörüne ya da tüketim sektörüne yönelmek suretiyle bugünkü üretim yapısını devam ettirirse o zaman ülkeden ani kaçış yaşanabilir.

 

Ama bence güçlü bir hükümet var. Cesaretli adımlar atarak kalıcı işler yapabilirler. Başbakan'ın bu konuda istekli olduğunu düşünüyorum.

 

Türkiye seçimlerden sonra daha hızlı bir kalkışa geçebilir. Bu konuda umutluyum.

 

ekaplangil@hurriyet.com.tr

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!