Güncelleme Tarihi:
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, "İş Dünyası Söyleşileri" kapsamında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Sıkıntılarla geçen ve birçok problemin yaşandığı 2016'dan sonra, 2017 için herkesin daha temkinli olduğunu ve gelişmeleri bekle-gör modunda karşıladığını anlatan Bahçıvan, ancak Türkiye ekonomisinin iyi bir dinamizm yakalayarak tahminlerin çok üzerinde büyüdüğünü söyledi.
Bahçıvan, geçen yıl ekonominin en iyimser tahminlerin bile üzerine çıkarak yüzde 7'leri aşabilecek bir büyüme performansı ortaya koyduğuna işaret ederek, "2017, her şeyden önce Türk insanının, Türkiye ekonomisinin, girişimcilerimizin her türlü zorluk karşısında yoktan var olabilmeyi, başarı hikayesi yazabilme noktasındaki beceri ve özgüvenini gösterebilmesi açısından çok önemli bir yıl oldu. İleriki yıllarda Türk ekonomisinin en zor koşullar altında bile bir çözüm ve çıkış bulabileceğini göstermesi anlamında da çok değerli." diye konuştu.
Büyümeyi destekleyen unsurların başında Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) geldiğini vurgulayan Bahçıvan, KGF'nin reel kesimin de finans kesiminin de kazandığı, zorlu süreçleri başarı ve fırsata dönüştürebilecek bir model olduğunu ifade etti.
Bahçıvan, geçen yıl büyümeye en önemli desteğin sanayiden gelmesinin, kendileri adına büyük bir gurur olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Sanayinin zorluklar içerisinde en güven veren sektör olduğunu, üretim olmadan bir ülkenin ekonomisinin ayakta tutulamayacağını göstermek açısından 2017 büyük bir ispat oldu. Gelecek nesillere 'neden sanayi önemli?' diye göstermek açısından, 2017 örnek verilebilecek, tarihe damga vuran bir yıl oldu. Sektörümüz açısından geçen yılki büyüme, 2018'de de aynı ivmeyle devam ediyor.
Ben bu yıl da Türkiye'nin, dünya koşullarında olağanüstü negatif bir gelişme olmadığı takdirde yüzde 4'lerin üzerinde bir büyümeyi rahatlıkla yakalayabileceğini düşünüyorum. Nitekim İSO Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) ocakta son 82 ayın en güçlü seviyesinde geldi.
Bu da geçen yılın son çeyreğindeki ivmenin daha da olumlu yönde gittiğini gösteriyor. Baz etkisini de hesaba katarsak bu yılın ilk çeyreğinin güçlü bir büyümeyle kapatılacağını düşünüyorum. Çift haneli zor ama yüzde 5-6'nın üzerine çıkılabilir."
"Yarına yönelik en ufak bir panik görüntüsü yok"
Afrin operasyonunun ekonomiye yansımasına ilişkin Bahçıvan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"2018'in ocak ayının insanları heyecanlandıran ve onurlandıran gelişmelerinden biri de; kahraman mehmetçik böylesine yoğun bir mücadele içindeyken, hayatın da paniğe kapılmadan devam edebildiğini Türk sanayisinin, üreticisinin, iş dünyasının göstermesi açısından nadide bir örnek oldu. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu iş herhalde bu kadar kolay olmaz.
Bir taraftan her gün heyecanla izlediğimiz ve başarılı olacağına inandığımız mücadele var, diğer taraftan da çarklar dönüyor.
Kimse yarına yönelik en ufak bir panik görüntüsü verip kendini kapamıyor. Bu da ülkemize ve gittiğimiz yola dair inancımızı, güvenimizi gösteriyor. Türkiye ekonomisi, yılın ilk ayında dünyada kolay kolay olmayacak örnek bir şey ortaya koydu. Çift taraflı zaferdir bu."
KGF'nin geçici bir kurum olarak kalmaması, yaşayan bir müessese haline gelmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, bu kapsamda kendini ihtiyaçlara göre yenilemesi ve geliştirmesinin önemine işaret etti.
Bahçıvan, bundan sonraki süreçte KGF'nin hizmet etmesi gereken noktanın, niteliksel boyutlu girişim ve yatırımlar olduğunu belirterek, "KGF, Türkiye'nin yarınları için Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. havalimanı boyutunda vizyon projeleri diyebileceğimiz güçlü sanayi yatırımlarına destek verme noktasında bir aktör haline gelmesi gerek." dedi.
"Sanayi sektörü karının yüzde 50-60'ını faize veriyor"
Erdal Bahçıvan, Türkiye'de birçok sektörde kapasite kullanım oranının yüzde 80'leri aştığına ve neredeyse limitlerine geldiğine dikkati çekerek, bunun yeni yatırım ihtiyacı olduğuna dair güçlü bir sinyal verdiğini söyledi.
Türkiye'nin gelecek yatırımlarını, yüksek teknoloji ve katma değer içeren, rekabet düzeyi fazla sektörlerde yoğunlaştırması gerektiğini belirten Bahçıvan, ancak bunun için ciddi kaynağa ihtiyaç duyulduğunu, bu noktada da finans ayağının mutlak suretle doğru planlanmasının önemli olduğunu dile getirdi.
Bahçıvan, sadece bankacılık ve sanayi sektörlerinin kaynakları ile büyük vizyonlu yatırımların yapılmasının zor olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bunun için burada KGF gibi inovatif çözüm, metod ve formüller üretebilen yapılara ihtiyaç var. Türkiye'de bizi rekabet anlamında Batılı veya sanayi ülkelerinden ayıran en önemli negatif faktör finans.
Bizim sanayi sektörü ne yazık ki binbir zahmetle, emekle kazandığı karların yüzde 50-60'ını faize veriyor. Böyle bir finansman pahalılığı ve maliyetinde siz ne kadar şevkle, gayretle sanayi işi yapsanız da cebinizdeki paranın yarısı kalmıyor. Kalan parayla da ne kadar yatırımı kendi öz kaynağınızla besleyebilirsiniz…
Onun için finans tarafında çok güçlü bir model oluşturmadan yapılacak diğer teşviklerin tam anlamıyla istediğimiz boyutta heves ve enerji getireceğini düşünmüyorum."
"Kalkınma Bankası, asıl yapılması gereken ve geciken bir konu"
Erdal Bahçıvan, Kalkınma Bankası projesine yönelik görüşlerini paylaşarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kalkınma Bankası, ekonomide birçok olumlu iş yapılırken asıl yapılması gereken ve biraz geciken bir konu. Tam da bu dönemin konusu. Dünyayı gözlemlediğimiz zaman görüyoruz ki milli sanayisini güçlü bir çizgiye getirmiş olan birçok ülkenin en olmazsa olmazı kendilerine ait yerli bir Kalkınma Bankası.
Yerli kaynaklardan beslenen ve yerli hedeflerle donatılan bir Kalkınma Bankası metodolojisi önemli. Türkiye'de geçmiş yıllarda ideal anlamda kurulmasına rağmen o veya bu nedenle hedefinden çıkmış, bir tabela bankasına dönüşmüş bir Kalkınma Bankası yapımız var. Şu anda da ekonominin içindeki en atıl yapılardan biri.
Kalkınma Bankası'nı yeni baştan domine edip, hatta sıfırdan, güçlü bir şekilde KGF ile birlikte dizayn edebiliriz. Kabul edelim ki uzun vadeli projelerin, özel sektör bankaları eliyle götürülmesi bugün de kolay değil, yarın da çok kolay olmayacak. Burada kaynağı hazine tarafından desteklenen, projeye göre değişik modeller yürütebilen bir Kalkınma Bankası kaynaklı, KGF destekli bir finans inovasyonu 2018'den itibaren hedeflediğimiz ve olabileceğine inandığımız büyük sanayi projeleri ve atılımlarının önündeki en önemli motivasyon gücü olacaktır. İstediğimiz sonuçları almamız açısından finans teşvikini çok önemsiyorum."
"Yerli finansman milli bir politika haline getirilmeli"
Erdal Bahçıvan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın faiz oranlarına ilişkin açıklamalarına yönelik, şunları kaydetti:
" Cumhurbaşkanımızın yıllardan beri faiz konusunda hassasiyeti var. Kabul edelim ki ekonominin de kendi içinde birtakım gerçekleri var. Onun için Cumhurbaşkanımızın bu ısrarını bizim birtakım inovatif modeller oluşturarak, kendi yaratıcılığımızı ve aklımızı kullanarak, 'dünyada bu nasıl yapılmış?' diye bakarak çözmemiz mümkün.
Güçlü bir kalkınma bankasının desteklediği bir proje, bankalar açısından da mutlaka içinde yer alınması gereken bir proje olarak ortaya çıkacaktır.
Doğru iş dediklerimiz arasında Varlık Fonu da var ve çok güçlü bir destek verebilir. Bu tür üçlü projelerin bir kısmına devletin 4-5 yıl gibi geçici süre sermayedar olarak katılması da olabilir. Biz liberal ekonominin ölçüsünü çok kaçırmışız.
En liberal ülkeler dahi ihtiyaç olduğunda devlet kaynaklarını ve gücünü ekonominin içinde sokuyor. Bir taraftan Kalkınma bankası, bir taraftan KGF'nin vereceği destek, bir de kamunun önemli projelere sermayedar olarak belli bir yıl sonra çıkmak kaydıyla girmesiyle faizlerin kalıcı ve anlamlı bir şekilde düştüğünü görebiliriz. Net bir şekilde kamunun gücü olmadan uzun vadeli yatırımlara bugünkü anlayışla finans sektörünü dahil etmek kolay değil."
Sanayicilere, yatırım noktasında finansmanın verdiği motivasyonu hiçbir şeyin sağlamadığını anlatan Bahçıvan, "Bugün mevcut halde bankanın önüne gittiğinizde önce senin ne projene, ne de hayaline bakıyor, önce teminatına bakıyor. Teminatı verdikten sonra nerede kaldı benim hayalim, projeksiyonum. Yeni yatırımlarda mutlaka ama mutlaka teminat bankacılığı mantığının dışına çıkmamız gerekiyor. Türkiye'de mevcut teminat bankacılığına bağlı kredi yapısıyla bu güçlü lige girmemiz çok kolay değil. Ancak belli azınlık sermaye grubu bunu başarabiliyor ama binlerce hevesli, gayretli, adeta yetenek dehası olan sanayicilerimiz yapamıyor. Sermaye her zaman oportünist." ifadelerini kullandı.
Bahçıvan, yatırımların teşvikinde yerli finansmanın önemine işaret ederek, yurt dışından uzun vadeli kaynak bulunabildiğini, ancak öne sürülen kriterlerle hareket alanının kısıtlandığını dile getirdi.
Bu nedenle savunma sanayisinde olduğu gibi yerli finansmanın milli bir politika haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, "Savunma sanayisi şu an görüyoruz, Allah'a çok şükür iftihar edilecek boyuta geldi. Kalkıp da yabancı finansman kaynağı ile bunu yapmamız mümkün değil. Yerli gücümüzü dönüştürebilecek, yerli sermaye ve finansmana ihtiyacımız var. Türkiye'nin dönüşmesi gereken de böyle bir sanayi modeli." dedi.