<B>Burhanettin DEMİRCİOĞLU</B>
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2003 19:24
İş yaşamı ile ilgili kanunlar arka arkaya yürürlüğe giriyor. Çalışan kesim çıkan yasaların kendisine ne getireceğini, gelecekte durumunu nasıl etkileyeceğini pek bilmiyor. Ülkemizde kıdem tazminatı uygulaması yasalarla kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uyulmaması durumunda işverenler aleyhine yaptırımlar mevcuttur.
1475 sayılı kanunun 14'üncü maddesi gereğince kıdem tazminatının çalışana ödenmesi koşulları belirlenmiştir. Özellikle 1475 sayılı kanunun 17'inci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında ve yine 1475 sayılı yasanın 16'ncı maddesi uyarınca,
- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
- Emeklilik, malullük, yahut toptan ödeme durumunda,
- Kadın evlenirse, (isterse) evlenme tarihinden itibaren bir yıl içinde işten ayrılırsa,
- Çalışanların emeklilikte aranan gün ve sürelerinin dolması nedeniyle,
- Çalışanın kendi isteğiyle işten ayrılması durumunda,
her geçen tam yıl için çalışana 30 günlük ücreti tutarında (kıdem tazminatı tavanını aşmamak koşulu ile) kıdem tazminatı ödenmektedir.
Kıdem tazminatı, bir başka yönden, işverenlerin iş akdini bitirme isteklerine karşı caydırıcılık etkisi de yapmaktadır.
Birçok işveren, işyerinde işgücü planlaması yapmamaktadır. Kıdem tazminatı karşılıklarını ayırmamaktadır. Ayırdığı halde bu karşılıkları sermaye olarak çeşitli işlere yatırmaktadır. Kıdem tazminatı ödemek durumunda kalınca net işletme sermayesi dengeleri bozulmaktadır. Nakit sıkıntısı nedeniyle kıdem tazminatları sürekli sıkıntıya sebep vermektedir. Bazı işverenler, iş yasalarını kendi istedikleri gibi uygulamak, sıkıntılardan kurtulmak için çeşitli girişimlerde bulunmuşlar ve bunda da başarılı olmuşlardır. İş Kanunu'na el atmışlar, iş güvencesinin içini boşaltmışlardır. Şimdi de kıdem tazminatından kurtulmak, çalışma hayatını kendileri için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek istemektedirler.
Bununla ilgili olarak, sözde tartışılsın diye ortalıkta bir kıdem tazminatı yasası taslağı dolaşmaktadır. Çalışanlar gerekli demokratik tepkilerini koymazlarsa bu taslak gümbür gümbür gelip uygulamaya geçecektir.
Fon deyince, aklıma Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Fonu gibi fonlar geliyor. Bunların akıbetlerini de biliyorsunuz.
Kıdem tazminatına yönelik fon kurulması, çalışanların bu konuda haklarını geriye götürmektir. Dikkatlice incelenmediğinde kazanılmış haklara dokunulmamış gibi gözükse de, kazanılmış hak kavramı, sürekliliği olan bir kavramdır. Sadece bugün için değil, gelecekte de çalışacak, ilk defa işe başlayacak olanlar için de bir hak olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
Bu taslağa göre, kıdem tazminatına esas alınacak ücret sözleşmenin sona erdiği tarihte alınan son ücret olmayacaktır. Son takvim yılının ortalaması esas alınacaktır.
Dolayısıyla yıl başında alınan ücret ile yıl sonunda alınan ücret aynı olmayacağına göre kıdem tazminatında düşüş olacaktır.
Medya çalışanlarının da kendilerini garanti altında görmemeleri gerekiyor. Çünkü bu taslak basın sektöründe çalışanları ve gazetecileri de etkileyecek. Birden fazla işyerinde çalışanlar 1475'e göre iş akitleri feshedildiğinde, her şirketten ayrı ayrı kıdem ve ihbar tazminatı alıyorlardı. Bu uygulamaya göre tek kıdem tazminatı almaları söz konusu olacaktır.
Zorunlu tasarrufta olduğu gibi kıdem tazminatı fonunda da, primlerini yatırmayanlar olacaktır. Yine çalışanlar zarar görecektir. Devlet ve işveren ağırlıklı bir fon yönetiminin sakıncaları da göz ardı edilmemelidir. Bir de aba altından sopa gösterilmektedir. Bu fon kabul edilmezse işveren bir yıl için kıdem tazminat miktarını 30 günden 15 güne düşürürerek sürdürebilecektir. Kıdem tazminatınıza sahip çıkın, sesiz kalmanız durumunda kıdem tazminatsızlaştırmaya doğru yolculuk başlamış olacaktır.