Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2017 12:23
Mustafa Koçer, Bartın’ın Amasra ilçesine bağlı balıkçı köyü Çakraz’da 1966 yılında doğdu. Mustafa 2 yaşındayken, babası çalışmak için Almanya’ya geldi. Hem çok küçük olduğundan, hem de annesi ve kardeşleriyle birlikte yaşadığından babasının yokluğunu çok fazla hissetmedi. Ama 1974 yılı onun için dönüm noktası oldu. Hasretin, anne sevgisinden uzak kalmanın nasıl bir şey olduğunu işte o yıl anladı. Çünkü annesi ve kardeşleri 1974 yılında Almanya’nın Lübeck kentinde yaşayan babasının yanına gitti.Önce babasından, ardından kardeşleri ve annesinden ayrı kalan Mustafa, Çakraz’da babaannesiyle birlikte yaşamaya başladı. Ailesinden ayrı kaldığı yıllarda, Mustafa öyle bir şey yaşadı ki, hayatının dönüm noktası oldu...Yıl 1979’du... Henüz turistlerin uğramadığı balıkçı köyü Çakraz’a elektrik geldi. Köyü aydınlatan elektrik, o zaman 13 yaşında olan Mustafa’nın geleceğine de yön verdi...
BİRKAÇ yıl sonra Mustafa da Çakraz’dan Lübeck’e ailesinin yanına geldi... İki çocuk babası
Mustafa Koçer bugün Lübeck’de, köyüne elektrik geldiği zaman ‘kafasına koyduğu’ mesleği yapıyor. Sanayi temizlik makineleri ve donanımlarında dünyanın lider şirketlerinden Danimarkalı Nilfisk’in Kuzey Almanya distribütörü Mustafa Koçer, Hürriyet’e konuştu.
Almanya’ya nispeten geç gelenlerdensiniz. Zor olmadı mı sizin için?Pek kolay olmadı tabii. Çünkü Almanya’ya ailemin yanına, Baltık Denizi kıyısındaki Lübeck’e geldiğimde 15 yaşındaydım. Türkiye’de lise 1’den ayrılıp geldim. Almanya’da tekrar okula yazıldım. Çünkü Türkiye’deki diplomalar burada tanınmıyordu. Hauptschule’yi bitirdikten sonra, elektroteknik meslek okuluna yazıldım. İki senelik bir okuldu. 1983’de okulu bitirdim. Daha sonra meslek öğrenimine girdim. 1987’de meslek eğitimimi tamamladım. 1991’e kadar da çeşitli firmalarda elektrikçi olarak çalıştım.
Neden elektrikçilik mesleğini çektiniz? Aklınızda olan bir meslek miydi?Evet. Tam olarak 1979’dan beri aklımdaydı. Çünkü o yıl bizim köyümüz Çakraz’a elektrik gelmişti ve beni büyülemişti. Köyde pırıl pırıl sokak lambalarını görünce karar vermiştim; Almanya’ya gidip elektrikçi olacaktım ve sonra Türkiye’ye dönüp sevdiğim kızla evlenecektim. Bunu kesin kafama koymuştum.
Meslek yolunuz nasıl devam etti?Meslekte daha da ilerleyebilmek için 1991-1993 arası ek vasıf sağlayan iki yıllık meslek yüksek okuluna gittim. Okul bitince iş aramaya başladım. O dönem Almanya’nın ekonomik durumu iç açıcı değildi. Ciddi kriz ve işsizlik vardı. Çeşitli firmalara 60’dan fazla başvuru yazdım ama iş bulamadım. Ben de üniversiteye gitmeye karar verdim. Lübeck Yüksek Okulu’na yazıldım. Kirasını ve giderlerini kendi karşıladığım bir evim vardı. Aldığım aylık öğrenci kredisi yan masraflarıyla 600 markı bulan kiraya ancak yetiyordu. Çok zorlanıyordum. Çok çalıştım ama maddi sıkıntılar belimi büktü ve bir buçuk yıl sonra üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım. Tekrar elektrikçi olarak çalışmaya başladım. Bir süre sonra Lübeck’te bir arkadaşımın babasının işlettiği temizlik makine, araç ve gereçlerinin pazarlamasının yapıldığı bir distribütörde çalışarak, şimdiki branşıma adım attım. İşi sevdim ve 22 Ağustos 1997’de, sanayi temizlik makineleri üreten o zamanki adıyla WAP şirketinin Lübeck bayiliğini üstlendim. Lübeck’te küçük bir bayi açtım. WAP, 2000 yılında Danimarka bazlı Alto şirketine satıldı. 2002’de Nilfisk devraldı şirketi. Benim bayilik devam etti. Süreç içinde işler de arttı, firma büyüdü. Hamburg, Lübeck ve 200 kilometrelik çevreyi kapsayan bölgede faaliyet gösteriyordum. Aynı zamanda en çok ürün satışı sağlayan bayiyim. Yaklaşık üç bin müşterimiz var. Temizlik firmalarından, lojistik depolardan, hastanelerden, ofis komplekslerinden tutun benzin istasyonlarına kadar endüstriyel temizlik makineleri kullanan sayısız şirkete ve kuruma hizmet veriyoruz. Kardeşim Hakkı da 2005’ten beri benimle çalışıyor. Kendisi ekonomi mühendisliği mezunu. Ben firmanın teknik kısmına, o da kağıt ve fizibilite, muhasebe kısmına bakıyor.
Bu kadar yoğun tempo içinde kendinize ayıracak vaktiniz oluyor mu?Eşim ve iki çocuğum var. Evlendikten sonra yaşam ekseni ailem oldu. Tabii ki çocuklar merkezde oluyor. Eşimle birlikte çocukların rahat etmesi için çabalıyoruz. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuz.
Nasıl dinleniyorsunuz? Tatil yapabiliyor musunuz?Kendi işiniz olduğu zaman uzun tatil yapma lüksünüz yok. Bir de ben tam işkolik olduğum için, bir haftadan fazla tatil yapınca, iş yerini arıyorum. Zaten tatilde dahi telefonum, tabletim yanımda. Telefonlara çıkıyor, e-maillere cevap veriyorum.
Benim öyle her yeri gezeyim, göreyim, şunu da yapayım diye bir dürtüm yok. En azından şimdilik yok. Öyle bir eksiklik de hissetmiyorum açıkçası. Ama yaş ilerleyince birden beni bir Avustralya hevesi sararsa onu bilemem tabii. Spora gidecek vaktim olmadığı için eve fitnes odası yaptırdım. Orada koşu bandında haftada bir, iki defa ter atıyorum. Futbola çocukluğumdan beri ilgim var. Uzun boylu olduğum için hep kaleyi bana verdiler.
Öyle de kaldı. Uzun yıllar Lübeck’te amatör küme takımında oynadım. Artık sadece arkadaşlarla pazar günleri bir araya gelerek futbol oynuyoruz. Daha fazlasına vaktim olmuyor.
FB, GS KARTPOSTALLARI TÜKENİNCE BEN DE BEŞİKTAŞLI OLDUMTaraftarı olduğunuz bir takım var mı?
Ben Beşiktaş’ı tutuyorum ama fanatik değilim. Beşiktaşlı olmamın hikayesi de ilginçtir. Çocukluğumda köyümüzdeki bakkala futbol takımlarının kartpostalları gelirdi. Galatasaray, Fenerbahçe kartpostalları hemen tükenirdi. Tüm çocuklar onları alırdı. Bir tek Beşiktaş’ın kartpostalları kalırdı. Ben de asilik yaparak Beşiktaş kartpostallarını aldım ve böylece Beşiktaşlı oldum.
HER AYIN İLK ÇARŞAMBASI ERKEKLER GÜNÜNelerle ilgilenirsiniz. Almanya ve Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyor musunuz?Hem de çok. Belli başlı ciddi gazete ve dergilerin online uygulamaları telefonumda kayıtlı. Genel anlamda dünyadaki gelişmelerin ve haberlerin iyi takipçisiyim. En başta tabii Almanya ve Türkiye haberlerinin. Bir de ayda bir erkekler günü yapıyoruz arkadaşlarla. Her ayın ilk çarşambası buluşuyor, yiyip içip sohbet ediyoruz. Grup karışık. Türkler, Almanlar ve başka kökenden arkadaşlar var. Aramızda taksicilik yapan da var, şirket sahibi de, banka müdürü de. İlk başladığımızda beş, altı kişiydik. Şimdi 15-20 kişi olduk. Güzel sohbetin yanı sıra, iş bağlantıları da oluşuyor.
O BELGESEL BENİ ÇOK ETKİLEDİÇOK vakit kalmasa da güzel bir film, belgesel izlemeyi seviyorum. Son olarak televizyonda yayınlanan ‘Kofferkinder’ adlı belgesel beni çok etkiledi. Anneleri ve babaları çalışmak için Almanya’ya giden ve Türkiye’de anneannede veya babaannede kalan çocukların yaşadığı hasret, yabancılaşma ve sevgi eksikliği işlenen çok güzel bir belgeseldi. Benim yaşamımla çok benzerlik olduğu için o belgeselden çok etkilendim. Araştırma, inceleme ve tarih içerikli kitapları çok okurum.