Güncelleme Tarihi:
ABD de yer alan Duke Üniversitesi Global Mühendislik ve Girişimcilik Bölümü tarafından “Girişimcinin Anatomisi” isimli bir araştırma yapıldı. Yapılan bu araştırmanın amacı ise girişimcilerin nasıl bir alt yapıdan geldiklerinin saptanmasıydı.
“Girişimcinin Anatomisi” araştırması çeşitli sektörlerden 549 şirket kurucusu üzerinde gerçekleştirildi. Şirket kurucularının girişimcilik adımlarını atarken sahip oldukları motivasyonu, başarı için geçtikleri süreçleri sorgulayan araştırma da en göze çarpan saptama ise girişimcilerin yüzde 71,5’inin orta sınıf ailelerden gelmeleri oldu.
Araştırmadaki girişimciler arasında birçok ortak özelliğin olduğu tespit edildi. Orta sınıf ailelerden geliyor olmaları dışında iyi eğitim aldıkları, ailelerindeki ilk girişimci oldukları ve şirketlerini kurduklarında yaş ortalamasının 40 olduğu dikkat çeken ortak özellikler arasında yer alıyor.
40 MI?
Tüm bu verilerden sonra neden bilinenin dışına çıkmak gerektiğini ve veri madenciliğinin, istatistiklerin bilimsel bir süreçte ve fizibilitede ciddi bir paya sahip olduğu ama başlangıç anına yani fikirlerin ortaya çıkışına döndüğümüzde neden referans alınmaması gerektiğine değineceğim.
Tıp Fakültesinde bizlere öğretilen ilk şey ‘’hastalık yoktur ,hasta vardır’’kavramıdır.İlk başlarda ne denilmek istenildiğini tam kavrayamamakla beraber zamanla ,bilgimiz artıkça bu cümlenin içi dolmaya başlar. Bir örnekle anlatmak gerekirse , hastalıkların fizyolojisini(işlevbilim) ,patolojisini(hastalıkbilim) :yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenir), patofizyolojisini ve tedavi sürecini, farmakolojiyi öğrenmeye başladıktan sonra ‘’personalized medicine’’ kavramı devreye girer. Yani hastalık semptomları kişiler arasında çok ciddi farklar göstermemekle birlikte ,kişinin genetiği, çevresel faktörler(yaşadığı ortam, fiziksel ve sosyal çemberi) tedaviye doğrudan karar verici mekanizmalar olur.
Burada hastalık bizim çözüm getirmeye odaklandığımız konumuz olarak bakarsanız ,bunun tanısının ve mekanizmasının (değerlendirme süreçlerinin hemen hemen hangi ekip yada kurum tarafından yapılırsa yapılsın benzerlik göstereceğini ama asıl işin fizibiliteden sonraki süreç olduğunu , asıl farkı yaratanın implementation olduğunu fark edersiniz. Bu fikir benim bakış açımı ve girişimciliği algılama biçimimi de tümüyle etkiledi. Burada tespiti yapmak değil çözüme gitmek ve bu çözüme götüren bireysel unsurlar çok büyük öneme sahiptir. Bu nedenle klasik tasvirler, altın kurallar ,kalıplar, monte edilesi anahtarlar değildir ,olmamalıdır . Kişiliğiniz, değerleriniz, yapabilecekleriniz noktasında değerlendirmeniz gereken unsurlardır. .Her bir girişim hikayesi ilham açısından ve fikrinizi uygulamaya geçtiğiniz anda pathway analizleri açısından ,yorulduğunuz anlarda kaldıraç görevi görmesi ve inancınızı ve dayanıklılığınızı sürekli kılması için önemlidir.. Her bir girişim case study olarak değerlendirilmeli ve içerisinden çıkarılacak çok fazla sonuç olduğu bilinmelidir.
Girişimcilik derslerini almaya başladığımda okulda fark ettiğim en temel sorun şuydu; çoğunluğu sağlık bilimleri öğretim görevlileri ve öğrencilerden oluşan Tübitak girişimcilik programı kapsamında seçilmiş bu sınıfta, bir girişimcinin olmazsa olmaz özellikleri, girişimciliğin altın kurallarını öylesine mottolaştırılarak anlatılmaktaydı ki.. En temel noktaya dönmemiz gerektiğini o zaman hissettim. Temel yaklaşımlar ve başarıya dönük uygulamaları elbette takip etmeliyiz ama motomot almak, birebir kopyalamak bizi fark yaratacaklardan biri yapmaz aksine hayal gücünden ,delice sorgulayan, kendi fikirlerini antitezler üreterek ilk önce kendi çürütmeye ve böylece gelişmeye odaklı yapıdan uzaklaştırır. Sorgulayıcı tutum farklı düşünebilmek için atılan ilk adım olabilir ...
İLK ADIMLAR/KALIPLARI SORGULAMAK:
GİRİŞİMCİNİN ÖZELLİKLERİ, TANIMLARI VE ÇELİŞEN VAKALAR;
Madde 1: Girişimci işine aşıktır
İşine aşık olmakla fikrine aşık olmak arasındaki nüansa dikkat etmek gerekir. Rasyonel kalabilmek ve gelişmek ,akılcılıktan geçer. Tutkuyla başladığımız iş, inançla ,dayanıklılıkla sonuca ulaşacaktır ancak bunu sonuca götürürken mantığımızı yitirmemek ve hataları görebilmek resme uzaktan da bakabilmeyi gerektirir. Bu nedenle ekipte sizinle benzer düşünenler kadar mutlaka antitez odaklı birininde bulunması ve sizinde kendinize karşıt fikirler ortaya koymanız fayda sağlayacaktır.
Madde 2: Özgüvenlidir,cesaretlidir
Özgüven kavramı başlı başına konuşulması gereken ayrıca değinmek istediğim bir kavram ama burada kısaca değineceğim ve pek çok başarılı sağlık girişimini gözlemledikten sonra ulaştığım kanı şu:
İçi çok büyük bir azim, çalışma, irade, emekle doldurulmayan bir kişilik ve mütevazilikle sımsıkı sarılı olmayan özgüven ,sizi yönetici yapabilir belki girişimcide yapar ama en nihai noktada evrensele giden yolculukla mutlu ve dolu bir birey yapmaz. Çok önemsediğim bir kavram var .Bir meslek size kişilik kazandırmaz, ancak kişilikli bir birey yaptığı işe çok şey kazandırır. Günümüzde her birimiz bu kavrama odaklanabilirsek yada bir parça anlamı üzerinde durabilirsek yaptığımız işlerin niteliğinin artacağına inanmaktayım.
İkinci olarak değinmek istediğim kavram; gereksiz cesaretten kaçınmamız gerekliliğidir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma hastalığın kol gezdiği dünyamızda ,kısıtlı bilgi-birikimle, buna tezat sonsuz cesaretle yola koyulan örneklerde sonuçları değerlendirmemiz ,kendi yolumuzu belirlerken kaçınmamız gereken sokakları aydınlatıcı bir rehber olacaktır. Kendi kendinizi sınamak sizi yolunuzdan alıkoymaz asine ilerde çok ciddi sorunlarla karşılaşmak yerine ,ufak da olsa simülasyon yaptım diyerek direncinizi artırırır.
Madde 3: İyimserdir ve bağışlayıcıdır
İyimserliğin bir insanın sahip olduğu en değerli unsur olduğunu düşünenlerdenim. Bazen yada kabul etmek gerekirse pek çok zaman gereğinden fazla iyimserim ve her seyin neden sonuç bağlamında olduğuna inandığım algı sistemimde sorunların çözümünde garip bir yol izlemekteyim. Benim için sorunu çözmek hata anının tespitinden daha çok yolak üzerinde düşünmekle ilgilidir. Örneğin küresel sorunlarda ; iyilik hangi noktada eksik kalmış ki kötülük baskın gelmiş yada nerede artılar yerinde sayar olmuş ki eksiler gelmiş öne geçmiş kuramıyla, çok uzun zaman kendimi ikna ettim. Bir şeylerin mutlaka sebebi olması gerektiğine inanmak aslında davranışlarınımızı belirliyor. Bizim yaşama karsı tutumumuzun ,sonuçlar üzerinde direkt yansıması olduğuna inanıp pozitif kalarak daha yapıcı daha akılcı ve daha efektif sorun çözebildiğimi fark edenlerdenim ancak antitezleri çok fazla görmekteyiz. Başarılı olmak kavramı evrensek tek bir yanıta sahip değildir. Başarıya giden yoldaki yöntemlerde insana özgüdür ve sabit bir formülü yoktur . Agresif, çok karamsar asla hatayı affedici olmayan ama yaptığı işte mükemmel olan hatta bunca özgün tasarımı ortaya koymanın özünde mükemmeliyetçiliğin ve bunu besleyen hata kabul etmezliğin olduğunu ileri süren , teknoloji dünyasının kilit taşları kabul edilen isimler de mevcuttur.
Madde 4: Fırsatları herkesten önce görür, bireysel aynı zamanda toplumsaldır.
Fırsatları herkesten önce görmek kavramı başlangıçta kritik öneme sahiptir. Ancak sektörde büyümek odaklı yola çıkan her girişiminin arkasında bireysellikten ziyade güçlü bir takım olduğu gerçeği de anlaşılması gereken bir süreçtir. Yazının başında yer verilen makalenin devamında yer alan bir veride şudur:Girişimcilik motivasyonu başlığında , araştırmacıların % 74.8’inin zengin olma ve geri kalanının ise kendi işinin patronu olma amacının ana motivasyon kaynaklarını olduğunu belirtmişlerdir. Kendi işinin patronu olmak, kıyafet yönetmelikleri, çalışma saatlerinin kurumca dikte edilmediği bir düzen insanlara çok cazip geliyor ve kimi zaman kendi işinin patronu olmak kalıbını her türlü süreçte tek başına mutlak yetki olarak algılayan bir süreç doğuyor( ben yalnız çalışmaya yatkınım diyen pek çok sağlık sektörü startup ında karşılaşılan ciddi sıkıntıların bu algıdan köken aldığına inanıyorum. Görev paylaşımı ,takım dinamikleri vakit alan süreçlerdir ama unutulmamalıdır ki yalnız hızlı koşabiliriz ancak daha uzağa gidebilmemizi sağlayan birliktir. Sektörde büyüdükçe, yeni fırsatları ortaya koymak, eş zamanlı çalışan dinamik bir ekip aracılığı ile olacaktır. Kişisel verimlilik noktasında Pareto ilkesinden yola çıkarsak %20lik en önemli iş planının, doğru analizin yapılmasının ,başarının %80 ine olan katkısı bilinerek doğru takım kurma süreci zaman alan bir süreç değil efektif bir araç olarak görülecektir. Bu ekibin kurulmasında bireysel özelliklerin iyi analizi ,takımın swot analizi hazırlık aşamasında yapılır ve yola çıkılırsa iş planı aşamasında zaman kaybı minimalize edilir. Girişimcilikte sık sık üstünde durulacak olan Timing süreci fikrin hayata geçirilmesindeki her aşamasında olmazsa olmazımızdır. Sadece lansman zamanlaması değil o noktaya gelinceye değin iyi bir zaman planlaması hayati öneme sahiptir.
Diğer bir husus ; ‘’bireysellik ve toplumsallık’’ ikilisidir.
Bu cümle bana hemen sosyal girişimcilik ve ticari girişimcilik kavramını anımsatmıştı. Bireysel olmak ne demekti , bireysel olmadan toplumsal olmak var olabilir miydi bu kavramlar tümleyici değil miydi ? Ludwig Wittgenstein- Tractasus Logico-Philosophicus eserinde dil: fikirleri, dinleri, bilimleri, metafiziği içinde barındırır der. Belirsizlikten arınmış bir dil inşa etmek gerektiğini söyler. Bu dil dünyayı yansıtan bir resimden farksız olmalıdır fikrini açıklar. Kelimelerin anlamları arasında kaybolmaktansa ,sosyal ve ticari girişimler arasında rijit duvarlar fikri yerine büyük resme bakmayı fellowup etkinliğimiz kapsamında Hasan Aslanoba’nın konuşmasında fark ettim.. Bu konuda katı ayrımlar olduğuna inanan pek çok kişi mevcut. Sağlık alanına dönük SKT lerde ve derneklerde sosyal etki, sosyal hizmet ,küresel değişim, idealimz, eşit ,özgür ve ücretsiz hizmet kavramları pek çok kez konuşulmuş ve ister istemez içinde sosyallik barındırmayan yapılarda var, kavramı doğmuş yada sosyal girişim ticari kaygı taşımayandır bu nedenle ayrım büyüktür denilip bu konuya dair pek çok yazı yazılmıştı. Bütünleştirici fikri, fellowupta satır aralarında arasında fark ettim..’’ Aslında ,derinlemesine bakarsanız her girişimin içinde sosyal bir etkisi var ve küresel anlamda sosyal etki yapabilmek amaçlı şuan elinizdeki girişimin getirdiği gelirin yadsınamaz bir önemi olduğu da aşikar.’’ Cümlesi bütüne bakmak açısından çok yardımcı oldu. O gün yargılardansa bütünleştirici olmanın önemi ve tanımlar kalıplar arasında sıkışmaktansa , zihnin sonsuzluğunda ve iyiliğe odaklanmamın hem bireysel gelişim hem de ortaya koyduğumuz,koymakta olduklarımz açısından ne kadar önemli olduğunu fark ettim.
Nihai olarak, başarının tanımı sizin ona yüklediğiniz anlamla başlar .İnsanı oluşturan görünen unsurlar et kemik dışında uçsuz bucaksız bir hayal gücü , kalbinin ve zihninin büyüklüğüdür. Görünenin ötesindeyiz. Anatomimizin derinliklerinde her birimiz ,içinde gün yüzüne çıkmayı bekleyen değerler barındırıyoruz. Fikirlerimizi kategorize etmeli en çok istediğimiz ,en iyi bildiğimiz yada bilmek uğruna en istekli olduğumuz alandan başlayıp yolculuğumuza çıkmalıyız..
En başta kendi kalıplarımızı kıran sanatçılar olmamız dileğiyle…