Güncelleme Tarihi:
Bir değer yaratma kaygısı taşıyan, kendi tarzıyla bu hayata bir renk katan ve etki yaratan insanlarla tanışmak, onları dinleyerek beslenmek ve onlardan ilham almak hayatımda en keyif aldığım şeylerin belki de başında geliyor.
Dolayısıyla 17‐19 Ocak tarihleri arasında Girişimcilik Vakfı aracılığıyla katıldığım DLD Münich konferansı benim için rüya gibiydi. Whatsapp’ın kurucusu Jan Koum, TIME dergisi tarafından dünyadaki en etkili 100 insandan biri olarak gösterilen Harvard Profesörü Niall Ferguson gibi isimlerin konuşmalarını dinlerken aynı zamanda yeni insanlarla tanıştım, organizasyonu ve DLD komunitesini gözlemleme fırsatı buldum. Vizyonumu genişleten, içgörüler sağlayan, motivasyonumu arttıran bu etkinlikten kendime çıkardığım 3 dersi paylaşmak istiyorum.
1) Sadece iş yapmak yetmez. Hayatın farklı renkleriyle ilgili olmak gerekiyor.
DLD katılımcıları ve konuşmacıları, ürünlerini/servislerini kullandığımız, konuşmalarını izlediğimiz/dinlediğimiz, yazılarını okuduğumuz, çoğunluk olarak girişimci ve yatırımcılardan oluşuyordu. Bizim imrenerek baktığımız hayalini kurduğumuz noktalarda olan bu insanlar kendi alanlarıyla ilgili olan oturumları dinledikleri gibi müzikten ilham alarak çizimlerini yapan mimar Michele de Lucchi’yi de, uzayda ilk 3 boyutlu cisimi üreten #laughinspace projesinin yaratıcısı Eyal Geyer’i de, çalışmalarıyla Nobel barış ödülü alan Jody Williams’ı da aynı dikkatle dinlediler, ilham aldılar.
Hayatın farklı renklerinden beslenmeyen, iş dışı olarak gördüğü konularla enterese olmayan, hayatı tek yönlü yaşayan işadamlarının/girişimcilerin özgün ve anlamlı bir iş ortaya çıkaramayacağını, çok parası olsa da “zengin” olamayacağını düşünüyorum.
Girişimciler olarak hepimiz özgün olmanın, bir şeyleri değiştirmenin, iz bırakmanın hayalini kuruyoruz. Umarım hepimiz bu yönden DLD komunitesi (topluluğu) gibi “zengin” bir hayat peşinde koşarız.
2) Herkes erişilebilir. Önemli olan anlamlı bağlantılar kurabilmek.
Sanal gerçeklik ile insanlar arasında bağ kurulmasına, insanların birbirini anlamasına hissetmesine empati kurabilmesine katkı sağlayan Gabo Arora’yı canlı dinlemek çok heyecan vericiydi. Geçtiğimiz sene Gabo’nun projeyi birlikte gerçekleştirdiği Chris Milk’e, TED konuşmasını izledikten sonra, projelerinden duyduğum heyecanı dile getiren, çalışmaları için teşekkür eden projeleri için elimden gelen herşeyi yapabileceğimi anlatan bir mail paylaşmıştım. Gabo’nun konuşması bittikten sonra yanına gittim, kendimi tanıttım. Chris Milk’e attığım maili gösterdim. Chris’in maili forwardladığını, Gabo’nun önceden okuduğunu öğrenince çok mutlu oldum. Mayıs sonunda mültecilerin hayatıyla bağ kurduran bir çekim için İstanbul’a geldiğinde görüşmek için anlaştık.
Her insan yaptığı işle ilgilenen, bunu sözleriyle ve yaptıklarıyla hissettiren insanlarla tanışmaktan, onlarla konuşmaktan keyif alıyor. Güzel bir bağ kurulabileceğini hissettikten sonra çekinmeden adım atılınca çoğu zaman anlamlı bağlantılar kuruluyor.
3) En ufak galibiyetleri,kendi ligimizde elde ettiğimiz başarıları,şampiyonlukları,kupaları küçümsememeli onları çok çalışarak elde etmeliyiz ve kutlamalıyız. Ama hedefimiz her zaman şampiyonlar liginde oynamak olmalı.
Hayat görüşlerimizin benzerliğinden dolayı çeşitli platformlarda tanıştığımız veya tanışacağımız bir grup insan olarak, varlığımızın/çalışmalarımızın temeline değer yaratmayı koymuş durumdayız. Geliştirdiğimiz projeler, üzerine konuştuğumuz konular, insanlar arasında kurduğumuz bağların, mümkün kıldığımız ihtimallerin en temelinde bu değer/etki yaratma motivasyonu yatıyor.
Çok güzel projeler üretiyor ve onları hayata geçiriyoruz ve bunlardan dolayı kendimizle gurur duymalıyız. Ama hiç bir zaman “burası bize yeter” “buraya kadarmış” demeden, ürkmeden daha ilerisinin hayalini kurmalıyız.
Belki de bu konuda en mükemmel örnek henüz daha Atletico Madrid’e transfer olmadan 2011 Nisan’da “Barcelona’da oynadığımın hayalini kuruyorum diyen Arda Turan. (https://www.youtube.com/watch?v=PUPExrw9wp8)
Arda gibi olalım.
Arda’nın futbolda yaptığı gibi biz de sanat, girişimcilik, sosyal girişimcilik, liderlik, mimarlık, felsefe, tıp gibi her neyle ilgileniyorsak, neye tutku duyuyorsak o alanda bu dünyaya katabileceklerimizin olduğuna inanalım. Bu doğrultuda hep daha iyisini daha fazlasını yapmayı arzulayalım ve çok çalışalım.
Yaptıklarımızla DLD’de konuşma yapalım. O komüniteden beslenmekle kalmayalım, komüniteyi besleyelim.
Barcelona’yı izlemek zaten çok keyifli ama eminim ki Barcelona’da oynamak daha keyiflidir.
Not: Eşzamanlı olarak iki farklı salonda gerçekleştirilen birbirinden değerli 70’ten fazla oturumun kayıtlarına Youtube’daki DLD Conference hesabından ulaşabilirsiniz.