Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından DDK’ya verilen talimat kapsamında Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin faaliyetleri incelendi. Gül’ün 2012’de verdiği inceleme talimatının ardından hazırlanan raporun sonuç bölümünde şu tespitler yer alıyor:
GELENEKSELLİK SORUNU
“Savunma sanayiinin gelişimini engelleyen temel yapısal sorun, savunma politikasının dar bir çerçeve içerisinde belirlenmesidir. Başka bir deyişle, son yıllarda kaydedilen demokratik gelişmeler ve kamu yönetimindeki iyileşmelere rağmen, savunma politikasının tayininde; geleneksel bakış açılarının kavrayıcı olmayan ve bütünsellikten yoksun etkileri hâlâ giderilememiştir. Etkin bir rol dağılımı ve eşgüdüm kültürü üretemeyen bir kamu yönetimi yapılanması içinde; savunma sektörünün ortakları arasında kamu yönetiminin rasyonel olmayan bir şekilde paylaşımı ve ortak politika oluşturma zorlukları, savunma politikasının oluşumunu ve savunma sanayiinin gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir.
SİYASETTEN KOPUK ASKERİ BÜROKRASİ
Böylece, çoğunlukla askeri yapı ve yaklaşımların oluşturduğu savunma bürokrasisi, esasen siyaset kurumu tarafından belirlenmesi gereken politika ve stratejiler konusunda siyasetten yeterli girdi almadan çalışma alışkanlıklarını sürdürmüştür. Sonuçta politika ile uygulama arasında olması gereken bağ oluşmamış, siyaset kurumu kendisinin ürünü olarak görüp sahiplenmediği politikaları ihmal etmiş, bürokrasi ise uygulamaya yönelik çalışmalardan politika oluşturmaya kadarki tüm alanlarda bütüncüllükten uzak ve rasyonel olmayan kararlar almaya devam etmiştir.
HARCAMA ARTTI
Soğuk Savaş sonrası birçok ülkenin savunma harcamalarında yaşanan bu düşüşlere rağmen Türkiye’nin savunma harcamalarında belirtilen dönemlerde herhangi bir azalma görülmedi. Sabit dolar fiyatlarıyla 1988 yılında 9,47 milyar ABD Doları savunma harcaması yapan Türkiye’nin bu harcamaları 1998 yılında 19,44 milyar ABD Dolarına ulaşarak 10 yıllık zaman dilimi içerisinde iki kattan fazla artış gerçekleşti. 1988 yılında savunma harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 2,9 iken 1997’de bu ora yüzde 4,1’e çıktı, 1998 yılında yüzde 3,3, 1999 yılında ise yüzde 4 olarak gerçekleşti. 2002 yılından itibaren savunma harcamalarının GSYH’ye oranı azalma trendine girmiştir. Söz konusu oran, 2010 yılında yüzde 2,4, 2011 ve 2012 yıllarında ise yüzde 2,3 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, 2012 yılında 17,9 milyar ABD Doları ile dünya toplam savunma harcamalarının yüzde 1,03’ünü gerçekleştirmiştir. Ayrıca, savunma harcamalarındaki azalışlar toplam kamu harcamalarının bileşimini de değiştirmiştir.
REKABET İÇİN YETERSİZ
2008-2012 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye, dünyanın en çok savunma ihracatı yapan 24’üncü, en çok savunma ithalatı yapan 11’inci ülkesidir. Sektörün Araştırma-Geliştirme harcamaları da gün geçtikçe artmaktadır. Sektörde 2008 yılında 509 milyon ABD Doları, 2009 yılında 505 milyon ABD Doları, 2010 yılında 666 milyon ABD Doları, 2011 yılında 672 milyon ABD Doları ve 2012 yılında 772 milyon ABD Doları Ar-Ge harcaması yapılmıştır. Yaşanan bu olumlu gelişmelere rağmen savunma sanayiimizin ulaştığı seviyenin uluslararası rekabet ortamında yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Ülkemizde savunma sanayii firmalarının daha çok iç talebi karşılamak için üretim yaptıkları görülmektedir. Dünya toplam savunma harcamalarındaki değişimler dikkate alındığında, uluslararası pazarların farklı ülkelere kayması sektör oyuncularını güçlü bir rekabetin beklediğini göstermektedir.”