Kimsenin yapmadığı işi yapıyor

Güncelleme Tarihi:

Kimsenin yapmadığı işi yapıyor
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 19, 2010 16:40

Osman Yıldırım Coşkun, bir önceki dönemde Ak Parti'nin Sanayi ve Ticaret Bakanı olan Ali Coşkun'un oğlu.

Haberin Devamı

Şu anda babası ile birlikte yerli ve yabancı şirketlere danışmanlık yapan, Avea'da Denetim Kurulu Üyesi olan ve aynı anda Türk-Bahreyn İş Konseyi Başkanlığını yürüten Coşkun'un kendi firması PostAssist ise Türkiye'de daha önce yapılmayan bir işi yapıyor. Hatta Coşkun'un ifadesine göre bu modelin dünyada bile bir karşılığı yok.

Kendilerini 'gönderi broker'ı olarak tanımlayan Coşkun, büyük firmalar, kurumlar ve iş merkezleri ile kargo firmaları arasında aracılık yapıyor. Yani gidiyor bir firmanın içine, ofisini açıyor ve o firmanın her türlü gönderi hizmetini üzerine alıyor. Bir nevi muheberatını özelleştiriyor. Bu modelle yeni bir pazar yarattıklarını söyleyen Coşkun, aslında işe 10 yıl önce başladıklarını ama siyaset nedeniyle şimdiye kadar fazla ortaya çıkmadıklarını belirtiyor. Coşkun'a göre bundan sonra ise hem yurtiçinde hem de yurtdışında büyüme zamanı...

Haberin Devamı

eguler@hurriyet.com.tr

- Ben sizinle ilgili 'eski bakanın oğlu postacı oldu' diye birşey okumuştum. Yaptığınız iş postacılık mı?

Bu postacılık değil aslında. Biz bir kurumun gönderi ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Mesela yaya dağıtım, yurt içi kargo, moto-kurye, yurtdışı kargo... Normalde firmalar her bir ürünü ayrı firmadan almak zorundalar. Dolayısıyla büyük ve hacimli kurumlar için bu bir handikap. Ayrı işler için ayrı kurumlarla ihaleye çık, ayrı sözleşmeler yap, takip et, farklı gönderi için farklı yerleri ara, sonra gelen faturaları eşleştir filan derken iş uzayıp gidiyor.

- Tam olarak ne yapıyorsunuz?

Biz bu kargoların hepsini tek çatı altında topladık. Müşteri adına tüm bu hizmetleri takip edip yönetiyoruz. Tek fatura, tek mutattap ve hepsi tek çatı altında. Firma her türlü kargo hizmeti için beni arıyor ya da ben o kurumun için girip gönderi merkezi kuruyorum. Daha açık bir ifade ile ben şirketlerin muhaberat hizmetini özelleştiriyorum. Hem içeride gönderileri toplayıp ofisboyluk yapıyoruz hem de gönderilerin dağılımı sağlıyoruz.

- Bunun  örneği var mı?

Yok, böyle bir model yok. Biz gönderi brokerıyız, aracıyız, kendi dağıtımımız yok. Yine kargo firmaları ile çalışıyoruz, onlar bizim iÅŸ ortağımız. Åžirketler aynı temizlik veya güvenlik iÅŸleri gibi gönderi iÅŸlerini bize outsource ediyorlar. Bir de biz bu iÅŸle kimsenin pastasından almıyoruz, tersine yeni bir pazar oluÅŸturuyoruz, pastanın üzerine krema koyuyoruz.Â

Haberin Devamı

- Şirketlerin ne avantajı oluyor?

Birincisi maliyet avantajı var. Biz X bir firmanın 100 gönderisi yerine binlerce gönderilik bir fiyat alabildiğimiz için fiyatlar düşüyor. Toplu satın alma avantajını kullanıp bunu müşteriye yansıtıyoruz. Ayrıca kendi iç düzeninde raporlama yapamayan firmalar var, biz bunu da sağlıyoruz. Üçüncüsü firmalar kendi işlerine daha rahat odaklanabiliyor.

- Peki büyük kargo firmaları ya kargonun tüm alanlarına girmeye karar verirse?

Girsin, önemli değil. Bir de uğraşmazlar zaten yaya kargo, moto-kurye işleri onlara küçük gelir.

MAILBOX İŞİ TUTMADI

- Bu iş aklınıza nasıl geldi?

Eren GÜLER yazıyor
hurriyet.com.tr

Aslında biz sanayici bir aileyiz ama ben sıkılmıştım ve hizmet sektörü daha cazip geliyordu. Hizmet tarafında yeni birşeyler ortaya çıkarmak daha kolay . Bir de temel bazı sanayiler belirli süreçlerde yer değiştiriyor. O sürecin bir yerinde oldunuz ya da kaçırdınız. Ama hizmet öyle değil. İyi hizmet verdiğiniz sürece 100 yıl da verirsiniz 200 yıl da.

Haberin Devamı

Bir zamanlar ABD menşeili Mailbox diye dükkan tarzı, kişi ve kurumların gelip gönderilerini yapabildiği, aynı zamanda kırtasiye ve fotokopi hizmetlerini gördüğü ve posta kutusu olarak da kullanabildiği bir model vardı. Biz bunun temsilciliğini almıştı ama sistem maalesef Türkiye'de pek tutmadı.

- Niye?

Bizim yürüyen müşterimiz yok. Kimse dışarı çıkıp birşey teslim etmiyor, firmalar gelip kargoları alıyor. Ee bu sistem de o konseptin içinde yoktu ve çöktü. Zaten sonra da UPS Mailbox'u aldı ve Türkiye operasyonunu kapattı.

- Sonra?
 
Kapanınca biz de Coşkun İletişim olarak devam edelim dedik. O dönem Sabancı Üniversitesi bizi çağırdı ve böyle bir haberleşme merkezi kurmak istediklerini söylediler. Biz de hazırlık yaptık, aylarca görüştük ve sonunda bizi tercih ettiler. Yani biz aslında bu alana Sabancı Üniversitesi'nden gelen taleple girmiş olduk.

Haberin Devamı

Şimdi müşterilerimiz arasında ticaret ve sanayi odaları, plazalar, oteller ve iş merkezleri var.

SİYASET NEDENİYLE ORTAYA ÇIKMADIK

- 10 sene boyunca ne yaptınız?

Biz 10 sene pek ortaya çıkmadık aslında. Ama siyasi durumdan dolayı çok ortalığa çıkmadık. Ne zaman ki siyaset bitti, biz de kendimize geldik. Aslında biraz da ayağımız yere bassın istedik. Çünkü sektör büyüklerden birinin hoşuna gider, bizi atıverir kenara. Yumruğu yiyince yıkılmayalım diye bekledik.

2009'da yeni lansman yaptık, adımızı, logomuzu değiştirdik, yeni stratejiler geliştirdik.

- Nedir bunlar?

Coşkun İletişim ismini PostAssist yaptık. Renklerimizi değiştirdik, Baykuş logosu koyduk. Ayrıca iş yapış şekilleri ve müşteri ilişkilerinde de farklı yöntemler uygulamaya başladık.

Haberin Devamı

YURTDIŞINA DA AÇILACAĞIZ

- Baykuş nereden çıktı?

Harry Potter'dan çıktı aslında, orada öğrencilere mektup taşıyan bir baykuş var. Bir de baykuşun temelinde yön bulma yeteneği var. Ayrıca baykuş bazılarının bildiği gibi uğursuzluk sembolü değil, bir bilge. Zekası var, görüşü çok iyi ve kafası 360 derece dönebiliyor. Bütün bunları koyduğumuzda neden logomuzun baykuş olduğu ortaya çıkıyor.

- Sadece İstanbul'da mı varsınız?

Şu anda öyle ama yakın zamanda Ankara'ya gireceğiz. Ana hedef ise 2012 yılına kadar 21 şehirde var olmak. Ayrıca yurtdışına da açılacağız. Bizim kültürümüze yakın ve hizmet almaya yatkın çevre ülkelere gireceğiz.

TÃœRKÄ°YE'YE GELEN YABANCILARA DANIÅžMANLIK

- Daha önce ne yapıyordunuz?

90'lı yılların başında bilgisayar ithalatımız vardı. Sonra sistem çözümlerine yönelik hem yazılım hem altyapı hizmetleri sunmaya başladık. Siyasetle beraber de şirketi dondurduk. Ama siyaset bittikten sonra da canlandırmadık.

Şu anda Post Assist'in yanında Avea'da denetleme kurulunda devam ediyorum. Ayrıca babam Ali Coşkun ile beraber yabancı ve yerli şirketlere yönetim, yatırım ve kurumsal iletişim danışmanlığı hizmeti veriyoruz.

- Ne danışıyorlar size?

Biz özellikle Türkiye'ye ilk defa gelenleri seçiyoruz. Her türlü firma olabilir, şirket satın almak, ortaklık yapmak, yatırım yapmak isteyen...
İşyerini nerede kursun, nasıl kursun, hangi hukuk hangi muhasebe firması ile çalışsın, iletişimini nasıl yapsın, insan kaynakları için kiminle çalışsın? İlk etap bu. Gelenlerin ayaklarını yerine bastırmaya çalışıyoruz.

Sonra gerek kamuda gerek özel sektörde ihtiyaç duyabilecekleri bazı taleplerin aktarılması konusunda yardımcı oluyoruz. Sonra da bırakıyoruz. Eğer devam etmek isterlerse bizi kurullarına alıyorular. Ama genelde işimiz bitiyor.

Türkiye'de de yeniden yapılanmak isteyen, büyümek isteyen, bir noktaya gelmiş ama dışarıdan biz göze ihtyicı olan firmalara mühendislik ve piyasa bilgimizle yardımcı oluyoruz.

- Finansman?

O konuda pek yardımcı olmuyoruz o ayrı bir konu. Para bulma işi bizim işimiz değil ama ilgili firmalarla tanıştırıyoruz.

- Bu üç işe de iyi vakit bulabiliyorsunuz...

Sistemi kurunca oluyor. Ben bir de Türk-Bahreyn İş Konseyi başanlığını yürütüyorum.

TÜRK DİZİLERİ BAHREYN'DE ÇOK ETKİLİ

- O nereden çıktı, yatırımınız filan mı var?

Yatırım yok ama Ortadoğu ve Körfez'deki gelişmeleri takip edebilmek adına son 6 senede önemli girişimler yapıldı ve belirli noktalardaki iş konseyleri boştu. Ben de talip oldum ve seçildim. Beş yıldır da sürüyor.

Mesela Dünya Göz Hastanesi orada yerel bir ortakla büyük bir hastane açacak. Ayrıca birkaç Türk firması oraya yerleşti çünkü Bahreyn'in ABD ile serbest ticaret anlaşması var. Bahreyn'den de buraya turizm ve finans tarafında bazı yatırımlar oluyor.

Ayrıca burada ev almak isteyenler var. Mesela bizim eş başkanın hanımı senede üç kere arkadaşları ile İstanbul'a alışverişe geliyor ve boğazda bir yer almayı da kafasına koydu. Kişisel ilişkiler geliştikçe ticaret de artıyor.

Bir de bizim TV dizilerimiz çok etkili oluyor. İnanılmaz, olmaz böyle birşey. Çok enteresan. Ama bakın bu bir kültür ihracı, biz yıllarca ithal ettik, şimdi ABD'nin bize yaptığını biz yapıyoruz. Onlar da dizilerde filmlerde gördükçe Türkiye'ye geliyor. Fakat basından rahatsızlar. Prensler prensesler geliyor, aancak medyada yer almak istemiyorlar. Onu maalesef kesemedik, çok rica ettik ama olmadı. Adam Fransa'da istediği gibi dolaşıyor. Bunu bizim de sağlamamız lazım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!