Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2003 00:00
2001 ve 2002 yılı otomotiv sektörü için iç pazar açısından iyi geçmedi. Otomobil ve hafif ticari araçların 2002 satışı 175 bin adedi bulamadı.Oysa Türkiye'de kurulu otomobil fabrikalarının toplam kapasitesi yıllık 800 bin adede ulaşıyor.Türkiye'de Tofaş Fiat, Renault, Ford Otosan, Toyota, Honda ve Hyundai üretim yapıyor.İç pazardaki çok düşük satış rakamları, otomobil üreticilerinin son iki yıldır ihracatla ayakta durduğunu ortaya koyuyor.Böylesi bir ortamda Toyota Türkiye Genel Müdürü Koji Kobayashi, Genel Müdür Yardımcıları Masaki Fujimura ve Vahap Çoymak'la konuşuyoruz.Kobayashi, Türkiye'ye rahmetli Özdemir Sabancı'nın girişimiyle ilk geldikleri dönemi anımsıyor: ‘‘Biz o zaman tümüyle iç pazarı düşünmüştük. ‘Tofaş ve Renault var. Biz de üçüncü üretici olarak bu pazarı paylaşırız' diyorduk. Türkiye Gümrük Birliği'ne girince durum değişti.’’Toyota, Sabancı Grubu’yla üretimde yollarını ayırdıktan sonra Türkiye'yi Avrupa'daki önemli üslerinden biri yapmaya karar verdi.Yani Toyota Türkiye için artık sadece iç pazar değil, ihracat da önemliydi. Bunun için yeni modellerde Türkiye'ye de rol biçildi.Kobayashi, artık daha çok ihracattan, Türkiye'den giden Toyota Corolla'ların Avrupa'da beğenilmesinden söz ediyor.Kobayashi, sağında oturan Ufuk Sandık'a ve bana sürekli ‘‘moral yumruğu’’ vurup duruyor, hızını alamayıp açılıyor:‘‘Türkiye'de bir gün Toyota yılda 400 bin adetlik üretime ulaşacak.’’HAYAL DEĞİLSektör 2002'yi 175 bin adede yakın iç satışla tamamlamışken böyle müthiş rakamı duyduğumuza inanamıyoruz. Toyota Türkiye'nin 2002'yi 39 bin adetlik üretimle bitirdiğini düşünürken, Kobayashi bastırıyor:‘‘Bu söylediklerim hayal değil. Bunlar olacak göreceksiniz. Toyota Türkiye'ye ilk geldiğinde üretimin çoğunu ihraç edeceğini söylese kimse inanmazdı. Şimdi hedefimiz ihracatta bu sektörde ilk sıraya oynamak.’’Kobayasyi'nin bu sözleri, Toyota'nın Türkiye'deki yatırımlarını büyüteceği işaretini veriyor. Nitekim sorunca vurguluyor:‘‘Yatırıma, yeniliklere devam edeceğiz.’’Ya Türkiye Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olamazsa. Böyle bir durumda Gümrük Birliği'nden de vazgeçilirse ne olur?Kobayashi, bunları düşünmek bile istemiyor:‘‘AB'ye tam üyeliği neden bu kadar kafanıza takıyorsunuz. Tam üye olunca AB size ne verecek ki? Zaten aranızda gümrük birliği var. Böyle devam etseniz Türkiye'nin bir kaybı olmaz.’’Kobayashi'ye AKP iktidarını soruyorum, ‘‘Tek parti iktidarının siyasi istikrar sağladığı’’ görüşü onda da hakim.Kobayashi, önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye'deki yatırımlarının 1 milyar
Euro'yu bulacağını da ekliyor.Kobayashi'yle daldığımız güzel rüyayı yaklaşan Irak Savaşı bozuyor.Şu iş kimseye fazla zarar vermeden geçip gitse ne iyi olur değil mi?Kazak evine gidiyor Osmanlı çorbası arıyorTÜRKİYE'de üretim yapan uluslararası devler, son yıllarda ‘‘yerel düşünme’’ye özen gösteriyor. Bu yöntem, Unilever'de de dikkati çekiyor.Feriye Restoran'da buluştuğumuz Unilever Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca ile Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Behlil'in anlattıkları da bunu gösteriyor. Behlil, Feriye Restoran'ın birikimiyle kendilerine laboratuvar desteği verdiğini belirtiyor. Bugünlerde Osmanlı çorbaları üzerinde çalıştıklarını vurguluyor. Amaç, Knorr serisini çeşitlendirmek.Behlil, tüketicinin nabzını doğrudan tutmak için ‘‘ev gezileri’’ yaptıklarını anlatıyor. En son Kazakistan'da bir eve konuk olduğunu aktarıyor. Çünkü, Unilever'de Kazakistan, Türkiye'ye bağlı bulunuyor.Gezilerde ulaşılan ipuçları ürün geliştirmede, pazarlamada kullanılıyor. Bunlar hep rekabetten kaynaklanıyor. Kazanan da tüketici oluyor.
button