Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2015 14:36
TÜRKİYE’nin, 2014 yılı 157.6 milyar dolar olmuştu. Bu rakamı, ihraç ettiğimiz ürünlerin toplam ağırlığına oranladığımızda kilogram başına 1.6 dolar çıkıyor. Yani, 1 kilogramlık Türk malını yurt dışına 1.6 dolara satabiliyoruz. Bu rakam Almanya’da 4.1 dolar, Japonya’da 3.5, Güney Kore’de 3 dolar. Biz de bu rakamı orta vadede 2.5-3 dolara, uzun vadede 4 doların üzerine çıkarabilirsek, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş olacak. Türkiye her açıdan çağ atlamış bir ülke olacak. Peki bunu nasıl yapabiliriz?
YENİ DESTEKLERDEN YARARLANIN
Uzun süredir, hem hükümette ekonomiyi yönetenler hem de iş dünyası örgütlerinin liderleri ‘katma değeri yüksek ürün’ konusunda söz söylüyor. Bu konuda adımlar da atılıyor. Küçük ve Orta Boy İşletmeleri (KOBİ) ‘katma değeri yüksek ürün’lere yönlendirmek için destek sistemi yeni küresel rekabet koşullarına uygun hale getiriliyor. TÜBİTAK, KOSGEB, Sanayi ve Ekonomi Bakanlıkları tamamen bu hedefe odaklı çok faydalı desteklere aracılık ediyor.
Örneğin, Turquality Destekleri ile yurt dışında mağazalaşma ve tanıtıma büyük bölümü hibe olan destekler sağlanıyor ki bu destekler markalaşmayı da tetikliyor ve miktar olarak da her yıl ciddi ölçülerde büyüyor. TÜBİTAK kanalıyla Ar-Ge projelerine kaynak aktarılıyor ve Türkiye’de üretilmeyen (ithal edilen) birçok ürünün Türkiye’de üretilmesi sağlanıyor. Örneğin savunma sanayi alanında onlarca firma yüksek teknoloji kültürüne kavuşuyor. Bütün bunlar birkaç yıl içinde kilogram başına ihracat değerimizi 2 doların üzerine taşıyacak. Çünkü, şu anda bile teknoparklardan yapılan ihracatın kilogram değeri 6.9
dolar, patentli ürünlerinki 3 dolar, tasarımlı ürünlerinki 2.6 dolar.
KENTLER ORTAK AKILA GEÇMELİ
Yakın zamanda ihracat yapamayan ilimiz kalmadı. İhracatı 1 milyar doları aşan il sayımız 16 olurken, 1 milyar doları kısa sürede aşabilecek il sayımız da şimdilik 5’e yükselmiş durumda. İstanbul’u ayrı tutarak konuşursak, Bursa, Kocaeli, İzmir, Ankara, Gaziantep, Manisa, Denizli gibi 3 ila 13 milyar dolar arası ihracat yapabilen illerimizin sayısını artırmak için de yeni stratejilere ihriyacımız var. Bu konuda başarılı olmuş illerimizin tipik özelliği o kenti yönetenlerin ‘ortak akılla’ hareket etmeleri ve ortak hedefler için siyasi, kurumsal, etnik ya da sektörel çekişmeleri bir kenara bırakabilmeleridir. Bu nedenle diğer kentlerimize de aynı yöntemi tavsiye ediyoruz. Çünkü, illerimizin çoğunun özgün ekonomileri var. Bazılarında tarım, bazılarında sanayi ve bazılarında da turizm öne çıkmış durumda. Bunların hiçbiri diğerinin rakibi ya da baskılayıcısı değil. Hepsinin hem ulusal hem de küresel pazarlar açısından büyüme potansilleri var ve bunun için de en büyük görev kendilerine düşüyor.
BİLGİYE DAYALI REKABET DÖNEMİYeni küresel üretim ve ticaret anlayışına göre artık her ülke için tüm sektörler önemli. Öyle ki ABD ve Avrupa gibi çok gelişmiş ülkeler bile terk ettikleri birçok sanayi sektörüne geri dönüş yapıyor. Örneğin; tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon üretimi bu gelişmiş ülkelerde yeniden canlanıyor. Çünkü yüksek teknolojiye dayalı üretim yöntemleri sayesinde üretim maliyetleri düşüyor ve rekabete yeniden katılmak mümkün oluyor. Türkiye’de de en konvansiyonel sektörler başta olmak üzere tüm sektörlerin üç yönlü bilgi derinliği kazanması gerekiyor. Bunlardan biri yeni üretim teknolojilerine hakim olmak, ikincisi küresel çapta tüm pazarlarda güncel gelişmeleri canlı izleyebilmek, üçüncüsü ise üretim tarafında maliyetleri düşürecek yüksek teknoloji yatırımlarını yaparken ürün tarafında da Ar-Ge ve inojasyon sayesinde patentli, tasarım özelliği ve marka gücü yükselen bir yapıya kavuşmak. Bunun için ana sektörlerimiz ‘bilgiye dayalı’ rekabete geçiş yapmak zorunda.
TÜRKİYE'NİN İHRACATTA EN BAŞARILI İLLERİ